13 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/39

Efendi-uşak ilişkisinde kriz büyüyor
İdlib savaşı ve bölgede değişen dengeler
Rant ve talanın önündeki engeller kalkıyor!
İzmir’de ev baskınları: 4 gözaltı
Krizin faturasını yine işçi ve emekçiler ödeyecek
MİB MYK Ekim ayı toplantısı sonuçları
“İşte barış, dünyayla yarış” mı, “sınıfa karşı sınıf” tutumu mu?
Otomotiv iş kolunda kırılan “rekor”lar sermayedarlara yetmedi
Trakya Cam’da işten atma ve direniş
Nuriye Gülmen: Boyun eğmeyeceğim!
Gerçek ve kalıcı çözüm için devrim, devrim için devrimci sınıf hareketi!
Avrupa’da burjuva demokrasisinden koyu polis devletine doğru
Katalonya’da bağımsızlık ilanı askıya alınıyor
Avrupa’da Ekim Devrimi etkinlikleri
İlan edilen “şehitliğin” ardında gizlenen suç ortaklığı
Düzen yargısı kadın cinayetlerinin, şiddetin önünü açıyor
Ucuz iş gücü yetiştirme eğitimi
İstanbul’da 10 Ekim anmaları
Sarıgazi Halk Festivali yine yasaklandı!
İstanbul ve Çorlu’da devrimci faaliyetler
Ağaçlar kökleri yaşadıkça yaşar
Sosyalist devrim ve demokrasi mücadelesi - V. İ. Lenin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Otomotiv iş kolunda kırılan “rekor”lar sermayedarlara yetmedi

 

İşçilerin alınteriyle, artı değer sömürüsüyle semiren sermayedarlar kâra doymuyor. Çalışma saatlerini uzatarak, işçilere daha fazla üretim için baskı yaparak ve ücretleri düşük tutarak kârlarını daha da arttıran otomotiv iş kolunun sermayedarları, “ihracat rekoru kırma” hedefiyle bodrum katların da üretimde kullanılması için yönetmeliğin değiştirilmesini istiyor. Sermayeye yapılan teşvikler ve sağlanan kolaylıklarla birlikte, Motorlu Taşıt Vergisi’ndeki artıştan da rahatsız olduklarını dile getiriyorlar. Ulaştıkları rekorların yoğun sömürü ve OHAL koşullarının işçilerin mücadelesini engellemekte kendileri için sunduğu imkanlar sayesinde gerçekleştiğine değinmiyorlar.

“’Rekor’a ulaşmayı ve geçmeyi hedefliyoruz”

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu yaptığı açıklamada, 2017 yılı için hedefledikleri 2008’deki 27 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmayı ve hatta geçmeyi istediklerini belirterek bunun “tüm zamanların ihracat rekoru” olacağını söyledi. Bu hedefe ulaşmanın ise işçileri daha fazla sömürmek anlamına geldiğine değinmeyen Sabuncu, konuyu “ihracat başarısı” olarak göstermeye çalışan ifadeler kullandı. 2016’nın Ocak-Eylül döneminde 17 milyar doların üstünde olan ihracatın bu yıl aynı dönemde yüzde 22 artmasıyla övünen Sabuncu, Mart ayında da aylık bazda “ihracat rekoru” kırdıklarıyla övündü.

Kırdıkları “rekor”larla binek otomobilleri ihracatının otomotiv ihracatı içerisinde yüzde 42’ye ulaştığını söyleyen Sabuncu, Avrupa Birliği (AB) pazarından da memnun olduklarına değindi.

“Bodrum katlar üretime açılsın, yeni OSB kurulsun, MTV artmasın”

Elde ettikleri kârların devasa boyutlarda olmasına, milyar dolarlık ihracatlar yapmalarına karşın otomotiv sermayedarları daha fazla kâr için bodrum katlarını bile üretim için kullanmak istediklerinden, ancak yönetmeliğin buna izin vermediğinden de dem vurdular. Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (TOSB) Başkanı Ömer Burhanoğlu, üretimde kapasite sınırlarına dayandıklarını anlatarak, Osmangazi köprüsünün öbür yakasında da bir OSB kurulmasını ve bodrum katlarının da üretime açık hale getirilmesini istedi. Bu konuyu 3 aydır Bakanlar Kurulu’na taşıdıklarını da ekledi. Reuters’in sorularını yazılı olarak yanıtlayan Burhanoğlu, işçilerin haftada 6 gün 3 vardiya çalıştıklarına, bazen de haftada 7 gün çalıştıklarına değinerek Sabuncu’ya göre elde ettikleri “başarı”ların nedenlerini daha net olarak ortaya koydu.

Burhanoğlu, Motorlu Taşıtlar Vergisi’nde (MTV) artışın “pazarın büyümesi”ni yavaşlatacağından da yakınarak “Türkiye yatırımcının gözünde giderek iyi bir otomotiv pazarı olmaktan çıkıyor. Yatırım yapacak olan önce pazar büyüklüğüne bakıyor. Bu vergilerle pazarımızın büyümesi ciddi yavaşlar” dedi. İsmini vermediği küresel bir şirketin bölgede yatırım için TOSB ile yaptığı anlaşmanın imza aşamasında olduklarını söyleyen Burhanoğlu, bunun için de “yer darlığı” sorununun çözülmesini istedi.

 

 

 

 

Direnişçi işçilere ziyaret

 

Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL), sendikalaştıkları için işten atma saldırısıyla karşı karşıya kalan Kod-A Bilişim işçilerini ve DHL işçilerini direniş alanlarında ziyaret etti.

9 Ekim’de gerçekleştirilen ziyarette ilk olarak Kod-A Bilişim işçilerinin direniş alanına gidildi. DEV TEKSTİL temsilcileri burada direnişçilerle süreç üzerine sohbet ettiler. Direnişçi işçiler, yetki almalarının ardından patronun sendikaya tahammülsüzlük gösterdiğini ve işten atma saldırısını devreye soktuğunu ifade ettiler. Sosyal-İş sendikasına üye işçiler, işlerine iade edilene kadar direnişlerini sürdürme kararlığında olduklarını ifade ettiler. DEV TEKSTİL temsilcileri de haklı ve onurlu mücadelelerinde direnişçilerin yanlarında olacaklarını ifade ederek dayanışmayı sürdüreceklerini vurguladılar.

Kod-A bilişim işçilerinin ardından DHL işçilerinin direniş alanına geçen DEV TEKSTİL temsilcileri, 85 gündür direnişlerini sürdüren işçileri selamladılar. İşçilerle kısa bir sohbet gerçekleştiren temsilciler daha sonra tekrar destek ziyaretinde bulunacaklarını ifade ederek direniş alanından ayrıldılar.

 

 

 

 

Tüpraş’ta patlama: 4 işçi yaşamını yitirdi

 

Koç Holding bünyesindeki Tüpraş’ın İzmir’deki rafinerisinde 11 Ekim sabahı saat 09.25 sularında patlama meydana geldi.

Ürün tankında bakım yapıldıktan sonra, devreye alma işlemi sırasında gaz sıkışması sonucu meydana geldiği belirtilen patlamada taşeron şirkete bağlı olarak çalışan Kemal Şaşmazer, Yusuf Kepenek, Mehmet Karademir ve Mehmet Dere isimli işçiler yaşamını yitirdi.

Patlamada yaralanan Halil İbrahim Kavlak adlı işçi ise hafif yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.

Konuya ilişkin açıklama yapan Petrokimya İşçileri Birliği ise iş cinayetinin taşeron çalışma neticesinde meydana geldiğini belirtirken şu açıklamayı yaptı:

“Taşeronluk ölüm demektir!

Bugün Tüpraş’ın İzmir rafinerisinde sabah saatlerinde meydana gelen patlamada Kemal Şaşmazer, Yusuf Kepenek, Mehmet Karademir ve Mehmet Dere isimli arkadaşlarımız yaşamını yitirdi. Halil İbrahim Kavlak isimli arkadaşımızın ise tedavisine devam ediliyor. Kaymakamlık ve Tüpraş işletmesi adına yapılan ayrı ayrı açıklamalara göre boş bir nafta tankının bakımı sırasında meydana gelen kaza 09.25 civarında gerçekleşti. Şu anda rafineriye giriş çıkışlar kapatılırken, enkaz kaldırma çalışmalarının devam ettiği gelen bilgiler arasında.

Şimdi acı ve üzüntü içindeyiz. Başta petrokimya işçileri olmak üzere, bütün işçi sınıfının başı sağ olsun... Ancak bilinmeli ki, acımız, özelleştirme ve yaygınlaştırılan taşeronluk politikaları ile bu iş cinayetleri arasındaki bağı kurmamızı unutturamaz. Tüpraş, güvenlik önlemleri açısından Türkiye’nin en iyi işletmesi kabul edilmektedir. Ancak taşeronluğun olduğu işletmelerde her zaman işçi güvenliği ‘daha fazla kâr’ hırsına kurban edilmektedir. Tüpraş’ta yaşanan da budur.

Yaşanan iş cinayetinin ardından Tüpraş adına yapılan açıklamada kuru bir başsağlığı dilemekle yetinilmiştir. Aynı şekilde Enerji Bakanı Albayrak, çıktığı bir televizyon programında yüzünde en ufak bir üzüntü belirtisi olmadan başsağlığı dileyerek şöyle bir değinmiş ve batasıca enerji politikalarını anlatmaya hızla geçiş yapmıştır.

Sanki en büyük dert şu anda oymuş gibi ‘İçerde üretim devam ediyor’ müjdesi veren devlet yetkililerini söylenecek elbette sözümüz var.

Hayatını kaybeden arkadaşlarımız bizler için güvencesiz ve kölece çalışma, patronlar için ise bulunmaz nimet anlamına gelen taşeron çalışma politikalarının kurbanı olmuştur. Sorumluları da başta Tüpraş yönetimi olmak üzere taşeronluğun önünü açan, teşvik eden iktidar sahipleridir. Kısacası yaşananlar ‘kaza oldu’ deyip geçiştirebileceğimiz bir durum değildir.

Hayatını kaybeden işçi arkadaşlarımızın ailelerine tekrar başsağlığı diliyoruz. Öfkeliyiz! Ölen arkadaşlarımızın hesabını er ya da geç soracağız!

Petrokimya İşçileri Birliği

11 Ekim 2017”

 
§