TÜSİAD’dan hükümete: Hizmete devam!
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplandı. Toplantının açılışında TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile Konsey’in Başkanı sıfatıyla Mustafa Koç birer konuşma yaptılar. Konuşmalarda TÜSİAD’ın temel bir dizi konuya ilişkin yaklaşımları ve talepleri ortaya konulurken hükümete de mesajlar verildi.
TÜSİAD’ın hükümetten talepleri
Yapılan iki konuşmada üzerinde durulan temel konulardan birisi ekonomiydi. Bu konuda yapılan vurgulardan birisi ekonominin iyiye gittiğine dair övgülerden oluşuyordu. Fakat övgüyü ise yeni bir talepler listesi izledi. Ümit Boyner bu taleplerin bir kısmını şöyle özetledi:
Özel teşebbüsün yaratıcılığını ortaya koyması için gerekli şartların oluşmasında devletin de harekete geçmesi gerekiyor. Eğitim sisteminin çağa uygun, çalışma hayatı ile uyumlu düzeye getirilmesinden, adalet mekanizmasının doğru işlemesine, teknoloji yatırımlarını desteklemekten, rekabetin önündeki engelleri kaldırmaya kadar yapabileceği, yapması gereken bir dizi iş var.
Kamuoyuna açık bir toplantıda doğal olarak yuvarlak bir dil kullandığı ölçüde işçi ve emekçinin canına okuyacak politikalar dosdoğru söylenmiyor elbette. Ancak bu kadarından da anlaşılması gereken şudur: TÜSİAD devletten yeni bir teşvik paketinin yanında “rekabet güçleri”ni arttırmak üzere işçi ve emekçi düşmanı yasaların çıkarılmasını istiyor. TÜSİAD Başkanı’nın “ulusal istihdam stratejisi” adı altında hazırlanan kapsamlı saldırı programını işaret ettiğinden şüphe duymamak gerekiyor. Anlaşıldığı üzere TÜSİAD’ın bir başka önceliğini de eğitimin tümüyle kendi hizmetlerine sunulması oluşturuyor.
YİK Başkanı Mustafa Koç da konuşmasında hükümetten yapısal mali ve ekonomi politikalarda kararlılık isteyerek, yaklaşan seçimlerin bunun önüne geçmemesi gerektiğini buyurdu. Ayrıca hükümetin hizmetlerinden duydukları memnuniyeti belirterek bunun devamını istedi.
TÜSİAD haksız rekabetten şikayetçi!
Konuşmaların bir diğer ana konusu ise son dönemde hükümetin açıklamalarıyla da yoğunlaşan “sermaye el değiştiriyor” tartışması oldu. TÜSİAD’ın şefleri konuşmalarında bu tartışmadan duydukları rahatsızlıkları belirttiler. Ancak kendileri açısından konuya ilişkin tutumlarını da ortaya koydular. Bu noktada öne çıkan vurgu, “haksız rekabete son verilmesi” talebi oldu. Boyner bununla bağlantılı olarak “iş takipçiliği yapmıyoruz” göndermesi yaparken sermaye içerisindeki asıl bölünmenin kayıtlı iş yapanlarla kayıtsız iş yapan sermaye arasında olduğunu vurguladı.
Boyner bu tanımın ardından şöyle devam etti: “Bunlardan birincisi kurallara ve çalışanın haklarına saygılıyken, vergisini öderken kayıt dışı sermaye hem bunları umursamaz hem de haksız rekabet yaratarak genel çıkara aykırı bir durumun da ortaya çıkmasına yol açar. Eğer bir mücadeleden söz edilecekse bu, tüm Türkiye sathında kayıtlı ve kayıt dışı sermaye arasındadır.”
TÜSİAD böylelikle “Anadolu sermayesi”ne tanınan ayrıcalıklardan yakınıp eşit rekabet şartları istemektedir. Ancak buradaki “çalışanın haklarına saygılı” oldukları ne kadar yalansa, aynı zamanda buradaki eşitlik istemini, kayıtdışı çalışmadaki kuralsızlığın kendilerine de tanınması biçiminde yorumlamak gerekir.
TÜSİAD, ABD ile ilişkilerden memnun!
Konuşmaların bir diğer konusu ise dış politika, özellikle ABD ile ilişkilerdi. Boyner Türkiye’nin bölgede üstleneceği role ilişkin “çengelli iğne” benzetmesini yaptı. Boyner’e göre Türkiye “Batı sisteminin bir parçası olarak”, “dünyadaki yeni yapılanmada Avrasya’nın çengelli iğnesi” rolünü üstlenecekti. Bu rol maşalıktan başka bir şey değildir elbette.
TÜSİAD başkanı konuşmasında ayrıca ABD ile ilişkilerdeki yumuşamadan dolayı da memnuniyetini belirtmekten geri durmadı. “Son dönemde ilişkilere egemen olan fırtına bulutlarının yavaş yavaş dağılmaya başladığını görmekten memnunuz” diyen Boyner, İran konusundaki yakınlaşmadan dolayı da sevinç duyduklarını ifade etti.
Ancak Boyner bu ilişkinin geleceği açısından en büyük tehlikenin ABD’nin Türkiye halkı nezdinde imajının kötü olması olduğunu da söyleyerek ABD ile ilişkilerin önündeki gerçek engeli de tanımladı. Bu engelin aşılması konusunda “hem bizim hem de Amerikalı dostlarımızın daha ciddi şekilde düşünmeleri gerektiğine” inandıklarını belirten Boyner böylelikle halk nezdindeki Amerikan karşıtlığını aşmaya yönelik sistematik bir propaganda çalışmasının da sinyalini vermiş oldu.
Tüpraş’tan İran ambargosuna destek!
“Onurlu dış politika” ve “müslüman kardeşlerimiz” sözleri bugünlerde düzen güçlerinin ağzından eksik olmuyor. Ancak gerçekler ortaya çıktıkça bu sözlerin zerrece bir değerinin olmadığı açıkça görülüyor.
İşte henüz ortaya çıkmış olan gerçeklerden biri de Tüpraş’ın İran’la ticari ilişkilerine son vermesi oldu. Bu bilgi ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından, İran’la ticari ilişkilerine son veren enerji şirketleri ile ilgili açıklamada verildi.
Açıklamada şöyle denilmekte: “Tüpraş, Ağustos ayında ABD Dışişleri Bakanlığına, İran’a petrol ürünleri tedarikini öngören kontratları iptal ettiğini açıkladı.”
Durum böyleyken Tüpraş cephesinden Ağustos ayında alınmış bu kararla ilgili kamuoyuna yapılmış bir açıklama yok.
Tüpraş’ın aldığı bu kararın büyük bir suç olduğu yeterince açıktır. Bu suçun sorumluluğunu Tüpraş’ın sahibi konumundaki Koç Holding taşıyor. Ancak sözkonusu olan birkaç yıl önce özelleştirilen ve Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu sıfatı taşıyan bir şirket olduğu ölçüde hükümet de bu sorumluluğa ortaktır. Zira hükümetin bilgisi ve onayı olmadan böyle bir kararın verilmesi mümkün değildir.
Tüpraş’tan İran ambargosuna destek!
“Onurlu dış politika” ve “müslüman kardeşlerimiz” sözleri bugünlerde düzen güçlerinin ağzından eksik olmuyor. Ancak gerçekler ortaya çıktıkça bu sözlerin zerrece bir değerinin olmadığı açıkça görülüyor.
İşte henüz ortaya çıkmış olan gerçeklerden biri de Tüpraş’ın İran’la ticari ilişkilerine son vermesi oldu. Bu bilgi ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından, İran’la ticari ilişkilerine son veren enerji şirketleri ile ilgili açıklamada verildi.
Açıklamada şöyle denilmekte: “Tüpraş, Ağustos ayında ABD Dışişleri Bakanlığına, İran’a petrol ürünleri tedarikini öngören kontratları iptal ettiğini açıkladı.”
Durum böyleyken Tüpraş cephesinden Ağustos ayında alınmış bu kararla ilgili kamuoyuna yapılmış bir açıklama yok.
Tüpraş’ın aldığı bu kararın büyük bir suç olduğu yeterince açıktır. Bu suçun sorumluluğunu Tüpraş’ın sahibi konumundaki Koç Holding taşıyor. Ancak sözkonusu olan birkaç yıl önce özelleştirilen ve Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu sıfatı taşıyan bir şirket olduğu ölçüde hükümet de bu sorumluluğa ortaktır. Zira hükümetin bilgisi ve onayı olmadan böyle bir kararın verilmesi mümkün değildir. |