10 Mart 2017
Sayı: KB 2017/10

Suriye; savaştan çıkış arayışı ve kirli hesaplar
‘Hayır’ın yasak olduğu ‘demokratik’ referandum!
Sermaye diktatörlüğüne ‘Hayır’!
Newroz ateşini işçilerin birliği, halkların kardeşliği için harlayalım!
Kamusal kaynaklar sermayeye peşkeş çekiliyor
Kamu emekçilerinin direnişi; olanaklar ve yapılması gerekenler
Çelik-İş, Dytech ve Tofaş’ta işçileri Türk Metal’e sattı
“Bu fabrika halkındı, işçiler fabrikaya sahip çıkmalı!”
Geçici işçi alımları
Kadın işçi ve emekçileri dönüştürmek!
İEKK’dan 8 Mart eylem ve etkinlikleri
Kadınlardan 8 Mart eylemleri
Kapitalist sistemde kadın işçilerin kağıt üstünde kalan hakları
AKP, kadın ve demokrasi
Erdoğan’dan açık itiraf; “İşsizleri yaradandan ötürü seviyoruz!”
Savaş kundakçılığında NATO’dan yeni hamle
Lafarge Holcim-IŞİD Konsorsiyumu!
Emperyalist kamplaşmalar ve Erdoğan-Almanya gerilimi
ABD’nin dış politikasında politik romantizme yer yok!
“Önümüzün karanlık olduğu bu dönemde, ateşler yakıp yolu görmenin anlamlı olduğunu düşündük”
Beyazıt Katliamı'nı unutmadık, unutturmayacağız
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yatırım teşviklerinde dünden bugüne:

Kamusal kaynaklar sermayeye peşkeş çekiliyor

Z. Kaya

 

Sermayeye hizmette kusur etmeyen AKP iktidarı geçtiğimiz haftalarda meclisten geçirdiği ve Nisan ayında uygulanmaya başlanacak olan torba yasada, patronlara vergi indirimi, yabancıların konuta yatırım yapması gibi maddeler ile birlikte kaçak işçi çalıştırma cezalarında indirim ve aflar getirmişti. AKP iktidarının sermayeye “kıyakları” bununla da kalmadı.

2017 Ocak ayı yatırım teşvik belgelerinin listesi 28 Şubat tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandı. Değişik sektörlerden 528 firmaya dağıtılan belgelerle siyasal iktidar, krizin yükünü sermaye gruplarının sırtından almak adına ‘istihdam’ süslemesi ile işçi ve emekçilerin alınterleriyle oluşturulan kamusal kaynakları bir kez daha sermayeye peşkeş çekmiş oldu.

Yatırım teşviklerinin dünü bugünü

Yatırım teşvikleri yeni olmamakla birlikte AKP iktidarına da münhasır değildir. Üzerinde yaşadığımız topraklarda teşvik yatırımlarının tarihi 1 Ocak 1913 tarihli Teşvik-i Sanayi Muvakkatı’na dek dayanır. Cumhuriyet döneminde teşvik yatırımlarının tarihi ise 1927’dir. 1942 yılına dek geçerli olan 1055 sayılı Teşvik-i Sanayi Kanunu teşvik araçlarını çeşitlendirmiş, kamu alımlarında öncelik, taşıma (demiryolu) tarifelerinde indirim gibi desteklere yer vermiştir. 1932-39 yılları arasında teşviklerden yararlanan sermaye grupları ortalama üretimlerini 2,4 kat arttırmıştır.

1950’li yıllara gelindiğinde kamu kaynaklarının özel sektöre peşkeş çekilmesi, yatırım teşvikleri adı altında değil ama ithalatçıya döviz dağıtımı, tercihli kredi kullanımı gibi yollarla sürdürülmüştür. 1951’de Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu çıkarılmış, ‘60’ların ikinci yarısında ise çıkarılan Kalkınma Planının Uygulanması Esaslarına Dair Kanun ile teşvik sistemini tek elden yönetecek, başbakanlığa bağlı Yatırımları ve İhracatı Geliştirme ve Teşvik Bürosu kurulmuştur. Yatırım indirimlerinin ön plana çıktığı bu dönemde, 1963-67 yılları arasında yatırım indiriminden yararlanan sermaye gruplarına verilen belge tutarı ile 1967-70 yılları arasındaki belge tutarı karşılaştırıldığında söz konusu tutarın 6,5 kat arttığı ortaya çıkmaktadır. Kamu kaynaklarını sermayeye peşkeş çeken büronun bağlı olduğu idari yönetim yeri de sürekli değişmiştir. Böylesine büyük bir vurgunun resmi kapısı olan büro, sırasıyla Devlet Planlama Teşkilatı'na (DPT), Teşvik Uygulama Dairesi'ne, Dış Ekonomik İlişkiler Bakanlığı'na, Ticaret Bakanlığı'na, sonra da ikiye ayrılarak Sanayi Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı'na gerisin geri tekrar DPT’ye, en sonunda da 1994 yılında Hazine Müsteşarlığı'na bağlanmıştır.

1960-80 döneminde üzerinde kıyametler kopan sermayenin yağlı kapısı, yatırım teşvikleri ağırlıklı olarak vergisel teşviklerden oluşur. Doğrudan parasal yardımlar oldukça sınırlıdır. Teşvikleri düzenleyen yasalar ise Bakanlar Kurulu kararnameleri ile sürekli değişmiştir. Bir kararname 6 ay bile değişmeden kalamamıştır.

‘70’lerin sınıf hareketinin yükselen ivmesinin indirdiği darbe altında inleyen burjuvazinin yardımına koşan 1980 askeri darbesi ile “gülme sırası burjuvaziye gelmiş”, 1983-87 yılları arasında teşvik edilen yatırımlar GSMH’nin %16,7’sine ulaşmıştır. Bu dönemde vergi teşviklerinin yanı sıra maliyeti kamunun üstlenmesini sağlayacak parasal teşvikler öne çıkmıştır.

Türkiye’de burjuvazinin gelişimi, beraberinde çalkantılı siyasal süreçleri getirip, askeri darbeler eliyle burjuva kliklerinin savaşına dönüşerek ilerlemiş, yatırım teşviklerinin kapsamı, içeriği ve yöneleceği sektörler de bu ilerlemeye paralel olarak değişmiştir. Ancak sermaye devletinin bir bütün olarak burjuvazinin ihtiyaçlarını gözettiği ve bu uğurda çalıştığı uluslararası piyasa koşullarına adapte olmuştur.

AKP döneminde yatırım teşvikleri

‘80 darbesinin öz çocuğu AKP hükümet olduğu 2002 senesi itibariyle yatırım teşviklerine devam etmiş, 2009 yılında çeşitli sermaye gruplarının ihtiyaçlarını gözeterek sistemi değiştirmiştir. MÜSİAD’ın önerdiği teşvik programlarının büyük bir kısmı yeni sistemde yer alırken, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan ve TÜSİAD üyesi olan büyük gruplara (KOÇ, OYAK, Nursan, Zorlu vs...) bağlı firmalar da bu teşviklerden yararlanmıştır.

2010 yılında da teşviklerden yararlanan bu firmalar içerisinde yaklaşık 15 milyar tutarı bulan ve damat Albayrak’ın müdürlük yaptığı Çalık Holding de vardır, 2011 yılında toplam 5,5 milyardan biraz daha büyük proje yatırımları için verilen teşvikin neredeyse 4 milyarını alan KOÇ grubuna bağlı TÜPRAŞ firması da... Burada teşviklerin sadece yerli sermayeye yapılmadığını, yabancı sermayenin de teşviklerden fazlasıyla yararlandırıldığını belirtmek ve örnek olarak da 6,6 milyarlık yatırım ile Azerbaycan kökenli Socar grubunun PETKİM Yarımadası üzerine inşa ettiği Star rafinerisi için alınan stratejik yatırım teşvik belgesini anmak gerekir. Yatırım teşviklerinde sermaye yerlisi-yabancısı veya beyazı-yeşili olarak ayrıştırılmamış, topyekûn sermayenin ihtiyaçları gözetilmiştir.

2012 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile teşvik sistemi tekrar değiştirilmiştir. Haziran 2012-Haziran 2013 Yatırım Teşvik Sistemi yıllık değerlendirme raporunda yer verilen yeni mevzuatla getirilen değişiklik başlığı altında stratejik yatırımların teşviki uygulamasının sisteme entegre edildiği, bölgesel ve büyük ölçekli yatırımlar kapsamında aranan asgari yatırım tutarının düşüldüğü ve sektörel kapsamın genişletildiği, bölgesel haritanın güncellendiği ve il bazlı sisteme geçildiği, destek unsurlarının oran ve sürelerinin güncellenerek yeni destek unsurlarının ilave edildiği ve öncelikli yatırım kavramının oluşturulduğu aktarılıyor. Kısacası teşviklerin önündeki sınırlamalar kısıtlanarak kamusal kaynakların sermayeye peşkeş çekilmesi kolaylaştırılmış oldu. Dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yeni teşvik sisteminin 1. yılı vesilesiyle Diyarbakır’da sermaye gruplarının temsilcilerine, “Arkadaşlar, yatırım harcaması, yatırım başına düşen harcama tutarı ortalama 11,8 milyon lirayken, şimdi her bir belge başına yapılacak olan ortalama yatırım harcaması, tam yüzde 33’lük bir artışla 15,7 milyon liraya çıkmış durumda” diyerek, müjde vermişti.

Ekonomi Bakanlığı verilerine göre ise 20 Haziran 2012-31 Ocak 2017 tarihleri arasındaki dönemde sabit yatırım tutarı toplamı 409,5 milyar TL olan 21 bin 177 adet yatırım teşvik belgesi verildi.

Ocak 2017 yatırım teşvik belgesi'nden yansıyanlar

Yayımlanan teşvik listesine kabaca göz atarsak turizm ve enerji sektörlerine verilen teşvik tutarlarının dikkat çekici boyutlarda olduğu görülür. Turizm sektöründe toplam 32 turizm yatırımına verilen yatırım teşvik belgelerinin toplam tutarı 439 milyon 173 bin lirayı buldu. Enerji sektöründe ise 205 proje ile toplam sabit yatırım tutarı 1 milyar 545 milyon TL oldu.

Daha yakından inşaat ve imalat sektörlerinden birer örneği incelemek konumuz açısından faydalı olacaktır. İlk örneğimiz, yatırım teşvik listesinde yer alan, temel atma törenlerinde AKP kodamanlarının boy gösterdiği, Türkerler-Gama Holding’in ihalelerini alarak yap-işlet-devret modeli ile 25 yıllık süre ile işletecek olduğu Kocaeli ve İzmir-Bayraklı şehir hastaneleri. Sadece bu iki şehir hastanesi için sermaye devletinin bir yılda sağlayacağı teşvik 175 milyon TL. Üstelik bu tutara peşkeş çekilen hazine arazisi dahil değil. Türkerler-Gama Holding’e sunulan “kıyaklar” yatırım teşviklerinden ibaret değil. AKP döneminde palazlanan Holding’in İstanbul Zincirlikuyu’da yaptığı Çiftçi Towers’ın 2004 yılında yasalar ve imar mevzuatları yok sayılarak inşa edildiği hatırlanmalıdır. Milyarlarca dolar rant elde edilen bu projedeki usulsüzlüklere göz yumulmuş, böylece Türkerler-Gama Holding inşaattan sağlık ve enerji alanına dek birçok sektörde palazlanarak yol almıştır. Yeni teşvikle beraber bu sermaye grubunun kârına kâr katılmış olacaktır.

Bir diğer örneğimiz ise Yataş’tır. Basına üç işçinin zehirlendiği haberleri ile yansıyan, işçilerin zorla AKP’nin sendikası durumundaki Hak-İş’e bağlı Öz Ağaç-İş’e üye yapıldığı, yine bölge bayiliklerinin açılışlarının burjuva siyasetçilerinin boy gösterdiği mekanlara dönüştüğü Yataş, teşviklerden aslan payını alanlar arasındadır. İşçi düşmanlığı ve kötü çalışma koşulları ile büyüyen sermaye gruplarının devlet eliyle sırtı sıvazlanmakta, yatırım teşvikleri ile adeta ödüllendirilmektedirler.

Liste ayrıntılı olarak incelendiğinde listenin işçi kanı ile beslenen, her türlü keyfiyetin hükümranlığında çalışma koşullarını ağırlaştıran, sermayesini büyütmeyi doğaları gereği azgın sömürü yöntemlerine borçlu olan sermaye grupları ile dolup taştığı görülecektir. Bu kan emici sermaye gruplarının arkasında sırasını bekleyen diğerleri vardır ve toplamda sermayeye peşkeş çekilen ise kamu kaynakları diye tabir ettiğimiz işçi ve emekçilerin alınteri ile oluşturulan devlet hazinesidir.

İstihdam bahane, yatırım şahane

Yatırım teşvik belgeleri ve krizin yükünü hafifletmek için devreye sokulan bir dizi saldırı “istihdam” söylemleri ile topluma dayatılıyor. Teşvik belgesi alan 528 projenin öngörülen istihdamının 17 bin 827 kişi olduğu duyuruluyor. Bu istihdamların hangi koşullarda ve en önemlisi güvenceli olup olmadığı elbette tartışma konusu yapılmıyor.

Elde olan istihdam verileri ve istihdam edilen işçi ve emekçilerin yaşam koşullarına baktığımızda ise “istihdamın bahane, yatırımın şahane” olduğu gerçekliği karşımıza çıkıyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) İstihdam İzleme Bülteni’nde yayımlanan, Kasım 2016 dönemine ilişkin veriler, sigortalı ücretli çalışan sayısının Kasım 2015’e göre 140 bin, KOBİ’lerdeki sigortalı ücretli çalışan sayısının ise 156 bin azaldığını ortaya koymuştu. Kasım 2016 döneminde Türkiye’nin 81 ilinin 53’ünde çalışan sayısı düşerken, toplam 99 sektörün yine 44’ünde istihdamda azalış yaşandığı bir başka verisel gerçektir. Türkiye Emekliler Derneği (TÜ-ED) tarafından yapılan “Emekli Bireylerin Türkiye’de Yaşlılığa Hazırlık Durumları” başlıklı araştırmanın sonucuna göre ise, Türkiye’de bulunan 8 milyon 77 bin 152 emekliden 1 milyon 801 bin 205’i halen çalışıyor, 3 milyon 301 bin 148 emekli ise iş arıyor. Türkiye’deki yaklaşık 1 milyon çocuğun okula gitmek yerine başta tarım olmak üzere ağır sanayi koşullarında çalıştığı da unutulmamalıdır.

Seçim yatırımı, yatırım teşvikleri

Yatırım teşviklerini sistematik olarak hayata geçirmek sermaye devletinin dümenine oturan tüm hükümetlerin boynunun borcu olduğu gibi, bu “ödevi” seçim yatırımına dönüştürmek de burjuva siyasetinin ikiyüzlü misyonu oldu.

Yatırım teşvikleri ile sermayeye hizmet eden ve işçi ve emekçilerin alınterlerini kaynak olarak kullanan sermaye devletinin burjuva siyasetçileri “istihdam” demagojileri ile bir yandan peşkeşin üzerine bir perde çekmekte, diğer yandan da seçim yatırımı olarak oy avcılığına soyunmaktadır. Örneğin 2007 yılında yapılan kimi araştırmalar AKP’nin yatırım teşviki önceliği verdiği illerde AKP oylarında patlama yaşandığını, söz konusu illerde yatırım teşvik belgelerinin tutarları ile oy oranlarının paralellik gösterdiğini ortaya koydu.

AKP’nin 7 Haziran seçim beyannamesi bu açıdan örnek cümlelere yer veriyor. “İstihdamı teşvik için işveren primlerinde indirim uygulamasını sürdürüyoruz. Uygulamakta olduğumuz 5 puanlık işveren prim teşvikine ek olarak geçen sene 6 puan işveren prim teşviki de getirilmiştir. Söz konusu sigorta prim teşviki uygulamaları için 2015 Yılı Bütçesinde toplam 9,4 milyar TL ödenek öngördük” cümleleri ile sermayeye tanınan “teşvikler” sıralanarak, istihdamı ne denli “yükselttikleri ve de yükseltecekleri” bolca anlatılmaktadır.

Bugün yine referandum öncesinde ilan edilen “istihdam seferberliği” ile oy avcılığına girişilmiştir. Yatırım teşvikleri ile istihdamın artacağı dillendirilerek bir taşla iki kuş vurulmaktadır. Büyük sermaye gruplarına kapıdaki ekonomik krizde Varlık Fonu’nu armağan ederek “kıyak” yapanlar, yatırım teşvikleri ile de hizmetlerini sürdürmüştür.

*

Sonuç olarak, dünden bugüne sermaye devleti burjuvazinin hizmetinde kamusal kaynakları talan etmeye devam ediyor. Yeri geliyor istihdam yalanları ile, yeri geliyor “her şey millet için” nutukları ile krizleri yönetmeye, artık içten içe çürümüş ve kokmuş bir cesede dönüşmüş olan kapitalist sisteme kan pompalamaya çalışıyor. Bu noktada sınıfa karşı sınıf perspektifi ile güne yüklenmek tek çıkış yolu olmaktadır.

Kaynakça:

- Haziran 2012-Haziran 2013 Yıllık Teşvik Değerlendirme Raporu, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü.

- Türkiye’de devlet, burjuvazi ve yatırım teşvikleri, İsmail Doğa Karatepe, MA, MSc (Universität Kassel, doktora öğrencisi, Rosa-Luxemburg-Stiftung bursuyeri).

- AKP 7 Haziran seçim beyannamesi.

- Resmi Gazete, 28 Şubat 2017.

 

 

 

 

Diktatörlüklere karşı her alanda ve her yerde HAYIR diyeceğiz!”

 

16 Nisan’da başkanlık referandumu var. Bu referandumun bize getirisi ne olacak? İşsizlik mi bitecek? Ücretlerimiz mi artacak? Ya da çalışma sürelerimiz mi düşecek? Elbette HAYIR! Bu saydıklarımın hiçbirisi olmayacak.

Ülkemizde işsizliğin tavan yaptığı şu sıralarda hükümet, yine bizlerden kestikleri ile oluşturulan işsizlik fonundan yeni işe gireceklere ödeme yapacak. Yani patronlarımıza bizim paramızla kıyak geçecek. Bizler bu ödenekten tam anlamıyla yararlanamazken bizim ödeneğimizden zenginler yararlanacak.

Diyemiyorlar ki, çalışma saatleri düşürülsün, vardiya sayıları artsın daha çok istihdam sağlansın. Ama olmaz. Bizim köle olmamız işlerine geliyor. Ne kadar çok ezersen o kadar az ses çıkar ne de olsa. Referandum sürecinde lüks yattan ömür boyu vergiyi kaldıranlar, beyaz eşyadan ise Nisan sonuna kadar kaldırıyorlar. Yine ayrım, yine zengine kıyak.

Hükümet 2 milyon kişiye istihdam sağlayacağız diye TV’lerde reklam yapıyor. Ama şu anda çalışan işçilere baskı var. Yeni işçilerin işbaşı yaptıklarında vergileri ve SSK masrafları devletin işsizlik fonundan ödenecek. Ya eski işçiye ne olacak? Baskı altında ya istifa edecek ya da açığı bulunup işten atılacak. Kim kazanacak? Tabi ki patronlar. Hükümet de 16 Nisan’a kadar taşıma su ile değirmenini döndürecek.

2015 Haziran seçimlerinde asgari ücrete zam yapmak istemeyenler ayakları takılınca Kasım seçimlerinde nasıl zam yapmışlardı, bunu hepimiz biliyoruz. Seçimi kazananlar bir yıl sonra 2016'da ne mi yaptılar? Bizlere 100 TL’lik sadaka zammı reva gördüler. Seçimi kazandılar ya, kendilerine kazandıranları hemen unuttular.

Hani taşeronlara kadro vereceklerdi? Daha yeni başbakan, sesini duyurmaya çalışan taşeron işçileri popülistlik yapmakla itham etti. Emeklilik yaşını kim yükseltmişti? Bakıyorum da bu adamlar biz işçiler için zora düşmedikçe hiçbir şey yapmamış.

Türk Metal Sendikası üyesi işçiler iyi bilir aslında başkanlığın neye benzediğini. Baştaki adam istediğini istediği yere atar, istediğini gözetir, istediğini temsilci yapar. Hepimiz bunları biliyoruz. Demek ki başkanlık böyle bi rşey. “Ben her şeyim altımdakiler hiçbir şeyler” gözüyle bakar. “Benim dediğim olur, sizin istediğiniz değil” der başkan olan.

Hal bu vaziyetteyken biz işçiler neye evet diyeceğiz, zulme, köleliğe mi? Bizler HAYIR diyeceğiz çünkü bu referandumun bize hiçbir getirisi olmadığını iyi biliyoruz. Öyleyse yeni bir milat için biz işçiler hep birlikte omuz omuza diktatörlüklere karşı her alanda ve her yerde HAYIR diyelim!

Bir Ford Otosan işçisi

 
§