04 Şubat 2011
Sayı: SİKB 2011/05

 Kızıl Bayrak'tan
Ortadoğu halklarının tutuşturduğu
isyan ateşi büyüyor!
Clinton Türkiye’ye geliyor
Torba yasa mecliste görüşülüyor,
ihanet büyüyor
Metal işçilerinin yakacağı
grev ateşini yangına çevirelim!
MESS üyelerini greve hazırlıyor
Metal işçileri greve hazır
MİB MYK Şubat Ayı
Toplantısı Sonuçları
Direnişler ve TİS süreçleri.
DİSK’i büyütme çağrısı
PTT’de coşkulu dayanışma etkinliği
Kurultay çalışmalarından
Mısır’da büyük halk
­­ayaklanması!
Tunus’la başladı, Mısır’la sürüyor!
Tunus’ta kritik süreç devam ediyor
İhtilalin ruhu Arap coğrafyasını
sarıyor / 1 - V. Yaraşır
Wuppertal’de Nazilere
geçit yok!
Sözde temsilciler Erzurum’da
gençlik alanlarda!
“Karneler, çürümüş
düzenin aynasıdır!”.
Anti-emperyalist mücadelede
şanlı bir sayfa: 6. Filo protestoları
Sağlıkta performans ölüm demektir!
Duyarlı bakan, duyarsız toplum(!)
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal işçilerinin yakacağı grev ateşini yangına çevirelim!

Türkiye’de sınıf hareketi uzun bir dönemdir kendisine bir çıkış yolu arıyor. Neredeyse son on yıla damgasını vuran sendikal örgütlenme eğilimleri, lokal ve sınırlı kalsa dahi kriz dönemi ile birlikte gerçekleştirilen militan çıkışlar, TEKEL direnişinin sarsıcı etkisi ve özellikle öncü bölükleri şahsında SSGSS döneminde yaşanan birleşik mücadele girişimleri bu arayışın somut yansımaları olarak ön plana çıkıyor.

Ancak tüm bu arayışa ve girişimlere rağmen sınıf hareketi bugüne kadar bir ileri çıkış dinamiği yaratabilmiş değil. İşçi sınıfının geniş kesimleri halen buzu kıracak, yolu gösterecek bir öncü çıkışa ihtiyaç duyuyor. Zira, işçi sınıfının siyasal sınıf bilinci halen zayıf ve sendikal bürokrasinin sınıf hareketi üzerindeki tahribatı da halen aşılmış değil. Bu koşullarda sendikal bürokrasi sınıf hareketinin gelişme olanağı taşıyan her dinamiğini bilinçli bir tutumla bertaraf etmeye devam ediyor. İşçi kitlelerini mücadeleden uzak tutuyor. Şu günlerde torba yasa saldırısına karşı göstermelik eylemlerle günü kurtarmaya çalıştıkları gibi...

Oysa sınıf hareketinin sermaye sınıfının saldırıları karşısında biriktirdiği öfke bu sınırları çoktan aşmış durumda. En azından öncü bölükleri şahsında işçi sınıfı artık “dostlar alışverişte görsün” türünden eylemleri bir kenara bırakarak üretimden gelen gücün kullanılacağı etkin eylemlerin yapılması gerektiğini düşünüyor. Metal sektörünün ileri-öncü işçileri de bu düşünceyi taşıyor ve aynı zamanda hayata geçirmek üzere ileri bir hamle yapmaya hazırlanıyor.

Grev kapıya dayandı

Bilindiği gibi metal sektöründe grup toplu sözleşme süreci aylardır devam ediyor. Uşağı Türk Metal çetesi ile birlikte MESS, metal işçilerine en ağır kölelik koşullarını dayatmaya çalışıyor. Metal işçileri cephesinden ise sabırlar tükenmiş durumda.

Aslına bakılırsa metal işçilerinin MESS’in ve sermaye sınıfının saldırılarına karşı sabrı 2008 toplu sözleşme sürecinde çoktan taşmıştı. O dönem fabrikalarda patronların gerçekleştirdiği üretim ve kâr rekorlarının doğrudan şahidi olan metal işçileri hakları olanı alabilmek için güçlü bir mücadele süreci içerisine girmişti. Ne var ki o dönem bu dinamik kapitalist sistemin yaşadığı kriz nedeniyle geriye çekildi. Daha doğrusu bu koşullarda mücadele kararlılığını bilemesi gereken sendika yönetimlerinin tutumları nedeniyle metal işçileri de bir kez daha saldırılara boyun eğmek zorunda kaldı.

Ancak bu dönem içerisinde yaşananlar metal işçilerine saldırılara boyun eğmenin hiçbir şey kazandırmadığını bir kez daha göstermiş oldu. Kapitalist sistemin krizinin işçi sınıfı cephesinden bir toplumsal devrimle çözülmediği oranda sistemin kendi restorasyonunu gerçekleştirmek için çok daha pervasız bir saldırganlık içerisine gireceği bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Bugün bu, metal işçilerinin tüm olumsuzluklara karşı grev silahına sarılmasında özel bir rol oynamaktadır. Zira, işçi sınıfı cephesinden ciddi bir risk ile karşı karşıya gelmeyen sermaye sınıfı her dönem olduğu gibi krizini aşabilmek için daha az işçi ile daha yoğun üretim ve sömürü için hazırlıklarını hızlandırmıştır. Tüm bunlara kazanılmış bir dizi sosyal hakkın gasbedilmesi planları da eklendiği oranda artık metal işçilerinin önünde ne pahasına olursa olsun mücadele etmekten başka bir seçenek kalmamıştır.

İşte Birleşik Metal üyesi metal işçileri de 11 Aralık günü gerçekleştirdikleri Merkezi TİS Kurulu ile bu yönde iradelerini ortaya koydular. Sendikal bürokrasinin bir kez daha kararsız ve yalpalayan tutumlar içerisine girmesine rağmen Birleşik Metal tabanındaki ileri ve öncü işçilerin inisiyatifi ile işçi sınıfı için buzu kıracak bir öncü çıkışın ilk adımını attılar.

11 Aralık 2010 tarihinde atılan adımın ardından metal işçileri bugün grev aşamasına gelmiş bulunuyor. Ocak ayı ortasında arabulucu aşamasının da sona ermesinin ardından nihayet geçtiğimiz günlerde arabulucu raporu sendikaya ulaşmış oldu. Bu aşamadan sonra sıra 9-15 Şubat tarihleri arasında grev kararının resmi olarak alınarak grev kararlarının fabrika kapılarına asılmasına geldi.

Metal grevi sınıf savaşının ön cephesi olacaktır

Önümüzdeki günlerde MESS geri adım atmadığı ya da sendika cephesinden bir çark ediş yaşanmadığı koşullarda önümüzdeki 2 ay içinde ülkenin dört bir yanında 15 bine yakın işçi sermaye sınıfının saldırılarına karşı grev bayrağını kuşanmış olacak. Ayrıca her iki cepheden bugün için geri adım atacak bir pozisyon bulunmadığını da özellikle belirtmek gerekiyor. Metal işçilerinde biriken öfke düşünüldüğünde bugün grev kararından atılacak bir geri adım kendi sonunu hazırlayacaktır. MESS ise, burada yanacak ateşin genele yayılmasından duyduğu korku nedeniyle şansını sonuna kadar zorlayacaktır.

Bu tablonun kendisi sektörde yaşanacak grevin sınıf hareketi açısından taşıdığı tarihi önemi kendiliğinden bir şekilde açığa çıkartmaktadır.

Sermaye sınıfı da bunun bilincindedir. Hazırlıklarını da buna göre yapmaktadır. Her ne kadar metal işçilerinin böyle bir çıkış yapmasından şaşkına dönse de MESS, geçtiğimiz hafta gelinen aşamayı değerlendirmek ve tutumunu netleştirmek için Birleşik Metal’in yetkili olduğu işyerlerinin patronları ile özel bir toplantı yaptı.

Bu toplantıdan yansıyalar da metal sektöründe yaşanacak bir grevin toplam sınıf hareketi için taşıdığı tarihsel önemi ortaya serdi. Bu toplantıdan sızan bilgilere bakılırsa MESS sahip olduğu sınıf bilinci ile metal işçilerinin kararlılığı karşısında geri adım atma niyetini taşımıyor. Zira MESS kodamanlarının da bu toplantıda dile getirdiği üzere Birleşik Metal üyelerinin taleplerini MESS’e kabul ettirmesi demek bundan sonra Türk Metal çetesi altında inim inim inletilen metal işçilerinin ayağa kalkması demektir. Bu ise 30 yıldır sektörde kurdukları düzenin yıkılması, saltanatlarının çökmesi anlamına gelecektir. İşte bu nedenle MESS, metal işçileri karşısında şansını son ana kadar zorlamaya devam edecek, metal işçilerinin mücadele kararlılığını kırabilmek için havuç ve sopa da dahil her türlü taktiği en ileri düzeyde uygulamaya çalışacaktır. Bu açıdan ’78,’79 büyük grevlerinde MESS’in aldığı kararlar ve takındığı tutumlar fazlası ile öğreticidir. Zaten bu tutumları kapitalistlerin doğal sınıf refleksinin bir gereğidir.

Metal işçileri grev silahına sınıf bilinci ile sarılmalıdır

MESS’in sahip olduğu sınıf bilinci ile metal işçilerinin direncini kırmaya çalışacağı bu kadar açıkken ve kendileri de “120 bin işçinin çalıştığı fabrikalar için 15 bin kişinin çalıştığı fabrikaları gerekirse yakarız” diyerek bu tutumlarını açıkça dile getiriyorken işçi sınıfına düşen de MESS’in sınıf bilincine dayalı bu kararlılığının karşısına kendi sınıf bilinci ile çıkmaktır.

Bugün başta greve hazırlanan metal işçileri olmak üzere tüm işçi sınıfı bu grev sürecinin sınıf mücadelesi açısından taşıdığı tarihsel anlam üzerine bir bilinç açıklığına sahip olmak zorundadır. Ancak sadece bilinç açıklığına sahip olmak da yetmez. Yapılması gereken greve çıkmaya hazırlanan işçilerden ilerici sendikacılara ve devrimci güçlere kadar bu bilinç açıklığı ile hareket etmek, yanmak üzere olan grev ateşini sermaye sınıfını yakacak bir yangına çevirmek için tüm gücümüz ile seferber olmaktır. Yüzyıllardır yaşanan birçok deneyim bir tarafa son olarak Kuzey Afrika’da yaşanan sosyal patlamalar egemenlere karşı gelişen lokal tepkilerin nasıl tüm sistemi sarsan bir isyana dönüştüğünü göstermiştir. Kuzey Afrika ile benzer sonuçları doğurmasa bile metal işçilerinin grevinin Türkiye’de sınıf mücadelesini yeni ve çok daha ileri bir aşamaya sıçratacağı ise bugünden bellidir.