26 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/32

Özgürlük devrimde, barış sosyalizmde!
AKP’ye uyumlu ve ayarlı bombalar
Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye
Basın özgürlüğü yalnız düzenin kalemşorları için…
OHAL’de fırsatçılığa devam!
Tarihten bugüne NATO ve Türkiye gerçeğine dair…
ABD ve Türk sermaye devletinin Cerablus seferi üzerine
Emperyalizme hizmet halklara düşmanlık bakidir
Biden ve Yıldırım’dan “ilişkileri onarma” vurgusu
TKİP V. Kongresi sunumlarından... Gençlik çalışmamızın sorunları
Direnmeyi seçmeyenler teslimiyete yürürler
Sermaye-hükümet-Türk Metal ittifakı iş başında!
Japon sömürü teknikleri
“Kaybedecek neyimiz kaldı!”
“Mezarda emeklilik”ten “bireysel emeklilik” yalanına
1900-Novecento
Kapitalizm ve çocuk
Sosyal-demokrat hükümetler ve günümüzdeki rolleri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

OHAL’de fırsatçılığa devam!

 

Türkiye’de koalisyonlu, tek partili birçok hükümet geldi geçti. Fakat belki de hiçbiri yaşadığı krizleri, sorunları AKP kadar fırsata çevirme başarısı gösteremedi. Erdoğan AKP’sinin bu başarısının gerisinde dini duygularını istismar ettiği -ki şimdi buna “vatan-bayrak” eklendi- yığınlar var. Emperyalist merkezlerin bir dediğini iki etmemesi de bir başka faktör.

Ekonomide bir kriz mi yaşanıyor, bu kriz fırsata çevrilerek işçi ve emekçilerin sosyal haklarına, kazanımlarına dönük saldırıların vesilesi oluyor. Yurtları yaşanmaz hale getirilen Suriyelilerin Türkiye’ye gelmeleri sağlanarak bu hem içeride ucuz işgücü, hem de dışarıda emperyalist merkezlerle varılacak mutabakatta bir tehdit olarak kullanılıyor. 12 Eylül askeri faşist darbesi kendi istediği yasaların yürürlüğe girmesi için kullanılıyor, referandumlar düzenleniyor. IŞİD gibi insanlık düşmanı örgütleri amaçlarına ulaşmak için askeri olarak kullanırken, sebep oldukları alçakça kıyımları yine amaçları için değerlendiriyorlar. “Ne istediniz de vermedik” dediklerinin darbe girişimlerini yine kendi çıkarları doğrultusunda fırsata çeviriyorlar.

Onlar puslu havaları seviyorlar

Tüm bu gelişmeler sermaye sınıfının ve elbette bu sınıfın hizmetkârı olan AKP’nin puslu havaları ne kadar çok sevdiğini gösteriyor. Olağan zamanlarda hayata geçirilmesi nispeten daha teferruatlı olan uygulamalar, olağanüstü zamanlarda çok daha kolay hayata geçirilebiliyor. Kuşkusuz bu çok da yeni bir gelişme değil. 24 Ocak Kararları’nı 12 Eylül’süz hayata geçiremeyen, işçi hareketinin '89 Bahar Eylemleri’yle ivmelenen yükselişini kırmak için Irak işgalini gerekçe gösteren, 5 Nisan Paketi’ni doksanlı yıllarda devreye sokan, mezarda emeklilik yasası için Marmara depremini fırsat bilen bu düzen için puslu havalar saldırıların arttığı dönemlerdir. Sular ne kadar bulandırılırsa oltaya o kadar çok balık düşmektedir. Karanlık ne kadar çok olursa gerçekler görülemeyecektir.

Kısaca bugün Erdoğan AKP’sinin yapmaya çalıştığı yeni olmamakla birlikte, benzerlerinden daha iyi yapma becerisini gösterebilmektedir. AKP’nin en zayıf olduğu bir dönemde on milyonların karşısına güç gösterisi yaparak çıkabilmesi bunu doğrulamaktadır.

Hayırlara vesile oluyor!

Kısacası bu topraklarda yaşayan yoksullara felaket olan her yeni gelişme AKP için hayırlara vesile oluyor. Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile AKP’nin istediği baskı rejimi hayata geçiriliyor.

Sermaye devleti darbe girişiminde olduğu gibi, Antep’te gerçekleştirilen katliamı da fırsata çevirmenin hesabını yapıyor. Bombalı saldırı ile ilgili konuşan AKP Antep Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın “OHAL’i IŞİD ve PKK’ye doğru genişletmek gerekebilir” sözleri, devletin bizzat kendi yarattığı karanlık tabloyu faşist baskı politikalarını derinleştirmek için fırsata çevirmeye çalıştığını gösteriyor.

Şu yaşadığımız günlerde OHAL, AKP için yegâne olanaktır. Devlet terörüne OHAL ile sınırsız bir alan açılmakta, düşman olarak görülen başta Kürt halkı olmak üzere toplumsal muhalefet güçleri bu terörle sindirilmek istenmektedir. Erdoğan ve AKP böylece amaçladıkları dikensiz gül bahçesini yaratabilmeyi umuyorlar.

 

 

 

 

Hapishanelerde saldırılar sürüyor

 

Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’le birlikte devrimci tutsaklara yönelik saldırıları arttıran ve hapishanelerde fiziki işkenceyi sistematik hale getiren sermaye devleti, açık görüşleri de engellemek istiyor.

“Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Düzenlemeyle yönetmeliğin hükümlü ve tutukluların görüşmelerinin esaslarını belirleyen maddesine ek yapıldı.

Yönetmelikle, siyasi tutsakların ayda bir olan açık görüş hakkının iki ayda bire çıkarılmasına olanak tanınıyor. Tutsakların açık görüş periyodunun kararı ise hapishane yönetimlerinin keyfine bırakıldı. Tutsaklar, idare ve gözlem kurulunun vereceği keyfi karara göre açık görüşe iki ayda bir çıkarılabilecek.

Öte yandan siyasi tutsaklara yönelik sürgün sevkler ve işkenceler devam ederken, Nazilli Cezaevi’nden Manisa Cezaevi’ne sürgün edilen siyasi tutsak Osman Kılavuz, çıplak aramayı kabul etmediği için gardiyanların saldırısına uğradı. Gözetim altında tutulan Kılavuz’un sırtında ve vücudunun birçok yerinde morluklar oluştuğu belirtildi.




İHD'den F Oturması

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’nun her hafta hasta mahpuslar için yaptığı F Oturması eyleminin 230.’su 20 Ağustos günü hasta tutsak Celal Şeker için yapıldı.

Galatasaray Meydanı’ndaki eylemde, hapishanelerde tedavileri engellenen hasta mahpusların son süreçte artan sürgün sevklerle birlikte başka bir işkenceyi daha yaşadığına dikkat çekildi. Açıklamada sağlıklı olarak hapse girenlerin bile hasta olmasına yol açan hapishane koşulları anlatıldı.

Demokratik Toplum Partisi (DTP) üyesi Celal Şeker’in Mart 2015’te tedavi için gittiği hastaneden gözaltına alınarak tutuklandığı, böbrek ve kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı, yüksek tansiyon ve akciğer hastalığının yanı sıra bir gözünün görmediği, diğerinin de görme yetisini kaybetmek üzere olduğu aktarıldı. Şeker’e yüzde 97 engelli raporu verildiği belirtilen açıklamada, haftada üç kez hemodiyalize girmesi gereken Şeker’in tahliyesinin engellendiğine dikkat çekildi.


 
§