İnkar, asimilasyon ve imha saldırıları...
AKP’li bir milletvekili cemevlerinin ibadet yeri olmasını istedi ancak kıyamet koptu. Milletvekiline tepki gösteren AKP şefi Alevilere yönelik kinini kustu. Erdoğan “Aleviler de bizim gibi Müslüman’dır. Kültürel mekanlar ile ibadet yerleri karıştırılmasın. İslam’da ibadet yeri camidir, mescittir” diyerek ecdadından aldığı Alevi inancını ve inanç merkezleri olan cemevlerini yok sayan, horlayan anlayışa sadakatle bağlı olduğunu kanıtladı.
Alevi örgütleri AKP şefine sert tepki göstererek şunları söylediler: “Bizim ibadet yerimiz bin yıldır cemevidir. Bir başbakanın bu konuda fikir yürütmeye, tanım yapmaya, kural, kaide belirlemeye hakkı yoktur. Başbakan bu tutumu ile açıkça hak ihlali yapmaktadır.”
AKP şefi İslam’da ibadet yerinin cami ve mescit olduğunu tekrarlayıp duruyor. Evet doğrudur, Sünni inancının ibadet yerleri mescitler ve camilerdir. Ama Aleviliğin ibadet merkezi mescit veya cami değil cemevleridir. Zira Alevilik İslam’ın bir yorumu, alt kümesi, alt kültürü, alt inancı vb. değildir. Alevilik kendi inanç kuralları olan ve ibadethanesi cemevi olan bir içeriğe sahiptir.
AKP şefi sünni inancına ilahi bir anlam yüklerken Aleviler’in cemlerini “kültür” diye küçümsüyor. Erdoğan’ın kılavuzluğunu Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor. Zira Alevilik söz konusu olduğunda AKP iktidarının yegane fetvacısı Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Erdoğan tüm tartışmalarda çözüm adresi olarak ulemaların, din bilginlerinin, Sünni inancının ekabirlerinin merkezi olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı adres olarak göstermektedir.
Dinci partinin şefini kaygılandıran şeylerden birisi Alevi inancının varlığını sürdürmesidir. İkincisi; Alevilerin haklarına sahip çıkması, ilerici Alevi örgütleri içinde hızla örgütlenmesidir. Üçüncüsü; devlet aleviciliğinin en rafine savunucusu hınzırların yönettiği dinci partinin arka bahçesi olan örgütlerin Aleviler içinde hiçbir varlık gösterememesidir. Dördüncüsü; Aleviler’in asimile edilememesi, Alevi inancının düşünsel ve fiziki soykırıma rağmen bitirilememesidir. Beşincisi; “Cemevi diye bir ibadethane yoktur. Alevilik İslam’ın bir yorumudur” düşüncesinin Aleviler tarafından ayaklar altına alınıp ezilmesidir.
Erdoğan’ı ve tüm devletlileri Aleviler iyi tanıyorlar. Alevilere yönelik saldırılar artarken, Aleviler’in evleri işaretlenirken koro halinde “durum abartılmasın” diyenler onlardı. Madımak katilleri için verilen zamanaşımı kararını “hayırlı olsun” diyerek sevinçle karşılayan onlardı. Madımak katledilenlerin anmasını yasaklayanlar onlardı. “Alevi açılımı” adı altında çalıştaylar düzenleyip, her çalıştayda Alevileri yok sayanlar, hazırladıkları raporla Aleviler’in taleplerine kulaklarını tıkayanlar onlardı. Alevilere yönelik saldırıları yaptıkları açıklamalarla teşvik edenler, onaylayanlar onlardı.
AKP iktidarı ve şefi, işçi ve emekçileri mezhep temelinde bölme faaliyetine hız veriyor. İşçi ve emekçileri mezhep temelinde bölmek için çabalarını yoğunlaştırıyor. Milliyet deyince Türklüğün, mezhep denilince Sünni inancının öne çıktığı tekçi anlayışı tüm topluma egemen kılmak için uğursuz çabalarını yoğunlaştırıyor. Bu inkarcı ve tekçi anlayışı reddeden dinamiklere yönelik saldırılara omuz veriyor. Alevi-Sünni çatışmasına kan taşıyor.
AKP iktidarı AİHM kararlarına rağmen Alevi çocuklarına yönelik zorunlu din dersi işkencesini sürdürüyor. Aleviler’in köylerine asimilasyon amaçlı camiler yaptırmaya ve misyoner imamlar görevlendirmeye devam ediyor. Başta Hacı Bektaş Veli Türbesi olmak üzere Alevi inanç ve ibadet merkezlerinin gaspını sürdürüyor. Madımak Oteli’nin müze yapılması taleplerine kulaklarını tıkıyor, otelin duvarına Madımak’ta katledilenlerin isimleri ile birlikte katillerin ismini yazma pervasızlığını gösteriyor.
Son dönemdeki tüm katliam girişimleri AKP şefinin açıklamalarının ardından yaşandı. Devletliler AKP iktidarının ret, inkar, yasaklama, korkutma ve susturma politikasına kan taşıdılar. Malatya Sürgü beldesinde yaşanan katliam girişimi ve bu katliam girişiminin ardından yapılan açıklamalar, bu durumun en veciz göstergesidir.
Alevilerin hak ve özgürlüklerinden yoksun olmalarının, asimilasyon, baskı ve katliamlara maruz kalmalarının, inanç merkezleri olan cemevlerine sahip olmamalarının temel kaynağı, milliyet deyince Türklüğü, mezhep deyince Sünniliği kendine rehber edinen, işçi ve emekçileri yoksulluğun kör kuyusuna iten, düzenin egemeni burjuvazinin önündeki engelleri temizlemeyi varlık nedeni sayan bütünüyle sermaye düzenidir.
Tutulması gereken yol çağımızın Pir Sultanlar’ın, Baba İshaklar’ın yoludur. Tutulması gereken yol tüm ezilenler için kurtuluş yolunu açacak olan devrimci sınıf mücadelesinin yoludur. Ancak ve ancak işçi sınıfının iktidarı olan sosyalizm koşullarında Aleviler yaşadıkları tüm sorunlardan kalıcı olarak kurtulabilirler. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve zorunlu din derslerinin kaldırılması, her alanda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması mücadelesini kararlılıkla sonuna kadar sürdürecek olan tek sınıf, devrimci işçi sınıfıdır.
Aydın’da faşist saldırılar artıyor
26 Şubat günü Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde faşistler Kürt öğrencilere saldırdılar.
Akşam saatlerinde Aydın Koçarlı’da bulunan Adnan Menderes Üniversitesi’ne bağlı Ziraat Fakültesi’nde yaklaşık 30 kişilik faşist bir grup Kürt kökenli öğrencilere saldırdı.
Çevreyi de saldırıya katabilmek için Kürt öğrencileri hedef gösteren faşistler, saldırının ardından bölgeden uzaklaştılar. Saldırıda 6 öğrenci darp edilerek yaralandı.
Edinilen bilgiye göre yaklaşık 1 aydır Kürt kökenli öğrencilere yönelik saldırganlık tırmandırılıyordu. Faşistler birer ikişer yakaladıkları öğrencileri sözlü taciz ettikleri, yurtsever öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Müdürlüğü’ne ait yurtlardan çıkmasını sağladıkları ve baskıların okulu bıraktırmaya zorlayan bir aşamaya kadar geldiği ifade ediliyordu.
Son saldırıda 6 Kürt öğrenciyi çeviren faşistler haftalardır sürdürdükleri tacizi fiziki saldırıya çevirdiler.
Faşistler saldırıyı öğrenen Kürt öğrencilerin arkadaşlarına sahip çıkarak toparlanması üzerine alandan kaçtılar.
Yurtsever öğrenciler İnsan Hakları Derneği Aydın Şubesi ile görüşerek ortak hareket edeceklerini ifade ediyorlar.
Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Birincioğlu ile süreç ile ilgili bir görüşme yapacak olan İHD Aydın Şube Başkanı Jale Duygu’ya saldırıları sorduk. Duygu yaptığı yorumlarda gelişmelerin kaygı verici bulduğunu, acil ve doğru adımlarla bu sürecin atlatılmaya çalışılması gerektiğini ifade etti.
Kızıl Bayrak / Aydın
|