17 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/20

 Kızıl Bayrak'tan
Reyhanlı katliamının sorumluları emperyalistler ve yerli taşeronlarıdır!
Tayyip Erdoğan Washington’da
Amerikancı gericilerin özlü sözü
Sahibinin sesi medya iş başında
Bu fotoğrafa iyi bakın!
Reyhanlı için emekçiler hesap soruyor!
THY siyonist İsrail’e sponsor oldu
Kargo işçisi geleceği için direniyor!
THY’de baskılara rağmen grev kararlılığı
“Bu işin peşini bırakmayacağız!”
Taşeron cumhuriyeti - Volkan Yaraşır
Anti-emperyalist mücadele ve ulusal etken - H.Fırat
Libya’da çeteler savaşı
Ölümü değersiz gören değersiz yaşayanlara dair... - T. Kor
15-16 Haziran direniş ruhuyla...
“Bedeller ödemeliyiz ki yarın çocuklarımız daha iyi bir dünyada yaşasınlar!”
Üniversitelerden...
Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için
yaz kampında buluşalım!
Faşizmin işkencehanelerinde
devrim savunması!
Nükleer tekellerin çıkarına insan ve doğa sağlığı katlediliyor!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

THY siyonist İsrail’e sponsor oldu...

Sermaye devletinin siyonizmle
kirli işbirliği!

 

Mavi Marmara sonrası başlayan tazminat görüşmeleri bile daha sonuçlanmadan, Türk devleti İsrail’le olan köklü ilişkilerini pekiştiren adımlarına bir yenisini daha ekledi. THY, İkinci Kudüs Uluslararası Turizm Zirvesi’ne destek vermek için harekete geçti. Siyonist İsrail’in resmi turizm zirvesine sponsor oldu.

Sponsorluk AKP’nin siyonist rejimle
yaşadığı muhabbete ışık tuttu

Uluslararası sularda İsrail siyonizmi Mavi Marmara katliamını gerçekleştirmişti. AKP iktidarı önce katliama göstermelik olarak “büyük tepki” gösterdi. İsrail devletinin özrünün ardından ise AKP iktidarı hızlı adımlarla siyonist İsrail’le olan ilişkilerini daha da derinleştirdi. Bu sayede İsrail’le ticaret hacmi arttı. Bu da yetmedi. AKP iktidarı İsrail devletine sponsor olması için THY’yi harekete geçirdi.

AKP iktidarı İsrail’le kucaklaşırken, İsrail devleti Filistin halkına yönelik olarak kimyasal silahlar da dahil tüm kan kusan silahları kullanmaya devam etti. Gazze’ye yönelik insanlık dışı ablukasını sürdürdü. Mavi Marmara katliamının failleri hakkında göstermelik soruşturmalar bile açmadı. Kudüs’ün Yahudileşmesi hedefi doğrultusunda attığı adımları hızlandırdı. Mescid-i Aksa’ya yönelik devlet terörünü ayyuka çıkardı. Tüm bunlar olup biterken AKP iktidarı göstermelik özrü büyük bir kazanım olarak işçi ve emekçilere sundu. Bununla da yetinmeyip İsrail siyonizmine sponsor oldu.

AKP iktidarı Van depremi sonrasında deprem nedeniyle büyük can kayıpları yaşanırken, depremzedelerin ücretsiz olarak THY uçaklarıyla taşınması taleplerine kulaklarını tıkamıştı. THY Genel Müdürü Hamdi Topçu “maliyetine uçtuk, burası hayır kurumu değil” sözleri ile depremzedelerin taleplerini tepkiyle karşılaşmıştı. İsrail siyonizmine sponsor olmak için THY’yi devreye sokan AKP iktidarı depremzedeler için THY uçaklarını hizmete sokmayı aklından bile geçirmemişti. Depremzedeler gelince “biz bir hayır kurumu değiliz” diyen THY Genel Müdürlüğü, İsrail için sponsorluk masraflarını karşılamakta ise herhangi bir beis görmedi.

AKP iktidarının İsrail ile muhabbeti AKP’nin kuruluş sürecine dayanıyor. AKP öncelikle Milli Görüş çizgisinden koptuğunu ilan ederek hem ABD emperyalizmine, hem de İsrail devletine güvence verdi. Ilımlı islamcılık çizgisinde yürüyeceğini söyleyen AKP, ABD emperyalizmine yakın bir duruş içinde olacağını, siyonizm karşıtlığı içinde olmayacağını göstermişti. Hatta AKP iktidarının şefi ABD’de Yahudi lobisinin önde gelenleriyle yaptığı temaslarda da bu tutumunu açıkça ifade etmişti.

57. Hükümet devrildiği ve AKP’nin iktidar olmasının önünün açıldığı dönemde ABD-AB-İsrail eksenindeki tüm aktörler AKP’nin seçimleri kazanması için seferber olmuşlardı. AKP iktidarı yıllardır özellikle de ABD’nin Irak saldırısı sırasında ABD ve İsrail’e hizmet için çaba gösterdi. Irak halkına karşı ABD’yle beraber Türk ordusunu Irak savaşına, Irak halklarının katliamına ortak etmek için tüm hünerini sergilemişti.

AKP’nin bu hizmetlerine paralel olarak İsrail’in Filistin halkına yönelik terörü sürdü. Bu durum AKP şefini İsrail’i eleştiren bazı sözler söylemeye mecbur bıraktı. AKP gericiliğinin tüm bu söylemlerinin gerisinde Ortadoğu halklarının sempatisini kazanmak yatıyordu.

AKP: İsrail’le en iyi ilişkileri olan iktidar!

AKP iktidarı Türk devletinin tarihi içinde en Amerikancı olma kimliği ile öne çıktı. AKP iktidarı Amerikancı olmasının yanı sıra siyonist İsrail’le işbirliğini derinleştirdi. Manavgat suyunun İsrail’e satılması konusunda ilk somut adım AKP iktidarı döneminde atıldı. İsrail’le ticari ilişkiler de en yüksek hacmine AKP iktidarı döneminde ulaştı.

AKP, İsrail’e yaptığı hizmetlerin karşılığını aldı. Başhaham İzak Haleva, AKP şefini ziyaret edip “hayır dualarını” iletti. İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Amira Arnon’un yaptığı açıklamada; “Türkiye ile ilişkilerde AKP iktidara geldikten sora hiçbir olumsuz değişiklik hissetmedim. Durum sadece iyi değil, daha da iyi diyebilirim” diyerek İsrail’in memnuniyetini ifade etti.

Dinci partinin şefi Erdoğan devlet terörü uygulamakla suçladığı İsrail devleti ile Heronlar için yapılan anlaşmanın altına imza attı. Bununla da yetinmeyen AKP şefi 200 milyon dolarlık M 60 tanklarının modernizasyonu için gerekli olan 17 protokol anlaşmasını da onayladı.

13 Haziran 2004’te bir panele katılan Tayyip Erdoğan; “Ben Barak’ın başlatmış olduğu barış sürecine katılıyorum. Ancak sayın Barak’ın başlattığı süreç devam etmedi. Sayın Arafat büyük bir fırsatı tepmiştir. Eğer o zaman oturulan masadan kalkmasaydı isabetli olurdu. Şu anki sıkıntı budur. 80 yaşına merdiven dayamış bir Arafat barışın önünde bir engel olamaz” diyerek geçmişte açıkça İsrail’i savunup, Arafat’ı suçlamıştı. Davos’ta sözde “one minute” krizi yaşanırken, TBMM’de Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi 361, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu üyesi 60 milletvekili bulunuyordu.

AKP iktidarı Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin 49 yıllığına bir İsrail şirketine peşkeş çekilmesine onay vermişti. Bu karara itiraz edenleri “Yahudi düşmanlığı” yapmakla suçlayan da Erdoğan’dı. AKP iktidarı İsrail devletinin gerçekleştirdiği Mavi Marmara katliamından sadece iki hafta önce İsrail’in OECD’ye üye olmasına “evet” demişti.

İsrail hem Kürdistan’da, hem de Konya’da 2004 yılının sonunda 40 bin dönüm arazi aldı. “Tarımsal İşbirliği ve Kalkınma Projesi” ile bu satışın önünü açan AKP iktidarıydı. Bu satışlar için verilen topraklar, ABD ve İsrail’in eğitimi için kullanılan hava üssünün hemen yanında bulunuyordu.

İsrail 6 Eylül 2007 tarihinde Suriye’nin gizli nükleer reaktörünü vurduğunda Türkiye hava sahasını kullanmıştı. AKP bu saldırıya da onay vermişti. İsrail Lübnan’a saldırdığında ve 28 gün sonra Hizbullah’a yenilip geriye çekilmek zorunda kaldığında, bölgeye AKP iktidarı emriyle Türk askeri gönderilmişti.

AKP iktidarının savaş baronları Suriye’ye müdahale konusunda oldukça istekliler. Ancak ABD emperyalizmi muhtelif bir Suriye savaşında bedel ödemek istemiyor. Bedeli ödeme görevini ise taşeronları Türkiye ve İsrail’e havale ediyor. Bu çerçevede İsrail-Türk devletlerinin işbirliği için çaba sarf ediyor.

 

 

 

 

Metalde grev yürüyüşü

 

MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi sürecindeki metal işçilerinin biriken öfkesinden korkan Türk Metal ve Çelik-İş grev prosedürlerini adım adım uyguluyor. Metal işçilerinin grev süreci adım adım ilerliyor. Metal işçilerinin dinamiği işbirlikçi-ihanetçi çeteyi de gerici sendikayı da greve zorluyor.

Türk Metal işçileri kararı fabrikalara astı

Türk Metal üyesi işçiler 6 Mayıs’ta açıklanan grev kararını tek tek fabrikalara asmaya başladı. MESS’e bağlı fabrikalarda sendika panolarına grev kararı asılırken birçok fabrikada kararın asılması birer eyleme döndü. Metal işçileri böylece haklarını almak için grevi önemli bir silah olarak gördüklerini bir kez daha gösteriler.

Türk Metal Genel Başkanı Pevrul Kavlak grev kararının ardından ziyaretlerine Eskişehir’den devam etti. Eskişehir Arçelik Buzdolabı fabrikasındaki işçilerle bir araya gelen Kavlak işçilerle tek tek tokalaştı.

Kavlak ziyaret şovunun ardından fabrika bahçesinde işçilere seslenerek “dayatılan esnek çalışma, ikramiyelerden kesinti, kıstelyevm maddelerini kabul eden alçaktır” dedi.

Metal işçilerinin eylem talebini görmezden gelemeyip meydanlara çıkartan bürokratlar ayrıca yemekhanede yapılan pasif eylemlerle işçileri yönlendirmeye çalışıyorlar. “Kaşık vurma” eylemine işçilerle birlikte katılan Kavlak, işçilerin ardından Arçelik yönetimiyle görüştü.

Çelik-İş de “grev” diyor

Çelik-İş de metal işçilerinin hareketi karşısında “grev” basıncını hissetmeye başladı. 3 fabrikasında grev kararı aldığını açıklayan sendika şimdi de Kardemir A.Ş’de 2 Ocak’ta başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden anlaşma sağlanamadığını, yönetim kurulunun grev kararı aldığını açıkladı. Grev kararı için “Hayırlara vesile olmasını diliyoruz” demekle yetinen sendika yönetimi böylece üretimden gelen güçten ne anladığını gösterdi.

10 Mayıs’ta ayrıca Çelik-İş Sendikası, Feniş Alüminyum fabrikasında TİS sürecine dair bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Fabrika önünde yapılan basın açıklamasına Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç ve temsilciler katılırken ‘işverenle yapılacak toplu sözleşmelerde anlaşamadıkları takdirde 25 Haziran da greve gideceklerini’ açıkladılar. Feniş’te işçiler maaşlarını düzenli alamadıkları için geçtiğimiz Aralık ayında iş bırakma eylemleri örgütlemişlerdi.