20 Ağustos 2010
Sayı: SİKB 2010/33

 Kızıl Bayrak'tan
Hak ve özgürlüklerimiz için fiili-meşru, birleşik mücadeleyi yükseltelim!
AKP şefleri efendilerinin desteğini almak için çırpınıyor!
“Ateşkes” adımı atan Kürt hareketinin düzenle bütünleşme çabası sürüyor
Acılarımızı dillerine dolayanlar hesap verecekler!.
Düzen kliklerinin kapışması söz düellosuyla devam ediyor
BDSP’nin referandum
çalışmalarından. 
Enerji özelleştirmeleriyle
sermayenin cüzdanı, emekçinin faturası kabarıyor..
BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan’la konuştuk.
BETESAN direniş güncesi
Kamuda toplu görüşme oyunu başladı
İşçi ve emekçi hareketinden.
7. Mamak Kültür Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi
UPS’de direniş coşkusu
dayanışmayla büyüyor
UPS işçileriyle direniş süreci üzerine konuştuk..
Tek Gıda-İş’te maske düştü
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
Kapitalizm için sürdürülebilir pazar: Ekolojik ürünler.
toplumcueksen.net yayında.
Ölüm mangası AEGİS Basel’de
Dink cinayetine devlet savunması
Ağırlaştırılmış müebbet
cezası üzerine
Referandum ve “Demokratik Özerklik”-
M. Can Yüce
Hacıbektaş şenlikleri üzerine
Sacco ve Vanzetti
Medya, bu düzenin vazgeçilmez bir aracıdır..
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Devrimin sıra neferleri”

Sacco ve Vanzetti

Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra kapitalist dünyayı saran “komünizm korkusu” Amerika’da da yoğun bir biçimde vardı. Ekim Devrimi’nin zaferinden sonra işçi ve emekçiler bütün dünyada başkaldırmış, sömürü düzenine karşı mücadelenin önü açılmıştı. Kapitalizmin yoksullaştırdığı halklar için artık geleceğe dair umut beslemenin somut bir gerekçesi vardı.

ABD’nin de bu hareketlilikten etkilenmemesi mümkün değildi, etkilendi de. Yüz binlerce emekçi Amerika’da da mücadele alanlarını doldurmaya başlamıştı. Sömürücüler bu mücadelenin önünü kesmeliydiler ve imdatlarına yetişen en kirli yöntemlerden biri de ırkçılık ve yabancı düşmanlığı idi. On yıllar önce Kızılderilileri kıyımdan geçirenler, şimdi de zencilerin ve göçmenlerinin üstüne bir kara bulut gibi çöküyordu.

Amerika’da siyah tenlilerle beraber en fazla baskı görenler göçmen işçilerdi.Büyüyen göç dalgası sonucu, “Yüzde yüz Amerikalılık” çağrısında bulunan Ku Klux Klan ve benzeri ırkçı gruplar, Afrikalı Amerikalılar kadar, Katoliklere, Yahudilere ve göçmenlere de karşıydı. Çünkü bu göçmenler Amerika’daki “barışı ve özgürlükleri” tehlikeye atıyorlardı. Komünist, anarşist olmaları kapitalizmin temeli olan özel mülkiyete karşı savaş açmaları onları suçlu, toplumun refahını bozan gruplar kategorisine sokuyordu. Sömürü düzenine karşı savaş veren bu devrimciler onlara göre toplumun refahını bozan aykırı topluluklardı.

İki yiğit proleter: Sacco ve Vanzetti

“Demokrasinin beşiği” diye allanıp pullanan ABD’nin çıkarları tehlikeye girmişti ve Sacco ve Vanzetti gibi iki namuslu emekçiyi ezmekte hiçbir sakınca görmeyeceklerdi. Bu mücadeleci iki işçinin idamını da içeren komünist avında binlerce insan gözaltına alınmış, tutuklanmış ve idam edilmişti.

Sacco ve Vanzetti, 22 Ağustos 1927 yılında ABD’de idam edilen İtalyan asıllı göçmen işçilerdir. Amerikan adalet sisteminin kurban ettiği iki proleterdir.Her ikisi de grevlerde, savaş karşıtı mücadelede ve devlet karşıtı propagandada aktif olarak yer almıştır.

Sacco ve Vanzetti sadece masum iki insan değil, düzene karşı isyan eden ve düzenin yıkımı için korkusuzca mücadele eden iki militandır. Bu mücadelenin sonucunda ölüm bile olsa sakınmadan yürümeyi öğrenen iki yiğit proleterdir. Onlar bu yolda mücadele verdikleri için katledilmişlerdir.

15 Nisan 1920 yılında, Amerika’nın Boston kentindeki banliyölerden birinde 2 kişinin öldüğü bir soygun gerçekleşir. Bir ayakkabı firmasının muhasebecisi ve bu kişinin koruması, işçilerin ücretlerinin bulunduğu zırhlı kasayı naklederken saldırıya uğrar ve ölürler. Soygunu gerçekleştiren iki kişi, arabada bekleyen arkadaşlarının yardımıyla olay yerinden uzaklaşır. Birkaç kişinin uzaktan görmesi ve olayı yabancı göçmenlerin yapmış olduğu söylentileri üzerine polis, yabancı göçmenleri ve arabaları özellikle dikkatle incelemektedir. Sacco ve Vanzetti ise tam aradıkları kurban tipine uygundur. Arama sonucunda üstlerinde silah bulunması, propaganda bildirilerinin olması ve göçmen işçiler olmaları onları potansiyel suçlu durumuna sokmuştur. Gözaltına alınmalarının ardından mahkeme Sacco ve Vanzetti hakkında tutuklama kararı vererek 7 yıllık yargılama sürecini başlatmış oldu.

Sacco’nun 15 Nisan günü işe gitmemiş olması mahkeme heyetinin Sacco’yu suçlu olarak görmesi için yeterliydi. Vanzetti ise ifadeleri daha önceden geçekleştirilen bir soygundan sorumlu tutulup, salt tanıkların ifadeleri ile 12 yıldan az 15 yıldan fazla olmamak kaydıyla mahkûm edilmişti. Vanzetti’nin Sacco’nun oğlu Dante’ye yazdığı mektubunda söylediği gibi  “topladıkları delillerle cüzzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkum” edilemezdi,  fakat onlar tutsak edildiler. Mahkemeye çıkarılan tanıkların belirsiz ifadeleri, gerçek delillerin olmaması gibi birçok somut duruma rağmen mahkeme, Sacco ve Vanzetti’nin göçmen ve anarşist olmalarını bahane ederek idam kararını imzalamıştır.

İnfazın gerçekleştirileceği 22 Ağustos’u 23 Ağustos’a bağlayan gece, ABD’nin çeşitli kentlerinde, Berlin’de, Paris’te, Kopenhag’da, Amsterdam’da, Buenos Aires’te, Leipzig’de, Kahire’de, Belgrad’da, Varşova’da, Havana’da, Sydney’de, Melbourne’de ve daha pek çok kentte eylemler düzenlenir. Paris’te düzenlenen ve 150 bin kişinin katıldığı eylemde polisle eylemciler arasında çatışma çıkarken, Boston’da 250 bin kişinin katıldığı mitingde polis ve askerler coplarla ve sopalarla kitleye saldırarak çok sayıda kişiyi gözaltına alır.

1920 yılında tutsak edilmelerinden 1927 yılına kadar geçen 7 yıllık sürede birçok uluslararası eylem ve boykot yapılmıştır. 7 yıl boyunca tutsak edilen Sacco ve Vanzetti bu süreçte proleter olmanın onuruna yakışır şekilde yaşamaya devam etmişlerdir. Vanzetti’nin 1927 yılında mahkemede yaptığı konuşma da bunu yansıtmaktadır.

“Sadece bir avuç insandan, iki üç kişiden oluşan, dünyevi itibar ve maddi zenginlik için annelerini utandıran jürinin, tüm dünya bunun yanlış olduğunu söylerken ve ben bunun yanlış olduğunu bilirken, tüm dünyaya karşı haklı olması mümkün mü? Bunun doğru mu yanlış mı olduğunu bilebilecek birileri varsa, o da bu adam ve benim. Biliyorsunuz, yedi yıldır hapishanedeyiz. Bu yedi yıl boyunca çektiklerimizi anlatmaya kimsenin dili varmaz ve buna rağmen görüyorsunuz işte, karşınızda titremiyorum, doğrudan gözlerinizin içine bakıyorum, kızarmıyorum, renk değiştirmiyorum, utanmıyorum ya da korkmuyorum.

“Devrimin namuslu neferleri...”

“ne milyonların rehberiydi onlar,
ne de inzibatlı bir devrim ordusunun askeri!
devrimin sıra neferiydi onlar,
devrimin namuslu neferi…”
(Nazım Hikmet’in Sacco ve Vanzetti şiirinden)

Sacco’nun son duruşmadaki sözleri mahkemenin vermiş olduğu kararın niteliğine ilişkin en güzel açıklamayı sunmaktadır bize:

“Verilecek olan esas hükmün iki sınıf arasında verileceğini biliyorum. Bu sınıflar ezilen sınıf ile zenginler sınıfıdır. Biz insanları kitaplarla, yazılarla birbirine kardeş yapıyoruz. Siz insanları kovuşturuyor, onları baskı altında tutuyor, onları öldürüyorsunuz. Biz daima insanları eğitmeye çalışıyoruz, siz ise bizlerle bir başka ulus arasında bir nefret uçurumu yaratmaya çalışıyorsunuz, işte bugün ben bu nedenle, yani ezilen sınıftan olduğum için burada bulunuyorum. Siz ise ezen sınıfsınız.”

Belki de dünyanın en aşağılık adalet sistemi ABD’de dir. Sacco ve Vanzetti’nin idamlarından sonra aradan geçen 83 yıla rağmen Amerikan adalet sisteminde hiç ama hiç bir şey değişmemiştir. Sacco ve Vanzetti, Rosenbergler davası, dünya şampiyonu olmak üzere olan siyahî boksör Rubin Carter davası, yirmi yılı aşkındır devam eden Mumia Abu Jammal ve Guantanamo davaları…

Amerikan adaleti burjuvazinin adaletidir ve emekçiler için hiç bir değeri yoktur. Yıllar sonra günah çıkarmak için Sacco ve Vanzetti’nin itibarları iade edildi, Boston’da heykelleri dikildi. Rubin Carter on yılı aşkın hücrede tutulduktan sonra “nasıl olduysa” suçsuzluğu anlaşıldı vb. Ne dikilen anıtlar ne de iade edilen itibarlar Amerikan burjuvazisinin tarih ve emekçiler karşısındaki suçunu affetmeye yetmeyecektir. “Sacco ve Vanzetti’den sonra Amerika artık iki ulus, ezenler ve ezilenler ulusu” olmuştur. Geride kalan 83 yıl içinde ezilenler ulusu tarih karşısındaki yargısını bitirmiştir ve esas hüküm iki sınıf arasında verilecektir.