26 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/32

Özgürlük devrimde, barış sosyalizmde!
AKP’ye uyumlu ve ayarlı bombalar
Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye
Basın özgürlüğü yalnız düzenin kalemşorları için…
OHAL’de fırsatçılığa devam!
Tarihten bugüne NATO ve Türkiye gerçeğine dair…
ABD ve Türk sermaye devletinin Cerablus seferi üzerine
Emperyalizme hizmet halklara düşmanlık bakidir
Biden ve Yıldırım’dan “ilişkileri onarma” vurgusu
TKİP V. Kongresi sunumlarından... Gençlik çalışmamızın sorunları
Direnmeyi seçmeyenler teslimiyete yürürler
Sermaye-hükümet-Türk Metal ittifakı iş başında!
Japon sömürü teknikleri
“Kaybedecek neyimiz kaldı!”
“Mezarda emeklilik”ten “bireysel emeklilik” yalanına
1900-Novecento
Kapitalizm ve çocuk
Sosyal-demokrat hükümetler ve günümüzdeki rolleri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD ve Türk sermaye devletinin Cerablus seferi üzerine

D. Yusuf

 

Türk sermaye devleti, ABD’nin yönetimindeki Minbic operasyonu için, bazı sıkıntılar yaşansa da sonuçta ikna edilmişti. Daha o zaman, ABD’nin sermaye devletine operasyonun sınırlarına, daha açık bir anlatımla, YPG ile nereye kadar gidileceğine dair sözler verdiği dillendirilmişti. Daha inandırıcı ve ikna edici olsun diye, YPG’nin kendisini dinlemeyip yeni yerlere sızması durumunda buna izin vermeyeceğini de sermaye devletine teminat olarak vermişti.

ABD, Türk sermaye devletinin IŞİD’e daha açık bir tavır alması ve IŞİD’e karşı mücadele konusunda koalisyon güçlerine daha inandırıcı katkılar yapması durumunda, IŞİD’e karşı mücadele yalanı ile Suriye’ye tümüyle korsanca ve işgalci bir yeni güç olarak giriş yapabileceğini de kulağına fısıldamıştı. Bunun günü bekleniyordu ve o gün geldi.

ABD ve koalisyon güçleri ile şamar oğlanı Türk sermaye devleti Cerablus seferini başlattılar. Bu operasyonun, tam da Minbic operasyonunun sona erdiği ve Minbic’in IŞİD’den tümüyle arındırıldığı bir sırada yapılmış olması bile tek başına manidardır.

En dolaysız ve özet bir anlatımla bu operasyon, başka hedeflerinin yanında, esas olarak, hep birlikte YPG’nin ve onun şahsında Kürtlerin yolunu kesme amaçlı bir operasyondur. Hedef dosdoğru Kürtlerin çoğalan kazanımlarıdır, somut olarak da Rojava özerk oluşumudur. Özellikle Türk sermaye devleti için anlamı budur. Ne yapılıp edilip Kürtlerin bu coğrafyadaki önlenemez ilerlemesi, güçlenmesi, büyümesi, prestijini arttırması, uluslararası platformlarda muhatap alınması ve meşrulaşması engellenmek istenmektedir. Zira bu oluşum ilk andan itibaren Kürt hareketine olumlu yönde hep kayda değer bir itilim kazandırdı. Kürtler için esin kaynağı oldu. Bir dönem Güney Kürdistan bu rolü oynamıştı. Rojava ise doğrudan PKK’nin çizgisinde bir mücadelenin ürünü ve eseriydi. Haliyle, hem Türk sermaye devleti hem de efendileri emperyalistler için çok daha büyük bir tehlikeydi.

Cerablus seferinde ABD’nin rolü, amacı ve hedefleri

Türk sermaye devleti saldırıyı kendi başına yapmamıştır. ABD ve koalisyon güçleri ile birliktedir. Onlara tabi olarak hareket ediyor. Bu nedenledir ki, ABD ve koalisyon güçlerini kullanma durumu yoktur. Kaldı ki ABD kendisini kullandırmaz. Tersine, ABD yıllardır Türk sermaye devletini kullanmaktadır.

ABD ta G20 zirvesi sırasında ve onun adına bizzat J. Kerry, günü geldiğinde Türk sermaye devleti ile birlikte Cerablus’a dönük bir operasyon yapabileceklerini açıklamıştı. O zaman koşullar henüz oluşmamıştı. Sermaye devleti hâlâ IŞİD ile içli dışlıydı ve açık tavır almıyordu. ABD ve koalisyona bu hususta güven vermiyordu. En önemlisi de bu aşamada ABD için önemli taktik bir müttefik olan, icraatlarıyla da çok yararlı olan YPG takıntısı ve korkusu vardı Türk sermaye devletinin.

Şimdi koşullar bir parça farklılaştı. YPG ha bire güçleniyor. Kürt hareketi daha etkin bir konum kazanıyor. Giderek denetlenemez bir güce dönüşüyor. IŞİD epeyce hırpalandı. Sıkıştırılıp daha etkisiz hale getirildi. IŞİD’e karşı mücadele yine öncelikli olmalıdır. Bu bahaneye, daha doğrusu aşağılık yalana her şeye rağmen hala ihtiyaç var zira. Ama Kürt hareketine ve bu arada da YPG’ye de bir dur demek gerekiyordu. ABD, üstelik de bağımsız bir iradenin mahsulü olan bir Rojava istemiyor. Kendisinden öte sonuçları olduğunu ve olacağını düşünüyor. Sözgelimi ilk elden Kuzey Kürdistan’daki benzer eğilim ve girişimleri tetikleyeceğini biliyor. Daha da önemlisi, şimdiden çeşitli zamanlarda ve çeşitli vesilelerle dillendirilen Bağımsız ve Birleşik Kürdistan fikrine ek bir ivme kazandıracağının da farkındadır. Bu ise hem emperyalistler hem de işbirlikçisi devletler için çok daha büyük bir tehdit ve tehlike olacaktır. Tez elden bu gidişata dur denmeliydi. Cerablus seferinin en önemli amaçlarından biri de budur. En yalın anlatımla Kürt hareketine bir ayar verme harekatıdır.

ABD’nin önemli bir diğer amacı da şudur: ABD yanına koalisyonun diğer güçlerini ve şamar oğlanı Türk sermaye devletini de almış olarak ve bu operasyon vesilesiyle nihayet Suriye’ye doğrudan bir giriş yapmıştır. Rusya ve Suriye’nin, akabinde İran’ın buna tepkilerinin ne olacağı bir yana, ABD bu hamlesi ile ciddi bir sonuç alırsa eğer, boşaltacakları alana kendi eseri cihatçı çeteleri yerleştirecektir. Böylece onun da Suriye’de kendisine ait bir mevzisi olacaktır. Ve dahası da buraya tutunup, zaman içinde kalıcı olmanın yoluna bakacaktır. Bu çok kirli bir yol olsa da… Ve nihayet, ABD’nin ne yapıp edip Suriye’de Rusya ile bir denge yaratma hedefi vardı. Cihatçı çeteleri kullanarak ve IŞİD’e karşı mücadele aşağılık yalanına sımsıkı sarılarak şimdi bu hedefini de gerçekleştirmek istiyor. Ve ek olarak, yanında işbirlikçisi Türk sermaye devletini de Suriye’ye taşıyor. En azından ona yol açıyor.

Sonuç yerine

ABD de, koalisyonun diğer güçleri de, Türk sermaye devleti de tümüyle kirli, kanlı ve karanlık amaçlarla Cerablus seferini başlatmışlardır. ABD’nin de, en başta Fransa olmak üzere emperyalist koalisyonun diğer üyelerinin de IŞİD’e karşı mücadele nedeniyle bölgede oldukları, bu operasyonun temel amacının da IŞİD’i bitirmek olduğu tümüyle aşağılık bir yalandır. Türk sermaye devletinin IŞİD karşıtı bir tutuma nihayet geldiği ise çok daha dipsiz bir yalandır. Onun IŞİD’le içli dışlı olma durumu devam etmektedir. Antep katliamı tek başına buna örnektir. Bu katliamın tam da Cerablus seferinin kararlaştırıldığı sırada gerçekleştirilmesi oldukça manidardır. Muhtemelen Türk sermaye devletinin bundan haberi vardır. Bombanın pimini tutan diğer el de Türk sermaye devletidir.

Çok dikkate değer bir gelişme de ABD başkan yardımcısı J. Biden ile Güney Kürdistan federe devleti başkanı Mesut Barzani’nin tam da Cerablus seferinin başlatılacağı zaman ve aynı anda Ankara’ya gelişleri oldu. Hiç kuşkusuz bu ziyaretlerin bu sırada ve aynı anda olması tesadüfi değildir. Hangi gerekçe ileri sürülürse sürülsün, hangi mizansen içinde sunulursa sunulsun, kesinlikle haberli geldiler ve amaç aynıdır. Karanlık ofiste neler konuşacakları tam olarak bilinemez. Ancak, konuşulanın bölgedeki gelişmeler ve somut olarak da son Minbic ve şimdi de Cerablus operasyonları olduğu tartışmasızdır.

Ortak korkuları var. PKK ile İran ve Rojava’daki Kürt hareketinin büyümesi, etkin konum kazanması, öne çıkması ve zaman içinde uluslararası platformlarda muhatap kabul edilmesi Barzani’nin de en büyük korkusudur, kabusudur. Barzani hem de koşarak Ankara’ya gelmiştir. Efendisi J. Biden’dan ve Türk sermaye devletinden bu gidişata dur demek üzere, duruma müdahale etmelerini istiyor. Bir kez daha ihaneti oynuyor.

J. Biden’ın bu operasyon vesilesiyle ele alacağı başka şeyler var kuşkusuz. Ama bir amacı da, Türk sermaye devletinin 15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki kırgınlığını gidermek, teskin edici laflar eşliğinde gönlünü almaktır. Türk sermaye devleti buna dahi muhtaçtır.


 
§