15 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/48

ABD-İsrail-Suudi saldırganlığının Kudüs hamlesi
Stratejik ortakların açık-gizli suç dosyası!
Dinci faşizmin karanlığı ve çıkış arayışı
Taşeron işçisine kadro aldatmacası
Yapılması gereken açıktır: Grev!
“Mücadele etmeyen işçi köleliğe mahkumdur”
HT Solar’da hiçbir şey bitmiş değil!
İstanbul’da direniş sürüyor
Dünyayı sarsan altmış yıl!
Emperyalist savaşa karşı mücadeleye!
Gerici kuşatmayı kırmak için tek yol mücadele!
Kurultay Hazırlık Komitesi toplandı
Bugünün mücadelesini yarına bırakma!
Gençlik Erdal Eren’i andı
Suriye’de “siyasi çözüm” ve Ortadoğu’da artan gerilim
Almanya’da siyasi kriz sürüyor
Silahların gölgesinde kâr hesapları
19 Aralık Katliamı’nın 17. yılı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

19 Aralık Katliamı’nın 17. yılı

Zindanlarda faşist baskı ve zorbalığa karşı direniş sürüyor

 

Burjuva cumhuriyetin tarihi kanlı katliamlarla doludur. Sermaye devleti, kurulduğu günden bugüne başta komünistler olmak üzere Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, işçi sınıfını ve emekçileri hedef alan birçok katliamın altına imza atmıştır.

Son 35-40 yıllık dönemde ise hapishaneler devletin kanlı katliamlarına sahne olmuştur. Özellikle 12 Eylül sonrasında ve 90’lı yıllar boyunca Türkiye’nin bir çok hapishanesinde devrimci tutsakları hedef alan planlı devlet katliamları yaşanmış, bu katliamlarda onlarca devrimci hayatını kaybederken, yüzlercesi ise yaralanmıştır. Hapishane katliamlarının en kapsamlı olanı ise, bundan 17 yıl önce 20 civarı hapishanede gerçekleştirilen ve devlet tarafından “Hayata dönüş operasyonu” olarak tanımlanan 19 Aralık Katliamı olmuştur. Devletin ağır silahlar ve kimyasal maddeler kullanarak asker, polis ve gardiyan ordusu ile gerçekleştirdiği katliamda 28 devrimci tutsak hayatını kaybetmiştir.

Sermaye devleti özellikle 12 Eylül sonrasında gerçekleştirdiği katliam ve saldırılarla devrimci tutsakları teslim alamayı, kişiliksizleştirmeyi ve örgütsüzleştirmeyi amaçlıyordu. Bu aynı politika kapsamında Tek Tip Elbise dayatmasından tecrit etmeye, tutsakların en insani haklarını gasp etmekten tredmana kadar bir dizi saldırı sermaye devletinin hep masasında oldu. Özellikle 90’lı yıllar boyunca tutsakları hedefleyen faşist baskı politikalarına hapishane katliamları eşlik etti. Sermaye devleti zindanlarda hayata geçirdiği bu saldırılarla aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçileri öncüleri şahsında teslim almayı, gelişebilecek sınıf ve kitle hareketlerini öncüsüz bırakmayı amaçladı. Ne var ki, devrimci tutsaklar kendilerini hedef alan saldırıları ortaya koydukları ölümüne direnişlerle ve ağır bedeller ödeyerek geri püskürttüler.

***

Sermaye devleti bundan 17 yıl önce, 2000 yılının 19 Aralık’ında bir kez daha devrimci tutsakları hedef alan vahşi bir katliamın altına imza attı. En barbar yöntemlerle gerçekleştirilen katliama devrimci tutsaklar eşine az rastlanır bir direnişle yanıt verdiler. Hücre saldırısına karşı Süresiz Açlık Grevi ve Ölüm Orucu direnişinde olan devrimci tutsaklar, 19 Aralık Katliamı’nı görkemli ve kitlesel bir direnişle karşıladılar. Sermaye devleti tutsakları diri diri yakarak, kurşunlayarak, kimyasal silahlar kullanarak teslim alacağını umuyordu, ama bir kez daha yanıldı. Katliamla birlikte devrimci tutsakları F tipi hücrelere koysa da ölümüne direnişi kıramadı. Zira, Ölüm Orucu direnişi hücrelerde kitleselleşerek sürdü. Tutsaklar yeni zindan koşullarına uygun olarak yeni direniş biçimleri geliştirdiler ve tecrit duvarlarını yıktılar. F tipi hücrelerde örgütlü, devrimci kimliği sarsılmaz bir irade ile savunmaya devam ettiler.

İçerisinden geçmekte olduğumuz dönemde zindanlar sermaye devletinin yeni saldırıları ile bir kez daha gündemde. Tek Tip Elbise dayatmasının yanı sıra, zindanlarda yaşanan sürgün sevkler, hak gaspları ve işkence gün be gün yoğunlaşıyor. Devrimci tutsaklar bu yeni saldırı dalgası karşısında bir kez daha direniş kararlılığı ile hareket ediyorlar. İşçi sınıfı ve emekçilere düşen görev ise, direnen tutsaklara omuz vermek, devrimci tutsaklarla her alanda ve her açıdan dayanışma içerisinde olmaktır.

 

 

 

 

İnsan Hakları Haftası’nda OHAL raporu

 

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 69. yıl dönümü vesilesiyle İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) OHAL ilanından bugüne gerçekleşen hak ihlalleri raporunu açıkladı.

Raporda bildirgenin tarihçesine değinilerek Türkiye tarafından 1949 yılında kabul edildiği belirtildi. Bildirgede yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzenin hâlâ kurulamadığı ifade edilen raporda, böylesi bir düzenin küresel çapta OHAL rejimleriyle tehdit altında olduğu belirtildi.

Türkiye’de de OHAL uygulamaları ile temel hak ve özgürlüklerin ciddi bir şekilde sınırlandırıldığına dikkat çekilen raporda, OHAL’le anayasa ve yasalarda yer alan ve ihlal edilemeyecek hak ve özgürlüklerin de ihlal edildiği söylendi. Yine mevzuata aykırı şekilde yalnızca 5 KHK’nın meclis onayından geçirildiği ifade edilerek, 16 Nisan referandumunun da hukuka aykırı olduğu belirtildi. 667 ve 668 sayılı KHK ile de kolluk görevlilerine işledikleri suçlara karşı cezasızlık zırhı verildiği belirtildi.

Temmuz 2017 itibariyle 169 bin 13 kişinin gözaltına alındığı, 50 bin 150’sinin tutuklandığı, 43 bin 489’u hakkında adli kontrol kararı verildiği, 8 bin 87 kişinin kaçak durumunda olduğu belirtildi. OHAL’de 11 milletvekilinin tutuklu olduğu, 5 kişinin vekilliğinin düşürüldüğü belirtilen raporda 94 belediyeye el koyulduğu, bunlardan 89’unun Demokratik Bölgeler Partisi’ne mensup belediyeler olduğu, el konulan belediyelerde görev yapan seçilmiş 74 belediye eş başkanının tutuklandığı, 28 HDP il eş başkanı ile 89 ilçe eş başkanının tutuklandığı, 780 HDP il ve ilçe yöneticisinin tutuklandığı ifade edildi.

“‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ve ‘örgüt propagandası’ davalarında artış”

113 bin 440 kamu çalışanının ihraç edildiği, bin 852’sinin iade edildiği, 22 bin 474 kişinin çalışma izninin iptal edildiği ve yalnızca 614’ünün izninin iade edildiği ifade edilen raporda 41 milyar TL büyüklüğünde olan 969 şirkete kayyım atandığı belirtildi. 185 basın kuruluşunun kapatıldığı, 174 gazetecinin hâlâ tutuklu olduğu, 889 gazetecinin sarı basın kartının iptal edildiği hatırlatılan raporda bin 412 dernek ve 139 vakfın kapatıldığı belirtildi. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2016’da “cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle 4 bin 187, “Türk’lüğe hakaret” gerekçesiyle 482, “yasadışı örgüt propagandası” gerekçesiyle 17 bin 322 kişiye dava açıldığı belirtilen raporda, 2017’de böylesi davaların artarak sürdüğü ifade edildi.

Polis cinayetleri arttı

2017’nin ilk 11 ayında kolluk güçlerinin “dur ihtarına uymadı” gerekçeleriyle 36 kişiyi öldürüp 12 kişiyi yaraladığı, zırhlı araç çarpması sonucu 6’sı çocuk 23 kişinin yaşamını yitirdiği, hapishanelerde de 3’ü çocuk en az 10 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi. 322 kadın ve 68 çocuğun şiddet ve diğer nedenlerle yaşamını yitirdiği en az 1851 kişinin iş cinayeti katledildiği belirtildi.

İşkencenin artması da raporda yer alırken Kürt halkına yönelik kirli savaş ve rakamlara ilişkin veriler de paylaşıldı. Hemen her alanda hakların ihlal edildiği, baskı, yasak, sansür, işkence ve katliamların arttığı vurgulanan raporda son olarak OHAL’in ağır ve ciddi insan hakları ihlallerinin asli kaynağı olduğuna dikkat çekilerek derhal son verilmesi istendi.

 
§