19 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/31

Tek yol direniş, tek yol devrim!
Dinci iktidarın dış politikada çöküşten çıkış arayışı
AKP’nin karanlık planları ve devrimci sorumluluklar
İşçi sınıfı anti-emperyalist mücadelede onurlu yerini almalıdır
“Ya darbe başarılı olsaydı?”
Devlet Mezarlığı’nda yatan bir darbeci: Kenan Evren
Düzen demokrasisi
Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma törenlerinin gösterdikleri!
Özgür Gündem’e kapatma saldırısı ve polis baskını
Kirli savaşa ilişkin torba yasa
TKİP V. Kongresi sunumlarından... - Kamu emekçileri hareketi
Tofaş’taki kıyımla açığa çıkan gerçekler!
OHAL’de işçiler hakları ve gelecekleri için direniyor
Kot taşlama işçileri Silikozis’le katlediliyor
Filler tepişir çimenler ezilir
Tekstil sektöründe kadın işçilerin durumu
Meslek liseleri sömürünün “amiral gemisi” olacak!
Almanya’da yeni saldırı yasaları hazırlığı: Gerçek hedef ilerici ve devrimci güçlerdir
İspanya’nın kızıl çiçeği: Federico Garcia Lorca!
Onurlu sanatçının yeri işçi sınıfının mücadele saflarıdır
Sacco ve Vanzetti’nin zaferi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

T. Erdoğan - V. Putin görüşmesi…

Dinci iktidarın dış politikada çöküşten çıkış arayışı

 

15 Temmuz öncesinde planlanan ancak başarısız darbe girişiminin ardından gerçekleşen Tayyip Erdoğan-Vladimir Putin görüşmesi hacminden büyük yankılar yarattı. Abartıldığı kadar olmasa da görüşmenin belli bir ilgiye konu edilmesi doğaldır. 15 Temmuz’a kadar ancak Katar emiri veya Afrikalı diktatörlerle görüşebilen T. Erdoğan’ın Putin tarafından ağırlanmasının farklı güçler tarafından ilgiyle izlenmesi kaçınılmazdı. Nitekim öyle de oldu.

AKP şefini gözden çıkaran ABD emperyalizmi görüşmeyi yakından ama kaygısız gözlerle izledi. AB emperyalistleri ise, Türkiye-Rusya yakınlaşmasından memnuniyet duyduklarını ifade ederken, Türk devletinin NATO’dan uzaklaşma ihtimali olmadığını da hatırlattılar. Görüşmeden memnuniyet duyduğunu ilan eden İran, yaşanan gelişmeyi Türkiye ile zedelenen ilişkilerin yeniden tesisi için fırsat olarak değerlendirdi. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ilk fırsatta soluğu Ankara’da aldı. İran, Türk devletiyle ilişkileri geliştirerek hem ekonomik/ticari işbirliği hacmini büyütmeyi hem AKP iktidarının cihatçı katillere verdiği desteği kesmesiyle Suriye’deki yıkıcı savaşı sona erdirmenin kolaylaşacağını var sayıyor.

Dinci medyanın çarpıtmaları

Tayyip Erdoğan AKP’sinin tetikçiliğini ya da borazanlığını yapan gerici medya ordusu, heyecanla izlediği görüşmeye olmadık meziyetler vehmederek olayı çarpıtma yolunu izledi/izliyor. AKP şefinin keskin sözlerini yutarak Putin’in huzuruna çıktığı gerçeğini gizlemeye çalışan bu düşkünler ordusu, NATO/Batı karşıtı bir takım laflar ederek izleyicilerinin zekalarıyla alay etmekten de çekinmiyor.

Batılı emperyalistlerin T. Erdoğan’ı gözden çıkarmalarına öfkelenen bu tetikçiler, dinci iktidarın ABD/NATO ekseninden uzaklaşıp Avrasya eksenine katılacağını iddia ediyorlar. Oysa AKP iktidarının böyle bir niyetten de iradeden de yoksun olduğunu onlar da çok iyi biliyorlar. Şeflerinin batılı emperyalistlerin desteğiyle devletin tepesine tırmandığını da bilen tetikçi ordusu, yalan ve çarpıtmada sınır tanımıyor. Dinci iktidarın yağmaladığı servetten nemalanan bu yiyici takımı, gerçekleri tersyüz ederek, aldıkları kırıntıların diyetini efendilerine ödüyorlar. Bu arada kendileri de en az şefleri kadar ABD/NATO hayranıdırlar.

Zorunluluk boyun büktürüyor

Bunca keskin laf ettikten sonra Rusya’nın burun sürtme politikasına teslim olan T. Erdoğan, kabadayılığı bir kenara bırakarak Vladimir Putin’den özür dilemek zorunda kaldı. Atılan bu adım dinci gerici zihniyette bir değişiklik ya da cihatçı katillere destek verme politikasından uzaklaşmanın sonucu gerçekleşmedi. Tersine, AKP şefi bu saldırgan politikada ısrarın sonucunda kapana kısılmasından dolayı Putin’in kapasını çalmak mecburiyetinde kaldı.

IŞİD, El Nusra ve türevlerine verdiği destekle AKP iktidarı Suriye’deki savaşın derinleşip şiddetlenmesinde beş yıldır uğursuz bir rol oynuyor. Geçen yılın Kasım ayında Rusya uçağını düşürme ahmaklığı da bu politikanın sonucuydu. Rusya’nın Suriye politikası net, dolayısıyla dinci iktidarın bu konuda Rusya ile anlaşabilmesi ancak cihatçılara verdiği desteği kesmesi ve sınırı kapatmasıyla mümkündür. Bu ise gırtlağına kadar çirkefe batmış bir iktidar için o kadar kolay bir iş değil. Bu konuda Rusya’yı atlatabilme veya aldatabilme imkanı da yok. Bu aşamadan sonra ya Suriye politikasında ciddi bir değişikliğe gidilecek ya da Rusya ile ilişkileri eski haline getirmek temenni sınırlarında kalacak. T. Erdoğan AKP’si için her iki seçenek de handikaplı görünüyor.

Somut adımlar belirleyici olacak

Batılı emperyalistler yeni kredi açmadığı için Putin’e yanaşmak zorunda kalan T. Erdoğan Rusya’yla bozulan ilişkileri düzeltmek istiyor. Ekonomik kriz riskinin devam ettiği koşullarda mali ve ticari ilişkilerin eski hacmine getirilmesi için özel bir çaba sarf ediyor. Neredeyse tüm bakanları yanına katan AKP şefi bu işe verdiği önemi göstermiş oldu. Buna karşın sorunların aşılması istek veya niyete değil, somut adımlar atılmasına bağlıdır. Zira ne Putin ne de Rus kamuoyu T. Erdoğan’a güveniyor. Onlar da biliyor ki tüm siyasal İslamcılar gibi T. Erdoğan AKP’si de batı emperyalizminin organik bir uzantısı ve NATO’nun ayrılmaz bir parçasıdır. Nitekim Rus basınının görüşmeye dair yorumları T. Erdoğan’la dinci iktidara duyulan güvensizliği yansıtmaktan geri durmadı.

Putin liderliğindeki pragmatist Rusya yönetimi muhakkak ki Türkiye ile ilişkileri geliştirmek istiyor. Çünkü ilişkilerin geliştirilmesi Rus burjuvazisinin de Putin yönetiminin de çıkarına uygun. Buna karşın Türk devletinin/AKP iktidarının safı belli ve Putin yönetiminin pozisyonu, atılacak somut adımlara göre belirlenecektir. ABD/NATO eksenine göbekten bağımlı Türk sermaye devletinin atacağı adımların ise sınırları bellidir. Emperyalizme bağımlı bir rejim keyfine göre adımlar atamaz, dinci iktidar da atacağı her adımda batılı emperyalistlerin hassasiyetlerini istese de istemese de gözetecektir.

AKP iktidarı Rusya ve İran’la ilişkileri düzelterek iflas eden dış politikasını kısmen de olsa toparlamaya çalışıyor. Bu konuda başarılı olursa içeride daha da saldırganlaşacaktır. Yani dış politika iç politika içindir ve bunun işçi sınıfıyla emekçilerin başına yeni belalar sarmaktan başka sonuçlar yaratması mümkün değildir.

 

 

 

 

ABD ile FETÖ’den başka pazarlığımız olamaz”

 

Türk sermaye devleti sözcüleri, darbe girişimi nedeniyle ABD’yi hedef alan göstermelik “kabadayılık”larını bir kenara bırakmaya başladı. Son olarak Başbakan Binali Yıldırım ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD’nin attığı/atacağı adımları onaylayan ve iki ülkenin kirli işbirliğine sahip çıkan açıklamalarda bulundu.

Çavuşoğlu, Gülen’in iadesine ilişkin ABD’den olumlu sinyaller aldıklarını söyleyerek 23-24 Ağustos’ta ABD Adalet Bakanlığı’ndan bir heyetin geleceğini belirtti.

Binali Yıldırım da ABD ile stratejik ortak olduklarını ve emperyalizmin uşaklığını yapmaya devam edeceklerini kabul edercesine “FETÖ’nün teslim edilmesinden başka ABD ile bir pazarlığımız olamaz” diye konuştu. Yıldırım, “15 Temmuz’dan sonra ABD’nin tutumu daha iyi ve harekete geçtiler, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden da gelecek” ifadelerini kullandı.

 
§