5 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/05

Bahar dönemi, gelişmeler ve görevler
Eski düzende yeni anayasa hayalleri!
Yeniden imha, yeniden inşa!
Sermaye devleti yeni karakollar kuracak
Sermaye tam kölelik dayatıyor
Ek ücret zammı için ortak mücadele!
MİB’den iki günlük çalıştay!
EKU’da işçiler kararlılıklarını koruyor
Köle pazarları kurulmak isteniyor
“Ve (aynı) katil cinayet mahalline döner”
Mücadele tarihinde kadının yeri: İşçi kadınlar en ön safta!
Osmanlı’nın son yıllarından Cumhuriyet’in ilk yıllarına...
Greif deneyiminden öğrenelim!
Yasalar kadını koruyabilir mi?
Torba yasa işçi ve emekçilere esnek çalışmayı dayatıyor!
“Yeni mücadele döneminde liseleri fethedelim!”
3. Cenevre görüşmeleri; “Üçlü şer ekseni”nin kundakçılığı
Kapitalizm insana dair hiçbir sorunu çözemez!
Hayaller ve sınıfsal gerçekler!
Essen’de ‘Kürt sorunu’ konulu panel
Zincirlerimizden başka kaybedecek neyimiz var?
Hasta tutsak Türkan Özen’e ‘siyasi cezalandırma’
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeniden imha, yeniden inşa!

 

Kürt halkına yönelik sömürgeci devletin yaklaşımı bir kez daha kendini tekrarlıyor. Yeniden imhayı yeniden inşa izleyecek. Ve inşa edilecek olan sadece yıkık binaların üzerine yapılacak yeni binalar değil. İnşa edilmek istenen bastırılması hedeflenen Kürt isyanının ardından sömürgeci devletin kırmızı çizgileridir.

Sur, Cizre… Toledo, Guernica; “Bu sizin eseriniz!”

Sur’u Toledo’yla birlikte anan Davutoğlu, kentin yeniden inşa edilmesinden ilham almıyor. Bugün Sur ve Cizre sokaklarını Toledo sokaklarına benzeten tek bir ortak anlayış olabilir: Faşist saldırganlık. Dolayısıyla bu benzetmede Franko sonrası kentin yeniden inşa edilmesi değil, bizzat Franko rejimi örnek alınıyor. Sur ve Cizre’de yaşayanlar içinse, bu kenti savunmak Toledo’yu İspanya faşizmine karşı savunmaya benzeyebilir ancak.

Bir diğer taraftan Toledo örneğini vererek Davutoğlu ne kadar “entelektüel” bir başbakan olduğunu da göstermek istiyor. Ancak asıl mesele şu ki, bu kadar bilgi birikimine sahip birisinin bilebileceği bir diğer gerçek de Guernica’dır. Sur’u, Cizre’yi, Kürt kentlerini yakıp yıkanlar, sokaklarını kan gölüne çevirenler, evlerin duvarlarını delik deşik edenler, binaları harabeye çevirenler, sokaklarda yaralı insanların ölmesi için yardım gitmesini engelleyenler, çocuklarının gözleri önünde annelerini-babalarını öldürenler, annelerinin-babalarının gözleri önünde çocuklarını öldürenler elbette bu kanlı eserleriyle övünüyorlardır. Kürdistan sokakları bugünün Guernica’sıdır.

Sur Toledo, zindanlar Auschwitz kampları

Sur’u İspanya faşizmi ile sembolleşmiş Toledo ile birlikte almanın gerisinde faşizm var. İnsan kemikleri, kan ve can üzerine yükselecek TOKİ inşaatlarını marifet sananlar, Sur’u Toledo ile eş değer tutarken, devamında ya yeni Auschwitz kampları yaratacaklar ya da zindanları bu Nazi kamplarına çevirecekler.

Ancak tüm bu saldırganlık sonuç vermeyecektir. Faşist terör her nerede, hangi zaman diliminde yaşanmışsa, o günden bugüne kalan tek gerçek zalimlerin akıbeti ve insanlık tarafından nasıl anıldıklarıdır.

 

 

 

 

Aileler Cizre’yi anlattı

 

Cizre’de bir bodrumda günlerdir mahsur kalan yaralıların durumuna dikkat çekmek ve yaralıların tedaviye ulaşabilmesini sağlamak için Cizre’ye giden Gezi Şehit Aileleri, Suruç Aileleri İnisiyatifi ve Cumartesi Anneleri basın toplantısı düzenledi.

2 Ocak’ta İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde düzenlenen toplantıda konuşan Pınar Aydınlar, canlı yayından ölümlere tanıklık edildiğini belirterek günlerdir yaralılar ile irtibatın kesildiğine dikkat çekti.

1995 yılında oğlu gözaltında kaybedilen, Cumartesi Anneleri’nden Hanife Yıldız “Gittiğimiz her yerde muhakkak bir gözaltında kayıp olmuştur” diyerek konuşmasına başladı. “Bir cenazeyi alıp toprağa verebilseydim oğlumu bulmuş kadar olacaktım” diyen Yıldız “Bu mutluluğu yaşatmadılar” dedi. Yıldız yaralıları alamadıklarını ifade ederek “Onların yalnız olmadığını hissettirmek istedik. Gidemedik, üzgünüz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Suruç Aileleri İnisiyatifi’nden Hacer Elçin yaralıları alamadıklarını ancak tekrar gideceklerini vurguladı. Elçin, Suruç Katliamı aydınlatılmadığı için Ankara, Sultanahmet katliamlarının yaşandığına dikkat çekti. Elçin, Kürdistan’da ağır silahlarla süren saldırıya karşı insanların kendisini hendeklerle korumak zorunda kaldığını belirtti.

Gezi Şehit Aileleri’nden Gülsüm Elvan ise zulmün yıllardır olduğunu, kendisinin de 1994 yılında köy yakmalar nedeniyle göç etmek zorunda kaldığını söyleyerek Haziran Direnişi’ndeki gibi yalan söylendiğini belirtti. Yaralılarını alana kadar vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Elvan “Alevi-Sünni, Kürt-Türk kalmadı, ölümlere dur demeliyiz” dedi.

 

 

 

 

Kürdistan’da devlet terörü sürüyor

 

Kürt kentlerinde sermaye devletinin saldırıları devam ediyor. 22 Ocak’tan beri Cizre’deki bir binanın bodrumunda kalan 20’den fazla yaralı hala oradan çıkarılabilmiş değil. Yaralıları almak için bölgeye girmek isteyen ambulanslar sürekli olarak polis tarafından engelleniyor. Bodrumunda oldukları 5 katlı binanın 3 katı ve bodrum merdivenleri devletin top atışları nedeniyle çökmüş ve içme suyu da tükenmiş durumda. 3 Şubat itibarıyla, tedavi edilemediği için bodrumda hayatını kaybeden 7 cenaze bulunmakta. Ailelerin devlet sözcüleri, kaymakam, vali gibi makamlarla yaptıkları görüşmelerde ise yaralıların kendileri dışarı çıkıp “teslim olmaları” istendi.

30 Ocak günü devlet yaralıların binadan çıkarak 700 metre uzaklıktaki ambulanslara gitmesine sözde “izin” verse de yaralıların dışarı çıkmasıyla bir kez daha saldırı gerçekleşti. Bodrumda bulunan Sultan Irmak hayatını kaybetti.

31 Ocak günü yaralıları almak için beyaz bayraklarla binaya gitmek isteyen 11 kadın, polisler tarafından gözaltına alındı. Türk Tabipler Birliği ve Sağlık Emekçileri Sendikası üyesi 14 sağlık emekçisi yaralıları almak için gelirken, geçişlerine izin verilmedi. Aynı zamanda Şırnak Valiliği yaralıların “dışarı çıkmak istemediğini” iddia etti.

2 Şubat günü Cizre’deki devlet terörüne son verilmesi için Mardin’in Nusaybin İlçesi Girêmîra Mahallesi’nde direniş nöbeti tutan Botan yürüyüşçülerine kolluk güçleri saldırdı. Saldırıdan sonra evler de basılırken 150’den fazla gözaltı yapıldı.

Sur’da 2 Şubat gecesi alınan kararla birlikte ilçe geneline yayılan sokağa çıkma yasağı, 9 mahallede 3 Şubat tarihinde kaldırıldı. Mahallelerde özel harekatçıların saldırıları ise sürüyor.

 
§