20 Mayıs 2016
Sayı: KB 2016/19

Yeni fırtınalara hazırlanalım!
Kirli savaş yeni boyutlar kazanıyor
Kapitalizmin “fıtratı”: Çocuk istismarı
Yeni başbakan eski rota!
Dokunulmazlık tartışmaları üzerine…
Metal fabrikalarında işçi kıyımı sürüyor!
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı
Asıl suçlu kim?
Kastaş işçileri direnişi anlattı
İşçi öğüten çark çekiç darbelerimizle un ufak olacak
TKİP V. Kongresi sunumlarından... Devrimci örgüt sorunu
Venezuela’da sağcı Amerikancılar saldırıya geçti!
Göçler, mülteciler, sorunlar ve sorumlular - 3
Syriza: “Umudun ve çözümün’’ partisinden ihanet partisine
Fransa’da mücadele sertleşiyor
Tarihsel gerçekler ve sosyalizmin üstünlüğü
İnsani Yardım Zirvesi: Burjuvazinin ikiyüzlülüğü
Tacize, mobbinge ve sömürüye karşı ses ver!
Hastalıklı çamurda sağlıklı çayır yetişmez!
Hapishaneler ve devrimci tutumumuz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dün Ensar, bugün Nizip!

Kapitalizmin “fıtratı”: Çocuk istismarı

 

Ensar Vakfı’nda yaşanan ve hükümetin tüm gücüyle üzerini örtmek için gayret sarf ettiği çocuk istismarı vakalarının “bir kerecik” olmadığı, mülteci kampında yaşananlarla bir kez daha ortaya çıktı. Suriye sınırına 50 kilometre uzaklıkta bulunan ve 14 bin Suriyeli mültecinin kaldığı, girişinde “Dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkeye hoş geldiniz!” yazan kampı, 23 Nisan’da Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ziyaret etmişti. Ayrıca başbakan yardımcıları Yalçın Akdoğan, Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Büyükşehir Belediyesi Başkanı Fatma Şahin de ziyarete eşlik ederek kampı övmüşler, Türkiye’nin “Kayserili pazarlığında” ne denli haklı olduğunu bir kez daha kamuoyuna duyurmuşlardı!

Ancak her ne kadar gözleri boyamaya çalışsalar da gerçekler inatçıdır. İçinde debelendikleri bataklık iğrenç sineklerini üretmeye ve bu sinekler insanlığın midesini bulandırmaya devam etmektedir.

“Bir kerecik” mi yoksa “fıtrat” mı?

Kapitalist sistem yarattığı çok yönlü sosyal, kültürel ve ekonomik sorunların bir sonucu ve kendisine karşı yükselebilecek her türden muhalif sesi bastırmanın bir aracı olarak bilinçli bir politika çerçevesinde toplumu çürütmekte ve dejenere etmektedir. Dinci gerici AKP iktidarının bu çürümeyi dinsel gericilikle birleştirerek derinleştirmesi olgusu ise son yılların artan çocuk istismarları, kadın cinayetleri vs. istatistiklerinde kendini göstermektedir. Kapitalist sistem kendi bataklığının yarattığı sinekleri ise beslemekte ve kollamaktadır. Zira sistem, onlarla beraber bir bütünü ifade etmektedir. Hatırlanacağı gibi Ensar Vakfı’nda onlarca çocuğun uğradığı tecavüzün gündeme yansıması üzerine Aile Bakanı, hükümetle sıkı bağlar içerisinde çalışan dinci gerici Ensar Vakfı'nı kollayarak “bir kerecikten bir şey olmaz” demişti. Ancak çocuk istismarı kapitalist sistem içerisinde “bir kerecik” görünen bir vaka değil, Erdoğan’la özdeşleşen kelimeyi kullanmak gerekirse onun “fıtrat”ında var olan bir gerçektir. Yaşanan son olay bunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Hep aynı senaryo: suçlu yakalandı, yaşasın kapitalizm!

Sığınmacı kampında temizlik işçisi olarak çalışan E.E. isimli şahsın 8 ile 12 yaş arasındaki çocukları 3-5 TL karşılığında kandırarak cinsel istismarda bulunduğu gündeme yansıdığında, Ensar Vakfı’nda ortaya konulan senaryonun aynısı bir kez daha sergilendi. AFAD Nizip mülteci kampında yaşananlar tıpkı Ensar Vakfı’nda yaşanan çocuk istismarı gibi sadece “sapık çalışan”ın üzerine yıkılmaya çalışıldı. Ve yine yetkili kurumların, bakanlıkların ve doğrudan hükümetin sorumluluklarının üzerinden atlanılmaya ve hatta olayın üzeri kapatılmaya çalışılmaktadır.

Olaya daha yakından baktığımızda karşımıza başka gerçekler de çıkmaktadır. Nizip halkıyla yapılan röportajlarda mülteci kampında bulunan küçük kızların çevre illerde yaşayanlara para karşılığı kuma olarak satıldığının, Nizip Osmanlı Parkı'nda Suriyeli kadınlara göz göre göre fuhuş yaptırıldığının ve kamptan alınan işçilerin ucuz emek gücü olarak çalıştırıldıklarının altı çizilmektedir. Nizip’te yediden yetmişe herkesin bildiği bu gerçekler, hükümetin yetkili mercilerinin gözetiminde ve bilgisinde gerçekleşmektedir.

Nizip’te yaşanan çocuk istismarı olayının arka planına biraz ışık tutması açısından, kapitalizmin “fıtratı”nda olan, ancak burjuva medyanın “skandal” başlıkları attığı gelişmelere madde madde göz attığımızda şöyle bir manzarayla karşılaşmaktayız:

* İstismarın ortaya çıkmasının ardından tutulan bir tutanakta ortaya konulduğu üzere, kampta bulunan 85 kameradan 14’ü arızalı(!)dır ve tüm cinsel istismar vakaları arızalı kameraların olduğu bölgede gerçekleşmiştir(!)

* Cinsel istismara uğrayan çocuklardan 2’si çadır kentten ayrılmış ve bir daha geri dönmemiştir. AFAD bu çocukların akıbetleriyle ilgili bir açıklamada veya bir çalışmada bulunmamıştır. Çocukların “ölmüş olabileceği” söylenmiştir. İki çocuğun kayıp olması mülteci kampı yetkililerince “olağan” karşılanmaktadır(!)

* Cinsel istismara uğrayan 30 çocuğun ailesinden ancak sekizi şikayetçi olmuştur. Kampta kalan aileler güvenliklerinden endişe duymaktadırlar. Kampta karşı karşıya kaldıkları yaşam koşulları ve baskılar mültecileri adeta köleleştirmiş durumdadır.

* Şikayet sonucu cinsel istismar olayı AFAD’ca öğrenildiğinde, sadece cinsel istismarı yapan şahsın görev yerinin değiştirilmesiyle yetinilmiştir!

* Şikayet sonucu açılan davaya müdahil olması için mahkemece tarafına defalarca istek gönderilmesine karşın davaya müdahil olmayan AFAD, olay gündeme yansıyınca davaya apar topar müdahil olmuştur.

* Cinsel istismar sonrasında kampı gezmek isteyen milletvekillerine sadece belirli bir çadırı ziyaret edebilecekleri ifade edilmiştir!..

Olaya dair daha da uzatılabilecek bu liste, Nizip’te yaşanan cinsel istismarın “bir kerecik” olmadığını, aksine mültecilerin yaşamlarının adeta bir parçası olduğunu tüm açıklığıyla göstermektedir.

Gerçekler inatçıdır!

Gerçekler inatçıdır! Dinci gerici iktidar sorumlusu olduğu çocuk istismarlarının üzerini örtmeye çalışsa da içine battığı pislik adeta paçalarından akmaktadır. Ne kadar çabalarsa çabalasın çocuk istismarlarının asıl sorumlusunun kendisi olduğunu gizleyememektedir.

Bu sistem çocuklara bir gelecek verememektedir, vermeyecektir. Topraklarından emperyalizmin bin bir oyunu ile koparılan mülteci çocuklar, bu topraklarda yaşayan milyonlarca çocukla aynı akıbeti paylaşmaktadır. Eğer ki ölü bedenleri sahillere vurmadıysa onları bu topraklarda açlık, tecavüz ve yine ölüm beklemektedir. Onların küçük bedenleri üzerinden siyaset yaparak pazarlıklar peşinde koşanlar ise bir şeyi unutmaktadırlar. Yarınlar bu minik ellerin öfkesiyle şekillenecektir. Ve bu yarınlarda kapitalizm denen bataklık, sinekleriyle beraber kurumaya yazgılıdır!

 
§