04 Şubat 2011
Sayı: SİKB 2011/05

 Kızıl Bayrak'tan
Ortadoğu halklarının tutuşturduğu
isyan ateşi büyüyor!
Clinton Türkiye’ye geliyor
Torba yasa mecliste görüşülüyor,
ihanet büyüyor
Metal işçilerinin yakacağı
grev ateşini yangına çevirelim!
MESS üyelerini greve hazırlıyor
Metal işçileri greve hazır
MİB MYK Şubat Ayı
Toplantısı Sonuçları
Direnişler ve TİS süreçleri.
DİSK’i büyütme çağrısı
PTT’de coşkulu dayanışma etkinliği
Kurultay çalışmalarından
Mısır’da büyük halk
­­ayaklanması!
Tunus’la başladı, Mısır’la sürüyor!
Tunus’ta kritik süreç devam ediyor
İhtilalin ruhu Arap coğrafyasını
sarıyor / 1 - V. Yaraşır
Wuppertal’de Nazilere
geçit yok!
Sözde temsilciler Erzurum’da
gençlik alanlarda!
“Karneler, çürümüş
düzenin aynasıdır!”.
Anti-emperyalist mücadelede
şanlı bir sayfa: 6. Filo protestoları
Sağlıkta performans ölüm demektir!
Duyarlı bakan, duyarsız toplum(!)
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Clinton Türkiye’ye geliyor...

Savaş kundakçısı hak ettiğigibi karşılanmalı!

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 7-8 Şubat tarihlerinde Türkiye’ye gelecekti.ProgramındaAnkara ve İstanbul’da AKP hükümetinin şeflerinin yanısıra, Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşme olan Clinton’ın gelişi, Mısır ve Tunus’taki halk ayaklanmaları nedeniyle şimdilik ertelendi. Ancak ziyaretin en kısa sürede gerçekleşeceği bildiriliyor. 

Clinton’ın gündeminde füze kalkanı projesi ve genelde Ortadoğu, özelde Mısır’daki halk ayaklanmasının yer alacağı bildirildi.

Bu uğursuz ziyaretin, Mısır’da halk ayaklanması devam ederken ve Amerikancı rejimin mevcut haliyle ayakta kalmasının artık mümkün olmadığının kesinleştiği günlerde açıklanması dikkat çekicidir.

Hüsnü Mübarek yönetimi, Pentagon’daki savaş baronları ile Tel Aviv’deki ırkçı-siyonist rejimin Arap dünyasındaki en sadık işbirlikçisidir. Bu zorba rejime Suudi Arabistan kralı ile birlikte açıktan gözyaşı dökenlerin ABD ile İsrail’den ibaret olması tesadüf değildir. Washington’dan yapılan açıklamalarda “Mısır halkının geleceğini belirleme hakkı” vb. laflar edilmesi, mevcut rejimi olduğu gibi ayakta tutmanın artık mümkün olmamasından kaynaklanıyor. Böyle olmasaydı, Mısır halkının iradesini hoyratça çiğneyen bir rejime otuz yıl boyunca destek vermezdi Washington’daki savaş baronları. 

Mısır’daki diktatörlüğün ölüm çanının çalması, Ankara’daki işbirlikçilerin, emperyalist efendilerine sundukları hizmeti arttırmalarını zorunlu kılacak. Zira Mısır’da yeni yönetimi kim kurarsa kursun, Mübarek rejiminin emperyalist-siyonist güçlere sunduğu hizmeti daha önce olduğu gibi sunamaz. Bu durumda, İsrail’i dışta tutarsak, ABD’nin Ortadoğu’daki işe yarayabilecek işbirlikçileri, Türk devleti ile Ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistan rejiminden ibaret kalacaktır. Sadık bir uşak olmasına rağmen Suudi Arabistan rejiminin ABD’ye sunabileceği hizmetlerin sınırlı olması, işbirlikçi Türk burjuvazisi ile devletinin alçaltıcı misyonunu, savaş baronları nezdinde daha önemli kılmaktadır.

Bu elbette yeni bir durum değil, fakat Ortadoğu’da İran ve Mısır gibi bölgenin etkili iki devleti de Washington’un aktif hizmetinde iken, Ankara’dakilerin sırtına binen yükü kısmen de olsa hafifletiyordu. Mısır’daki belirsizlikten dolayı, Suudi Arabistan dışında Arap dünyasında etkili bir Amerikan işbirlikçisi rejim kalmadı. Halk hareketinin diğer Arap ülkelerine de sıçrama ihtimali ve de ilk belirtileri ortada iken, Türk burjuvazisi ile devletinin emperyalist-siyonist güçlere daha etkin ve yaygın bir hizmet sunmak durumunda kalacağı sonucunu çıkartmak zor değil.

Dinci gericilik odağı AKP’nin füze kalkanı projesine onay vermesiyle “etkin taşeronluk” yönünde ilk somut adım atılmıştı. Oluşan yeni durumda, işbirlikçi sermaye iktidarının, kendini daha pahalıya pazarlama çabasına girme ihtimali yüksektir. Zira Ortadoğu’da oluşmaya başlayan yeni durumda etkin taşeronluk, bölge halklarına karşı daha saldırgan bir politika izlemeyi zorunlu kılıyor.

Arap dünyasında emperyalist-siyonist çıkarlara darbe indiren halk hareketleri, temel amaçlarından biri İsrail’i korumak olan füze kalkanı projesinin önemini arttırıyor. Söz konusu korumanın “pasif savunma” değil “aktif saldırganlık” anlamına geldiği hesaba katıldığında, füze kalkanının halkların sömürü, kölelik ve zorbalığa karşı yükselttiği direnişe ve bölgede yaratacağı sonuçlara karşı da kullanılacağı aşikardır.

Mısır’daki halk ayaklanmasının yaratacağı sonuçları tahmin eden siyonist şefler, şimdiden kabus görmeye başladılar. İsrail rejimi ABD-AB emperyalistlerinden daha yakın ilgi ve koruma talep etti. 

Mübarek diktatörlüğünün yıkılacağı kesinleşince, siyonistler, kurulacak yeni yönetimin, Mısır-İsrail “barış” anlaşmasına sadık kalması gerektiğini, bunun ise ancak ABD ile AB’nin basıncıyla sağlanabileceğini açıkladılar. Ancak bu beklentinin gerçekleşme olasılığı düşük görünüyor. Olayların bu mecraya doğru akması, füze kalkanını, İsrail açısından ayrıca önemli kılıyor. Resmi olarak açıklandığı üzere, Clinton’ın Türkiye ziyaretinin gündeminde de öncelikle şu iki temel mesele olacak.

İlki, Ankara’daki işbirlikçilerden, Mısır’da Mübareksiz Mübarek rejiminin devamı için çaba harcamaları, diğeri ise füze kalkanı projesinin engelsiz kurulmasıdır. Her iki konu da, Mısır ve diğer halkların aleyhine, emperyalist-siyonist güçler lehine iş yapmak anlamına geliyor.

Bu durumda Clinton’ın ziyaretini protesto etmek, füze kalkanı projesine karşı çıkmak ve ayaklanan halklarla enternasyonal dayanışmayı yükseltmek büyük bir önem taşıyor. Emperyalist-siyonist planları reddetmek, füze kalkanı projesinin iptalini talep etmek, yanısıra Türkiye’deki ABD ve NATO üslerinin kapatılması şiarını güçlü bir şekilde yükseltmek temel önemde güncel bir görevdir.

Yoksulluk, yolsuzluk ve zorbalığa karşı, eşitlik, özgürlük ve onurlu bir yaşam uğruna ayaklanan halklarla dayanışma içinde olmanın yolu buradan geçiyor.

 

 

 

Tunus ve Mısır halkı selamlandı

Tunus ve Mısır’daki halk isyanları 29 Ocak günü Taksim’de gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasıyla selamlandı.

AKA-DER, BDSP, DHF, DİP-G, DP, EÖC, EHP, İKP, Kaldıraç, KÖZ ve PDD’nin örgütlediği eylem Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’ne gerçekleştirilen yürüyüşle başladı. Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen bileşenler “Tunus’tan Mısır’a emekçiler ayakta! Zafer direnen emekçinin olacak” pankartını açtılar.

Yürüyüş sonunda bileşen adına basın açıklamasını okuyan Çağdaş Büyükbaş, Tunus’ta yaşanan sürece değinerek, kitlelerin ekonomik krizin faturasını ödemeyi kabul etmediğini, kendi yoksullukları ile egemen sınıfların sefahati arasındaki çelişkinin hesabını sorduklarını belirtti.

Tunus’ta başlayan ayaklanmanın, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde kitlelerin desteğini ve dayanışmasını arkasına alarak ilerlediğini belirten Büyükbaş, Cezayir’de, Libya’da, Ürdün’de, Mısır’da ve Moritanya’da ve hatta Arnavutluk’ta emekçi kitlelerin Tunus’u örnek alarak harekete geçtiklerini vurguladı.

Açıklamayı, “Ezilen ve sömürülen işçi ve emekçiler, krizin faturasını ödememek için, diktatörlerin yolsuzluk ve sefahatlerinin hesabını sormak için, insanca yaşam koşullarına sahip olmak için harekete geçiyor. Kitlelerin öfkesi emperyalistleri ve işbirlikçilerini korkudan titretiyor. Bölgedeki diğer diktatörler, kendilerinin de sonunun ne olacağını görerek panikle çare arıyor. Ama sömürücülerin hiçbir çabası çare olmayacak, emekçi kitlelerin yıkıcı gücü karşısında sömürü düzeni yerle bir olacak” ifadeleriyle sürdürdü. Açıklamanın devamında ülkemizde yaşanan hak gasplarına değinen Büyükbaş, “Bugün boğazımıza sarılmış olan egemen sınıfların saldırılarına karşı yapacağımız Tunus işçi ve emekçilerinin yaptığı gibi sokaklara dökülmek, özgürlüklerimiz ve taleplerimiz için dövüşmektir” sözleriyle açıklamayı sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul