28 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/40

Birleştirici tek seçenek devrimci direniş çizgisidir!
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu
Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!
CHP tipi muhalefet!
Kürt halkının iradesi sınanıyor
Medya raporu: OHAL’de 118 kapatma, 56 tutuklama!
“Bütün sorunları işçi sınıfının bilinci ve mücadelesiyle çözebiliriz!”
“Uğur Konfeksiyon'a işçi kıyımı ne demekmiş göstereceğiz!”
Hakların ve geleceğin için kavgaya hazırlan!
Tırmanan siyasal gericilik ve zor döneme devrimci hazırlık
Yaşadıklarımız hesabı sorulmamış bir geçmiş olmayacak
Cumartesi Anneleri: Kaybedenleri affetmeyeceğiz!
Gözaltı ve azgınlaşan polis şiddeti
AÜ Hukuk Fakültesi’nde hukuk paneline “izin” yok!
Liseliler birliğe, okullar meclise!
Ya direniş, ya direniş!
"Bir araya gelmediğin sürece yokluğa mahkum edilmeye devam edersin"
“Patronlar nasıl birleşip işçi sınıfına savaş açıyorsa işçiler de birleşmelidir”
OHAL ipinde iki cambaz
Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu buluşması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gözaltı ve azgınlaşan polis şiddeti

 

İstanbul Üniversitesi (İÜ) direnişçisi Buse Bayram ve DGB’liler 25 Ekim’de yaşadıkları gözaltı saldırısını ve işkenceyi anlattı.

25 Ekim günü yine direniş için İÜ anakapı önüne gittik. Bildirilerimizi dağıtmaya başladık. Her gün yaşanan gözaltılardan farklı olarak elimizdeki bildirilerin bitmesini beklediler. Ardından kapı önüne oturduk ve elimizdeki bildiriler bittiyse sesimiz ulaşır dedik ve başladık ajitasyon çekmeye. Direnişin dördüncü haftasındayız. Sadece ilk iki gün bildiri dağıtabilecek kadar kapı önünde kaldık. Üçüncü gün ve sonraları 11.30’da oradaysak, saniyesinde sürükleyerek karakola götürüyorlardı. Bugün farklı bir durum olduğu açıktı.

Fakat çok geçmeden her zamanki gibi yine polisler tarafından “yasadışı eylem” yaptığımız gerekçesiyle gözaltına alındık.

Araca bindirildiğimizde her gün bizi gözaltına alan ekip çok normal davrandı. Bu kısım kayıtlara da geçmediği için daha fazla şiddet uyguladıkları alan oluyordu. Ancak bu sefer aracın frenlerinin patladığı bahanesiyle bizi zorla başka bir araca bindirdiler ve başka bir ekiple sağlık kontrolüne gitmiş olduk.

Araca bindirildiğimiz andan itibaren saldırmaya başladılar. Bizi ön koltuğa oturttular, polisler de arka koltuğa oturdular. Sürekli arkadan yüzümüze ve kafamıza vurdular. Boynumuzdaki fularlarla boğazımızı sıktılar. “Her gün sizinle mi uğraşacağız, bundan sonra böyle gözaltıyla uğraşmayacağız, devlet ferman verecek kafanıza sıkacağız” diye tehdit ettiler.

Yol boyunca sürekli küfürlere, ağza alınmayacak hakaretlere maruz kaldık. “Şimdi mezarlığa gidiyoruz, devletin plastik kelepçeleri de boşa gidiyor” gibi söylemlerle tehditlerine devam ettiler, daha önceki gözaltılarımızı da hatırlatarak “sizin sonunuz da Elif Sultan Kalsen gibi olacak” dediler. “Biz Okmeydanı’ndan geliyoruz. Orada bir arkadaşımızı köşeye sıkıştırıp, dövmek ne demek göstereceğiz size” dediler. “Bunlar Çorum’dan gelmişler, İbrahim Kaypakkaya’nın memleketi. Maocu musunuz?”...

Sağlık kontrolü için Haseki Devlet Hastanesi’ne getirildiğimizde öğle arası olmasını bahane ederek bizi araç içinde beklettiler. Burada dakikalarca ırkçı müzikler dinleterek üzerimizde psikolojik baskı uygulamaya çalıştılar. Bir hafta önceki gözaltında bizlere tarih dersi vermeye kalkmışlardı. Bir de Grup Yorum’un “Bir Görüş Kabininde” şarkısını dinletip ardından hakaretlerle dolu uyarlamalarını dinletmişlerdi. Bu sefer ise yine hakaretler içeren müzikler eşliğinde hastaneye götürüldük, burada bizi ilk önce güvenlik kulübesinde beklettiler. Burada “dik durun, hazırola geçin” dediler ve duvara dönmemizi istediler. Bunları yapmadığımızda da ayağımıza bastılar, bacaklarımızı tekmediler ve “sizinle sağlık raporundan sonra araçta görüşeceğiz” dediler. Haseki Hastanesi'nde güvenliğe bizi gösterip “Bunları s.. ister misin?” dediler.

Sağlık kontrolünde polis de muayeneye girmeye çalıştı, ancak bizim direncimiz ve doktorun tepkisi üzerine çıkmak zorunda kaldılar. Sağlık raporundan sonra araca bindirildik. Fiziki ve psikolojik işkence devam etti. Araçta arkamızdaki koltuklara oturup saçlarımıza dokunarak taciz ettiler. Biz buna tepki gösterdiğimizde “siz dayaktan anlarsınız” deyip vurmaya devam ettiler.

Sonrasında karakola geldiğimizde “tanıştığımıza memnun olduk kızlar, hakkınızı helal edin, sonra yine görüşeceğiz” dediler. “Bu ilk karşılaşmamız, bir dahaki görüşmemiz de böyle olmayacak” dediler ve gittiler. Karakolda nezarethaneye indirildik ve savcılığa yarın çıkarılacağımızı öğrendik. Ertesi gün de savcılığa çıkarılmamızın ardından serbest bırakıldık.

Devletin kolluk güçlerinin bu kadar pervasızlaşmasının arkasında siyasi iktiadarın gücü ve gücünün sınırlarında sıkışmışlığı var, bunu biliyoruz. Sonuç olarak onlar bizim her gün üniversite önüne gidişimizin arkasındaki iradeye vurmaya çalışıyor. Bunu gerek fiziksel şiddetle, gerekse de psikolojik şiddetle yapmaya çalışıyorlar. Ama bunun arkasında acizlikleri bulunuyor. Yoldaşımla birbirimize gülümsüyoruz ve daha fazla saldırıyorlar.

Sermaye devletinin tarihinin işkence, katliam ve tecavüzlerle dolu olduğunu biliyoruz. Direniş boyunca bizleri yıldırmak için birçok taktik denediler, ancak başarılı olamadılar. Ki tarihten de biliyoruz ki daha fazlasını da deneyebilirler. Onlar korkuları büyüdükçe saldırganlaşıyor, bizler ise direnmenin onuru ile yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.

Buse Bayram - İÜ Direnişçileri

 

 

 

 

İÜ’de DGB’liler yine gözaltına alındı

 

İstanbul Üniversitesi’nde (İÜ) uzaklaştırma cezasına karşı direnişe başlayan DGB’li Buse Bayram ve yanındaki DGB’liler 24 ve 25 Ekim günü okul önünden tekrar gözaltına alındılar. Gözaltında yoğun işkenceye maruz kalan DGB’liler, 24 Ekim’de akşam saatlerinde serbest bırakılırken, 25 Ekim günü yaşanan gözaltının ardından gece de gözaltında tutuldular. 26 Ekim günü terörle mücadele savcısına çıkarılan Buse Bayram ve yanındaki bir DGB’li buradaki işlemlerin ardından serbest bırakıldı.

Adliyede yayınlar nedeniyle engelleme

Öte yandan Buse Bayram ve beraberindeki DGB’li için 26 Ekim günü avukatlarla birlikte adliyeye giden DGB’linin çantasındaki dergi ve bültenler nedeniyle özel güvenlik ve polis engeliyle karşılaşıldı. Savcılık işlemleri nedeniyle avukatlar Duygu Erdem ve Gökmen Yeşil ile bir DGB’li Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne gitti.

Gözaltındakilere destek için avukatlarla birlikte adliyeye gelen DGB’linin çantasını arayan özel güvenlikler, çantadaki 2 Ekim Gençliği dergisini ve Direnişin Sesi bültenlerinin “içeriğini incelemek” istediler. DGB’li dergi ve broşürleri vermeyince polisler tartışmanın yaşandığı yere geldi. O sırada adliyede bulunan avukatlar Günay Dağ, Naciye Demir, Yağmur Ereren, Zehra Özdemir de DGB’linin yanına gelirken, özel güvenlik amiri ve sivil polisler hakaret ederek avukatların üzerine yürüdü. Avukatlar özel güvenliğin tutumunun keyfi olduğunu belirtirken, özel güvenlikler “OHAL var” diyerek engellemeyi savundu. Kadın avukatın da üzerine yürüdü. Avukatlar adliye girişinde yaşanan engellemeye ilişkin tutanak tutturdu.

 
§