8 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/47

Hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvetin kaynağı kapitalizmdir!
Büyük resmin gösterdiği mesele “milli” değil, sınıfsaldır!
Reza Zarrab’dan rüşvet itirafları
“Avukatların dayanışma ve direniş hattı bu saldırıyı boşa çıkaracaktır!”
Kasım ayı enflasyonuyla yeni rekor
“OHAL’le hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran bir sürece girildi”
Çürümüş anlayışların tükettiği KESK
Metalde süreç hareketleniyor
HT Solar Enerji’de işten atma saldırısı ve işgal
“Yeni Ekimler için ileri!”
İstanbul’da ‘Gelecek mutlak sosyalizm’ etkinliği
Petrol-İş Aliağa Şubesi Genel Kurulu’nun ardından
“İş güvenliği önlemleri alınmalı, taşeron işçilerinin koşullarına özen gösterilmelidir!”
İş cinayetlerinin sorumlusu sermayedarlardır!
Cehennem koşullarında çalışmak kaderimiz değildir!
Mesleki Eğitim Kurultayı toplanıyor!
Birinci Filistin İntifadası’nın 30. yılı
“Oslo Barışı”ndan günümüze, Filistin davası
Suriye’de çözüm mü, çözümsüzlük mü?
Erdal Eren mücadelemizde yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“İş güvenliği önlemleri alınmalı, taşeron işçilerinin koşullarına özen gösterilmelidir!”

 

Petrokimya İşçileri Birliği olarak Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şube ile PETKİM ve Tüpraş sürecinde yaşanan iş cinayeti ve iş kazalarına karşı önlemler üzerine konuştuk....

- En son Tüpraş’ta yaşanan iş cinayetinden yola çıkarak, rafinerilerdeki iş kazası riski ve buna karşı alınabilecek önlemlere dair fikirlerinizi belirtebilir misiniz?

Basında, Tüpraş’ta meydana gelen patlamanın, bakıma alınan nafta tanklarında gerçekleşen “gaz sıkışması” nedeniyle vuku bulduğu şeklinde bir bilgi yer almaktadır. Nafta tankları dahil tüm yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı gazlardan meydana gelen kazalarda “gaz sıkışması” ifadesine basında sıkça rastlanmaktadır. Çok nadir gerçekleşen bazı olaylar hariç olmak üzere bu ifade, yanlış ve yanıltıcıdır. Özellikle de Tüpraş gibi yanıcı sıvı ve gazların güvenli kullanımı veya elleçlenmesi hakkında literatür oluşturması beklenebilecek büyük bir firmanın böyle yanıltıcı bir ifade kullanmış olması çok vahimdir. Nafta ham petrolün fraksiyonudur. Kaynama aralığı 30-145°C olan fraksiyonu hafif nafta, kaynama aralığı 145-205°C olanı ise ağır nafta olarak adlandırılır. Bu tür petrol ürünleri korozif değildir, bundan dolayı nafta tankları karbon çeliğinden imal edilir ve atmosferik tanklardır. Nafta eser miktarda da olsa su ihtiva eder. Bu yüzden uzun süre devrede tutulduklarında, tank diplerinde bir miktar pas ve tortu birikmesi kaçınılmazdır. Bakıma alınacak bir tank elbette boşaltılıp temizlenmelidir. Bu süreç için bir talimat olması iş güvenliğinin gereğidir. Bu temizlik süreci tamamlanıp menhol kapakları açıldıktan sonra, dipte biriken tortu ayrıca itina ile temizlenmelidir. Tüm nafta giriş çıkış flanşları körlenmeli, sürekli veya belli aralıklarla oksijen ve patlayıcı gaz karışım ölçümü yapılarak yeterli “purge” ve havalandırma izlenmelidir. Elbette bu süreçte risk analizi ve değerlendirmesi kaçınılmaz bir süreçtir. Tanklara girilebilir izni, ancak bu süreçler tamamlandıktan sonra verilmelidir. Bu süreçlerin tümü gerçekleştirilse patlama riski neredeyse bertaraf edilmiş olurdu, bu da demektir ki nafta tankında gerekli emniyet çalışmaları tam olarak yapılmamıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği yasal zemine oturmadan önce dahi PETKİM ya da Tüpraş teknik emniyet ve yangın departmanları bu güvenlikli çalışma ortamını denetler, adı tehlike ya da risk analizi ve değerlendirmesi olmasa da titizlikle bu işlemler denetlenir ve çalışma izni verilirdi. Bu kurumların belirli bir disiplini ve geleneği vardır ve olmalıdır. Rutin veya özel emniyet tedbirlerinin uygulanmamasını gerektirecek hiçbir istisnai durum olmamalıdır! İSG uzmanları, kimya alanında belli bir eğitim seviyesini sağlayan lisans programlarından mezun kişiler arasından seçilmeli ve iş güvencesine sahip olmalıdır. Petrol ürünleri sanayi kolları için özgün eğitim kaçınılmazdır. Bu teknisyen ve operatör seviyesinde daha da önemlidir. Meslek içi eğitim elbette ayrıca gerekliliktir.

-Kimya sektöründe çalışan işçiler açısından sektörde yaşanabilecek meslek hastalıkları ve iş kazası risklerini nasıl sıralayabiliriz?

Kimya sektörü sayıca çok olmasa bile büyük endüstriyel kazaların ve bunun sonucunda da toplu ölüm ve yaralanmaların yaşandığı bir sektördür. Yangınlar, patlamalar ve kimyasal madde zehirlenmeleri kimya sektöründeki iş kazalarının başını çekmektedir. Kullanılan kimyasalların fazla miktarda solunması, yutulması, cilde veya göze teması sonucunda iş kazaları gerçekleşmektedir. Kimya sektöründe meslek hastalıkları, iş kazalarına göre daha büyük risk oluşturmaktadır. Bu risk hemen yüzleşilen bir olgu olmadığından ihmal edilen veya çok üstünde durulmayan bir durumdur. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde kimyasallar, akut etki göstermeseler dahi uzun süreler maruz kalındığında ciddi sağlık riskleri oluştururlar. Akciğer hastalıkları ve kanserler en başta gelen hastalıklar olup kimyasalın türü ve maruziyet yoluna bağlı olarak solunum yolu hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları veya diğer tüm iç organları hedef alan çok çeşitli hastalıklar oluşabilmekte veya ilerleyebilmektedir. Ülkemizde genel olarak meslek hastalıklarının tanı sistemi sorunlu olduğundan kimya sektöründeki birçok meslek hastalığı kayda girmemektedir. İyi bir tanı sisteminde kanserlerin önemli bir kısmının mesleki kanser olarak tanımlanacağını çalışma şartlarından, sektördeki iş kazası sayısından ve diğer ülkelerdeki verilerden yola çıkarak tahmin edebiliyoruz.

- Kimya sektörü içerisinde petrokimya sektöründe, daha da özelinde rafinerilerdeki özgün sorun alanlarından bahsedebilir misiniz?

Petrokimya sektöründe parlayıcı, yanıcı ve patlayıcı kimyasallarla çalışıldığından bu konudaki risk değerlendirmesi itina ile yapılarak tedbirler eksiksiz bir şekilde alınmalıdır. Tüpraş’taki patlama örneğindeki gibi bakım işleri için özel prosedürler oluşturulmalı ve uygulanması denetlenmelidir. Petrokimya sektöründe çok çeşitli riskler mevcuttur. Hepsinin kendi içinde kapsamlı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Bazı uygulamaları ertelenen “Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik” eksiksiz olarak uygulanmaya başlanmalıdır. Petrokimya sektörü başta olmak üzere tüm sektörlerde kazanın gerçekleştiği şirketin, ölümlü veya ciddi yaralanmalı tüm kazaların “Kök neden analizi”ni yapması/yaptırması ve kamuyla paylaşması yasal zorunluluk olmalıdır. Böylece ülkemizdeki şirketlerin tümünde yaşanmış olan tüm büyük kazaların sebebini ve nasıl önlenebileceğini, diğer tüm şirketler öğrenecek ve iş kazaları hakkında bir ülke hafızası oluşacaktır.

- Tüpraş’ta yaşanan işçi katliamının gerçek nedenlerini ve sorumlularını ortaya çıkarmak için nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Tüpraş’taki iş cinayetinde öncelikli olarak Tüpraş yönetimi, ilgilileri ve denetim sorumluluğu olan kamu kurumlarının yetkilileri dahil olmak üzere tüm sorumlularının yargı önüne çıkarılması gerekmektedir. Hukuki süreç kamuoyu ile açıkça paylaşılmalıdır. Emek ve meslek örgütlerinin davayı takibi engellenmemelidir. Olayın kök nedeninin ve yapılan ihmallerin ortaya çıkarılabilmesi için konunun uzmanı bilirkişiler ile çalışılmalıdır, bu konuda emekten, bilimden yana mühendislik etiğini ön planda tutan meslek örgütümüz TMMOB Kimya Mühendisleri Odası olarak bizler de tarafımızdan uzman talep edilmesi durumunda bilirkişi kadromuz ile her zaman hazırız. Tüpraş’taki işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri, taşeron sistemi derinlemesine incelenmeli; taşeron işçilerin çalışma koşullarına, alınan işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine kadrolu işçilerle aynı derecede önem verilip verilmediği ortaya konulmalıdır.

 
§