Direnişin gücü ve siyonistlerin geri adımı
Gazze’yi hedef alan siyonist saldırıdan birkaç gün önce Katar, Mısır, İsrail, Hamas dörtlüsü arasında bir anlaşma yapıldığı ilan edilmiş, Filistin hareketinin diğer örgütleri anlaşmaya taraf olan İslamcı Hamas’a sert eleştiriler yöneltmişlerdi. Katar’ın İsrail aracılığıyla transfer ettiği 15 milyon doları alan Hamas, “Asrın Anlaşması”nı kabul etmekle suçlandı. 15 milyon doların memur maaşlarının ödenmesine harcandığı söylense de, Hamas’a yönelen şüpheler ortadan kalkmadı.
Dörtlü anlaşmanın mürekkebi kurumadan, İsrail ordusu bir kez daha Gazze Şeridi’ne saldırdı. Gazze’ye sızan askeri istihbarat uzmanlarından oluşan bir katiller timinin fark edilmesi üzerine başlayan çatışmalar, İsrail ordusunun tank birlikleri ve savaş uçaklarını kullanmasıyla farklı bir boyut kazandı.
Siyonist rejimin bir kez daha Filistin halkının üstüne bomba yağdırması, cinayet işlemek için Gazze’ye sızdırılan ancak suçüstü yakalanan özel birliğin kurtarılmasını amaçlıyordu. İsrailli bir yarbay Filistinli direnişçiler tarafından, 7 Filistinli de siyonistler tarafından öldürüldü. Hayatını kaybedenlerden Nur Baraka’nın, El Kassam Tugayları komutanlarından biri olduğu açıklandı.
Vahşette sınır tanımayan İsrail saldırısı, Filistinli direnişçilerin yoğun füze atışıyla karşılandı. Çok reklamı yapılan Demir Kubbe, direnişçilerin attığı 460 füzenin sadece 150’sini yakalayabildi. Filistinli direnişçilerin bu atış gücü, İsrail ordusu, istihbaratı ve hükümet şeflerini şaşırttı.
Kısa süren çatışma, Demir Kubbe efsanesini yerle bir etti. Gazze’ye yakın bölgelerde yaşayan İsrailliler 48 saat boyunca sığınaklardan çıkamadı. Ateşkesten sonra, “yaşanan güvenlik zafiyeti” nedeniyle Binyamin Netanyahu hükümeti protesto edildi.
Irkçı-siyonist hükümetin krizi derinleşti
Netanyahu’nun ardı arkası gelmeyen yolsuzluk-rüşvet skandallarıyla sarsılan siyonist hükümetin siyasi krizi, Gazze saldırısının ardından daha da belirginleşti.
Ateşkese itiraz eden savunma bakanı Avigdor Lieberman istifa etti. İsrail Evimiz Partisi şefi ve ırkçı-siyonist koalisyon hükümetinin en azılılarından biri olan Lieberman’ın Netanyahu’yu hedef alan açıklamalar eşliğinde istifa etmesi, erken seçim tartışmalarını gündeme getirdi. Filistin halkına karşı suç işleme konusunda birbiriyle yarışan siyonist şefler, siyasi çıkarları söz konusu olduğunda ise birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya sermekten geri durmuyorlar.
Direniş hareketinde yeni düzey
İsrail rejiminin beklenmedik bir şekilde ateşkes talep etmesi, Netanyahu’nun seçim hesaplarıyla izah ediliyor. Siyonist şefin böyle hesapları olsa da, esas mesele seçimler değil. Irkçı, dinci, faşist partiler koalisyonunun başını çeken Netanyahu’nun partisinin her halükârda seçimlerde birinci olacağı belirtiliyor. Netanyahu ve işgalci ordusunun üst düzey komutanlarını ateşkese zorlayan, Filistin direniş hareketinin füzelerle verdiği beklenmedik karşılıktır. Siyonist rejimin Mısır’ın kapısını çalıp ateşkes talep etmesinin asıl nedeni İsrail topraklarına yağan füzelerdir.
İki saat içinde İsrail topraklarına 310 füzenin atılması, Demir Kubbe’nin delik deşik edilmesi, dengelerin İsrail aleyhine değişmeye başladığını gösteriyor. Kuşkusuz siyonist ordu hava bombardımanlarıyla Gazze’yi istediği gibi bombalayabilir. Yıllardır bunu yapıyor da. Ancak bundan sonra yüzlerce füzenin İsrail’e atılmasını göze almadan saldırıya geçemez. Filistin direniş hareketinde daha etkili ve daha uzun menzilli füzelerin olduğu düşünülüyor.
Temmuz 2006’da Lübnan Hizbullah’ını birkaç günde bitirme hedefiyle başlatılan savaş, 33 gün sonra İsrail’in utanç verici yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Bu savaş İsrail ordusunun direniş karşısında ciddi bir zafer kazanma yeteneğinin kalmadığını, “yenilmez ordu” efsanesinin çöktüğünü gözler önüne sermişti. Son gelişmeler ise, İsrail’in kuşatma altındaki Gazze’de bile artık kolay zaferler kazanamayacağını gösterdi.
Irkçı-siyonist rejim, ABD başkanı Donald Trump’ın sınırsız desteği ve Körfez şeyhlerinin İsrail’le geliştirdikleri alçaltıcı işbirliği sayesinde rahat gibi görünüyor. Ancak bu madalyonun sadece bir yüzüdür. Öteki yüzünde ise, giderek güçlenen, askeri yetenekleri artan işgal karşıtı bir direniş var. Verili koşullarda artık ne Trump’ın küstahça desteği ne Körfez şeyhlerinin işbirliği siyonist rejime güvence oluşturabilir. Ortadoğu’da ABD hegemonyasının zayıfladığı bir süreçte, emperyalizmin vurucu gücü olan ırkçı-faşist İsrail devletinin eski güç ve etkisini koruması kolay değil.
Filistin’e saldırılara karşı uluslararası kamuoyuna çağrı
Filistin’in Rusya Büyükelçisi, İsrail’in saldırılarına karşı dünya kamuoyundaki suskunluğa değinerek bunun devletlerin İsrail’le flört etmeye hazır olmalarından ve çifte standarttan kaynaklandığını dile getirdi. İsrail’in Gazze’de son günlerde tırmandırdığı saldırıların ardından Filistin yönetimi olarak yaptıklarından bahseden Filistin’in Rusya Büyükelçisi Abdül Hafız Nofal “Ayrıca tüm uluslararası toplumu bu krize adil ve nihai çözüm bulma çağrısında bulunduk” dedi. Birçok politik aktörün, Filistin halkının yanında olmadığını ve saldırıları suskunlukla geçiştirdiğini belirten Nofal, bunu “çifte standart” olarak tanımladı. Nofal, birçok devletin İsrail ile ilişki peşinde olduğunu ifade ederken, ABD’nin ise Filistin halkına düşmanca davrandığını söyledi.
“Rusya’nın Filistin sorunuyla ilgili pozisyonunu takdir ediyoruz” diyen Nofal, bundan sonra ABD’nin tek başına arabuluculuk yapmasını kabul etmeyeceklerini kaydederek “Başka türlü uluslararası yardım görmek istiyoruz. Barış çözümüyle Rusya öncülüğünde 5 büyük ülke uğraşsın” önerisinde bulundu. |