4 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/30

Savaş, sömürü ve faşist zorbalık dizginlerinden boşalıyor
HDP'nin ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’
Karanlığı yaratanlar, aydınlık günlerin ateşinde yanacaklardır
Yaşam alanlarımızın düşmanları İstanbul’u sele teslim etti!
Almanya ile son krizden yansıyanlar
ITUC raporladı: Türkiye bir sömürü cehennemidir!
Tekstilde ucuz işçilik seferberliği
KHK’lar ve kamu emekçilerinin direnişi
“Tarihsel olarak doğru yerde olduğumuzu düşünüyorum”
Ekim Devrimi 100. yılında Sosyalist devrim mücadelesinde işçi sınıfına yol gösteriyor
Yazaki’de tacize, baskıya, sömürüye son!
İstismara yasal kılıf
Koç’un “geleceğe” yatırımı
“Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!”
CIA iş başında: Venezuela’da darbe hazırlığı
Asya-Pasifik: Şiddetlenen kriz coğrafyası
Tek tip kıyafetle amaçlanan işçi ve emekçilere deli gömleği giydirmektir!
İşçi sınıfının generali Engels
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tek tip kıyafetle amaçlanan işçi ve emekçilere deli gömleği giydirmektir!

 

Sermaye iktidarı 15 Temmuz’dan bugüne başarısız darbe girişimini fırsata çevirmiş, ülke OHAL ve KHK’larla açık bir hapishane haline getirilmiştir. İktidarın dümenindeki dinci-gericilik, şoven milliyetçi MHP’ylekurduğu ittifak ile kendi darbesini böylece gerçekleştirmiştir.

Tüm toplumsal yaşamın üzerindeki dizginsiz baskının amacı işçi ve emekçileri kuralsız sömürüye boyun eğdirerek köleleştirmektir. Dinci-faşist iktidar sermayenin balyozu olarak işçi sınıfı ve emekçilerin hak arama ve insanca yaşama mücadelesinin tepesine inmektedir. Karşı karşıya kaldığımız 12 Eylül rejiminin tüm kurumlarıyla amaçladığı düzenin devamıdır.

Söz konusu olan grev, sendika, toplu sözleşme hakkı, insanca yaşayabilecek ücret, demokratik haklar, gösteri, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün üzerine beton dökmektir. Ve işçi ve emekçilerin taşeron, sözleşmeli, esnek çalışma koşulları üzerinden düşük ücretlerle, sosyal haklardan yoksun bir şekilde çalıştırılması süreklileştirilmek istenmektedir.

İçeride ve dışarıda sürdürülen savaş ve yıkım politikasının ağır faturası sistematik bir şekilde işçi ve emekçilerin yanı sıra toplumsal muhalefetin öznelerine çıkartılıyor. Bunun kendisi milyonların kursağındaki son lokmaya göz dikmek demektir.

Amaç, bu ağır koşullara karşı işçi-emekçilerin, Kürt halkının, kadınların direnme eğilimini kırmaktır. Küçük damlaların birikerek büyük bir direniş hareketine dönüşmesinden duyulan korku 94 yıllık burjuva cumhuriyet tarihinin yarattığı fiziki-psikolojik baskı mekanizmalarının tümünün devreye sokulmasına neden olmaktadır.

Dinci-gerici iktidar tüm burjuva devlet aygıtını denetimi altına almış ancak toplumsal muhalefetin tüm öznelerine dönük uyguladığı açık zora, bunlara dayanarak elinde tuttuğu bütün güce rağmen 16 Nisan referandumunda tam bir hezimet yaşamıştır. Sokaklara yönelik yasaklamalar, eylemlere sert müdahaleler, gözaltılar, tutuklamalar, baskı ve tehditlere rağmen toplum içerisinde büyüyen tepki ve öfke dinci-gerici iktidarın toplumsal muhalefeti kontrol altına almakta zorlandığını göstermektedir.

İşçilere dönük süreklileşen gerici propagandanın sınıf hareketinde yarattığı olumsuz etkiye, açık baskıya karşın ne işçi direnişleri bitirilebilmekte ne de sokaklar boşaltılabilmektedir.

Gelişmeler göstermektedir ki, toplumu süreklileşmiş OHAL koşullarında KHK’larla kuralsız ve keyfi bir şekilde yönetme hayali toplumsal muhalefetin direngen pratiğine çarpacaktır. İşte tam da bu nedenle AKP iktidarının burjuva cumhuriyetin geleneksel baskı politikasına sarılmaktan ve onu şiddetlendirmekten başka çaresi kalmamıştır.

12 Eylüllerin ve ‘90’lı yılların işçi, emekçiler için anlamı sıkıyönetim ve OHAL koşullarında artan sefalet ve yoksulluktur. Kürt halkı için ise inkar, baskı ve artan eşitsizliktir. Tüm bu süreçlerde işçiler, emekçiler, Kürt halkı teslim alınmaya çalışılmış ve bu hedefle devrimci hareket ve sol güçler toplumsal muhalefetin öncü örgütlü güçleri olarak şiddetli saldırılarla karşı karşıya kalmıştır.

Kardeşler;

Sermaye iktidarının “‘FETÖ’cülere tek tip kıyafet” uygulaması adı altında amaçladığı şey de devrimci-siyasi tutsakları teslim alarak, boyun eğdirmektir. Devrimci siyasi özneler şahsında sınıf ve kitleleri biat ettirmektir. Son bir yıldır hapishanelerde “‘FETÖ’ ile mücadele” bahanesiyle büyük bedeller ödeyerek devrimci tutsakların kazanmış oldukları tüm haklar OHAL KHK’ları ile gasp edilmiştir. Sermaye iktidarının gündeme getirdiği tek tip kıyafet uygulaması ile baskı politikaları dizginlerinden boşaltılmış olacaktır.

Tek tip kıyafet saldırısı 12 Eylül’de emperyalizm ve işbirlikçisi tekelci burjuvazi tarafından nasıl gündeme getirilmiş ise bugün de aynı amaçlarla raftan indirilmiştir. ‘84 ölüm orucu direnişi ile burjuva düzene karşı devrim davası Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Fatih Öktülmüş ve Hasan Telci tarafından tereddütsüzce savunulmuş, 1 Ocak ‘84’te yürürlüğe konan tek tip kıyafet saldırısı süreklileşen direnişler ile ‘86’da kaldırılmıştır.

Bugün, emperyalist kapitalizmin Irak işgali sonrası işkence merkezi olan Guantanamo işkencehanesinin Türkiye hapishaneleri için örnek alındığı açık bir şekilde itiraf edilmiştir.

Emperyalizm ve işbirlikçileri zindanlara yönelik bu saldırı projesinin asıl mimarıdır. ‘96 süresiz açlık grevi ve ölüm orucu direnişi, ‘95 Buca, ‘96 Ümraniye, ‘97 Diyarbakır’a dönük gerçekleştirilen katliamlar... ‘99 Ulucanlar ve 19 Aralık 2000 büyük zindan direnişi ülke hapishanelerinin devrimci tarihinin köşe taşlarıdır. Her biri emek-sermaye arasındaki çelişkinin dolaysız ürünü olan sınıf mücadelesini dizginlemek için yapılmış, öncüler şahsında milyonlara diz çöktürülmek istenmiştir.

Her türlü yalan, demagoji, aldatmaca ile bir kez daha düğmesine basılan tek tip kıyafet politikası işçilere, emekçilere, Kürt halkına giydirilmeye çalışılan deli gömleğidir. Bu saldırı dişe diş mücadele ile kazanılmış haklarımıza dönük açılan açık bir savaştır ve fiili-meşru direniş çizgisiyle geri püskürtülecektir.

Bu nedenle, gün içeride-dışarıda sermayenin boyunduruğuna karşı direnmenin, kapsamlı ekonomik-sosyal-siyasal saldırıların arkasındaki sınıf gerçekliğinin bilincinde olarak hazırlıklı olmanın günüdür. F tipleri gibi, tek tip elbise uygulaması da Guantanamo ve toplama kamplarını ortaya çıkaran kapitalizmin icraatlarıdır.

Saldırı işçi sınıfı başta olmak üzere toplumun tüm ezilen kesimlerine, kadınlara, Alevilere, Kürt halkına ve ilerici toplumsal muhalefetedir. Ve sermaye düzeninin gericiliğin, çağ dışı uygulamaların tek kaynağı olduğunu kanıtlamaktadır. Bu düzen tüm kötülükleri ile birlikte tarihin çöplüğüne gönderilmeyi beklemektedir.

Devrimci sınıf hareketi için ileri!

TKİP Dava Tutsağı Evrim Erdoğdu

 

 

 

 

Tek tip elbiseyi giymeyeceğiz, parçalayıp atacağız!”

 

Emekçilere ve halklarımıza;

Siyasi iktidar ve arkasındaki sermaye güçleri, devrimci tutsaklara karşı yeni bir saldırı başlatıyor. Bu saldırının adı, tek tip elbisedir.

Saldırı, devrimci tutsaklarla sınırlı değildir. Emekçilere ve halklara yönelik genel saldırının bir parçasıdır. Sömürücülerin tüm toplumu kendi görünümünde şekillendirmesinin bariz bir örneğidir.

Amaç çok açıktır. Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin gelişimini engellemek.

Fakat bu saldırı dalgası da öncekiler gibi sonuçsuz kalmaya mahkumdur.

Siyasi iktidara sahip olanlar, tek tip elbise saldırısıyla hiçbir sonuç alamazlar.

Nasıl ki, 12 Eylül’de tek tip elbiseyi parçalayıp attıysak, bu defa da öyle davranacağız!

Kandıra zindanındaki devrimci tutsaklar olarak, halklarımıza duyuruyoruz ki, tek tip elbise saldırısına karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Tek tip elbiseyi giymeyeceğiz, parçalayıp atacağız!

Kahrolsun baskı ve sömürü düzeni!

Bimre faşîzm bijî têkoşîn!

Yaşasın halkların ortak mücadelesi!

Kandıra F Tipi Zindanından
PKK – TKEP/L – TKP/ML – DKP
Davası Tutsakları”

 

 

 

 

Düzeltme

Gazetemizin 23 Haziran tarihli 2017/24. sayısında, Tekirdağ F Tipi Hapishane’sindeki devrimci tutsakların Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile dayanışma amacı ile başlattıkları açlık grevine dair yapılan haberde maddi bilgi eksikliği bulunmaktadır. Haberin ilgili bölümünde şöyle denilmektedir;

“Nuriye Gülmen ve Semih Özakça şahsında tüm ihraç edilen kamu emekçilerine destek amacıyla Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nde bulunan TKİP ve DHKP-C dava tutsakları, 21-28 Haziran tarihleri arasında destek açlık grevi yapacaklarını, sermaye devletinin baskı, işkence ve keyfi tutumlarını protesto edeceklerini duyurdular.

Ayrıca bir KDÖ tutsağının da 21-24 Haziran tarihleri arasında destek açlık grevi yapacağı öğrenildi.”

Edindiğimiz bilgiye göre, dayanışma açlık grevi TKİP, DHKP-C ve KDÖ tutsakları tarafından ortak örgütlenmiş, KDÖ’lü tutsakların ayrı bir eylem örgütlemesi ve bir KDÖ tutsağının ayrıca 21-24 Haziran tarihleri arasında destek açlık grevi yapması söz konusu olmamıştır.


 
§