18 Ocak 2013
Sayı: KB 2013/03

 Kızıl Bayrak'tan
Paris katliamı ve “İmralı görüşmeleri” üzerine
Sermaye iktidarı, Suriye’deki çatışmaları körüklemeye devam ediyor
Kürt halkı tepkili,
AKP pervasız ve pişkin!
Devrimci Kadın Kurultayı’ndan 8 Mart’a
Yeni Akit, eski hikaye!
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
Bir direnişin ardından... / Can Şafak
Teknopark işçileri: Ücret hakkımızı gaspettirmeyeceğiz!
Manisalı metal işçileri, birliğin çatısı altında güçleniyor!
Daiyang-SK Metal işçileriyle dayanışma etkinliği
“Eylemlerimizi sürdüreceğiz!”
Türk Metalciler’in gardiyanı olduğu
bir çalışma kampı!
Hatice Yürekli Parti Okulu Açılış Konuşması
Gıdanın jeo-politiği / Volkan Yaraşır
Mali’ye emperyalist müdahale, yalanlar ve gerçekler
Onbinler Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i andı
Yeni YÖK Yasa Taslağı’nın son hali hazırlandı
RedHack YÖK’ü hackledi
Emperyalizmin Ortadoğu projesinin faturasını en çok kadınlar ödüyor!
Devrimci Kadın Kurultayı hazırlıklarından
“Sistem değişmedikçe
kadın sorunu da çözülemez!”
Kapitalizm enerji sorununu çözer mi?
Çocuk işçiliği üzerine
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kapitalizm enerji sorununu
çözer mi?

 

Son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde alternatif enerji kaynakları bulmak üzere birçok çalışma yapılıyor. Ülkeler arasında sera gazı salınımını önlemek için Kyoto Protokolü vb. anlaşmalar imzalanıyor. Özellikle gelişmiş kapitalist ülkeler 50 yıllık hedefler koyarak yeni/temiz enerji kaynaklarını geliştirmek için araştırma-geliştirme çalışmaları yürütüyorlar. Tüm bunlar bize “dünyayı kurtaracağız” söylemleri altında gösteriliyor elbette. Ve kapitalistler bunu yaparken suçu yine “bilinçsiz!” insanlara yükleyip yardım istiyorlar. Evlerimizde ne kadar az su harcarsak, ne kadar az halı yıkarsak örneğin, su sorunu o kadar fazla çözülecekmiş gibi! Halbuki sanayide kullanılan su miktarı evlerde kullanılan suyun yüzlerce kat fazlası. Örneğin bir otomobil fabrikası yalnızca bir otomobil üretmek için yılda 380 bin litre su harcıyor. Bu fabrikanın bir yılda binlerce araç ürettiğini düşünürsek harcadığı su miktarı milyon tonları buluyor. Kapitalistler insan ve çevre sağlığını düşünerek bu önlemleri aldığını söyleyedursun; son verilere göre dünyada 2 milyardan fazla insan temiz içme suyundan mahrum bir şekilde yaşıyor, 1.4 milyar insan elektrik erişimine sahip değil ve yine 1 milyardan fazla insan yetersiz besleniyor.

Dünya üzerinde sınıfların ortaya çıkışından itibaren doğanın insan üzerindeki hakimiyetinin yerini insanın doğa üzerindeki hakimiyeti almış durumda. Özellikle sanayi devriminden sonra azgınca doğaya hükmeden, yeraltı kaynaklarını kendi çıkarları için talan eden kapitalistler, petrol, doğalgaz ve suyun tükeneceği günün yaklaşmaya başladığını fark etmiş olacaklar ki zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip Ortadoğu ülkelerine savaş açmanın yanında bizim harcadığımız suya ve enerjiye dahi göz dikiyorlar. Son zamanlarda Ortadoğu üzerine kurulan savaş senaryolarının da, alternatif enerjileri geliştirmek adına yapılan tüm çabaların da altında bu neden yatmaktadır. Emperyalist ülke sermayelerine kendilerini bir süre daha idame ettirecek kaynaklar sağlamak… Bunu yaparken de az para çok iş mantığını sürdürerek doğayı katlederek HES’leri, termik santralleri kuran, nükleer tesis anlaşmaları imzalayan sermaye bu noktada kendini ele veriyor aslında. Türkiye’de yenilenebilir enerji kanununda 2010 yılında yapılan değişiklikle tabiat parkı, tabiat koruma alanı, yaban hayatı geliştirme sahası, özel çevre koruma bölgeleri ve doğal SİT alanları gibi alanlarda HES’lerin kurulması kolaylaştırıldı. Ve bunun ardından 2011 yılında 761 HES projesi onaylandı. Yine Türkiye ile Rusya arasında Mersin ve Sinop’ta nükleer tesis kurmak için iki ayrı anlaşma imzalanmış durumda. Bunların inşaatları da 2013 yılı içerisinde başlayacak. Bu kaynaklar doğanın ve insan sağlığının üzerinde olumsuz etkileri olan kaynaklar ve elbette buralardan üretilen enerji halkın yararına kullanılmayacak. Yüzyıllardır olduğu gibi bir avuç asalağın çıkarları için kullanılacak.

Kapitalizm insanlığın enerji sorununa çare bulabilir mi?

Aslında yenilenebilir enerji kaynaklarının çok büyük bir kısmı daha küçük kapasitede enerji üretebildiği için sermayenin değil fakat halkın enerji ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde. Bu kaynaklar arasında rüzgar türbinlerini, organik atıklardan biyogaz üreten tesisleri, fotovoltaik pilleri, jeotermal enerji vb. sayabiliriz. Bu kaynakların hepsi doğa ve insan üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmayan, kaynağını güneşten aldığı için temiz ve sonsuz kaynaklar. Örneğin bir mahalleye kurulan biyogaz (doğalgaz içeriğine sahip bir gaz) tesisi ile mahallenin organik çöplerinden, hayvansal ve bitkisel atıklarından ısınma ihtiyacının bir kısmını sağlamamız mümkün. Yine saydığımız diğer kaynakları da insanlığın enerji gereksinimi için kullanabiliriz. Fakat tüm bunları kapitalist sistemde hayata geçirebilmek mümkün değil. Bilimin ve üniversitelerin burjuvazinin hizmetinde olduğu, tüm enerji kaynaklarının bir avuç kapitalistin elinde tutulduğu bu sistemin, insanlığın çıkarlarını gözeterek temiz ve ücretsiz bir ısınma, pişirme, elektrik sağlamasını bekleyemeyiz. İşte tam da bu yüzden kapitalist sistemde bu kaynakların geliştirilmesi ancak sermaye için kâr sağladığı oranda mümkün olacaktır. Bu sebeple yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve uygulanmasının önünde duran engel kapitalizmin ta kendisidir. Toplum için enerji üreten ve dünyamızın soğumasını durduracak olan da bu engeli kaldırmak için mücadele edenlerdir yalnızca.

İzmir’den Toplumcu Mimar-Mühendisler

 

 

 

 

TMMOB susmaz, susturulamaz!”

 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) yönelik saldırıları da barındıran torba yasa 12 Ocak günü İstanbul’da meslek odaları tarafından yapılan eylemle protesto edildi.

İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu’nun (İMOK) çağrısıyla yapılan eyleme EHP, TKP, Halkevleri, EMEP ve DMMM de katılarak destek verdi.

Taksim Galatasaray Lisesi önünde buluşan çeşitli meslek odaları ve ilerici, devrimci güçler gerçekleştirilen eylemle saldırılara sessiz kalmayacaklarını ilan ettiler.

Eylem Galatasaray Lisesi önünden “TMMOB’ye torba yasa müdahalesi... Herkesin biat etmesini isteyenlere karşı ülkemize, meslek odalarımıza, geleceğimize, TMMOB’ye sahip çıkıyoruz!” ve “TMMOB’ye dokunma!” pankartlarıyla Taksim Meydanı’na yüründü. Eylemde çeşitli meslek odaları da kendi oda pankartlarıyla yürüdüler.

Meydana kadar süren yürüyüş sırasında çevredeki emekçilere torba yasanın kapsamındaki saldırılar aktarılırken meslek odalarının teslim alınmak istendiği ifade edildi.

Çerkezoğlu: Yandaş oda istiyorlar!

Taksim Tramvay Durağı’na gelindiğinde İstanbul Meslek Odaları Komisyonu (İMOK) adına açıklamayı Dr. Ali Çerkezoğlu yaptı. Çerkezoğlu, AKP hükümetinin taşeronu olduğu uluslararası sermaye için özelleştirme saldırıları hazırladığını, bu saldırılar karşısında hiçbir gücün durmaması için meslek odalarını hedef aldığını ifade etti.

Çerkezoğlu TMMOB’nin HES projelerine, doğanın kirletilmesine, boğaz köprüsü ve otoyol projelerine kamu yararı adına karşı çıktığını ifade ederken “yandaş oda istiyor” diyerek biat eden meslek odaları, sendikalar istendiğini belirtti.

Çerkezoğlu’nun konuşması kitle tarafından “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarıyla karşılandı.

Çerkezoğlu’nun ardından TMMOB İstanbul İl Temsilciliği adına bir konuşma yapıldı, eyleme verilen destek selamlanarak, TMMOB’nin hayatın dışına itilmek istendiği belirtildi ve şunlar söylendi: “Biz dostlarımızla, mücadele arkadaşlarımızla direnecek hayatın dışına onları iteceğiz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul