20 Mayıs 2016
Sayı: KB 2016/19

Yeni fırtınalara hazırlanalım!
Kirli savaş yeni boyutlar kazanıyor
Kapitalizmin “fıtratı”: Çocuk istismarı
Yeni başbakan eski rota!
Dokunulmazlık tartışmaları üzerine…
Metal fabrikalarında işçi kıyımı sürüyor!
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı
Asıl suçlu kim?
Kastaş işçileri direnişi anlattı
İşçi öğüten çark çekiç darbelerimizle un ufak olacak
TKİP V. Kongresi sunumlarından... Devrimci örgüt sorunu
Venezuela’da sağcı Amerikancılar saldırıya geçti!
Göçler, mülteciler, sorunlar ve sorumlular - 3
Syriza: “Umudun ve çözümün’’ partisinden ihanet partisine
Fransa’da mücadele sertleşiyor
Tarihsel gerçekler ve sosyalizmin üstünlüğü
İnsani Yardım Zirvesi: Burjuvazinin ikiyüzlülüğü
Tacize, mobbinge ve sömürüye karşı ses ver!
Hastalıklı çamurda sağlıklı çayır yetişmez!
Hapishaneler ve devrimci tutumumuz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni başbakan eski rota!

 

AKP 22 Mayıs’ta olağanüstü kongre ile yeni başkanını ve başbakanı seçecek. Öncesinde genel başkanlık için temayül yoklamaları yapılarak “genel başkan kim olsun” sorusu soruluyor. Sanki demokratik bir seçim yapılıyormuş görüntüsü vermeyi de ihmal etmiyorlar. Çeşitli isimler üzerinden yeni başbakanın kim olacağı tartışılsa da herkesin hem fikir olduğu konu hangi isim gelirse gelsin Erdoğan’ın kuklası bir başbakan olacağıdır. “Demokrasi” vurgusunun sıkça dillere pelesenk edilip de tam tersi şekilde davranıldığı Erdoğan AKP’sinde işler böyle yürümektedir.

Erdoğan fiilen başkanlık sistemine geçtiğini sürekli belirtmekte, göstermektedir. Bunun önündeki prosedürleri hala kaldıramadığı için, “partili cumhurbaşkanlığı” gibi farklı formüller adı altında işlerini sürdürmekte kararlıdır. Bu nedenle kimin başbakan olacağı konusunun esasta hiçbir önemi yoktur. Aynı gerici çizginin hangi temsilcisi seçilirse seçilsin işçi ve emekçiler için değişen bir şey olmayacaktır. Rota bellidir; sermaye düzenine hizmet etmek!

AKP de tipik bir düzen partisi olarak çıkar çatışmalarının, kirli politikaların hakim olduğu bir partidir. Şimdiye dek Erdoğan, AKP içinde önde gelen çoğu ismi çizmekten çekinmemiştir. Düzen politikasının kaypak zemini içerisinde böylesi hamleleri daha çok göreceğiz.

Ancak değinilmesi gereken bir nokta şudur ki, dinci-gerici partinin politikalarından muzdarip kesimlerde AKP içinde yaşanan bu çatışmalar yoluyla bir beklenti oluşturulmasıdır. Bunda, Erdoğan tarafından yaratılan küskünlerden medet uman sığ liberal kafaların yönlendirmesi de etkili olmaktadır. Son olarak Davutoğlu’nun “mağduriyeti” üzerinden böylesi tartışmaların yürütüldüğünü gördük. Benzer şekilde Erdoğan’a kafa tutan bir başbakan olsa sanki sorunlar çözülecek, bir şeyler değişecekmiş gibi bir hava yaratılmak isteniyor.

Geriye bakıldığında 13 yıllık AKP dönemlerinde kendi içinde değişimler çok olmuştur. Dünün dostları bugünün düşmanları olan pek çok isim geldi geçti. Ancak ne sermayeye hizmette, ne emperyalizme uşaklıkta ne de gerici saldırılarda bir değişme oldu, olmayacaktır da.

Erdoğan bugün kişiselleşmiş bir hükümranlık peşinde koşsa da beslendiği zemin kurulu kapitalist düzendir. O bu düzenin bir temsilcisi, yürütücüsüdür. Onun ipi kurulu düzene bağlıdır. Bu nedenle kurulu düzeni hedef alan bir mücadele verilmesi gerekmektedir. Bugün yaşanan sorunların, sömürünün, katliamların, yoksulluğun, adaletsizliklerin tek sorumlusunu Erdoğan ve onun hırslarından ibaretmiş gibi göstermek sadece sermaye düzeninin işine yaramaktadır.

İşçi ve emekçilerin örgütlü gücü açığa çıkartılamadığı, bu temelde devrimci bir sınıf hareketi yaratılamadığı sürece isimler değişse de bu sömürü düzeni değişmeyecektir. O nedenle yapılması gereken kurulu düzene karşı devrimci sınıf mücadelesini örmektir.

 

 

 

 

22 Mayıs’ta başbakanın adı dışında değişen bir şey olmayacak

 

Ahmet Davutoğlu Tayyip Erdoğan’la görüşüp, 22 Mayıs’ta genel kurul kararı alındıktan sonra fiilen başbakanlığı bıraktı. İşçi ve emekçilerin lehine bir yasa çıkacak olsaydı kesinlikle başbakan fiili olarak görevi bıraktığı için bu yasa çıkmazdı. Ne var ki işçi, emekçilerin lehine değil de açık bir saldırı niteliği taşıyan yasalar hız kesmeden çıkıyor. Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) olduğu gibi

Mevcut BES’e göre sisteme dahil olmak zorunlu değilken, yeni düzenlemeye göre ilk 6 ay boyunca sistem 45 yaşının altındaki tüm çalışanlar için zorunlu olacak. Ayrıca bu süreçte de her ay yapılacak 100 liralık kesinti bireysel emeklilik için ayrılan ilgili fona aktarılacak.“ (Kızıl Bayrak 16 Mayıs 2016)

Bu durum aynı zamanda ne 22 Mayıs’a kadar ne de 22 Mayıs’tan sonra, işçi, emekçiler için hiçbir şeyin değişmeyeceğini net olarak gösteriyor.

22 Mayıs’ta Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi’nin söylediği “3B” devreye girecek; Binali Yıldırım, Berat Albayrak, Bekir Bozdağ. Şu an Binali Yıldırım’ın ismi biraz daha öne çıkıyor. 3B Erdoğan’ın emireri olabilir. Ancak Erdoğan da, bazen agresif söylemleri olsa da, sonuçta sermayenin emireri. Sermaye adına sözcülük, yasama, yürütme her şeyi fazlasıyla yapıyorlar. Davutoğlu da aynı kategoride bir politikacı. Sermayeye hizmet konusunda 3B’den aşağı kalır bir yanı yok. Keza Erdoğan’a hizmet konusunda da aynı şey sözkonusu.

Bu temelde bakıldığında 22 Mayıs’ta ne değişecek?

Başbakanın ismi kesin değişecek.Kirli savaş politikası 22 Mayıs’tan önce ne ise aynen kalacak. Değişiklik olursa bile bu, başbakanın kim olduğuna göre değil, sermayenin çıkarlarına göre olacak.

Sosyal yıkım saldırıları hız kazanacak. Çünkü sermaye hızlı bir şekilde krizi emekçilere fatura etmek istiyor. Görünürde, hatta sadece söylemde, farklı şeyler ortaya konsa bile, pratik olarak sosyal yıkım saldırıları hızlanacak. BES’te yapılan yeni düzenleme, saldırının hızlanacağını somut olarak gösteriyor.

İşçi ve emekçiler örgütlenip, kapitalizme karşı mücadele etmediği sürece, değil başbakanın isminin değişmesi, hükümet değişse bile, emekçilerin yaşamında değişen hiçbir şey olmayacak. İşçi, emekçiler lehine küçük bir değişiklik olacaksa bile, bu ancak sermayeye karşı mücadele edilerek sağlanabilir

M. Kurşun

 
§