19 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/31

Tek yol direniş, tek yol devrim!
Dinci iktidarın dış politikada çöküşten çıkış arayışı
AKP’nin karanlık planları ve devrimci sorumluluklar
İşçi sınıfı anti-emperyalist mücadelede onurlu yerini almalıdır
“Ya darbe başarılı olsaydı?”
Devlet Mezarlığı’nda yatan bir darbeci: Kenan Evren
Düzen demokrasisi
Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma törenlerinin gösterdikleri!
Özgür Gündem’e kapatma saldırısı ve polis baskını
Kirli savaşa ilişkin torba yasa
TKİP V. Kongresi sunumlarından... - Kamu emekçileri hareketi
Tofaş’taki kıyımla açığa çıkan gerçekler!
OHAL’de işçiler hakları ve gelecekleri için direniyor
Kot taşlama işçileri Silikozis’le katlediliyor
Filler tepişir çimenler ezilir
Tekstil sektöründe kadın işçilerin durumu
Meslek liseleri sömürünün “amiral gemisi” olacak!
Almanya’da yeni saldırı yasaları hazırlığı: Gerçek hedef ilerici ve devrimci güçlerdir
İspanya’nın kızıl çiçeği: Federico Garcia Lorca!
Onurlu sanatçının yeri işçi sınıfının mücadele saflarıdır
Sacco ve Vanzetti’nin zaferi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tofaş’taki kıyımla açığa çıkan gerçekler!

 

Tofaş’ta geçtiğimiz günlerde işçi kıyımı yaşandığında ilk yaptığımız açıklamada durumu anlatıp işçi kardeşlerimizi işleri ve ekmekleri için Tofaş önüne nöbete çağırmıştık. Bu aynı açıklamanın en sonunda da hükümete bir soru sormuştuk. Demiştik ki: “İşten atılanların da içinde olduğu pek çok işçi darbeye karşı günlerce nöbet tuttu ya darbeye karşı olduğu için ya da doğrudan sizin için, peki siz bu işçiye sahip çıkacak mısınız? Örneğin OHAL tezkeresi size işten atmaları bir hükümet kararıyla engelleme hakkı veriyor, bu hakkınızı kullanacak mısınız?”

Elbette MİB, hükümetin işçi haklarıyla ve hele hele MESS söz konusu olduğundaki tutumunu iyi bilir, işçi mücadelesi söz konusu olduğunda ve metal fırtına sırasında MESS’in yanında tereddütsüz taraf olduğunu bilir. Renault’da geçtiğimiz yıl yaşanan kıyımda bizzat Tayyip Erdoğan’ın rolünü de bilir.

Ama maalesef pek çok işçi arkadaşımızın kafası zaman zaman karışıyor. Yaşananlar unutuluyor ve “demokrasi” adına olmadık efsaneler üretiliyor. Temel sınıf ve sömürü gerçeklerinin üstü örtülüyor.

İşte bu soru tam da bunun için soruldu! Hadi bakalım dedik, buyurun böyle bir durumda dahi işçi lehine bir karar alacak mısınız?

Peki ne oldu? Bu sorumuza nasıl bir yanıt bulduk?

Birincisi hükümet ve diğer iktidar organları bu kıyıma karşı kıllarını kıpırdatmadılar, görmezden, duymazdan geldiler. Sanki hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi...

İkincisi ise tam da bu kıyım sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları yayınlandı. Erdoğan kamu çalışanlarıyla ilgili konuşurken lafı özel sektöre getiriyor ve diyordu ki, “Evet bu aynı şey özel sektörde de oluyor. Pek çok işverenden şikayet alıyorum. Biz işçiyi işten atıyoruz, tazminatını veriyoruz ama mahkemeye gidiyor ve bir de oradan tazminat alıyor. Peki işyerine ihanet içinde olan, çalışmayan işçiyi siz tazminatını ödeyip işten attığınızda tazminat davası açmak neden? Tüm bu sorunları çözeceğiz.”

Tayyip Erdoğan kısaca şunu söylüyordu, siz istediğiniz zaman evet işçiyi tazminatını verip işten atabilirsiniz, ama o gidip mahkemede hakkını aramamalı, yeni bir tazminat almamalı?

Bu açıklamaları okuyan işten atılmış pek çok Tofaş işçisi, davalarının zora girdiğini düşünmeye başladı. Bu aynı düşünce nedeniyle eylem yapıldığında OHAL bahanesiyle eylemin durdurulacağı konuşulmaya başlandı.

İşte bu açıklamalar da bir kez daha kanıtladı ki, “demokrasi nöbeti” adı altında yapılan gösterilerde alanlarda büyük çoğunlukla yoksullar ve işçiler vardı ama ülkede hiçbir değişiklik olmadığı gibi, darbe girişimi sonrasında ortaya çıkan siyasal ortam da işçilere karşı, patronlar lehine kullanılıyordu! “Demokrasi” adına övgüler dizilen işçilerin iş, sermaye ile emek arasındaki meseleye geldiğinde susmaları ve sermayeye teslim olmaları bekleniyordu.

Darbeden önce darbeden sonra fark etmez, Koç hep kazanmalı, kazanmalıydı!

İşçinin, hayatının, ailesinin ne önemi var ki?

Öyle ki daha dün Bireysel Emeklilik Sigortası yasası geçti. Bu yasayla işçi ücretlerinden otomatik kesinti yapılıp özel şirketlerin kasasına aktarılacak. Oldukça önemli olan bu yasa geçirilirken kimseye sorulmadı, yasa aleyhinde tutum ortaya koyan sendikaların görüşleri alınmadı vs.

Darbe girişiminden sonra öyle bir ortam oluşturuldu ki, her ne kadar bugün OHAL nedeniyle işçilere yönelik yaygın bir baskı ortamı henüz yoksa da, OHAL sistemi giderek işçiye karşı işleyen bir mekanizmaya dönüyor. Belli ki darbe girişimi sırasında hükümete tam destek sunan sermaye de bunun semeresini istiyor. Ama öte yandan bu süreçte işçileri “demokrasi nöbetleri”ne çağıran sendikalar işçinin talepleriyle hükümetin kapısına dayanamıyor. Bunu bırakın geçen yasalara karşı tek bir söz dahi etmiyor.

Görünen o ki önümüzdeki günlerde bu OHAL çarkı işçi sınıfının üzerinden daha sert biçimde dönecek ve darbecileri bastırıyoruz adı altında işçi sınıfının eli kolu bağlanacak.

MİB olarak belirtelim ki, dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfının mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Konuşulmayanı konuşacak, yazılmayanı yazacağız, hiçbir tehdit ve baskı gücü bizi bu yoldan alıkoyamayacak.

Hep sermayeden yana çalışan bu sistemin değişmesini istiyoruz.

Hep sermayeyi daha zengin işçiyi daha yoksul yapan bu sistemin değişmesini istiyoruz.

Metal İşçileri Birliği

 

 

 

 

Arçelik LG işçileri Yargıtay kararını değerlendirdi

 

Gebze’de kurulu olan Arçelik LG fabrikasında işten atılan işçiler, işe iade davalarına dair 13 Ağustos’ta basın toplantısı düzenledi.

Taksim’deki Eğitim Sen 6 No’lu Şube binasında yapılan toplantıda ilk olarak işçilerin avukatı Cem Gök, mahkeme sürecini anlatarak, 26 işçi için verilen işe iade kararının Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından bozulmasına değindi. “İşe iade kararı çıksaydı işçiler 2017’de Türk Metal’i daha güçlü şekilde karşılarına alacaklardı” diyen Gök, Yargıtay kararının sadece Arçelik işçilerine değil tüm işçi sınıfına karşı olduğuna dikkat çekti.

Avukat Gök’ün konuşmasından sonra basın açıklamasını direnişçi işçilerden Serkan Kızgır okudu. Açıklamada mahkeme sürecine dair şu bilgiler verildi: “Bizler 2015 Mayıs ayında Bursa’da Renault işçilerinin başlattığı Metal Fırtınası’nın Gebze’de direniş gösteren önemli fabrikalarından olan Arçelik LG fabrikasının direnişçi işçileriyiz.

5 Temmuz tarihinde işten atılan 173 işçi ile ilgili işe iade davamız 7-8 Ekim 2015 tarihlerinde Gebze Adliyesi’nde başlamıştı. 3 tane İş Mahkemesi’nin gruplar halinde gördüğü davamızda 3. İş Mahkemesi çift numaralı dosyalarda lehimize işe iadelerimizi kararlaştırmıştı. Sonrasında tek numaralı dosyalara da aynı yönde hüküm verilmişti. Ardından 1. İş Mahkemesi de aynı yönde karar karar aldı. Gebze 2. İş Mahkemesi’nde ise 24 Haziran 2016 günü karar verilmesi beklenirken, duruşma 11 Temmuz 2016 gününe bırakıldı. Yargıtay’ın 29 Haziran 2016 tarihli kararı hakimlerin bilgisi dahilinde olduğundan 2. İş Mahkemesi’ndeki 11 Temmuz 2016 günü görülen duruşmada tüm dosyalar reddedildi. İlgili dosyaların reddi ile ilgili gerekçe henüz açıklanmamıştır.”

“Yargıtay 9. Dairesi’nin bu kararı yargıya olan güvenimizi derinden sarsmıştır” diyen Kızgır, kararın siyasi bir karar olduğuna ve işçi sınıfına “direnirseniz kaybedersiniz” mesajı verilmek istendiğine dikkat çekildi. Kararın AYM ve AİHM’e taşınacağı belirtilerek toplantı sonlandırıldı.

 
§