7 Nisan 2017
Sayı: KB 2017/14

AKP iktidarının faşist dikta dayatmasını püskürtelim!
Sandıkta ‘Hayır’ı, sokakta mücadeleyi örgütleyelim!
Sermayenin gözü 17 Nisan’da!
Kamu kaynakları ‘Evet’in hizmetinde!
İhraç Kurultayı’ndan yansıyanlar
Bağımsız-Sen, DİSK Tekstil’e katılma/birleşme kararı aldı
Tarihe düşülen not
Bürokratik kasta karşı taban örgütlülükleri ve fiili-meşru mücadele
Patronlar kazanıyor, işçiler kaybediyor
Sermayenin karanlığına karşı tek seçenek yeni Ekimler’dir!
Kadınların eşitlik mücadelesi ve kadın işgücünün özgürleşmesi
Çürümüş, tükenmiş, kokuşmuş bu düzene HAYIR!
Fırtınalı dönemlere gençliğin enerjisi ile hazırlanalım
300 OSB’de 300 teknik kolej
Ya işçi sınıfıyla birlikte kazanacağız ya da yok olacağız!
Fırat Kalkanı harekatı sona erdirildi
Suriye’de değişen güçler dengesi ve güncel gelişmeler
Hapishanelerde gerçek yasa sınıf mücadelesidir
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çürümüş, tükenmiş, kokuşmuş bu düzene HAYIR!

 

Boğulup kıyıya vuran küçük Aylan’ı kimse unutmadı, unutmayacak sanırım. Aylan bebeğin katledilmesi mülteci sorununun sadece görünen kısmı. Zira yaşanan savaşın ağır bilançosu olarak binlerce mülteci bedeni vurdu sahillere, balık misali. Ortadoğu’da yaşanan kirli ve kanlı savaşın faturası her zamanki gibi yoksul halktan çıkarıldı. Şehirler yakıldı, yıkıldı, yağmalandı. İnsanlar katledildi, kadınlar, çocuklar tecavüze uğradı. Toplu katliamlarla insanlığın görüp görebileceği en kanlı süreçlerden geçirildi.

Bu savaşın baş mimarlarından biri de herkesin malumu, AKP iktidarı. Ortadoğu’yu kan deryasına çevirmeleri yetmedi, başımızda bombalar patlattılar, Kürt halkını kıyımdan geçirdiler.

On beş yıllık iktidarları boyunca insan haklarını, demokrasiyi, laikliği, kadın haklarını dillerinden düşürmeyenler, 21. yüzyılda Ortaçağ zihniyetine teslim etti ülkemizi. Şimdi de OHAL’le birlikte anayasa değişikliğine gidilerek iktidarlarını daha da sağlamlaştırmak istiyorlar. Ve on beş yıllık pratikleri ile insana, doğaya, kadına, hayvana, yeşile, böceğe, sanata; kısacası güzel olan her şeye düşman olduklarını çok güzel göstermiş olanlar, referandumda ‘Evet’ çıkması ile zaferlerini taçlandırmayı amaçlıyorlar.

O halde;

- OHAL ve KHK uygulamaları ile temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılmasına, ülkenin yarı açık cezaevine dönüştürülmesine,

- Aydınların, yazarların, belediye başkanlarının, milletvekillerinin tutuklanması, muhalif kesimlerin saldırıya uğramasına,

- Üniversitelerin baskı altına alınmasına, yandaş medya dışında tüm medyanın susturulmasına,

- Çocuklara, bebeklere tecavüz edilmesine ve en kötüsü bunun meşrulaştırılmasına,

- Ormanlarımızın talan edilmesine, sularımızın ve havamızın kirletilmesine, bitmek bilmez kâr hırsı yüzünden hiçbir canlıya yaşam hakkı tanınmamasına,

- Kürdistan’da kadınların, çocukların, gençlerin en vahşi yöntemle katledilmesine,

- “‘FETÖ’ ile mücadele” adı altında tüm ilerici, muhalif ve demokrat kesimlerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına,

- Yaşamın her alanında; evde, fabrikada, sokakta, tarlada, okulda, kadın emeğinin, bedeninin sömürülmesine,

- Fabrikada, tarlada, tersanelerde birçok işkolunda güvencesiz çalıştırılmaya ve işçi katliamlarına…

Kısacası çürümüş, tükenmiş, kokuşmuş bu düzene ve gidişata dur demek için tüm gücümüzle haykıralım: HAYIR!

Çekmeköy’den ev emekçisi bir kadın


***

Biz kadınların kurtuluşu ancak işçi iktidarındadır!

 

Yıllar boyu ülkeyi yönetip, giderek ülkeyi bataklığa sürükleyenler koltuklarını sağlamlaştırmak için çözümü başkanlık sisteminde görüyorlar.

Bu zamana kadar bizlere ne verdiniz ki karşılığında başkanlık sistemini istiyorsunuz. Kendi iktidarları döneminde kadın cinayetleri arttı, tecavüzler arttı, kadın ikinci sınıf insan yerine konuldu. Kadınları hiçe sayan açıklamalar yapıldı. “Hamile kadın sokağa çıkmasın, kadın sokakta gülmesin, bir tane kadın mıdır, kız mıdır bilmem, kadın çalıştığı için işsizlik arttı” sözleri ile kadın toplumdan itelendi. 17 yaş altında anne olan kız çocuğu sayısı bunların iktidarları döneminde arttı. Peki ya koruma altında öldürülen kadınlara ne demeli, evlatları öldürüldüğü için diri diri toprağa konulan kadınlara ne demeli. Kadını hiçe sayan bir sistemdeyiz. Kapitalizm kadını sadece üretim sahasında anımsıyor, bir de tüketimi dayattığı Anneler Günü gibi özel günlerde. Onun dışında kadının adı bile yok bu mevcut sistemde ve bize dayatılmak istenen sistem bundan çok daha kötü bir sistem olacak. Önümüzde Arap ülkeleri örnekleri var. Biz kadınlar böyle bir yönetim şeklini asla kabul edemeyiz. Bir ülkenin yönetimini yalnızca bir kişiye bırakmak yaşam hakkımızı, yaşama şeklimizi bir kişiye teslim etmektir. Bu bir kişi bir sabah kalktığında kadınların çalışmasını yasaklayabilir, hatta yanlarında ailedeki erkeklerden biri olmadan dışarı çıkmalarını dahi yasaklayabilir. Bütün kadınların tesettüre bürünmesini emredebilir. Zaten düşledikleri öyle seçim kampanyalarında söyledikleri yalanlar gibi gelişmiş bir ülke değil, onların hedefi Osmanlı dönemindeki gibi kadınların cariye olduğu savaş ganimeti olduğu bir düzen.

Bir kişinin yöneteceği yönetim biçimi değildir kadının kurtuluşu. Fabrikalarda birlikte çalıştığı erkek işçi kardeşleriyle birlikte sermayenin iktidarını yıkıp, bizzat işçilerin yönetimde söz sahibi olduğu işçi iktidarındadır kadının kurtuluşu ve insanlığın özgürlüğü.

Sancaktepe’den kadın bir işçi

 

 

 

 

 

İşçi-emekçi kadınlar baskı, sömürü ve kölelik dayatmalarına ‘Hayır’ diyor

 

Ben bir plastik fabrikasının mutfağında yıllardır çalıştım. Çok zor emekli olabildim. Çalıştığım her yerde emeğim kaldı. Ne o günlerde, ne de bugün bizlere sunulduğu söylenen olanaklar ya da haklar kullanılmıyor. Ben de uzun yıllardır işçilik yapmış bir kadın işçi olarak haklarımızın kullanılması için referandumda ‘Hayır’ diyeceğim.

Emekli bir kadın işçi

***

3 çocuğum var, hepsine çok uzun yıllar boyunca baktım. Bu yüzden iş hayatım çok sınırlı kaldı. Yıllar sonra sağlık ve emeklilik için işe başladım. Şimdi bir öğretmenin çocuklarına bakıyorum. Çocuk bakımı bir iş olarak nitelendiriliyor. Ben bu işten para kazanıyorum, sigortam var; fakat yıllardır kendi çocuklarıma baktığımda bu bir iş olarak görülmedi, “annelik görevi” sayıldı.

Çocuklarımız için de, anneler için de daha iyi şartlar olması için ‘Hayır’ diyeceğim.

Çocuk bakımında çalışan emekçi bir kadın

***

Diktatörlüğe ‘Hayır’ diyorum. Dinci-gerici bir toplum yaratmak isteyenlere ‘Hayır’ diyorum. Kendisinden başkasına yaşam şansı vermeyen tekçi zihniyete ‘Hayır’ diyorum. Düzenin işleyişi baştan bozuk. Bu düzene karşı ‘Hayır’ diyorum.

Emekçi bir Kürt kadın

***

Bir kadın işçi olarak ikinci sınıf insan muamelesi görmek istemiyorum. Dindar ve kindar bir toplum yaratılmasını istemiyorum.

İşçilere hiçbir dönem haklar tanınmamıştı, fakat AKP hiç olmadığı kadar haklarımızı gasp etti. Haklarımızın elimizden alınmasına karşı ‘Hayır’ diyorum.

Bir tekstil işçisi


 
§