28 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/40

Birleştirici tek seçenek devrimci direniş çizgisidir!
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu
Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!
CHP tipi muhalefet!
Kürt halkının iradesi sınanıyor
Medya raporu: OHAL’de 118 kapatma, 56 tutuklama!
“Bütün sorunları işçi sınıfının bilinci ve mücadelesiyle çözebiliriz!”
“Uğur Konfeksiyon'a işçi kıyımı ne demekmiş göstereceğiz!”
Hakların ve geleceğin için kavgaya hazırlan!
Tırmanan siyasal gericilik ve zor döneme devrimci hazırlık
Yaşadıklarımız hesabı sorulmamış bir geçmiş olmayacak
Cumartesi Anneleri: Kaybedenleri affetmeyeceğiz!
Gözaltı ve azgınlaşan polis şiddeti
AÜ Hukuk Fakültesi’nde hukuk paneline “izin” yok!
Liseliler birliğe, okullar meclise!
Ya direniş, ya direniş!
"Bir araya gelmediğin sürece yokluğa mahkum edilmeye devam edersin"
“Patronlar nasıl birleşip işçi sınıfına savaş açıyorsa işçiler de birleşmelidir”
OHAL ipinde iki cambaz
Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu buluşması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu buluşması

 

Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu (İEKK) kadına yönelik şiddete karşı bir araya geldi. 22 Ekim Cumartesi günü saat 15.00’te yan yana gelen kadınlar pek çok gündem üzerinden tartışma gerçekleştirdi.

Sıradan bir hal alan kadına yönelik şiddetin güncel örnekleri üzerinden açılan sohbette şiddetin arka planına dair konuşmalar yapıldı. Gittikçe artan kadın ve çocuklara yönelik şiddetin hasta, psikopat, cani kişilikler üzerinden açıklanamayacağından, bu vakaların süreklilik arz ettiğinden, toplumsal bir sorun olduğundan bahsedildi.

Sohbette son dönemde kadın ve çocuklara yönelik şiddet olaylarında artışın, yoğunlaştırılan dinsel-gericilikle doğru orantılı olduğu belirtildi. Bunun 12 Eylül’den bugüne devreye sokulan baskı ve zor aygıtlarının yanı sıra tırmandırılan dinsel gericilikle kitlelerin edilgenleştirilmeye çalışılmasının bir sonucu olduğu söylenildi.

Bugün de mahkeme kararları ve yasal düzenlemelerle psikolojik, kültürel, cinsel vb. her türlü istismarın devlet güvencesi altında olduğu vurgulandı.

Kârın baz alındığı bir toplumsal düzende her şeyin, her değerin satılık olduğu, kadın ve çocukların parayla alınıp satıldığı, işçilerin kiralandığı belirtilerek bugün yaşanılanların da bu toplumsal düzenin gerçekliği olduğu belirtildi. Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin, gericiliğin son bulmasının da bu toplumsal düzenin son bulmasıyla gerçekleşeceği belirtildi.

Sohbette kadınların örgütlenmesinin önündeki engellere değinildi. Kadınların üretimde olmasının, sınıf bilincinin ve özgürleşmesinin de önünü açtığı vurgulandı. Kadınların bilinçlenmesi noktasında çeşitli çalışmalar, etkinlik, eğitim, film gösterimleri vb. faaliyetlerin yapılması konuşuldu. Çocuk bakımının kadını bağlayan bir sorumluluk olduğu belirtildi ve çocuklara yönelik faaliyetlerin kadınlarla bir araya gelinmesini kolaylaştıracağı söylendi. Kartal Üç Fidan Gençlik Kültür Evi’nin haftada bir gün gerçekleştirdiği çocuk atölyesine çağrı yapıldı.

Kısa bir müzik dinletisinin de yapıldığı buluşmada ayrıca Alevilik, kaiklik, Cumhuriyet vb. pek çok farklı siyasal sorun üzerine de tartışmalar gerçekleşti. Kadınlar siyasal tartışmaların, eğitim çalışmalarının bir ihtiyaç olduğunu vurguladılar.

Kartal İEKK buluşması, bir sonraki buluşma tarihinin netleştirilmesiyle son buldu.

Kızıl Bayrak / Kartal

 

 

 

 

 

 

Ayşegül Terzi’ye tekme atan gericiye tahliye!

 

İstanbul Maslak’taki otobüste, “şort giydiği için” Ayşegül Terzi isimli kadına tekme atan gerici Abdullah Çakıroğlu tahliye edildi. Anadolu 40. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya tutuklu sanık Abdullah Çakıroğlu ve avukatı, Ayşegül Terzi ile çok sayıda kadın avukat katıldı.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Çakıroğlu hakkında “inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”, “kasten yaralama” ve “hakaret” suçlarından toplam 2 yıl 7 aydan 9 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.

“Hastalık” ve “cinler”le meşrulaştırmaya çalıştı

Kimlik tespitinin ardından savunma yapan Çakıroğlu, “hoca efendi” dediği kişilere hastalığı için gittiğini ve ilaç aldığını söyledi. Terzi’ye saldırısının da “kendi kendine bağırıp çağırma hallerinden” olduğunu öne süren Çakıroğlu “hastalık halinde istem dışı reflekste bulunduğunu” iddia ederek kendisinin de darp edildiğini öne sürdü.

Savunmasının devamında kendisine “cinler musallat olduğunu” söyleyen Çakıroğlu, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 14 gün kaldığını belirterek, Ayşegül Terzi’ye saldırısını “kadınların Kuran ve hadislerde belirtildiği üzere örtünmesi gerektiği” üzerinden savunmaya devam etti.

“Bana tekrar saldırabilir”

Ayşegül Terzi de saldırganın kendisine tekme atması sonrasını hatırlamadığını, gözünü hastanede açtığını söyleyerek Çakıroğlu’nun kendi evine yakın bir yerde oturduğunu, serbest bırakılması durumunda tekrar saldırıya uğrayabileceğini ifade etti.

Terzi’nin avukatı Bahar Ünlüer Öztürk de Çakıroğlu’nun tutukluluk halinin devamını talep etti.

Avukattan “kutuplaştırma” demagojisi

Çakıroğlu’nun avukatı ise kadın örgütlerinin davaya müdahil olma talebi üzerine “kutuplaştırma” demagojisi yaptı.

Mahkeme heyeti Çakıroğlu’nun tahliyesine ve mahkemenin 21 Aralık’a ertelenmesine karar verdi.

 

 

 

 

Onlar

 

Onlar bir değil bin değil... Milyonu geçti sayıları adlı, adsız kahramanların. Hepsi de onurlu yaşamlarıyla mücadelemize örnek olanlar. Onlara isim vermek olmaz, haksızlık olur isimsiz kahramanlara. Her biri birer candı, canımızdan kanımızdan en yiğitlerimiz olan halk kahramanları.

Yaşanacak güzel yarınlar için gençliklerini, hayatlarını feda edenler. Onlar, haksızlığa karşı kavganın en yılmaz neferleri. Umudun, direncin sembolü, insanca yaşamın kıvılcımlarıydı onlar. Umutsuzluğa kapıldığımda bazen, resimdeki arkadaşlarımın gözlerine bakıyorum. Yıldızlaşıp ölümsüzlüğü yol eyleyenlerin çakmak çakmak gözlerine.

Herhangi bir grev çadırına girersin, onlardan birkaçı orada. Panel, yürüyüş, boykot, hele ki direnişlerde hep onlar var. Hangi ahmak söyleyebilir öldüklerinizi. Edebiyatta, sanatta onlar, işkencehanelerde, zindanlarda, doyasıya yaşayamasalar da yaşamın en güzel yerinde onlar. 1800’lerin devrimcilerinden bile öğrenmiyor muyuz onurlu yaşamın gerçeklerini. Onların öyküleri anlatmakla bitmez. Hangi sanatçı anlatabilmiştir “Yaşamayı delicesine sevdiğin halde” gülümseyerek ölüme gidebilmeyi. Onları anmak, sahiplenmek doğum/ölüm yıldönümü geldiğinde değil, bilimsel sosyalizmi öğrenerek, bıraktıkları devrim bayrağını yükselterek olur. Sınıfını kavramak, emek mücadelesinde yerini almakla olur. İşçi, emekçi, yoksul köylü, ezilen, sömürülen tüm insanlar uğruna canlarını veren yoldaşlarımızın ideallerini bizler gerçekleştirelim. Ya da anmayalım tertemiz adlarını, sahip çıkıyor da görünmeyelim.

Ankara’dan bir belediye işçisi


 
§