17 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/20

 Kızıl Bayrak'tan
Reyhanlı katliamının sorumluları emperyalistler ve yerli taşeronlarıdır!
Tayyip Erdoğan Washington’da
Amerikancı gericilerin özlü sözü
Sahibinin sesi medya iş başında
Bu fotoğrafa iyi bakın!
Reyhanlı için emekçiler hesap soruyor!
THY siyonist İsrail’e sponsor oldu
Kargo işçisi geleceği için direniyor!
THY’de baskılara rağmen grev kararlılığı
“Bu işin peşini bırakmayacağız!”
Taşeron cumhuriyeti - Volkan Yaraşır
Anti-emperyalist mücadele ve ulusal etken - H.Fırat
Libya’da çeteler savaşı
Ölümü değersiz gören değersiz yaşayanlara dair... - T. Kor
15-16 Haziran direniş ruhuyla...
“Bedeller ödemeliyiz ki yarın çocuklarımız daha iyi bir dünyada yaşasınlar!”
Üniversitelerden...
Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için
yaz kampında buluşalım!
Faşizmin işkencehanelerinde
devrim savunması!
Nükleer tekellerin çıkarına insan ve doğa sağlığı katlediliyor!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bedeller ödemeliyiz ki
yarın çocuklarımız
daha iyi bir dünyada yaşasınlar!”

 

Taksim 1 Mayısı’na sermaye devleti azgınca saldırmış, onlarca emekçi çeşitli yerlerinden yaralanmıştı. Sermaye devletinin uyguladığı polis terörü sırasında kafasına isabet eden gaz kapsülü nedeniyle ağır yaralanan ve ameliyat olan 55 yaşındaki Telekom işçisi Zafer Yolcu ile 1 Mayıs üzerine konuştuk...

- Neden 1 Mayıs, neden Taksim?

Zafer Yolcu: Taksim bizim için, yani işçi ve emekçiler için çok önemli bir yerde duruyor. Aslında 1 Mayıs çok önemli bir yerde duruyor. 1 Mayıs, başta Amerika ve Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde işçi ve emekçi kardeşlerimizin insanca bir yaşam ve çalışma koşullarına olan özlemleri sonucu verilen mücadelelerle ortaya çıkan bir gün. Canlar verilerek, kanlar dökülerek, bedeller ödenerek kazanılan bir gün. Sermayeye geri adımlar attırılan bir gün. En önemlisi ise işçilerin sermayeye karşı uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü. Neden Taksim sorusuna gelince; dünyada çeşitli yerlerde olduğu gibi Türkiyeli işçi ve emekçiler de 1 Mayıs’ı bedeller ödeyerek kazanmıştır. Bu uğurda 1977 1 Mayıs’ında 34 canımızı verdik. 1987 yine öyle. 1996’da yine bedeller ödedik, canlarımızı verdik. 2013 1 Mayısı’na gelince devlet Taksim’i “çukur var”, “inşaat çalışması var” diye yasakladı. Aslında çukur falan bahane. Taksim, emekçilerin 2009 1 Mayısı’ndan sonra kazanımının ve iradesinin bir simgesi oldu artık. Taksim için uydurulan gerekçeler ise sermayenin hedefinde olan Taksim yasağının bahanesi oldu. Keza 1 Mayıs’ın hemen ardından diğer yasaklarla ağızlarındaki baklaları döktüler.

Mesela Hac nasıl Müslümanların kutsal bir günü ise biz işçiler için 1 Mayıs daha kutsal sayılacak bir gün. Siz hiç Haccın inşaat çalışmasından kaynaklı ertelendiğini veya başka bir alana yönlendirildiğini duydunuz mu? İşte bu nedenle, bahaneler bizim Taksim’e çıkmamız için engel değil.

- Devletin yasağının ardından diğer şehirlerden binlerce polis getirilerek Taksim polis ablukası altına alındı. 1 Mayıs günü yaşadıklarınızı bize anlatır mısınız?

1 Mayıs sabahı Kartal’daki sınıf kardeşlerimizle yola çıktık. Zaten olağanüstü bir hal ilan edilmiş, otobüs, vapur, metrobüs seferleri iptal edilmiş, her yer polis ablukasına alınmıştı. Tüm engellemelere rağmen Mecidiyeköy’e ulaştık. Tabii burada da barikatlar kat kattı. Daha toparlanıp yürüyüşe bile başlamadan polis barikatlarından bizlere doğru onlarca gaz yağmaya başladı. Polisler saldırınca biz de kendimizi gazdan korumak için sokağa girdik. Sokağa girmemize rağmen üzerimize doğru gelerek gaz yağdırmaya devam ettiler. Ve hedef gözeterek gazları atıyorlardı. Bu azgınca saldırılara karşı durduk ve dağılmadık. 2-3 saat boyunca yoğun gaz altında sürdü saldırılar. Polis barikatı ile aramızda 30-35 metre vardı ki polisin beni hedef alarak attığı gazın kapsülü kafama isabet etti. Ben yere yığıldım, onca gaz bulutunun arasına. Çevremdeki arkadaşların yardımı ile taksiye bindirilip hastaneye götürüldüm yarı bilinçle. 4 hastaneye gittiğimizi hatırlıyorum. Oraları çok bilmediğimden kaynaklı. Şehir, Okmeydanı Özel, Okmeydanı Devlet hastanelerine götürüldüm ilk önce. Hepsi “beyin cerrahımız yok” dedi. Arkadaşlarım durumun aciliyetini bildirerek ambulans verilmesini istedi fakat vermediler. En sonunda Haseki’ye getirildim. Girer girmez hastane polisi geldi. Polis 1 Mayıs nedeniyle getirildiğimi doktorlardan öğrendi ve “iyi olmuş” vb. şeyler söyledi. Biz de müdahale ettik. Kısa süreli gerginliğin ardından polisi uzaklaştırdık. Sonra acile götürüldüm. Kafama dikiş atıldı. Beyin cerrahına gönderdiler. Beyin cerrahı kafama dikiş atılmasının yanlış olduğunu söyleyerek dikiş atanlara tepki gösterdi. Tomografiye gittim. Doktor, “beyin felci geçirme tehlikesi var” dedi tomografi sonuçlarına baktıktan sonra. Alın kemiklerim kırık, kafatasım çatlamış beyine gaz sızmış. Apar-topar ameliyata alındım. 3 saatlik bir operasyon geçirdim. Ardından hala üzerimde narkozun etkisi sürerken gece 02.00’de polisler geldi. Yanımda eşim vardı beni uyandırdı. Avukatlarıma haber verdim. İfade için geldiler dedim. Avukatlar hukuksuzluk olduğunu söylediler. Telefonu kapattıktan sonra ifade vermeyeceğimi belirttim, gittiler. Ertesi gün iki defa arayıp beni ifade için rahatsız ettiler. Bende ifade vermeyeceğimi belirttim ve beni bir daha aramamalarını söyledim. Bir hafata hastanede kaldım, sonra taburcu edildim. Şimdi evde dinleniyorum, sağolsun dostlarımız, arkadaşlarımız hiç yalnız bırakmadılar. İşe gidemiyorum, 10 Haziran’a kadar da raporluyum.

- Taksim yasağının ardından bir nevi yasaklar furyası yaşamımıza sokuldu. Son olarak önümüzdeki süreç için neler söylemek istersiniz?

- Bundan sonra daha çok yan yana gelmek, birlikte hareket ederek mücadele etmek gerekiyor. Burjuvazinin pervasız saldırıları her yerde karşımıza çıkıyor. Bugünkü yasakçı zihniyet bunun bir parçası. Suriye’ye dönük savaş çabaları bunun bir parçası. Onlar ne kadar azgınca saldırıyorlarsa biz de o kadar onurlu bir yaşam için mücadeleye sarılmalıyız. Bu mücadelede bizden öncekiler canlarını, hayatlarını verdiler. Ve biz onların ödediği bedeller üzerinden bugün bu hakları kullanabiliyoruz. Bizler bedeller ödemeliyiz ki yarın bizim çocuklarımız daha iyi bir dünyada yaşasınlar.

Mücadele bu, kafa da kırılır, kol da kopar. Ama biz mücadelemizden vazgeçmemeliyiz. Daha fazla mücadele etmeliyiz.

Kızıl Bayrak / Kartal

 

 

 

 

Roboski 500. gününde
katiller nerede?”

 

Roboski Katliamı’nın 500. günü geride kalırken devletin yayınladığı bir rapor ve süren soruşturma dışında bir adım atılmaması İstanbul ve Adana’da da protesto edildi

İstanbul

HDK tarafından Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde “Roboski 500 gün oldu sorumlular nerede?” ve “Roboski katliamını unutmadık, unutturmayacağız! Sorumlular yargılansın!” pankartları açıldı.

Eylemde ilk olarak 500. gününe gelen katliamının devleti yönetenlerin eliyle gerçekleştiği vurgulandı. Reyhanlı’daki patlamalara dikkat çekilerek yaratılan provokasyona devleti yönetenlerin savaş dilinin neden olduğu ifade edildi.

Eylem Denizler’den, İbo’ya, Diyarbakır zindanında kendini ateşe veren Dörtler’den Haki Karer’e devrim ve özgürlük şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla sürdü. “Şehit namırın!” sloganıyla biten saygı duruşunun ardından basın açıklamasını HDK İstanbul Yürütme Kurulu üyesi Aysel Güzel okudu.

Adana

HDK ve İHD tarafından bir basın açıklaması yapıldı. İnönü Parkı’nda kurumlar adına açıklama yapan Güven Boğa şunları söyledi: “Aradan 500 gün geçmesine rağmen hala hiçbir adım atılmamıştır. Tüm halklarımızı acıya boğan, 500 gün boyunca unutulmadan dile getirilen ve köylüleri katledenlerin açığa çıkarılması ve yargılanması için yükselen sese kulak verilmiyor.”

Kızıl Bayrak / İstanbul-Adana