7 Nisan 2017
Sayı: KB 2017/14

AKP iktidarının faşist dikta dayatmasını püskürtelim!
Sandıkta ‘Hayır’ı, sokakta mücadeleyi örgütleyelim!
Sermayenin gözü 17 Nisan’da!
Kamu kaynakları ‘Evet’in hizmetinde!
İhraç Kurultayı’ndan yansıyanlar
Bağımsız-Sen, DİSK Tekstil’e katılma/birleşme kararı aldı
Tarihe düşülen not
Bürokratik kasta karşı taban örgütlülükleri ve fiili-meşru mücadele
Patronlar kazanıyor, işçiler kaybediyor
Sermayenin karanlığına karşı tek seçenek yeni Ekimler’dir!
Kadınların eşitlik mücadelesi ve kadın işgücünün özgürleşmesi
Çürümüş, tükenmiş, kokuşmuş bu düzene HAYIR!
Fırtınalı dönemlere gençliğin enerjisi ile hazırlanalım
300 OSB’de 300 teknik kolej
Ya işçi sınıfıyla birlikte kazanacağız ya da yok olacağız!
Fırat Kalkanı harekatı sona erdirildi
Suriye’de değişen güçler dengesi ve güncel gelişmeler
Hapishanelerde gerçek yasa sınıf mücadelesidir
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Patronlar kazanıyor, işçiler kaybediyor

 

Basına yansıyan haberler Türkiye’nin ilk serbest bölgesi olan Mersin Serbest Bölge patronlarının 2017’de de kazanmaya devam ettiğini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl iç ve dış gelişmelerin sonucu olarak patronların “kriz” feryatları eksik olmamıştı. En çok da tekstil patronlarının sesleri duyulmuştu. Bunun üzerine AKP iktidarı hizmet ettiği sınıfın çıkarlarını gözeterek patronlara sınırsız kredi açtı, teşvikler sundu, Suriyeli işçi çalıştırma kolaylığı sağladı, ceza indirimlerine gitti... 2017 asgari ücreti de patronlar gözetilerek hazırlandı. Mersin Serbest Bölge’de de her yerde olduğu gibi patronlar krizin faturasını işçilere kesti.

Daha fazla Suriyeli işçi istediler

Mersinli patronlar kısa bir süre önce daha ucuz iş gücü için patronlara ayrılan Suriyeli işçi kotasının kendilerine yetmediğini söylemişlerdi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yapılan açıklamada “Fabrikalarda çalışacak insan bulamıyoruz. Çünkü yeni nesil fabrikalarda çalışmak istemiyor” denilerek Suriyeli işçi kotasının yükseltilmesini istemişlerdi.

Aslında sürekli felaket tellallığı yapan, “battık, bittik” diye feryat figan eden Mersinli patronların yalanlarını, zarar ederek kapattıklarını iddia ettikleri 2016 yılı rakamları bile göstermişti. Çünkü açıklanan rakamlara göre Mersin Serbest Bölge’deki patronların kaybı 2015 rakamlarına göre sadece yüzde ikiydi. Yani kar edilerek kapatılan 2015’e göre yüzde ikilik bir düşüş yaşanmıştı. Özetle, bir önceki yılın kar oranlarına göre yüzde ikilik bir “kardan zarar” durumu vardı.

Diğer taraftan 2017 yılının ilk rakamları da patronların kasalarının dolmaya devam ettiğini gösterdi. Mersin Serbest Bölge, 2017 yılına ticaret hacmindeki hızlı artışla başladı.

Bölgedeki ticaret hacmi yüzde 37 arttı

2016 yılı Ocak ayında bölgedeki ticaret hacminde 2015’in aynı ayına göre gözlenen yüzde 55’lik azalış, 2017 yılının Ocak ayı sonu itibariyle yerini yüzde 37 oranında hızlı bir yükselişe bırakarak 257 milyon 475 bin dolara ulaştı. Öte yandan, Mersin Serbest Bölge’de yılın ilk ayında ticaret ağırlıklı olarak başta Asya ülkeleri olmak üzere Türkiye, Amerika ve Avrupa’ya gerçekleştirildi.

Sonuç olarak Mersin Serbest Bölge’de patronlar daha ucuza, sesini çıkarmayacak, kölelik koşullarından şikâyetçi olmayacak işçi istiyorlar. Yeri geliyor işçileri ücretsiz izne gönderiyorlar, yeri geliyor firmaları kapatıp işçilerin hiçbir hakkını vermiyorlar. Serbest bölgede işçiler tam kölelik koşullarında çalışıyorlar. Bir gün işe gitmeyen işçiden 3 günlük yevmiye kesiliyor. Serbest bölgeye TIR garajı yapan patronlar binlerce işçinin çalıştığı bölgeye kreş açmıyorlar. Kuşkusuz işçilere sadece kreşi çok görmüyorlar. Patronlara göre işçilerin sağlık sorunları için arada bir tüm bölgede dolaşan bir iki “doktor” yeterli. Bölgeye nitelikli bir sağlık kuruluşu açmak “masraf.” Ama işçiler sağlık sorunu yaşadığında hastaneye gitmesi de ayrı bir dert. Zira bu gibi durumlarda güç bela izin alabiliyorlar. Bölge giriş kartları bile işçilerden kesiliyor. Servisler ise tam bir işkence. Hurdaya çıkan araçlarla işçiler işe gidip gelmek zorunda kalıyorlar. Bölgede en çok zorluk yaşayanlar ise kadın işçiler. Çalışanların yarısını (çalışan sayısı ortalama 8 bin) kadın işçilerin oluşturduğu bölgede, kadın işçiler zorunlu mesaileri, servis sıkıntısını daha ağır yaşıyor. Gecenin karanlığında eve gitmek zorunda kalıyorlar. Çalışırken hakaretlere maruz kalıyorlar.

Her yerde olduğu gibi burada da patronlar işçinin hakkını yemek için bin bir türlü yol deniyor. Maaşların bir kısmını bankadan yatırıp kalan kısmını elden veriyorlar. Sigortalar eksik yatırılıyor. Maaş bordrolarında ücretler eksik gösteriliyor. İşçiler hakaretlere maruz kalıyor.

Diğer taraftan Mersin Serbest Bölge işçileri içinde insanca çalışma ve yaşama koşulları isteyen işçiler de bulunuyor. Çözümü Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nda (DEV TEKSTİL) örgütlenmekte bulan işçiler adım adım ilerliyorlar. Bölge patronları da bu durumdan haberdar. İlerleyen günler bu açıdan da önemli gelişmelere sahne olacak. Zira serbest bölgeye DEV TEKSTİL zorlu ve mücadele dolu günlerin arkasından girecek gibi görünüyor.

 

 

 

 

Fabrikalardan referandum gözlemleri

 

Türkiye’nin her yerinde işçi-emekçilerin temel gündemi referandum. Esenyurt-Hadımköy-Avcılar bölgesindeki fabrikalarda da referandum, tartışmaların temel gündem maddesi. Ayrıca burjuva politikacıların da temel yönelim alanlarından biri fabrikalar olmuş durumda. Son süreçte bu bölgedeki birçok fabrikaya AKP milletvekilleri geliyor ve işçilere “güzel” yemekler hazırlatıyorlar, işçilerden referandumda ‘Evet’ oyu vermelerini istiyorlar. Bazı patronlar da bu işi rüşvet yoluyla çözmeye çalışıyor.

Esenyurt’ta 700 işçinin çalıştığı bir gıda fabrikasında patron, bütün işçileri toplayarak referandumda ‘Evet’ oyu verecek işçilere 150-200 TL arası zam yapacağını söyledi. “Ne olursa olsun, ne verirseniz verin yine de ‘Hayır!’ diyeceğim, sizden bir şey istemiyorum” diyen bir kadın işçi ise işten çıkarıldı.

Hadımköy bölgesinde 400 civarında işçinin çalıştığı bir tekstil fabrikasına 2 AKP milletvekili gelerek işçilerden ‘Evet’ oyu istedi. Fabrikada o güne özel yemekler hazırlatıldı. Yemekten sonra işçiler vekillere sorular sordular. Milletvekilleri işçilerin sorularına yanıt veremeyip sorular karşısında sıkışıp kaldılar. En sonunda çareyi işi şova çevirmekte buldular. İşçilere hep birlikte ‘Evet’ diyor muyuz diye seslendiler, ancak işçilerden cevap alamadılar.

Referandum fabrikalarda işçiler arasında gerginliklere ve yapay ayrımların oluşmasına da yol açıyor. Sınıfsal kimlik üzerinden olaylara bakmayınca aynı tezgahta çalışan işçiler bir birlerine düşmanlaşabiliyor. Şu an bu tip olaylar birçok fabrikada yaşanıyor. Bazı fabrikalarda bildiri dağıtımlarına gittiğimizde ‘Hayır’cı işçiler bildiri almayanları iğneleyici sözlerle ezmeye çalışıyorlar. “Onlar makarnacı”, “onlar kömürcü” “onlar almaz” diyorlar. Avcılar-Parseller sanayi bölgesinde 250 kişinin çalıştığı bir metal fabrikasında ‘Evet’ ve ‘Hayır’cı iki işçi arasında arbede çıktı. Tekme tokat birbirlerine girmek üzerelerken araya diğer işçiler girdi. Bu tür olaylar şu sıralar sıklıkla yaşanıyor. Öyle ki insanlar gittikleri camileri bile referandum kararına göre belirler oldular. Tüm bu yaşananlar fabrikalarda çalışma yürütmenin ne kadar yakıcı olduğunu bir kez daha gösteriyor hepimize. Yapay ayrımların ilacı devrimci sınıf mücadelesi ve sınıf devrimcilerinin fabrikalardaki faaliyetleridir.

Esenyurt’tan sınıf devrimcileri

 
§