2 Mart 2018
Sayı: KB 2018/09

Sermayenin tetikçileri emekçilere karşı birleşiyor!
İşçi sınıfı kapitalistlerin yağma savaşını reddetmelidir!
“Şehitlik, cihat” vb. kavramlarla işçilerin bilinci bulandırılıyor
İhbarcılık sermayenin en iğrenç ama etkili bir silahıdır
Çocuklarımızı sizden koruyacağız!
Çocuğa yönelik şiddete son!
Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?
“Taşerona kadro” yalan, “işsizlik ve hak gaspı” gerçek!
Tek yol mücadele!
Öğretmenlere “performans” saldırısı
8 Mart ve burjuva toplumunda kadın hakları - H. Fırat
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6
Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya
Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye!
8 Mart’ın çağrısına yanıt ver
MEB ve tarikat işbirliği
Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük
Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!
Emperyalist hegemonya kavgası ve Avrupa Birliği
Avrupa’da üniversiteli emekçiler ve öğrenciler ayakta
Ölümünün 65. yılında Stalin...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çok yönlü saldırılara karşı yılgınlık yok!

Tek yol mücadele!

 

Geçtiğimiz hafta Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Sarp Plastik ve Kalıp Sanayi’de çalışan 25 yaşındaki Hasan Songur adlı bir işçi, enjeksiyon makinesine düşen parçayı almaya çalıştığı sırada pistonların kapanmasıyla yaşamını yitirdi. Bu işçiyi, her gün iş cinayetlerinde yaşamını yitiren ortalama 4 işçiden* ayıran ise üniversite mezunu bir işçi, bir öğretmen olmasıydı. Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünden mezun olan Hasan Songur, ataması yapılmadığı için tam bir kölelik demek olan ücretli öğretmenlik yapmaya başlamış, öğretmenlik yaptığı kurum “FETÖ” bağlantısı olduğu gerekçesi ile kapatılmış, daha sonrasında başka bir yerde ücretli öğretmenlik yapmak istediğinde yapılan güvenlik soruşturmasında “FETÖ okulunda öğretmenlik yaptığı” çıktığı için ücretli öğretmenlik yapması da yasaklanmıştı. Bunun üzerine genç öğretmen Manisa’daki plastik fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlamıştı. Fabrikada çalışmaya başladıktan 20 gün sonra iş cinayetinde hayatını kaybetti.

Türkiye’de üniversite mezunu işsiz sayısı 55 ilin nüfusunu geride bıraktı. Ülkede resmi verilere göre 3 milyona yakın işsiz varken, bunların 828 binini üniversite mezunları oluşturuyor. Yani bu rakam toplam işsizliğin yüzde 27’sine tekabül ediyor. Eğitim Sen’in verilerine göre ataması yapılmayan öğretmen sayısı ise yarım milyona yaklaştı. Fen-Edebiyat, İnsan-Toplum Bilimleri ve İlahiyat fakültelerinden mezun olarak formasyon vb. belgelerle öğretmenlik hakkı elde edenler de hesaba katıldığında bu sayı 1 milyonu aşıyor. Atanamayan 45 öğretmen yaşadığı ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlardan kaynaklı yaşamını sonlandırdı. Ve binlercesi de yaşayabilmek için fabrikalarda işçilik, sokaklarda seyyar satıcılık, restoranlarda garsonluk yapıyor.

Taşeronu kaldırıyoruz” tantanası içinde çalışma yaşamının tüm alanlarını esnekleştiren, güvencesizleştiren, kuralsızlaştıran, sözün kısası taşeronlaştıran uygulamalara imza atılıyor. Kamu alanında iş güvencesi yıldan yıla tırpanlanırken, üzerinde sürekli oynanan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun son hali kamu emekçileri için tam bir taşeronlaşma anlamına geliyor. Eğitim Fakülteleri’nden mezun olanlar için kadro artık tam bir hayal haline dönüşmüş durumda. Yıllardır yapılan atamalarda sürekli sözleşmeli ve ücretli öğretmen atamaları yapılıyor.

Özellikle OHAL’le birlikte kamu emekçisinin kadro hakkı fiilen elinden alınmış bulunuyor. OHAL bahanesiyle çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile binlerce kamu emekçisi işinden edilip sosyal ölüler haline getirilirken, kendi gibi düşünmeyen her kesimi terörist ilan eden gerici iktidar “güvenlik soruşturmaları” ile kamuda tasfiyeye devam ediyor.

Ayrıca geçen yıl açıklanan “Öğretmen Strateji Belgesi” ile öğretmenlere 4 yılda bir yeterlilik sınavı yapılacağı açıklanmıştı. Şimdi de “performans değerlendirme” saldırısı ile kamuda güvencesizlik perçinlenmek isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı, “Öğretmen performans değerlendirme ve aday öğretmenlik iş ve işlemleri yönetmeliği” taslağını açıklayarak en az 3 ay öğretmenlik yapmış olanların değerlendirileceğini söyledi. Taslakta değerlendirmenin amacı, “Görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin belirlenerek, gerekli eğitim ihtiyacının tespit edilmesi ve buna yönelik tedbirlerin alınması, ödüllendirilmesinin sağlanması” olarak ifade edildi. Değerlendirmenin kurum müdürü, zümre öğretmeni, öğrenciler ve velileri ile öğretmenin kendisi tarafından yapılacağının yer aldığı taslakta, daha üst makamlarda görev yapanlar içinse müdürler/amirler ve iş arkadaşları ile kendisi tarafından değerlendirme yapılacağı anlatılıyor. Değerlendirme ölçütlerindeki “milli ve manevi değerler” vurgusu da dikkate alındığında, saldırının bir amacının performans dayatması ile güvencesizleştirme olduğu görülürken, diğer yandan ise kamu alanında ilerici-muhalif emekçi bırakmamayı hedeflediği anlaşılıyor.

Sermayenin iş başındaki gerici iktidarının çok yönlü saldırılarına, kamu emekçileri ancak örgütlü mücadele çizgisi ile karşı koyabilir. ‘90’lı yıllarda sokak sokak, barikat barikat dövüşerek belli kazanımlar elde eden kamu emekçileri, icazetçi-pasifist sendikal çizgiye karşı, bu geriye gidişi durdurmak için tekrar fiili-meşru mücadeleye atılmalıdır.

 

 

 

 

REYSAŞ’ta işten atmaya karşı iş yavaşlatma

 

DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikası, toplam 141 işçinin çalıştığı Reysaş Taşıt Muayene İstasyonları İşletim A.Ş.’nin Eskişehir Merkez, Eskişehir Sivrihisar, Zonguldak Merkez, Zonguldak Ereğli, Kastamonu Merkez, Kastamonu Tosya, Karabük Merkez ve Bartın Merkez istasyonlarında birkaç gün içerisinde işçilerin büyük bir çoğunluğunu üye yaparak bakanlığa çoğunluk tespiti için başvuruda bulundu.

Sendikal örgütlenmeden haberdar olan REYSAŞ patronu ise sendikaya üye olan işçileri tek tek odasına çağırarak e-devlet şifrelerini istedi ve sendikadan istifa etmeleri için baskı yapmaya başladı. Şifrelerini vermeyen ve sendikadan istifa etmeyen 8 işçi işten atıldı. Atılan işçilerden üçünün Eskişehir, üçünün Karabük ve ikisinin Kastamonu’daki istasyonlardan olduğu öğrenildi.

İşten atma saldırısı karşısında, şirkete bağlı tüm istasyonlarda işçiler iş yavaşlatma eylemine başladı. Sendika da tehdit ve baskılarla ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulundu.



 


Doğu Pres işçileri üretimi durdurdu

 

Bursa’da kurulu otomotiv yan sanayi işletmesi Doğu Pres fabrikasında çalışan işçiler patronun verdiği sadaka zammına karşı ayağa kalktılar.

22 Şubat vardiya değişim saatinde işçiler üretimi durdurdu. Patron işçilere yüzde 10.25 civarında bir zam dayatmasında bulunurken işçiler MESS sözleşmesi düzeyinde zam ve sosyal haklar istiyor.

Üretimin durduğu fabrikada, işçiler yemekhanede yönetimle toplantı yaptı. Toplantıda taleplerini ileten işçiler, yönetimin yanıtına göre mücadelelerine devam etme kararıyla iş başı yaptı.

 
§