Kızıl Bayrak'tan...
31 Mayıs’ta patlak veren büyük halk hareketi, temposunda ve kitleselliğinde bir parça zayıflama yaşansa da çeşitli eylem biçimleri üzerinden sürüyor. Türkiye’nin bir dizi kentinde binlerce insan, azgın polis terörüne rağmen direnme kararlılığını koruyarak sokaklara inmeye devam ediyor.
Direnişin ortaya koyduğu bu tablo ve kararlılık, sermaye devletinin Taksim Direnişi üzerinden halk hareketini kırmaya dönük hesaplarının boşa çıktığını da göstermiş oldu. Zira AKP iktidarı, Taksim Gezi Direnişi’ni kırarak her geçen gün büyüyen ve kitleselleşen hareketi bastırma planları yapıyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. AKP iktidarının kirli planları direniş barikatlarında tuzla buz oldu.
Bunun gerisinde ise bir yanıyla hareketi tetikleyen nesnel süreçlerin kendisi yer alıyor. Yani kitleleri sokaklara döken koşullar yerli yerinde duruyor. Bu olgu yılların birikimi üzerinde yükselen öfkenin ve mücadele isteğinin diri kalmasına neden oluyor. Öte yandan, günlerce süren azgın devlet terörü karşısında ortaya konan direnme kararlılığı, direnişi soluklu kılıyor. Kitlelerin moral değerlerini güçlendiriyor, direniş azmini büyütüyor. Kitleler, bu nedenle sokakları terk etmiyor ve azgın polis terörü karşısında ölümüne direnmeye devam ediyor.
15-16 Haziran’da devreye sokulan ve Taksim Direnişi’ni hedef alan kapsamlı saldırı karşısında İstanbul’da ve paralel olarak her yerde sergilenen kararlı direniş, bugün hala hareketin bir düzeyde devam ettirilebilmesi açısından kritik bir rol oynadı. Zira sermaye devleti o tarihe kadar halk hareketini zayıf yönleri üzerinden düzenin icazet alanına çekmeyi, ehlileştirmeyi ve hızla sönümlendirmeyi hesap ediyordu. Kitlelerin direniş kararlılığı böylesi bir yenilginin önüne geçti ve hareketin kaderini belirleyecek bir rol oynadı.
Gelinen yerde sermaye devleti yeni ve kapsamlı bir saldırı süreci işletiyor. Direniş karşısında acze düşen ve her geçen gün daha da saldırganlaşan sermaye devleti, dizginsiz bir gözaltı-tutuklama furyası başlatmış bulunuyor. Günlerdir süren ve bir dizi kente yayılan gözaltı-tutuklama terörü adeta bir ‘insan avına’ dönüştürülmüş durumda. Bu kapsamlı saldırıyı durdurabilmenin yolu ise kitleleri seferber etmekten geçiyor. Bir gözaltı/tutuklama saldırısı yaşandığında on binleri sokaklara dökmek, bu konuda ilerici ve sol güçlerin sorumluluk almaları için basınç oluşturmak, günün en ivedi görevi olarak önümüzde duruyor.
***
Ekim Gençliği geçtiğimiz haftalarda yayınladığı bir açıklama ile 8-14 Temmuz tarihlerinde Yaz Kampı gerçekleştireceğini duyurmuştu. Ancak 31 Mayıs’ta patlak veren halk hareketinin ortaya çıkardığı yeni gelişmeler ve sorumluluklar, kamp üzerinden belirlenen faaliyet planını değiştirmeyi zorunlu kıldı. Gelinen aşamada Ekim Gençliği tarafından yapılan yeni bir açıklama ile yaz kampının 22-28 Temmuz tarihine ertelendiği duyuruldu.
|