2 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/05

Halkların kardeşliği ve onurlu bir yaşam için mücadele!
“Zeytin Dalı Harekatı” mı, işgal harekatı mı?
Efrîn’e dönük saldırılarda siviller katlediliyor
Düzen siyasetine “savaş” ayarı
Tek Tipe Karşı Mücadele Platformu kuruldu
Sermayenin cankurtaranı AKP
İhanet ve satış düzeni sürüyor, mücadeleye ve direnişe devam!
Direnişçi emekçilerden KESK ve bağlı sendikalara çağrı
Tekstil sektöründe örgütlenme arayışı ve sendikalar
Fabrikalarda emeğin korunması mücadelesi ve mesleki eğitim
Ekim Devrimi ve ulusal sorun
8 Mart’ta özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltelim!
Devrime giden yolda yürüyen kadınlar: Vera Figner
Kibritçi kızlardan radyum kızlarına süren mücadele
Meslek liseleri ve temel eğitim sorunu
Almanya özgülünde Avrupa’da mesleki eğitim
Endüstri 4.0 ve yaşama etkilerine örnekler
Suriye’de anayasa hazırlığı için Soçi’de “anlaşma”
Trakya’da metal işçisi MESS’le yapılan TİS’e ne diyor?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sömürüye, yoksulluğa, OHAL’e, gericiliğe ve kirli savaş politikalarına karşı...

8 Mart’ta özgürlük ve eşitlik mücadelesini yükseltelim!

 

Önümüzdeki dönem, OHAL bahanesiyle işçilere, emekçilere ve kadınlara yönelik saldırılar ile başlatılmış bulunan kirli savaşın daha da boyutlanacağı bir dönem olacak. Kirli savaş politikaları ile şovenist histeri tırmandırılmakta, Kürt halkına yönelik düşmanlık körüklenmektedir. Sömürü, baskı ve zorbalık her geçen gün artmakta, gericiliğin dayatmaları ile şiddet kadınların yaşamını cendereye almaktadır. Bu tabloyu değiştirebilmek için sermaye ve AKP gericiliğinin saldırılarına örgütlü yanıtlar vermek, direnişi ve mücadeleyi büyütmek gerekmektedir.

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları (İEKK) bu amaçla, işçi-emekçi kadınların örgütlenmesi ve devrimci sınıf mücadelesindeki yerlerini alması için, çalışma alanlarında yoğunlaşmaktadır. Önümüzdeki bahar sürecinin tarihsel gündemleri mücadelemizi daha da ivmelendirecektir. Kirli savaşın ve OHAL koşullarının ağırlaştırdığı bu karanlık günlerde, devrimci baharın ilk gündemi olarak 8 Mart eylem ve etkinliklerini örgütlemek ayrı bir önem taşımaktadır.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, sadece işçi ve emekçi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin simgesel günü değil, devrimci sınıf mücadelesinin bizlere bıraktığı önemli bir tarihsel mirastır. Bu nedenle 8 Mart’ın, tarihsel anlamına uygun anmanın yanısıra, güncel planda yaşanan saldırılara karşı mücadelenin daha ileriye taşındığı bir süreç olarak örgütlenmesi gerekmektedir.

Günümüz Türkiye’sinde işçi ve emekçi kadınların eşitlik ve özgürlük talebi her zamankinden daha yakıcı hale gelmiştir. AKP gericiliği eliyle boyutlanan saldırılar kadınları toplumsal yaşamın her alanında etkilemektedir. Çalışma yaşamında ucuz işgücü olan, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlanan kadınların aynı zamanda dinsel gericiliğin dayatmalarıyla yaşam tarzına, haklarına ve özgürlüklerine saldırılmaktadır. Tüm bunlara kirli savaş çığırtkanlığı eklenmekte, Kürt halkı başta olmak üzere kardeş halklara yönelik saldırganlık artmakta, ülke karanlık bir akıbete sürüklenmektedir.

Kadın işçi ve emekçileri derinden etkileyen tüm bu saldırılara karşı mücadele, güçlü bir 8 Mart çalışması ile ivmelenmelidir.

Güçlü bir 8 Mart için!

8 Mart çalışmaları işçi ve emekçi kadınların karşı karşıya kaldıkları çok yönlü saldırıları, yaşadıkları sorunları görünür kılmalı, bu sorunlara karşı mücadele taleplerini öne çıkarmalıdır. 8 Mart’ın yaratıcılarının savundukları eşit koşullarda insanca, güvenceli çalışma hakkı ve emeğin korunmasına yönelik diğer istemleri, bugün de acil talepler olarak günceldir. Öte yandan bu gerici düzende, toplumsal yaşamdan dışlanan, ayrımcılığa uğrayan, tacizin, tecavüzün ve şiddetin hedefinde olan kadınların hak ve özgürlük talepleri, direniş çağrılarıyla birlikte etkin bir şekilde işlenmelidir. Tırmandırılan savaş politikalarına karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği çerçevesinde örülecek bir çalışma ile 8 Mart gündemi birleştirilmelidir.

İşçi ve emekçi kadınların güncel mücadele taleplerine dair ajitasyon çalışmalarının yanı sıra, bu süreç, kadın sorununun kaynağına ve devrimci çözümüne yönelik sosyalist propagandanın da etkin bir şekilde işlendiği bir süreç olarak örgütlenebilmelidir. 8 Mart’ın içini boşaltmaya dönük ideolojik saldırılara karşı kadının ezilmişliği sorununa dair bilimsel sosyalizmin ışığında teorik bir eğitim-tartışma süreci yürütülmelidir. 100. yılını geride bıraktığımız Ekim Devrimi’nin kadının kurtuluş mücadelesi açısından bıraktığı deneyimler ve ezilen halkların barış içinde birlikte yaşama deneyimi, yüzyılın “Yaşamak için sosyalizm!” çağrısı eşliğinde işçi ve emekçi kadınlara taşınmalıdır.

8 Mart hazırlık çalışmalarımız, başta fabrikalar olmak üzere çalışma ve de yaşam alanlarında işçi ve emekçi kadınlarla buluşmayı hedeflemeli, sermayenin saldırılarına, dinsel gericiliğin dayatmalarına ve kirli savaş politikalarına karşı bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bizleri işçi ve emekçi kadınlarla buluşturacak toplantı, seminer, film gösterimleri, bildiri dağıtımları vb. araçları etkin kullanarak, hem 8 Mart’ın tarihsel planda eşitlik ve özgürlük çağrısını hem de güncel planda yaşanan saldırılara karşı örgütlenme ve mücadele çağrılarımızı ulaştırmalıyız.

Halen mücadelelerini sürdüren direnişçilerle 8 Mart gündemi vesilesiyle dayanışmayı büyütmenin, eylem ve etkinliklerde birlikte olmanın önemi ise açıktır. Yüksel’de her gün süren eylem iradesiyle, İstanbul başta olmak üzere çeşitli yerlerde KHK’lar yoluyla ihraçlara karşı gösterilen direnişlerle, öte yandan sendikalaştıkları için işten çıkarmalara karşı devam eden direnişlerde kadın işçilerle dayanışmanın, 8 Mart çalışması için apayrı bir anlamı olacaktır.

Eşitlik ve özgürlük çağrısını her alanda yükseltelim!

8 Mart eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yükseltildiği bir gündür. Dünyanın çeşitli yerlerinde emekçi kadınlar mücadele talepleriyle sokaklarda, meydanlarda yerlerini alacaktır. En karanlık dönemlerin birinden geçen Türkiye’de de OHAL’in baskı ve yasaklarına rağmen 8 Mart eylem ve etkinliklere konu olacak; sömürüye, yoksulluğa, OHAL’e, kirli savaş politikalarına ve gericiliğe karşı mücadele çağrıları yükseltilecektir.

 

 

 

 

İnsanca yaşamıyoruz hiçbirimiz!

 

Her gün yeni bir zamla uyanıyoruz güne. Yapılan zamları artık takip edemiyoruz. Kullanmadığımız köprünün ve geçmediğimiz yolun vergisini biz ödüyoruz. Alınterimizin hakkını almayı bir kenara bırakın, aldığımız ücret eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılamıyor. Zaten sosyal hayatımız hiç yok. Çocuklarımızın istemlerini yerine getiremiyoruz. Çalışma koşullarımızdan kaynaklı çocuklarımız öksüz ve yetim büyüyor. Ücretsiz kreş hakkımızı gasp ettikleri için çocuklarımız çoğu kez büyükanneleri yanında, gelenekçi yaşam tarzına uyumlu bir şekilde büyüyor. Hatta bazı kadın işçi arkadaşlarımız çocuklarını bırakacak kimsesi olmadığı için çocuklarının hayatı pahasına da olsa eve kilitleyip işe gitmek zorunda kalıyor. Kadın ve erkek işçiler olarak fabrikalarda gördüğümüz baskı ve sömürü OHAL ve savaş bahanesiyle daha da artmış durumda.

İçinde bulunduğumuz sistem bu kadar pervasızken, attığımız her adımda kısıtlamalarla karşılaşırken insanların bu olumsuz koşullara karşı ses çıkarmamalarını anlayamıyorum. İsterim ki yapılan zamlara karşı ortak ses çıkartalım. Elimizden bir bir alınan haklarımız için ortak ses çıkartalım. Sistem o kadar çürümüş ki, kendisiyle birlikte toplumu da çürütüyor. İnsanlığımızın çürümesine izin vermeyelim. Biz işçi ve emekçiler olarak artık sözün bittiği yerdeyiz.

Grevlerle, boykotlarla, direnişlerle özgürleşmeye.

Tuzla’dan kadın emekçi

 
§