2 Mart 2018
Sayı: KB 2018/09

Sermayenin tetikçileri emekçilere karşı birleşiyor!
İşçi sınıfı kapitalistlerin yağma savaşını reddetmelidir!
“Şehitlik, cihat” vb. kavramlarla işçilerin bilinci bulandırılıyor
İhbarcılık sermayenin en iğrenç ama etkili bir silahıdır
Çocuklarımızı sizden koruyacağız!
Çocuğa yönelik şiddete son!
Şekerde özelleştirme işçilere ne getirir?
“Taşerona kadro” yalan, “işsizlik ve hak gaspı” gerçek!
Tek yol mücadele!
Öğretmenlere “performans” saldırısı
8 Mart ve burjuva toplumunda kadın hakları - H. Fırat
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken... / 6
Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya
Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye!
8 Mart’ın çağrısına yanıt ver
MEB ve tarikat işbirliği
Suriye’de “ateşkes” kararı ve emperyalist ikiyüzlülük
Ortadoğu halklarıyla dayanışmaya!
Emperyalist hegemonya kavgası ve Avrupa Birliği
Avrupa’da üniversiteli emekçiler ve öğrenciler ayakta
Ölümünün 65. yılında Stalin...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Soylu bir yolda ilerleyen bir kadın: Praskovya İvanovskaya

 

Özgürlük sevgisini yok etmek için Çar’ın tüm nesli yok etmekten başka yolu yok” diyen Dekabristler, yerlerini Narodnik hareketin öncüleri olarak şekillenecek yeni kuşaklara devrederek, tarih sahnesinden silinir. Praskovya İvanovskaya da işte bu yeni kuşağın, Narodnik hareketin neferlerinden biridir.

Praskovya İvanovskaya, dünyevi işlerle ilgilenmeyen bir köy papazının kızı olarak, 1853 yılında dünyaya gelir. Çocukluğu büyük bir ihmal ve sefalet içinde geçer. Kardeşleriyle birlikte İvanovskaya da en ufak bir gözetim olmadan, kendi deyimiyle “tıpkı çayırlardaki otlar gibi” büyür.

Köy papazlarının çocukları, kural olarak papaz okuluna gitmektedir. Köy papazının kız çocuklarının payına düşen ise okuma-yazmayı zar zor söktükleri bir eğitimden sonra sıkıştırıldıkları dört duvar arasında bir kısmet beklemektir. Praskovya ve kız kardeşlerini böylesi bir yazgıdan kurtaran ilk gelişme, köylerinin yakınında malikane satın alan Dekabrist bir askerin, köy papazı babalarıyla tanışması olacaktır. Dekabrist askerin yönlendirmesi ve yardımlarıyla Praskovya ve kız kardeşleri eğitim için Tula kilisesine gitme şansı elde ederler.

Kilisenin bilimsel eğitim programı oldukça sınırlıdır. Yemek, temizlik vb. gibi temel ihtiyaçlar yeterince karşılanmamaktadır. Parlak bir eğitimin sunulmadığı kiliseyi aydınlatan, 1860’lı yılların sosyal uyanış fikirleri olacaktır. Gerçekler kilisenin taş duvarlarını delerek içeri girmekte, Praskovya gibi nice Rus genci bu gerçeklerin pişirdiği devrimci fikirler ışığında eğitimden geçmektedir. Rus gençliğini etkileyen en önemli gelişmelerden biri de 1871, Paris Komünü’dür.

Praskovya’nın, tıp ve cerrahi akademisinde okuyan erkek kardeşi Vasili dönemin ilerici fikirlerinden etkilenen gençlerden biridir. Vasili, Tula’ya gelerek burada eğitim gruplarının kurulmasına önayak olur. Tula kilisesindeki öğrencilerle birlikte Forward (İleri) gazetesi, Chernişevski ve Lasalle’ın kitapları, Lavrov’un Tarihsel Mektuplar’ı gibi özgür düşünce yayınlarının olduğu bir kütüphane kurulmasını sağlar. Bu aynı süreçte okulda kesintiler, idarecilerin baskısı, ilerici yazına dair yasaklar öğrenci gençlik tarafından bir dizi protestoya konu olmaktadır. Okul jandarmalar tarafından basılır. Yasak kitapların okunmasında imzası olan Praskovya da karakola götürülür. Burada devrimcilerle ilişkisini kesmek yönündeki tehdit ve telkinler sonrasında serbest bırakılır. Gerçek şudur ki Praskovya’nın ilişkisini keseceği biri yoktur; o daha iyi bir yaşam, eşitlik ve adalet fikriyle tanışmıştır. Sadece yasak kitapların okunması yoluyla değil, bizzat yaşamın kendisi, bu değerleri onun ruhuna işlemiştir.

Praskovya, köylülüğün istem ve talepleriyle şekillenen devrimci hareket dalgası içine girer. Bu amaçla zanaat öğrenir, çalışmaya başlar. Odesa’da iplik fabrikasına girer, daha sonra Ukrayna’da kırsal alanlarda çalışma yürütür. Köylülüğün tutucu konumu ve gericiliği, diğer yandan çarlık otokrasisinin zorbalıkları, Ohrana’nın tutuklama ve operasyon dalgası, radikal toplulukları fiilen dağılmaya doğru götürmektedir. Köylülük içindeki sosyalist propaganda yararına olan inanç zayıflamaya başlamaktadır.

İvanovskaya, 1800 yılı başında ezilen köylülüğün mimarı ilan edilen çarın infazı için çalışma yürüten Halkın İradesi örgütüne katılır. Parti basın ekibinde görev alır, parti matbaasında tek düze, sıkıcı işleri büyük bir gayretle yerine getirir. Basım ekibi birbiri ardına broşürler basmaya başlar. 1 Mart 1881 yılına gelindiğinde çar için verilen infaz kararı Halkın İradesi tarafından yerine getirilir ve çar öldürülür.

Çar ortadan kaldırılmıştır fakat suikastı izleyen haftalarda yapılan operasyonlar ve tutuklamalarla Halkın İradesi’nin imhası da söz konusu hale gelmiştir. Parti giderek tecrit olur, güçleri azalır.

İvanovskaya, 1882’de yeni bir yeraltı matbaası için dışarıda kalan üyeleri bir araya getirmeye çalışırken tutuklanır ve çara yönelik suikast nedeniyle ölüme mahkum edilir, daha sonra bu karar kürek cezasına çevrilir. Uzun yıllar süren tutukluluk ve sürgün yaşamından sonra 1903 yılında 50 yaşındayken mücadelenin yeni akımlarında görev almak için kaçar. Halkın İradesi geleneğinden gelen, popülist grup Sosyalist Devrimci Parti’ye katılır. 1904 yılında İçişleri Bakanı V. K. Plehve’nin öldürülmesi eyleminde görev alır. Yapılan ihbarlar nedeniyle yeniden tutuklanan İvanoskaya, 1905 yılının büyük kısmını hapiste geçirir. Toplumsal muhalefetin artması sonucu çıkan siyasi afla serbest kalır. 1907 yılında jandarmalar evine gelip onu 1903 yılındaki kaçışı nedeniyle tekrar tutuklamak isterler. Praskovya, arka kapıdan çıkar ve ellerinden kurtulur.

Narodnik öncüller tarih sahnesindeki yerini yeni kuşaklara bırakırken, ilerleyen tarihin kapılarında beliren Bolşevikler, işçi sınıfının siyasal iktidarı eline aldığı Ekim Devrimi’nde, özgürlük için canlarını verenleri hep bir ağızdan söyledikleri şu marşla (Rus Cenaze Marşı) anacaklardır:

Öldünüz bu kaçınılmaz savaşta
özgürlüğü için, onuru için halkın.
Canınızı, canınızdan çok sevdiklerinizi verdiniz;
çok çektiniz korkunç zindanlarda,
zincirlere bağlanarak gittiniz sürgünlere.

Taşırken zincirleri, sızlanmadınız, unutmadınız acı çeken kardeşlerinizi;
Adalet daha güçlüdür kılıçtan çünkü.
Çektiklerinizin hesabı sorulacak bir gün.
Vakti geliyor, istibdat yıkılacak, ayaklanacak halk,
büyük ve özgür.
Hoşçakalın kardeşler, soylu bir yol seçtiniz,
Söz veriyoruz mezarlarınızın başında dövüşmeye, çalışmaya, mutluluğu için halkın...”

 

 

 

 

İşçi ve emekçilerden 8 Mart üzerine…

 

Kadın işçilerle omuz omuza mücadele edeceğiz!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün arifesinde birtakım hazırlıklar yapılıyor. Ben bir atasözüyle başlamak istiyorum, bir Ezidi atasözü... Duyduğumda çok etkilendim. Diyor ki, “Anadolu’da önce kadınlar uyanır, güneşi kadınlar doğurur.” Söylenen söz belki yedi kelimeden ibaret ama anlatılmak istenen bir sözden ibaret değil aslında. Bugün kadınlar hayatın her alanındalar. Evde, işte, tarlada, bağda, bahçede, fabrikada, çalışma alanlarında, her alanda kadınlar var. Bununla birlikte kadınların örgütsüzlüğü var. Ben bir erkek işçi olarak kadınların örgütsüzlüğünden dem vurarak örgütlenme çalışmalarının içinde bulunmalarını, sorunlarını her alanda; evde, işte, tarlada, fabrikada bir anne olarak, bir ana olarak dile getirmelerini ve mücadeleye katılmalarını talep ediyorum. Biz sınıf bilinçli erkek işçiler her zaman yanlarındayız. Her zaman omuz omuza birlikteyiz. Diyoruz ya, dünyanın yarısı bizsek diğer yarısı da kadınlar. Bu yüzden her zaman kadınlar ön plana çıkmalı ve mücadelenin içinde olmalı.

Küçükçekmece’den bir tekstil işçisi

 

Ek gelir olarak görülmek istemiyorum”

Bir kadın olarak yaşadığım sorunlar çok derin. Hem çalışan bir işçi olarak hem de bir anne olarak… Önceden çalışıyordum, şimdi çalışamıyorum. Onun zorlukları var. Çocuktan dolayı evdeyim. İki buçuk yıl olacak. Çocuğun tüm bakımı benim üzerimde. Kendi paramı kazanamıyorum. Bunun sıkıntısı var elbette. Çocuk olduktan sonra kadının eve bağlı kalışını daha iyi anladım. Kadın emeğinin ek gelir olarak görüldüğünü de daha iyi anladım. Ben 25 yıllık işçiyim. Bir sürü fabrikada çalıştım. Ve çalıştığım hiçbir fabrikada kreş yoktu. Kadınlar çocuk doğurduktan sonra işten çıkmak zorunda kalıyorlar. Evde çocuğa bakacak kimse yok ve kadının emeği de ek gelir olarak görüldüğü için ilk kıyım kadınlara oluyor. Eşim de çocuğa bakabilirdi, ancak ben ek gelir olarak görüldüğümden ben işten çıkmış oldum. Benim taleplerim ek gelir olarak görülmemek ve işyerlerinde kreşler istiyorum. Tabi bu kreşlerin nitelikli olmasını istiyorum. Taciz-tecavüz olayları çok sık oluyor. Denetimli, nitelikli ve tabii ki ücretsiz kreşler istiyorum. 8 Mart’ta benim öncelikli taleplerim bunlar.

Küçükçekmece’den bir emekçi kadın

 

Eşit işe eşit ücret istiyorum”

Benim en büyük sorunum düşük ücretler. Ben muhasebeciyim. Aynı işi yapmamıza rağmen aynı ücreti alamıyoruz. İdari bölümde muhasebe olsun, grafiker olsun, hep kadın çalışan alıyorlar işe. Çünkü erkeğe daha fazla bize daha az ücret verdiği için bizi tercih ediyor. Bu yüzden eşit işe eşit ücret istiyorum ben. Sadece bu değil. Kadınları toplumdan soyutlamaya çalışıyorlar. Her alanda eşitlik istiyorum. 8 Mart’ta da bu taleplerimle sokaklarda olacağım.

Küçükçekmece’den bir emekçi kadın

 

Eşitsizliğin ortadan kalkmasını istiyorum”

Ücretli personel olarak çalışmanın sıkıntılarını yaşıyorum ben. Aynı işi yapıyoruz. Eşit şartlarda çalıştırılıyoruz. Ama aynı ücreti almıyoruz. Bu arada kadrolu memurlara nazaran ücretli personelin daha azimli çalıştıklarını görüyorum. Ücretli personel olmanın ezikliği amirler tarafından hissettiriliyor. Söylemlerinde ezici bir tavır var. İş, benim halihazırda yaptığım iş, ama o söylerken ezerek, baskı uygulayarak söylüyor. Amirler ve patronlar gerici zihniyetlerini yansıtıyorlar. Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışıyorum ve bir fabrikadan farklı değil. 8 Mart’ta da özellikle bu eşitsizliğin ortadan kalkması için kadınların en ön saflarda olması gerektiğini düşünüyorum. Biz kadınların bilinçlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Küçükçekmece’den bir kadın işçi

 

 
§