04 Şubat 2011
Sayı: SİKB 2011/05

 Kızıl Bayrak'tan
Ortadoğu halklarının tutuşturduğu
isyan ateşi büyüyor!
Clinton Türkiye’ye geliyor
Torba yasa mecliste görüşülüyor,
ihanet büyüyor
Metal işçilerinin yakacağı
grev ateşini yangına çevirelim!
MESS üyelerini greve hazırlıyor
Metal işçileri greve hazır
MİB MYK Şubat Ayı
Toplantısı Sonuçları
Direnişler ve TİS süreçleri.
DİSK’i büyütme çağrısı
PTT’de coşkulu dayanışma etkinliği
Kurultay çalışmalarından
Mısır’da büyük halk
ayaklanması!
Tunus’la başladı, Mısır’la sürüyor!
Tunus’ta kritik süreç devam ediyor
İhtilalin ruhu Arap coğrafyasını
sarıyor / 1 - V. Yaraşır
Wuppertal’de Nazilere
geçit yok!
Sözde temsilciler Erzurum’da
gençlik alanlarda!
“Karneler, çürümüş
düzenin aynasıdır!”.
Anti-emperyalist mücadelede
şanlı bir sayfa: 6. Filo protestoları
Sağlıkta performans ölüm demektir!
Duyarlı bakan, duyarsız toplum(!)
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tunus’ta kritik süreç devam ediyor

Arap halklarına eziyet eden zorba rejimlerin ölüm çanını çalan Tunus’taki halk ayaklanmasının etkisi, kısa sürede Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da etkisini gösterdi. 

Diktatörün 14 Ocak’ta Tunus’tan kaçmasından sadece 11 gün sonra Mısır’da patlak veren hareket, dördüncü gününde ayaklanma boyutuna sıçradı. 10 milyonluk Tunus, Arap dünyasının merkezi, 85 milyonluk Mısır’daki ayaklanmadan dolayı ikinci plana düştü.

Olayların beklenenden hızlı gelişmesi, fiilen böyle bir sonuç yaratmış olsa da, Tunus’ta halen çok önemli bir dönem yaşanıyor. Diktatörü kovduktan sonra diktatörlüğü de yıkmak isteyen gençlik, işçi sınıfı ve emekçiler halen ayakta. Zira ayaklanma, diktatörün kaçmasını sağlamış olsa da, onlarca yıldan beri kurumsallaştırılan polis devletini dağıtmak gibi zorlu bir görevle karşı karşıya bulunuyor.

Diktatörlük aygıtı dağıtılabilmiş değil

El Cezire televizyonu üzerindeki yasağın kalkması, Tunuslu işçi, emekçi ve gençlere, Mısır’daki ayaklanmayı yakından izleme olanağı sağladı. Belirgin bir şekilde politikleşen Tunus halkı, Mısır’daki ayaklanmanın başarısının kendilerini de yakından ilgilendirdiğinin farkındadır. Zira diktatör kovulmuş olsa da, diktatörlükle mücadele devam ediyor.

Diktatör Bin Ali’nin suç ortakları ile iktidardan alacakları pay karşılığında bunlarla işbirliği yapan bazı burjuva partiler, iki haftada üç kere “geçici hükümet” kurduklarını ilan ettiler. Ancak halen işleyebilen bir hükümet kurabilmiş değiller. Zira son ilan edilen hükümette, Başbakan Gannuşi dışında eski siyasetçi olmamasına rağmen işçi ve emekçilerin sokakları terk etmemesi, emperyalistlerin desteğini de alan gerici güçlerin hedeflerine ulaşmasını engelliyor.

Bu arada 14 Ocak Cephesi adı altında birleşen sol, sosyalist, ulusalcı parti ve örgütlerin muhalefeti de, Gannuşi ile işbirlikçilerini zorluyor. Ancak kademeli bir şekilde geri adım atmasına rağmen, diktatörlük aygıtını korumaya çalışan Bin Ali artıkları halen etkin konumdalar.

Nitekim 31 Ocak akşamı El Cezire’de canlı yayına katılan Tunus İşçileri Komünist Partisi (TİKP) liderlerinden Hama Hammami de, diktatörün kovulduğunu ancak diktatörlüğün, siyasi polis başta olmak üzere tüm kurumlarıyla halen işbaşında olduğunu vurguladı.

Kasaba’dan başkent Tunus’a gelerek meclis önünde Gannuşi’nin istifası talebiyle kamp kurarak eylem yapan emekçilere, polisin, İsrail yapımı gaz bombalarıyla vahşice saldırdığına dikkat çeken Hammami, bu icraatlara imza atan Gannuşi başkanlığındaki hükümeti reddettiklerini ifade etti. Başbakanın yanısıra hükümette yer alan teknokratların da Fransa’daki sağcı partilerle işbirliği yaptıklarını ifade eden Hammami, söz konusu kişilerin Bin Ali diktatörlüğünün memurları olduklarını belirtti. Tunus halkının diktatörlüğü yıkmak için mücadeleye devam ettiğini belirten Hammami, bu mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.

İlk günlerde bürosunda bir grup polisin saldırısına maruz kalan yeni İçişleri Bakanı Ferhat El Rachi, bazı polis şefleri hakkında soruşturma açtırsa da, Bin Ali yakınlarından otuzu aşkın kişi tutuklansa da sorunun özü değişmiyor. Yeni bakan El Rachi bile eskiye dönüş için çaba harcayanlar olduğunu kabul ediyor.

Londra’dan Tunus’a dönen dinci El Nahda lideri Gannuşi, AKP’yi örnek aldıklarını açıkladı. Bu yaklaşım, eski rejim karşıtı olan El Nahda’nın da, yakında halk hareketini köstekleyenler safına katılmasının kaçınılmaz olduğunun göstergesidir.

Bu tablo, burjuvazinin kolay yoldan iktidardan vazgeçmeyeceğini, dolayısıyla Tunus’ta sınıf çatışmalarının halen kritik bir süreç içinde olduğuna işaret ediyor.

Diktatörlük aygıtını parçalamak için mücadeleye devam…

Kuruluşunda parti olarak TİKP’nin, kişi olarak Hama Hammami’nin özel bir rol oynadığı belirtilen 14 Ocak Cephesi, kuruluş bildirgesinde ayaklanmayı sonuçlarına vardırmak için mücadele edeceğini ilan etti. 

TİKP ile birlikte solcu, ulusalcı 8 parti ve örgütten oluşan 14 Ocak Cephesi, Tunuslu işçileri, emekçileri ve gençleri, acil talepler uğruna mücadeleye çağırdı.

İleri talepler formüle eden Cephe’nin iç uyumu, mücadele kararlılığı ve ayaklanan gençleri, işçi ve emekçileri formüle edilen taleplerin gerçekleştirilmesi için seferber edip etmeyeceği önümüzdeki günlerde belli olacak.

Cephe’nin bileşiminde burjuva ulusalcı güçlerin belirgin varlığı, ilan edilen hedeflere ulaşmayı zorlaştıran bir etken olarak değerlendirilebilir.

Halkın zaferini iç ve dış düşmanlara karşı koruyacağını açıklayan 14 Ocak Cephesi, devrimin hedeflerinin gerçekleştirilmesi için halkla birlikte, mücadele edeceğini açıkladı. 

Acil görevlerini/taleplerini açıklayan 14 Ocak Cephesi’nin temel talepleri, genel hatlarıyla şöyle sıralanıyor;

“Gannuşi hükümetini veya eski rejimi sembolize eden diğer tüm hükümetleri yıkmak…

Eski rejimin partisi RCD’yi dağıtmak, bu partinin binalarına, mülklerine ve banka hesaplarına haciz koymak…

Eski rejimin politik yapısını parçalamak; bir yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, anayasanın oluşturulması için seçimlere gitmek; yeni demokratik bir anayasayı ve halkın ekonomik, politik, kültürel haklarını garanti edecek yeni bir yönetim için mücadele etmek…

Siyasi güvenlik/polis aygıtını dağıtmak, insan haklarına ve yasalara saygılı yeni bir güvenlik politikası oluşturmak…

Halkın parasını çalan, rüşvet aldıkları veya kamu mülkünü/işletmelerini yağmaladıkları kanıtlanan kişileri yargılamak...

Baskı, hapse atma, işkence ve katliam gibi suçları, doğrudan veya emir vererek işleyenlerden hesap sormak…

Bin Ali ailesi, yakınları ve işbirlikçilerinin, halkın ve devletin birikimlerini yağmalayarak biriktirdikleri serveti kamulaştırmak…

İşsizler için iş imkanları yaratmak, işsizlik fonu oluşturmak, eğitim ve sağlık hizmeti sunacak bir sosyal güvenlik sistemi kurmak ve gündelikçi işçilerin satın alım gücünü arttıracak acil önlemler almak…

Yaşamsal önem taşıyan/stratejik konumdaki sektörleri devlet kontrolüne almak, özelleştirilen şirketleri kamulaştırmak ve neoliberal kapitalist yaklaşımla yolları ayırmış ekonomik ve sosyal politika izleyerek, halka hizmet edecek yeni bir ulusal ekonomi inşa etmek…”(*)

Henüz anti-kapitalist bir program olmayan bu acil taleplerin hayata geçirilebilmesi, Tunus’ta önümüzdeki dönemde sınıflar mücadelesinin seyrine bağlı olacaktır.

Tunuslu işçi ve emekçilerin politize ve halen eylem halinde olmaları, dahası diktatörü kovmanın özgüveni içinde olmaları, 14 Ocak Cephesi için büyük bir şanstır. Bununla birlikte, olası bir yalpalamada gerici güçlerin karşı saldırıya geçeceklerinden de kuşku duymamak gerek.

Henüz bir devrim programı olmasa da, bu hedeflerin hayata geçirilmesi, Tunus özgülünde önemli bir kazanım anlamına gelecektir. Sonrası ise, devrimi sonuçlarına götürecek, yani kapitalizmle köklü hesaplaşmaya gidecek devrimci bir önderlik ve programdır. Tunuslu emekçilerin kazanımların güvence altına almanın yolu da buradan geçiyor. 

(*) (14 Ocak Cephesi kuruluş bildirgesi/ 30 Ocak 2011 Tunus/ Çeviri - 5deniz.org). Çeviri, metnin anlaşılmasını zorlaştırdığı için, alıntılar, özüne sadık kalınarak yeniden düzenlenmiştir.