08 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/39

 Kızıl Bayrak'tan
Eşitlik ve özgürlük için
devrimci sınıf kavgasına!.
Kürt halkının tek seçeneği mücadeleyi büyütmektir!
MGSB dinci partinin inisiyatifinde
yeniden şekillendiriliyor!
TÜSİAD’dan hükümete:
Hizmete devam!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ekim Ayı Toplantısı Sonuçları
Metal işçileri MESS önündeydi.
ÇEL-MER işçileri:
Verilen sözler tutulsun!
Anakonda işçileri direniyor! 
Herkese eşit, nitelikli ve parasız sağlık hizmeti!.
İşçi ve emekçi hareketinden
Tayyip’in tersane şovu için polis terörü!
“Kazanacağız başka yolu yok!”.
Yeni dönem ve
genç komünistlerin görevleri
Soruşturma-ceza terörüne karşı üniversitelerde direniş var!
YÖK gençliği teslim almak istiyor!
Ağaoğlu'nun HERKES için tek gerçeği
Kamu emekçileri hareketi üzerine
Avrupa'da büyüyen mücadele dalgası üzerine...
Dünyadan.
Ekvador’da darbe girişimi
püskürtüldü
Mücadeleci Kadınlar Konferansı
yapıldı
Kilisede fetih namazı
- Mahmut Alınak
“Bir şey çıkar mı?”
- M. Can Yüce
“Habip ve Ümit’in göz bebeklerindeki dünyayı kuracağız!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Referandum oyunundan gerçek anayasa tartışmalarına...

MGSB dinci partinin inisiyatifinde yeniden şekillendiriliyor!

Anayasa referandumu oyununun sona ermesinin ve dinci partinin referandumdan galibiyetle çıkmasının ardından bu kez gündeme devletin gerçek anayasası olan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili haberler düşmeye başladı. “Gizli anayasa” ya da “kırmızı kitap” olarak da adlandırılan MGSB taslağı hafta başından itibaren Başbakanlık, Genelkurmay, Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere devletin temel birimlerine gönderildi.

Bir süredir hakkında tartışmaların yapıldığı belgenin ay sonunda Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşülmesi bekleniyor. Özellikle AKP’nin ağırlığının hissedildiği ve geçmişe göre önemli değişiklikler içeren belgenin MGK’da ne gibi tartışmalara sebep olacağı bilinmese de, basına sızan bilgiler MGK’nın da taslağı büyük ölçüde onayladığı yönünde.

Devletin gizli ama gerçek anayasası!

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin devletin gerçek anayasası olduğu, iç ve dış politikanın bu belgeye bağlı olarak uygulandığı, hükümetlerin bu belgeye tabi olarak icraatta bulunduğu bugün artık kabul edilen gerçekler. Ancak 2005’ten beri bu belgenin bu kadar fazla gündeme gelmesinin asıl nedeni yaşanan düzen içi çatışmadır. Somut olarak ifade etmek gerekirse, dinci partinin iktidar gücü olma yolunda adım adım ilerlemesiyle büyüyen iktidar kavgasıdır. Düzen içi iktidar mücadelesinin yansımasını böylesi temel önemdeki bir siyasal belgede de bulması kuşkusuz şaşırtıcı değildir.

2005 yılında belgenin gündeme gelmesi, hazırlanan taslağın TSK tarafından kabul edilemez bulunmasından kaynaklanmıştı. Güç dengelerinin farklı olduğu ve AKP’nin ele geçirdiği üstünlüğe rağmen bugünkü kadar etkin olamadığı dönemde hazırlanan MGSB, ciddi bir krize sebep olmuştu. Ordunun iç güvenlik tehditlerine karşı yetkilendirilmesi ve irtica tanımı üzerine yaşanan tartışmalar sonucunda TSK üstün gelmiş ve belge Genelkurmay’ın istekleri doğrultusunda hazırlanmıştı.

Bugün ise aynı belge, bu kez dinci partinin iktidar gücü olma yolunda önemli mesafeler aldığı, orduyu büyük ölçüde geri çekilmeye zorladığı ve referandumdan büyük bir galibiyetle çıktığı bir dönemde düzen içi dengelerde yaşanan değişimi yansıtıyor. Belgede, AKP’nin ağırlığı ve ordunun bugüne kadar karşı çıktığı çeşitli başlıkların yer alması dikkat çekiyor.

Gizli anayasada kritik değişiklikler

Hazırlanan yeni metin burjuva basında büyük bir ilgiye konu olmuş durumda. Geçmişte 22 sayfa olan ve bu kez 48 sayfaya çıkarıldığı belirtilen “kırmızı kitap’ hakkında öne çıkarılan ise, belgenin bu kez sadece düşmanları tanımlayan bir metin değil yenilikçi bir tarza sahip olması. Belge ile ilgili yapılan açıklamalarda, “Bu kez kuşkucu bir şekilde kimse en baştan potansiyel devlet ve millet düşmanı olarak görülmedi” ve “tehdit ve riskler göz ardı edilmeden yaratılabilecek fırsatlara da kapılar kapatılmadı ve olabildiğince vizyoner bir tavır korundu” gibi ifadeler yer alıyor.

Değişiklikler arasında dikkat çekenler ise “irtica” tanımının belgeden tamamen çıkarılması ile darbe ve çetelere yönelik atıfta bulunulması. Bugüne kadar hazırlanan tüm metinlerde irtica kavramı iç güvenlik tehditleri arasında sayılırken, son metin taslağında irticanın tamamen çıkarıldığı belirtiliyor. Bunun yerine ise “din istismarı ile aşırı dinci örgütler” başlığı altında oluşumlar tek tek değerlendiriliyor.

Yine “Demokratik sistemin temel kurumlarının da anlayış ve desteği ile demokratik kurallarla işletilmesinin sağlanması” ifadesine yer verilerek, darbe planları ve “Ergenekon” gibi oluşumlara dair üstü kapalı göndermelerde bulunuluyor. Bu değişiklikler dinci partinin uzun süredir verdiği mücadelede önemli bir kazanım daha elde ettiğini gösteriyor.

Belgede değişmeyenler ise yine PKK ve devrimci örgütlerin iç tehditler arasında ön sıralarda yer alması. Kürt sorunu ile ilgili hazırlanan bölüme ilişkin, “terörün siyasallaşma çabaları”na vurgu yapılması dışında henüz basına yansıyan bir bilgi bulunmuyor.

Belgede İsrail’in bölgede oluşturduğu “istikrarsızlıklar”a işaret edilse de, yine de de İsrail ile ilişkilerin önemi vurgulanıyor. Ayrıca Güney Kürdistan’daki Kürt oluşumlarına, İran’ın nükleer çalışmalarına, Yunanistan ile Ege’de yaşanan sorunlara da değiniliyor.

Ayrıca, geçmiş dönem metinlerinden farklı olarak, siber savaş, küresel ısınma, Türkiye’den geçen enerji nakil hatlarının önemi, uzay teknolojileri, Türkiye nüfusunun yaşlanması gibi çeşitli başlıklar da yer alıyor.

Referandum oyunundan gerçek anayasa tartışmalarına...

Anayasa referandumu oyunu gündemi meşgul ederken, devletin gerçek anayasasının farklı olduğu pek çok kez vurgulanmıştı. Şimdi ise düzen içi çatışma Milli Güvenlik Siyaset Belgesi adı altında devletin gerçek anayasası üzerinden bir kez daha gündeme geliyor.

Bu anayasanın son derece gizli olması ve bilinçli sızdırmalar dışında kamuoyundan uzak tutulması, sözde demokrasi havarilerinin gerçek yüzünü ortaya seriyor. Referandumdan güçlü çıkan dinci parti kendi taleplerini devletin gerçek anayasası olan MSGB’ye yazdırıyor, böylece anayasa referandumu sırasında sarf edilen parlak sözler, demokrasi vaatleri gerçek yerini ve karşılığını buluyor.

Basına yansıyan bilgiler, büyük ölçüde dize getirilmiş gibi görünen ordu cephesinin AKP’nin bu yeni hamlesine karşı duramayacağı, İran ve nükleer tehdit dışındaki maddelere itiraz etmeyeceği doğrultusunda. Belgenin son hali Ekim ayı sonunda gerçekleştirilecek olan MGK toplantısında belirlenecek. Bu belgenin ciddi bir sorunla karşılaşmadan geçmesi dinci partinin gücünü daha da arttıracak.

 

 

 

Açık hava hapishanesine
elektronik pranga

Sermaye devleti, bugünlerde sıkça tartışılan uzun tutukluluk süreleri dolayısıyla yeni bir uygulamayı gündeme getirdi. Buna göre devlet artık sadece tutuklayıp zindanlara kapatmayacak, aynı zamanda olduğu yerde prangalayacak. Elbette bunun için “teknoloji harikası” elektronik pranga kullanılacak.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin 3 Ekim günü katıldığı bir programda Ceza İnfaz Yasası’nda yıl sonuna kadar değişikliğe gidileceğini belirtti. Türkiye’de tutukluluğun yıllarca sürdüğü davaların yoğun eleştiriler aldığını ifade etti. 1 Ekim günü yapılan TBMM açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “Tutukluluk süreleri, fiili mahkumiyete dönmesin” uyarısını yaptığını hatırlatan Ergin bu ‘eleştiriyi’ dikkate aldıklarını söyledi. “Bu konuda önemli bir yasa değişikliği hazırlıyoruz. Avrupa ve ABD’deki gibi tutuklulara elektronik kelepçeli denetim uygulanacak” dedi.

Hapishanelerdeki doluluk oranını azaltacağı gerekçesinin öne sürüldüğü uygulama kapsamında ayak bileklerine takılan elektronik bilezikle “zanlıların” 24 saat boyunca nerede olduğu izlenebilecek. Zanlılar, ihtiyaç olması halinde karakollara çağrılacak.

Sermaye devletinin MOBESE’lerle, dinlemelerle, internet takipleriyle yaşamımızı açık hava hapishanesine çevirdiği düşünüldüğünde bu uygulama çok daha çarpıcı bir hal alıyor. Çünkü böylelikle açık hava hapishanesinde pranga da eksik edilmemiş oluyor.