29 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/29

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfını genel greve
hazırlamak için ileri!
Birleşik-militan bir
sınıf hareketi olmalı!
Kürt halkına saldırganlıkta
“yeni dönem”
“Demokratik Özerklik meşru bir hak”!
Erdoğan’ın Filistinli
büyükelçilere hitabı.
Sermayenin
“kıdem tazminatı” yalanları
Saldırılara karşı mücadele
kararlılığı!
'Büyük sürgün’
1 Ağustos’ta yürürlükte!
PETKİM’de direniş kazandı!
Erdoğan’ın Filistinli
büyükelçilere hitabı.
Hastane çalışanları isyanda!
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat
Bahreyn’de kuşatmaya
karşı mücadele!
Popülist-parlamenterist
çizginin yükselişi - Volkan Yaraşır
Avrupa’da borç krizi ve olası gelişmele
‘Bebekten katil yaratan karanlık’ Norveç’te de,
Türkiye’de de aynıdır!
Çocuk katili devlet hesap verecek!
19 Aralık Katliamı’nı tetikçisi anlattı
“Üçlü protokol iptal edilsin!”
Kampüsler “Hansel ve Gretel”leri bekliyor
8. Mamak Kültür Sanat Festivali üzerine Festival Hazırlık Komitesi sözcüsü ile konuştuk
Nasıl bir zekâ meşalesi söndü
Nasıl bir yürek durdu!* -Viladimir İliç Lenin
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sürgün 1 Ağustos’ta yürürlükte!

İşçi sınıfına yönelik kapsamlı saldırılar durdurak bilmiyor. Geçtiğimiz aylarda yasalaşan Torba Yasa Tasarısı’nın ardından önümüzdeki günlerde, Ulusal İstihdam Stratejisi’nin bir parçası olarak kıdem tazminatının gaspına yönelik hazırlıklar devam ediyor.

Esnek üretimin ve güvencesiz çalışmanın temel bir çalışma biçimi haline gelmesini amaçlayan torba kanunun, yasalaşmadan önceki en temel tartışma alanlarından biri de kuşkusuz 52 bin belediye işçisinin zorla sürgününü içermesiydi. Belediye işçilerinin sürgününü ele alan 166. madde üzerinde tartışmalar yürütülmüş, Türk-İş, bu madde üzerinden pazarlıklar yürütmeye çalışmış ve geri çekilebileceğine ilişkin yanılsamalar yaratılmıştı. Ancak bu tasarı, hiçbir değişiklik yaşanmadan yasalaşmıştı. 166. maddeye göre torba yasanın ardından kısmen sürgünler yaşanmış, ancak uygulamanın tümüyle hayata geçirilmesi seçimlerin sonrasına bırakılmıştı. Son olarak 1 Ağustos 2011 tarihinde son düzenlemeler tamamlanarak 51 bini aşkın belediye işçisi, Milli Eğitim ve Emniyet Müdürlüklerinin taşra teşkilatlarına sürgün edilecek.

166. Madde neyi içeriyor?

Belediye işçilerinin taşra teşkilatlarına gönderilmesine “gereksinim fazlası” kadroların varlığı gerekçe gösteriliyor. Oluşacak komisyonlar tarafından işçilerin tespit edilmesi ve ardından bu kapsamda, iş yasasının hükümleri de hiçe sayılarak “işçinin rızası” devre dışı bırakılarak, farklı illere gönderilmesi gündeme alınıyor.

166. madde, sürgünün ötesinde tümüyle belediye sektöründe de torba yasasının mantığına ve ruhuna uygun bir düzenleme anlamına geliyor. Ne farklı yerlerdeki ihtiyaçlar, ne de belediyelerdeki “gereksinim fazlası” kadroların olması söz konusudur.

Bugün tüm belediyelerde az sayıda kadrolu işçi kalmıştır. Bunlar da sosyal güvencesi olan, kimi “ayrıcalıklara” sahip, bir kısmı emekliliği gelen, bir kısmı da belediyenin yandaşı olan kadrolardan oluşmaktadır.

Yasa asıl olarak belediyelerde tümüyle güvencesiz ve esnek çalışmayı temel çalışma biçimi haline getirmeyi amaçlamaktadır. Öyle ki yasa, “gereksinim fazlası” kadro olduğu iddia edilmesine rağmen, “gereksinim fazlası” olanların nakledildiği belediyelerin taşeron işçi alması konusunda bir engel koymamaktadır. Yani, kadrolu işçileri ya emekliliğe mecbur ederek, ya sürgünü kabul etmedikleri koşullarda kıdem ve ihbarlarını alarak işten ayrılmaya mecbur bırakarak ya da farklı illerdeki farklı kurumlara dağıtarak kadrolu işçi sayısını azaltmayı, tüm belediye işçilerini ise, tümüyle taşeronda ya da belediye şirketlerinde, güvencesiz bir şekilde çalıştırmayı amaçlamaktadırlar.

Dolayısıyla, sorun tek başına, kadrolu işçiler için hak kaybı değil, bizzat taşeron çalışmanın tümüyle tek bir çalışma biçimi olarak belediyelerde hayata geçirilmesidir.

Sendikaların tutumu üzerine…

Bir dizi saldırıda olduğu gibi, torba yasanın gündeme gelmesinin ardından sendikalar, yasanın gelişini elleri böğründe izlemişlerdir. Göstermelik yapılan eylemlerin ardından Torba Kanun’un yasalaşmasıyla birlikte sendikalar payına yapacak “hiçbir şey” kalmamıştır. 166. Madde’nin yürürlüğe gireceğinin gündeme gelmesinin ardından geçtiğimiz günlerde Genel-İş Sendikası farklı illerde sadece basın açıklamaları yapmak ile yetinmiştir. Bu açıklamalarda da mevcut saldırı ve uygulamaların püskürtülmesi için görev, meclise havale edilmiş, yeni seçilen “emekten yana” milletvekillerinin yasanın geri çekilmesi için girişimde bulunmaları istenmiştir. Bu açıklamalarda bir kez daha mücadele etmek, tabanın gücüne yaslanmak, fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmek gerekliliği yok sayılmıştır.

Kuşkusuz ki bu tablo içinde şaşılacak bir yan bulunmuyor. Yaşanan süreç, belediye iş kolunda yıllardır devam eden taşeronlaştırma saldırısının doğal bir sonucudur. Genel-İş Sendikası’nın geçtiğimiz yıllarda taşeronlaştırmaya ilişkin hazırladığı broşüre de yansıdığı gibi, iş kanunu ve ardından geçtiğimiz yıllarda yasalaşan, belediye hizmetlerinin özel şirketler eliyle yapılmasına salık veren belediyeler kanununu tümüyle kabul etmekte ve temel görev olarak, taşeronlaşmaya karşı mücadele etmeyi değil, taşeronların sendikalarda örgütlenmesini esas almaktadır. Bugün bir dizi belediyede taşeron belediye işçileri, belediyelerin örgütlü olduğu “yandaş” sendikada örgütlenmektedir. Örneğin, CHP’li belediyelerde taşeron işçileri, bizzat belediye eliyle Genel-İş Sendikası bünyesinde örgütlenmektedirler. Ancak bu örgütlülük, taşeron işçilerin hak alma mücadelesi değil, belediye işçilerinin bizzat sendika eliyle denetlenmesi anlamına gelmektedir.

İş güvencesi talebini yükseltelim!

Bugün belediye işçilerinin yaşadıkları bir dizi temel sorun ile birlikte en temel sorunları “iş güvencesi” sorunudur. Belediye şirketleri bünyesinde ve taşeron şirketlerde bulunan belediye işçilerinin sendikalı olsalar dahi iş güvenceleri bulunmamaktadır. Belediye işçileri, belli periyotlarla bir şirketten öbürüne devredilebilmekte, girdi-çıktı yapılmakta, şirketlerin ihalelerinin sona ermesinin ardından işsiz kalmaktadır.

İş güvencesi talebi ise, ancak tabandan yaratılacak örgütlülüklere dayanılarak yürütülecek fiili-meşru mücadele ile kazanılacaktır.

 

 

 

İşçilere soruşturma tehdidi

Dev Sağlık-İş, Antalya’da bulunan Akdeniz Üniversitesi Hastanesi taşeron işçilerinden 57 işçi ve 6 sendika yöneticisi hakkında soruşturma açılmasını protesto etti.

A Blok önünde yapılan basın açıklamasını Dev Sağlık-İş Sendikası Bölge Başkanı Bekir Çivi gerçekleştirdi. Maaşların zamanında ödenmemesi nedeniyle taşeron şirket çalışanlarının 8 Temmuz’da 09.00-10 00 ve 15.00-16.00 saatleri arasında iş bırakma eylemi yaptıklarını hatırlatan Çivi, eyleme katılan 57 işçi hakkında “görev yerlerini izinsiz terk etmek” suçlamasıyla şirket yönetimi tarafından soruşturma açıldığını ifade etti.

Çivi, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde binden fazla işçinin taşeron şirketler aracılığıyla çalıştırıldıklarını, bu işçilerin büyük çoğunluğunun asgari ücretle, yani açlık sınırının altında bir ücretle yaşamaya zorlandıklarını bildirdi. İşçilerin ücretlerinin de düzenli ödenmediğini söyleyerek hakkını arayan işçilere soruşturma açılmasına tepki gösterdi.
Hastane yönetiminin bu sorunu görmezden geldiğine dikkat çeken Çivi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü müfettişlerinin yaptığı tespite göre işçilerin Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’nün kadrolu işçileri olması gerektiğini dile getirdi.


Samsun’da direnişçilere saldırı

Samsun Gazi Devlet Hastanesi’nde direnişlerini sürdüren işçiler 21 Temmuz günü basın açıklaması gerçekleştirerek işe iadelerini istediler. ÖGB ise basın açıklamasına saldırarak, saldırılarına bir yenisini ekledi.

Dev Sağlık İş Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu, TTB Merkez Konsey Üyesi Hüseyin Demirdizen ve SES Genel Mali Sekreteri Şinası Dursun direnişçi işçilere gerçekleştirdikleri ziyaretin ardından Samsun Vali Yardımcısı Haluk Şimşek ile görüştüler.

Şimşek valilik olarak en kısa sürede bu sorunu çözmek üzere hastane yönetimi ve taşeron şirketle görüşmeler yaptıklarını ve kendilerine birkaç gün süre verilmesini istedi. Görüşmenin ardından heyet basına açıklama yapmak için Gazi Devlet Hastanesi’ne döndü.

DİSK, Türk-İş ve KESK’e bağlı sendikaların hastane bahçesinde yapacağı basın açıklamasına hastane yönetiminin talimatıyla ÖGB saldırdı. Saldırıya rağmen geri adım atmayan kitle, eylemini gerçekleştirdi.


Yeraltında asgari ücretle çalışılır mı?”

Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağında taşeron firmada çalışan işçiler haklarının gasp edilmesini iş bırakarak protesto etti. Üretim öncesi galeri açma ve taban sürme gibi hazırlık işleri yapan Star İnşaat ve Ticaret A.Ş.’de aylık 750 ile 1000 TL arasında ücretle çalışan 175 işçi, 2.5 yıldır zam alamıyor. Ayrıca uzun süredir ücretleri de tam ve zamanında ödenmeyen işçiler 22 Temmuz günü bir basın açıklamasıyla firmanın işçi düşmanı tutumunu protesto etti. Firmaya ait şantiyenin önünde toplanan işçiler net ücretlerinin bankaya yatırılmasının yanısıra yemek ve servis ücreti ile senelik hakları olan 2 çizme hakkını talep ettiklerini dile getirdiler. İşçiler haklarını alana kadar eylemlerine devam edecekler.