23 Nisan 2010
Sayı: SİKB 2010/17

 Kızıl Bayrak'tan
1 Mayıs hazırlıkları ve görevlerimiz
Taksim yasağı aşıldı, sıra sendikal bürokraside…
1 Mayıs’ta üç koldan Taksim’e!
Hapishaneler sömürü düzeninin
aynası olmaya devam ediyor!
Devrim ve devrimci düşmanı bir kontrgerilla hukukçusu
İşsizliğin kaynağı burjuva sınıf egemenliğine karşı mücadeleye!
Metal İşçileri Birliği’nden
1 Mayıs’a çağrı toplantısı
2. Kayseri İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleştirildi
TARİŞ direnişi sonuçlandı...
İşçi ve emekçi hareketinden
Birleşik Metal-İş Genel Sekreter Yrd. Mehmet Beşeli ile 1 Mayıs ve sınıf hareketi üzerine konuştuk.
Veysel Demir ve Hasan Gülüm’le 1 Mayıs üzerine konuştuk
Kadın işçiler 1 Mayıs’a çağırıyor...
BDSP’nin 1 Mayıs
çalışmalarından.
İstanbul Devrimci 1 Mayıs Platformu çalışmalarından
Soruşturmalar-baskılar devrimci faaliyeti engelleyemez!
“Gelecek bizim!” diyen liseliler kurultayda buluştu...
Eğitim hakkı mücadelesi
“SOKAK”ta büyüyor!
Filistinli tutsaklar siyonist zorbalığa
karşı direniyorlar!
Dünyadan grev ve direnişler
Mimarlar Odası Genel Kurulu tamamlandı
1 Mayıs, birlik, mücadele ve dayanışma günü… - M. Can Yüce
Polis yargısız infaza kalkıştı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Polis yargısız infaza kalkıştı

Geniş yetkilerle donatılan ve adeta cinayet şebekesine dönüşen polis teşkilatı bu kez Kuşadası’nda işbaşındaydı. Aydın’ın Kuşadası ilçesinde Umut Tamaç isimli 27 yaşındaki genç sokak ortasında sivil polis tarafından başından vurularak infaz edilmek istendi. Kuşadası’nın göbeğinde, gündüz vakti infaz edilmek istenen Tamaç’ın başından vuruluşuna birçok kişi tanık oldu.

Olaya tanık olan esnaflardan biri Tamaç’ın polis tarafından vuruluş anını şöyle anlattı:

“Polis çocuğu tutmuştu. Önce ayağına doğru ateş etti. İsabet etmedi. Sonra başına namluyla vurdu. Polis olduğunu o anda bilmiyorduk, ‘Yapma’ diye yalvardık. Çocuğu yerden kaldırdı. Başına ateş etti. Altı yedi sivil polis şahitlik yapmamamız için bize gözdağı verdi...”

Ağır yaralanan ve hastanede yaşam mücadelesi veren 27 yaşındaki Tamaç’ın vurulmasına tanık olan kişilerden biri de Yay-Tun Et Galerisi’nin sahibi Mehmet Yaylacı’ydı. Yaylacı’nın olaya ilişkin anlatımı sivil polisin Tamaç’ı infaz etmek üzere vurduğunu tüm açıklığıyla gösteriyordu. Yaylacı, Tamaç’ın vuruluş anını şöyle aktardı:

“Caddede karşılıklı duruyorlardı. Polis ayakta bağırıyor, çocuk müdahale etmiyor, cevap vermiyordu. Çocuk zaten korkmuştu, gitmek istiyordu. Polis bırakmıyordu, ‘ben seni götüreceğim’ diyordu. Çocuk hiç seslenmiyor, polis ‘Seni öldüreceğim, başıma bela olacaksın’ diyordu. Polis, ikide bir çocuğa seni öldüreceğim’ diyordu. Çocuk da ‘Öldüreceksen öldür, ben buradayım’ diyordu. Aramız iki üç adım bir şeydi. Tabii yanlarına çok yaklaşamadık. Silah var, bize de dönebilir diye. İlk gördüğümden itibaren polisin elinde silah vardı. Çocuğun elinde bir şey yoktu.”

Tamaç’ı sokak ortasında infaz etmeye kalkışan sivil polis 27 yaşındaki gençi vurduktan sonra etrafta bulunanlara 155’i aramalarını söyledi. Olay yerine gelen sivil ve resmi polisler de olaya tanık olan kişileri tehdit ederek konuyla ilgili konuşmalarını engellemek istediler.

Yay-Tun Et Galerisi’nin sahibi Mehmet Yaylacı polis terörüne karşı tepkisini şöyle anlattı:

“Savcılığa da mutlaka ifade vereceğim. Vermek zorundayım, Bu vicdanın altında kalamam. Polis vuruyor, yarın bize de aynı şeyi yapabilirler. Aydın Sökeliyim. Burada böyle bir şey daha önce olmadı. İlk kez yaşıyorum. Gözlerimin önünde olduğu için hâlâ şoku üzerimden atamadım. Çocuğun ailesi yarın (bugün) buraya gelecekmiş. Kendi ailesiyle birlikte karakola gitmeden savcılığa giderek ifademi vereceğim. Çocuğu da polisi de tanımıyorum.”

Olayın ardından gözaltına alınan sivil polisin kimliği açıklanmazken Aydın Valisi Hüseyin Coş ise sokak ortasında gerçekleştirilmek istenen yargısız infazdan daha çok Tamaç’ın hakkında “Savcılıkça yakalama emri bulunduğu”nu ve “polise bıçakla mukavemet ettiği” iddialarını ortaya attı.

Şu anda yoğun bakımda olan Umut Tamaç’ın ablası Pınar Tamaç, kardeşinin sokak ortasında vuruluşuna ilişkin şu cümleleri kullandı:

“Uyuşturucu satıcılığından sabıkalı olduğu söyleniyor. Umut’un geçmişte silah yakalatmaktan dolayı bir sabıkası var. Onun dışında sabıkası yok. Uyuşturucu bağımlısı. Kullanıyor ama satmıyor. Şu an yoğun bakımda. Polis kasti olarak kardeşimi vurdu. Birinin uyuşturucu kullanıyor olması gidip onu kafasından vurabilirsiniz anlamına gelmiyor. Havaya sıkıp o kurşunun şakaktan girip, yanaktan çıkması diye bir yerçekimi kanunu yok.”

Katiller katilleri soruşturuyor

Bunun yanında, Tamaç’ı sokak ortasında başından vuran polis ile ilgili soruşturma savcılığın talimatıyla jandarmaya verildi. Tamaç’ın vurulmasının ardından başlayan soruşturma sürecinde diğer polis terörü ve cinayetlerinde olduğu gibi katilleri katilleri soruşturacak.

Burjuva medya, savcılık talimatıyla soruşturma yetkisinin jandarmaya verilmesi üzerinden jandarmanın “güvenilirliğini” öne çıkarsa da bir cinayet şebekesine dönüşen polis teşkilatı gibi düzenin selameti için çalışan jandarma teşkilatının da sokak ortasında yaşanan infaz girişimini ortaya çıkarması ve sorunun temellerine dokunması beklenemez. Zira, polis teşkilatı gibi düzenin kirli işlerinin planlayıcı ve uygulayıcı kurumlardan biri olan jandarmanın icraatları da sermaye devletinin yürüttüğü kirli savaş ve özellikle Hrant Dink’in katledilmesinin ardından ortaya çıkan gelişmelerle hafızalardaki yerini koruyor.


 


Adana’ da hasta tutsaklar için eylem

Adana’da, cezaevlerindeki hak ihlallerini ve hasta tutsakların ölüme terk edilmesini protesto etmek için 17 Nisan günü basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirildi.

İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında, Mehmet Kılınç adlı tutsağın Kırıklar F Tipi Cezaevi’nde işkenceyle katledilmesine değinildi. “Cezaevi yönetimi Mehmet Kılınç’ın önce başını duvarlara vurarak kırdığını sonra da merdivenden düştüğünü söylüyor. Mehmet Kılınç’ın, üstelik de tahliyesine 6 ay kalmışken katledilmesi, tıpkı Metris cezaevinde işkenceyle katledilen Engin Çeber gibi bu ülkedeki cezaevi gerçeğini bir kez daha gösteriyor.” denilen açıklamada, cezaevleriyle devrimcilerin, demokratların, muhaliflerin teslim alınmak ve yok edilmek istendikleri vurgulandı.

Açıklamada, Adıyaman Cezaevi’nden Balcalı Hastanesi’ne getirilen İsmet Ayaz’ın sağlık durumu hakkında bilgi de verildi. “Bütün bu heyet raporlarına karşın, cezaevinde yaşamını sürdürmesi imkânsız olan Ayaz’ın tahliyesi içinse devlet hastanesi cezanın ertelenmesine olumsuz rapor veriyor. Gerekçe ise gün gün ölüme giden ve şu anda 35 kiloya kadar düşen İsmet ayaz’ın hastalığının ölümcül olmayışı!” denildi.

Açıklama, başta durumu ağır olan 49 hasta tutsak olmak üzere tüm hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılması talep edilerek sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / Adana