11 Şubat 2011
Sayı: SİKB 2011/06

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.
Kazanmak için sendika bürokrasiyi aşmak şarttır!
Ulusal İstihdam Stratejisi:
Sermayenin saldırı stratejisi
Torba yasaya karşı
meşalelerle yürüdüler!
İş cinayetlerine son vermek için mücadeleye!
İşçi katliamı lanetlendi..
KDS Pres Döküm’de
direniş ve gözaltı terörü
Metal'de greve doğru.
UPS işçilerinden zafer kutlaması
Küçükçekmece KHK sözcüleriyle konuştuk
İzmir’de işçiler
kurultaya yürüyor..
Gebze İşçi Kurultayı’na!.
Mısır: Ayaklanma çıkış
yolu arıyor
İhtilalin ruhu Arap coğrafyasını
sarıyor / 2 - V. Yaraşı
47. Münih Güvenlik Konferansı
Halk ayaklanmalarının
gösterdikleri- S. Eren.
Dünyadan
Kıbrıs’ta AKP’ye tepki büyüyor
“Dink için kardeşlik nöbeti
Yaygın devrimci çalışma.
8 Mart’ta mücadele alanlarına
Çürüyen düzenin sahte “ahlak” tartışmaları
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

47. Münih Güvenlik Konferansı...

Gündemleri halkların özgürlük mücadelesini boğmak!

Mısır’da halk ayaklanması tüm görkemiyle devam ederken, NATO’nun 47. Münih Güvenlik Zirvesi Almanya’da toplandı. Emperyalist devletlerin temsilcileriyle işbirlikçi gerici rejimlerin şeflerinin buluştuğu zirveye, aralarında 22 devlet ya da hükümet başkanı, 22 dışişleri bakanı, 24 savunma bakanı ya da genelkurmay başkanı, ekonomi başta olmak üzere diğer konulardan sorumlu 67 bakan ile eski bakan ve az sayıda ülkenin muhalefet temsilcileri katıldı.

Türkiye’den ise sermaye devleti adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Zirve’ye katılan isimler oldu.

Gündem Ortadoğu’daki ayaklanmalar

Mısır’ın jeo-stratejik konumu, Mübarek rejiminin emperyalist/siyonist güçler hesabına oynadığı uğursuz misyon, bu ülkedeki olayların Arap dünyasını dolaysız bir şekilde etkilemesi gibi etkenler, emperyalist devletlerin şeflerini fazlasıyla kaygılandırıyor. Dolayısıyla ayaklanmayı kontrol altına alıp zorba rejimi iş başında tutmak, temel öncelikleri arasında yer alıyor.

Özelde Mısır, genelde Ortadoğu halklarının sömürü ve zorbalığa karşı yükselttiği mücadelenin denetim altına alınıp ehlileştirilmesi, Münih’teki zirveye katılanların esas gündemi oldu. Emperyalist güçlerin, işbirlikçisi olan despotlara “reform yapın, düşünce özgürlüğüne saygılı olun, halkların taleplerini dikkate alın, sandığa giden seçmenlere baskı yapmayın vb.” çağrılarda bulunması, korku ve tedirginliğin dışavurumundan başka bir şey değildir. Zira halklar ayaklanana kadar despotlara tam destek verenler, son günlerde reform çağrısı yapan emperyalistlerden başkası değildi.

“Bir an önce reformları başlatın” çağrıları, ayaklanmaların başka ülkelere sıçramasını önlemeyi de hedefliyor. Bağımlı ülke halklarının emekçi kesimlerinin benzer sorunlar yaşadığı, artık kimse için bir sır değil. Neo-liberal saldırılar, kapitalizmin küresel krizinin yıkıcı etkileri, bunları tamamlayan despot rejimler… Sadece Tunus ve Mısır’ın değil, diğer bağımlı ülkelerin, hatta gelinen yerde emperyalist ülkelerin işçi ve emekçilerinin de ortak sorunudur. AB’nin Yunanistan’a 300 milyar avro akıtmasını da bu olgudan bağımsız düşünmek mümkün değil.

Kapitalist sistemin dolaysız ürünü olan bu vahim tablo, dünya işçi ve emekçilerinin ortak huzursuzluk noktasıdır. Tunus ve Mısır gençliği ile emekçilerinin ayaklanması, özü itibariyla aynı sorunları yaşayan diğer ülkelerin emekçilerine de yol göstermiş bulunuyor.

Sistemin geleceksizliğe mahkum ettiği gençlerle emekçilerin sömürü ve zorbalığa karşı ayaklanması ise, kapitalist/emperyalist dünyanın efendilerinin ortak korkusudur. Dolayısıyla Münih’teki buluşmada konuşulan “güvenlik” meselesinin özünü, geleceği tehlikede olan sömürü ve kölelik düzeni kapitalizmi, öfkesi kabaran genç kuşaklardan, işçi sınıfı ve emekçilerden korumak oluşturuyor. Bu konuda ortak bir yol bulmaya çalışan kokuşmuş düzenin efendileri, her yola başvurarak saltanatlarını koruma peşinde ve telaşındalar.

Tunus ve özellikle Mısır’da devam eden süreci, belli tavizler vererek kontrol altına almak, patlamaya hazır ülkelerde ise hızla görüntüyü kurtaran ama sorunun özüne inmeyen bazı adımlar atmak, bunların yetmediği yerde kirli/kanlı yöntemlere başvurmak… Tüm bunlar, iki büyük emperyalist güç olan ABD ile Almanya’nın güdümünde geçen Münih Zirvesi’nin gündemindeydi.

Geçerken belirtelim ki, Ankara’daki işbirlikçi takımı, bu konuda da Pentagon’daki savaş baronlarının hizmetindedir. Nitekim Münih’teki konferansa katılan Ahmet Davutoğlu, Mısır’daki ayaklanma konusunda ABD ile aynı pozisyonda olduklarını ilan etti. Mevkidaşı Hillary Clinton ile birbuçuk saat süren özel bir görüşme gerçekleştiren Davutoğlu, Washington’daki efendileriyle aynı pozisyonda olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirmekten de çekinmedi.

Bu alçaltıcı tutum, geleceksizliğe mahkum edilen Mısır gençliği ile işçi ve emekçilerinin sömürü ve kölelik düzenine mahkum edilmesinin, işbirlikçi sermaye iktidarı ve AKP hükümetinin de öncelikleri arasında yer aldığını gösteriyor.

Demokratik hak ve özgürlükler uğruna mücadele eden işçilere, emekçilere, gençlere azgınca saldıran Ankara’daki Amerikancı rejim, sömürü ve zorbalığa karşı ayaklanan Arap halklarına karşı da, emperyalist güçlerin safında yer alıyor. Bu birliktelik tesadüf değil, bilinçli bir tercihtir. Ne de olsa herkes kendine layık olan safta yer alır.

Anti-emperyalist/anti-kapitalist mücadele büyütülmelidir!

Sistemin geleceksizliğe mahkum ettiği genç kuşaklarla işçi ve emekçilerin ayaklanma boyutuna varan öfkesinin kaynağı kapitalist sistemdir. Dolayısıyla ayaklanmalar, -doğrudan bu şekilde ifade edilmeseler de-, doğaları gereği kapitalist/emperyalist sisteme karşı yükselen kitlesel militan mücadelelerin bir ifadesidir.

Münih’te toplanan düzen efendilerinin halk ayaklanmalarını kontrol altına almaya odaklanmaları, tam da bundan kaynaklanıyor. Yani mücadelenin siyasi talepler ve program olarak da anti-kapitalist bir niteliğe sıçrama ihtimalinin yüksek olduğunu onlar da biliyorlar. Korku ve tedirginliklerinin esas kaynağı da budur.

Genç kuşaklarla işçi ve emekçilerin özlemleri/talepleri ile Münih’te buluşan şeflerinki, taban tabana zıttır. Ayaklananlar sömürü, kölelik, baskı ve zorbalıktan arınmış bir dünyada, özgür ve onurlu yaşam uğruna mücadele ederken, Münih’te toplananlar bu mücadelenin yayılmasını kendileri için ‘sonun başlangıcı’ olarak algılıyorlar ki, öyledir.

Bu böyleyse eğer, sistemin geleceksizliğe mahkum ettiği genç kuşaklarla işçi sınıfı ve emekçilerin çıkarları, kapitalist/emperyalist düzenin efendilerininkiyle taban tabana zıt demektir. Münih’te toplananların, halkları sömürü ve kölelik düzenine mahkum etmek için yol/yöntem aramaları da bu zıtlığın diğer bir kanıtıdır.

Ağır bedeller pahasına yaratılan kazanımları korumak için olduğu kadar, sömürü, kölelik, işsizlik, sefalet, baskı ve zorbalıktan başka bir şey vaat etmeyen kokuşmuş düzenden kurtulmak için de mücadeleyi süreklileştirmekten başka yol yoktur. Uzun soluklu mücadele, sadece insan soyunun maruz kaldığı musibetlere karşı değil, bu musibetlerin kaynağı olan kapitalizmi yıkmayı da hedefleyecek program, taktik ve örgütsel düzeye yükseltilmek durumundadır. Aksi halde tahtları sallanan zorbaların kendilerine yeniden çekidüzen vererek işçi sınıfına, emekçilere ve gençliğe karşı yeniden taarruza geçmesinin önünü kesmek kolay olmayacaktır.



NATO protesto edildi

NATO Güvenlik Zirvesi 4-5 Şubat tarihlerinde Almanya'nın Münih şehrinde toplandı. Zirve, 5 Şubat günü gerçekleştirilen yürüyüşle protesto edildi. NATO ve emperyalist savaş karşıtı pankart ve dövizlerin taşındığı eyleme yaklaşık 5 bin kişi katıldı.

Eylem nedeniyle Münih kentinin tüm giriş çıkışları polis ablukasına alındı. Marienplatz alanında toplanmaya başlayan kitle polis kontrolü altında alana giriş yaptı. Polis, birçok insanı pasaport kontrolü sonucu keyfice sorgulayıp gözaltına aldı. Miting alanında kriz ve savaş ağırlıklı konuşmalar yapıldı. Kuzey Afrika ve Ortadoğu'yu saran direnişlere değinilerek Tunus'la başlayan Mısır'la alevlenen halk ayaklanmaları selamlandı. Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun gündeminde yine burjuvazinin güvenliği ve milyonlarca insanın nasıl daha fazla yoksullaştırılacağının olduğuna değinilen konuşmalarda militarist politikalara dikkat çekildi. Konuşmanın ardından yapılan yürüyüşün çevredeki insanlar tarafından ilgiyle izlendiği görüldü.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu'nun “Emperyalist saldırganlığa karşı enternasyonal dayanışmaya!” yazılı Almanca pankartıyla yer aldığı yürüyüşte “Emperyalist haydutlar Afganistan'dan defolun! Kahrolsun emperyalist saldırganlık ve savaş! Savas aygıtı NATO dağıtılsın! / BİR-KAR” bildirileri dağıtıldı. Dağıtım sırasında bir BİR-KAR çalışanına polis tarafından müdahale edilerek zorla pasaport kontrolü yapılmak istendi. Sorgulamadan geçirilen BİR-KAR çalışanının elindeki bildirilere el konuldu.

Kızıl Bayrak / Stuttgart