28 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/40

Birleştirici tek seçenek devrimci direniş çizgisidir!
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu
Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!
CHP tipi muhalefet!
Kürt halkının iradesi sınanıyor
Medya raporu: OHAL’de 118 kapatma, 56 tutuklama!
“Bütün sorunları işçi sınıfının bilinci ve mücadelesiyle çözebiliriz!”
“Uğur Konfeksiyon'a işçi kıyımı ne demekmiş göstereceğiz!”
Hakların ve geleceğin için kavgaya hazırlan!
Tırmanan siyasal gericilik ve zor döneme devrimci hazırlık
Yaşadıklarımız hesabı sorulmamış bir geçmiş olmayacak
Cumartesi Anneleri: Kaybedenleri affetmeyeceğiz!
Gözaltı ve azgınlaşan polis şiddeti
AÜ Hukuk Fakültesi’nde hukuk paneline “izin” yok!
Liseliler birliğe, okullar meclise!
Ya direniş, ya direniş!
"Bir araya gelmediğin sürece yokluğa mahkum edilmeye devam edersin"
“Patronlar nasıl birleşip işçi sınıfına savaş açıyorsa işçiler de birleşmelidir”
OHAL ipinde iki cambaz
Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu buluşması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

"Bir araya gelmediğin sürece yokluğa mahkum edilmeye devam edersin"

 

Çalışma koşullarında iyileştirme elde etmek için DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikasına üye olan ve işten atma saldırısıyla karşılaşan, İstanbul’daki genel müdürlük önünde direnişte olan MSC/Medlog işçileri ile konuştuk.

- Sizi tanıyabilir miyiz?

- Adım Yavuz Açan. Yaklaşık 13-14 aydır burada çalışıyordum. Çalışma şartlarımız ağır olduğu için biz de müdürümüzle konuştuk, şartlar ağır dedik. İyileştirilecek dediler, zaman verdiler. O zaman doldu iyileştirmediler. Kendisi başka bir göreve gönderildi. Ondan sonra gelen yeni müdürle de konuştuk. O da tamam dedi. Sonra o da bir şey yapamadı. Sonra üçüncü müdür geldi. O da bizi dinledi, notlar aldı. O da bayağı bir hevesle gitti ama döndüğünde o hevesi kalmamıştı. “Bir daha beni bu konu için rahatsız etmeyin” dedi. Müdürler bir üstüne gidiyor, onlar kabul etmiyor. Bize döndüğünde yapılamayacağını söyledi. Çalışma şartları çok bozuk, asgari ücretle çalışıyoruz. Asgari ücretin dışında sabah iş başı yapıyoruz, paydos saati belli değil. Hiçbir ek ödeme yapmadan bize bir saat dahi mesai ücreti ödenmedi bugüne kadar. Çünkü sabah çıkıp gece yarısına kadar durup gece yarısı da evimize gelemiyorduk, servis yok. Bizi arabada yatmaya mahkum ediyorlar. Bir işe gittiğimizde de 35 lira para veriyorlar. 35 lirayla sabah, öğle, akşam yediğin zaman zaten bitiyor. Eve gittiğinde yani senin eline ne geçecek, 1300 lira. Bunların düzeltilmesini istedik. İş başı yaptığımızda düzelteceklerdi ve bugüne kadar kesinlikle zerre kadar düzelme olmadı. Yani ek hiçbir şey ödemediler. Maaş bordrolarını da yılbaşından beri vermediler. Yani maaş bordromuzu da görmüyoruz. Normalde her ay imzamız alınmalıydı, onu da yapmadılar. Biz de en sonunda arkadaşlarımızla görüştük, sendikayla bu işe devam edelim mi yoksa işten mi ayrılalım, bu şartlarda geçinemiyoruz diye.

- Bu süreç üzerine mi sendika üyesi oldunuz, daha önce de üye miydiniz?

- Bu süreç üzerine olduk. Hemen üyelik başlattık. Ondan sonra 15-20 gün içerisinde üyeliklerimizi tamamlayınca bizi iş veren duydu tabi, muhbirleri var. Ona haber gitti, bizi hemen işten çıkardılar. Ben senelik izne çıkmıştım. Senelik izinden döndüğümde hemen beni işten çıkardılar.

Biz hepimiz TIR şoförüyüz. 1300 lira maaş veriyor. Belki buradaki bir odacıdan bile az maaş alıyorduk. TIR şoförlüğü yapan bir insanın evini düşünmemesi gibi bir şey olamaz. Kaza yapma riskimiz de artıyor. Ben bugün buraya direnişe geldim. Çocuğumu hastaneye götürdüm. Hastaneden geldim direnişe katıldım. İnsanın aklı hep evde kalıyor yani. Beni o maaşla çalıştırıyorsun ama ondan sonra kaza olduğunda biz muhatabız, bizden kesiliyor. Biz bu şartların düzelmesi için de sendikaya başvurduk. Sendika da ciddi şekilde eğildi. Genel başkanla direkt muhatap olduk. Hemen ilgilendi. Bize katkılarının ne olabileceğini söyledi. Biz de arkadaşlarımızla toplandık, karar verdik. 2 haftada örgütlendik.

- Kaç kişi çalışıyor?

- 600 civarı kişi çalışıyor. Sendika çalışması başlayınca diğer illerle de diyaloga girdik. İstanbul’un dışında İzmir, Tekirdağ, Samsun, Kocaeli, Bursa, buralarda da işten atmalar oldu. Yaklaşık 150 kişi işten atıldık. Bizi elebaşı olarak adlandırarak işten attılar. İçeridekilere iyileştirme yaptılar şimdi.

- Siz iyileştirme istediğiniz için işten atıldınız. Ama içeride kalanlara iyileştirme yapıldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İşleri aksadı doğal olarak. Çünkü ülkeye gelen bütün konteynırların sevk ve idaresini MSC ve Arkas yapıyor. Bunların ikisi Türkiye’nin en büyük iki firması liman işletmesi yönünden. Gelen bütün gemiler kendilerine ait ve indirme işlerini kendileri yapıyor. İndirilen işlerin sevkiyatını da kendileri yapıyor. Sizin malınızı kapınıza getirene kadar her şeyinden sorumlu oluyorlar. İşlerinde de küçülme, daralma gibi bir şey söz konusu değil. Bunlar Arkas’la beraber holding dışına çıkıp kartelleşmeye dönüştürdüler. Çalışanın maaşını dahi beraber belirliyorlar. Limanın da beraber işletmeciliğini yapıyorlar.

- Bu kadar büyük bir firma talepleri karşılamaya yanaşmıyor yani?

- Hayır yanaşmıyor. Bizim istediğimiz zaten ufacık bir şey yani. Bir iyileştirme, zam istedik. Biz onun işini gören insanlarız. Malı, canı, her şeyi teslim ettiği insanlarız. Ama bize o cömertliği göstermediler. Hiçbir şey söylemeden de beni işten çıkardılar. İhtar dahi yapmadan.

- Resmiyette ne olarak geçiyor işten atılma nedeniniz?

- 25/2 maddesinden attılar beni. ben TIR şoförüyüm. Beni o maaşla çalıştırmaması gerekiyor. Normalde devlet 4-5 yıldır işçileri branşlara ayırıyor. Benim branşım TIR şoförlüğü. Benim maaşımı TIR şoförlüğü üzerinden yatırıyor. Ama TIR şoförüne verilmesi gereken alt limit daha belirlenmedi.

- Branşlara bölündü ama fiyat belirlenmedi yani?

- Belirlenmedi. Kendi kafalarına göre para veriyorlar. Bizim istediğimiz devede kulak aslında, 200-300 lira. Afaki bir rakam değil bizim istediğimiz, iyileştirme istedik. 5 lira 10 lira bize etki eden rakamlar. Biz çoluğumuzu çocuğumuzu geçindiriyoruz yani. Şimdi çocuğuma ne götüreceğim yani, 2 aydır direniyorum burada. Bize tazminat da ödemediler, hiçbir şey ödemediler. İşsizlik maaşı da alamıyoruz.

- Dünyada ikinci olan bu kadar büyük bir firmanın istediğiniz miktarı vermemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu vahşi kapitalizmin dik alası, başka izahı var mıdır yani? Kendisi gelip ülkemizden kazanlarla, konteynırlarla götürüyor parayı, bize damla damla veriyor. Asgari ücret alıyoruz, yılbaşından beri de bordroları vermiyor. Şimdi ne aldığımızı da bilmiyoruz. Şimdi saldırıp ‘benim bordromu ver’ de diyemezsin. İstiyorsun, getirmiyor. ‘Gelecek’ diyor gelmiyor. Biz kazançlarımızı görmeden bugüne kadar çalıştık. Ondan sonra da işten çıkardı, ortada kaldık. Yemek yok, çay yok, yol parası yok, servis yok, hiçbir şey yok. Arabanın içinde yatıyorsun. 35 lira da sana harcırah veriyor günlük.

- Son olarak işçilere, emekçilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- Bir araya gelmediğin sürece ezilmeye, yokluğa mahkum edilmeye devam edersin. Çoluk çocuğuna bir şey alamadığın zaman o üzüntüyü bugün yaşıyorsun, yarın yine yaşamaya devam edersin. Örgütlenmeye çağırıyorum herkesi. Çünkü bir araya gelip dayanışma oluşturmadığın sürece belirleyici onlar oluyor. Biz belirleyici olamıyoruz. Biz onlara para kazandırıyoruz ama belirleyici değiliz. Adamın 500 tane TIR’ı var, ben 500 tane TIR’ın bir tanesini kullanıyorum. Benim gibi 499 tane daha TIR şoförü var. Bu kadar aktif çalışıyoruz, gecemiz gündüzümüz belli değil, hani nerede bizim haklarımız? Kaza oluyor, hep şoför suçlu oluyor. Hiç işveren suçlanıyor mu? ‘Dikkatli olsaydın’ diyor ama non-stop çalıştırmayı onlar istiyor. Telefon edip diyorlar ki ‘bu iş yetişecek’. Senin itiraz etme şansın yok ki. Senin gecen gündüzün belli değil. Uykusuz musun, yorgun musun, üzüntülü müsün... Halinden anlayan yok. O zaman seni işten atıyor, sen o işi götürmek zorundasın. İndiriyorsun bir iş daha veriyor ondan sonra oradan oraya... Böyle bir yaşam tarzımız var bizim. Hiçbir standardımız yok. İşe başlama saati, paydos saati patronun ihtiyacına göre belirleniyor. İşin durumu ne gerektiriyorsa onu yapıyorduk. Gemilerde binlerce konteynır var. O binlerce konteynır binlerce TIR demek. Bunları biz taşıyoruz. O malzemeyi götürmesek üretim olmuyor. Biz götürürken de bu şartlarda götürüyoruz işte. Sendika yasaların tanıdığı bir haksa biz onu kullanmak istedik.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§