28 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/26

 Kızıl Bayrak'tan
Ablukayı dağıtmak için direnişi büyütelim!
Katliamların hesabını sormak için ileri!
31 Mayıs patlaması ve “yaklaşan baharın kırlangıçları”*
Halk hareketi ‘durmuyor’!
Ethem’in katiline çifte koruma
Ethem’i unutma!
Direniş sokakları terk etmiyor!
İstanbul direniş forumları: Mücadeleye devam!
Polis ve yargının
ortak listesi
Dinci-gericilikle
‘düşkünlük’ kol kola...
Katliama öfke ilk günkü gibi
AROBUS’ta direnen işçier kazanacak!
12 Haziran seçimleri ve dinsel gericilik - H. Fırat
Dinci-gericiliğe karşı halk hareketleri
‘Dinci terörün dostları’ Doha’da toplandı
Brezilya’da halk hareketinden yansıyanlar
Köln’de 50 bin kişi Taksim’i selamladı
Avrupa’da
dayanışma eylemleri

Dünyada direniş ruhu büyüyor

İsyan ve direniş ruhuyla mücadeleyi büyütelim!
Kahramanlık sözün çok ötesinde
yürekte büyür - T. Kor
Biber gazına yeni maske
Karadeniz’in asi çocuğuna
Zindanlardan mektup…
“Aşk bitti artık her yer Türkiye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Zindanlardan mektup…

“Tüm duyarlı kamuoyu
hasta tutsaklara kulak vermeli!”

 

Merhaba…

Size yeraltı nehirlerinin coşkunluğu ve kararlılığıyla tüm engelleri aşa aşa menzile varmaya kenetlenmiş ölümsüz bakışları alınlarımızda hissederek yürüyoruz. Özgürlük sevdasının güzelleştirdiği duyarlı ve direngen yüreklerinizi en içten devrimci duygularla selamlıyorum.

Sizin duyarlılığınızı bildiğim için bu mektubu size yazıyorum. Zulüm, baskı, işkence ve insanlık onuruna karşı yapılan bu saldırılara karşı sizleri duyarlı olmaya çağırıyorum.

Ben 1965 Van/Gevaş doğumluyum. Kürt özgürlük mücadelesinde, 5 Kasım 1996’da tutuklandım. Müebbet hapis cezası aldım. Sosyalisten Şoreşgeren Kurdistan / Kürdistan Devrimci Sosyalistleri dava tutsağıyım (eski PKK/DÇS). 17 yıldır tutsağım. 19-22 Aralık 2000 yılında 20 hapishaneye birden yapılan katliam sırasında Adana / Ceyhan Hapisanesi’nde ağır yaralandım, göğüs kafesim kırıldı. Tam 13 yıldır tedavim yapılmıyor. 19 Aralık Katliamı sırasında kırılan göğüs kafesimin kırık kaburgaları üst üste binmiş ve bir yumak gibi göğsümün üstünde kaynamıştır. Atılan kimyasal bombalar ve gazlar nedeniyle akciğerimin bir bölümü yanmıştır. Bana verilen yanlış ilaçlar nedeniyle midemde birçok yaralar meydana gelmiştir. Tedavim yapılmayarak beni diri diri mezara koymuşlar, günde 3-4 saat ancak uyuyabiliyorum. Çok şiddetli ağrılar yaşamaktayım. Uzanırken kırık kaburgalar kalbime basınç yapıyor.

13 yıldır tedavim keyfi olarak engelleniyor. Onlarca doktora gittim, her biri ayrı bir şey söyledi. Bazıları alay edercesine, “hiçbir şeyin yok” deyip geri çevirdiler. Bazıları KOAH teşhisi koydu, kimisi “zaturre olmuşsun” dedi. Kimisi ciğer zarımın kalınlaştığını söyledi. Yine bazıları da kansere yakalandığımı ancak farkına varmadan kanseri yendiğimi, bu yüzden ciğerimde büyük tahribatlar oluştuğunu... Bazı doktorlar da ciğerimin kimyasal gaz ve bombalardan kaynaklı zarar gördüğünü ve yaşanan bu hasar nedeniyle asla iyileşemeyeceğimi, bu nedenle iyileşebilmem için akciğer naklinin gerektiğini söylediler.

Normalde hekim tavsiyesine göre en fazla 60 gün kullanılması gereken ilacı 13 yıldır bana veriyorlar. Doktorlara neden bu ilacın bana verildiğini sorduğumda ise doktorluk meslek ve ilkeleriyle bağdaşmayacak bir üslupla “bu ilaçlar pahalı ilaçlardır şükret, başkaları yazmaz, ne yapalım ölüyorsan öl hiç de umrumda değil” diyen doktorlarla da karşılaştım. “Zamanında tedavi olsaydın belki böyle olmazdı, artık yapacak bir şey yok, ömür boyu bu ağrıları yaşayacaksın” deyip ağrı kesici ilaç yazarak geri çeviriyorlar.

Daha önce Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na ve CHP’li milletvekili Dilek Akagün Yilmaz’a sağlık raporlarımı yolladım. Ancak hiçbirinden cevap alamadım. Yine milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün ve Veli Ağbaba’ya üç defa mektup yazdım. Ama o zamanlar kaldığım Erzurum H Tipi Hapishane idaresi tarafından “terör örgütü mensuplarıyla haberleşme...” gerekçesiyle el konuldular.

28 Ocak 2013 tarihinde Erzurum H Tipi Hapishanesi’nden, Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’ne hasta olduğum halde zorla sürgün edildim. Erzurum H Tipi Hapishane idaresi, Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, hastalığımın ağır olduğunu bildiği halde sürgün ettiler. Sürgün sırasında kalp krizi yaşadım. Üç saat boyunca Tekirdağ Devlet Hastanesi’nde gözlem altında tutuldum.

Yaklaşık iki ay önce Tekirdağ Devlet Hastanesi servisine gittim. Doktora kendi sağlık sorunlarımı anlattım. Kalmakta olduğum hücrenin nemli ve rutubetli olduğunu ve hiç güneş görmediğini, nem ve rutubet nedeniyle nefes almakta zorlandığımı söylediğimde ve yine bana verilen ilacın yarardan çok zarar verdiğini de belirttiğimde doktor alay ederek cezaevi sağlıkçı gardiyanına “beyefendiye deniz manzaralı bir oda versenize” deyip, “gardiyanın hatırı olmasaydı gelip sana bakmazdım. Bu ilaçlar çok pahalı ilaçlardır, al başına koy ölüyorsan öl beni hiç ilgilendirmez...” deyince bu şartlar altında tedavi kabul etmeyeceğimi söyleyip hapishaneye geri dönmek istedim. Doktor da bundan sonra tedavimin cezaevi revirinde yapılmasını sevk raporuna yazarak hapishaneye gönderdi. Artık hastahaneye acil durumlarda dahi götürülmüyorum. Ağrı ya da acil bir durum yaşandığında iğne yapılıyor. Ancak iğneler ağrılarımı daha da arttırdığı için artık revire de çıkmıyorum. Şu anda tedavim keyfi olarak yapılmıyor. Ağrılar nedeniyle en temel ihtiyaçlarımı dahi gideremiyorum.

Ben sadece tedavimin insanca yapılmasını istiyorum. Başka hiçbir şey istemiyorum.

Tüm duyarlı kamuoyunun hasta tutsaklara kulak vermelerini istiyorum.

Selam ve sevgilerimi yolluyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Umutla ve dirençle kalın.

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi

Mehmet Yamaç

10.06.2013

 

 

 

 

F eyleminde 66. hafta

 

Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirilen F oturmalarının 66. buluşmasında İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, hasta mahpusların serbest bırakılması için bir kez daha seslendi.

Sloganlarla başlayan eylemde ilk olarak Ümit Efe bir konuşma yaptı. Efe, konuşmasında Gezi olaylarına değinerek 20 gündür yaşanan saldırılarda egemenlerin gerçek demokrasi anlayışlarını sergilediklerini ifade etti. Gezi Parkı direnişiyle birlikte gençlerin, gerçek demokrasinin mücadeleyle kazanılabileceğini gösterdiğini vurguladı. Efe konuşmasını hasta tutukluların serbest bırakılması gerektiğini ifade ederek bitirdi.

İHD Kurucu Üyesi Mine Nazari tarafından okunan basın açıklamasının bu haftaki temel vurgusu, 58 yaşında kalp yetmezliğine rağmen cezaevinde tutulan Sultan Özer ve 83 yaşındaki akciğer kanseri olan mahpus Gülbahar Demir’in durumu oldu.

Açıklamada, hasta mahpusların sağlık durumu ve cezaevinde yaşadıkları süreçler anlatılarak, hayati tehlikeleri olduğu ifade edilerek biran önce serbest bırakılmaları istendi. Hapishanelerde tutulmaması gereken yüzlerce hasta mahpusun olduğu, fakat Adli Tıp Kurumu’nun cezaevinde kalabileceklerine dair rapor verdiği ifade edilerek, pek çok hasta mahpusun bu yüzden cezaevinde hayatını kaybettiği belirtilerek açıklama sonlandırıldı.