Komünistlerin siyasal yaşama daha ileriden müdahale etmek amacıyla çıkarttığı Kızıl Bayrak 10 yılını geride bırakıyor. Tüm yoldaşlarımızla, yüreği devrim ve sosyalizm coşkusuyla atan tüm dostlarımızla bu mutluluğu, gururu ve onuru paylaşıyoruz.
10 yılı geride bırakırken, Türkiye ve dünyada siyasal gelişmeleri ve olayları marksist-leninist sınıf bakışaçısıyla incelemeye, işçi sınıfını, emekçileri bu yönde bilinçlendirmeye çalıştık. İşçi ve emekçileri dönemin özgün şiar ve talepleri ile mücadeleye çağırmayı bir görev bilerek, kavganın her dönem en önünde yeraldık.
İşçi sınıfının ve emekçilerin devrim mücadelesinin önünde yer almak doğal olarak sermayenin saldırılarını beraberinde getirdi. 10 yıl boyunca sermayenin sayısız saldırısına uğradık. Yargısıyla; gazetemizin, özel sayılarının (bülten, afiş, bildiri, broşür) yüzlerce baskısı toplatıldı, davalar açıldı. Siyasi polisiyle; çalışanlarımız, okurlarımız faaliyetleri sırasında, evlerinde, sokakta gözaltına alındı, işkencelerden geçirildi, tutuklandı. Bürolarımız basıldı, talan edildi. Her defasında gazete ve özel sayılarımız sınıf devrimcileri tarafından sınıf kitlelerine daha ileri düzeyden ulaştırılarak saldırılar geri püskürtüldü. Komünistlerin iradesi tarihte hep olduğu gibi daha baskın çıktı. Buradan tekrar net bir şekilde tekrarlıyoruz; baskılarınız, işkenceleriniz sonuç vermeyecek, devrimci irade kazanacak.
10 yıllık süreçte fazlasıyla ağır birçok siyasal gündemi geride bıraktık, ama bir kez olsun kalemimiz titremedi. Yazılarımız, gelişmeler karşısında işçi sınıfının burjuvaziye karşı alması gereken net tutumu ifade etti. Yayın çizgisi ve içeriği değerlerimizin, teorimizin iradi bir yansıması oldu. Tasfiyeciliğin uzun zamandır sürdüğü, devrimci değerlerin bir bir terkedildiği bu topraklarda bu iradeye sonuna kadar tutunmak elzemdir. 10 yıl boyunca komünistler bu bayrağı en iyi şekilde taşıdılar. Komünizme kadar da en kararlı şekilde taşıyacaklar.
Kızıl Bayrak, emperyalizmin kirli ve barbar yüzünü, çıkar savaşlarını, dünya halklarına yönelik katliamları, Türkiye burjuvazisinin işçi ve emekçilere uyguladığı ağır sömürü koşullarını, tarihsel kazanımlara saldırılarını, sermayenin yoğunlaştırarak arttırdığı faşist uygulamaları gözler önüne sererek, bunlara karşı mücadeleyi açıktan savunmuştur.
Kürt halkı ve tüm ezilenlerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunarak işçilerin birliği halkların kardeşliğini şiarı haline getirmiştir.
Eğitim, sağlık, kadın, kültür ve yabancılaşma vb. sorunları güncelliğiyle incelemiştir.
Kızıl Bayrak tüm bunlarla beraber, bugün için savunulması gereken talepleri, yapılması gerekenleri ön plana çıkarmış, sınıf çelişkilerinin ve bundan kaynaklı tüm sorunların devrim ve sosyalizmle kalıcı bir biçimde çözüleceğini savunmuştur.
Kızıl Bayrak Marksizmi-Leninizmi kendisine rehber edinerek bilimsel yöntemle hareket etti. Her renkten düzen siyasetinin yanında liberal, reformist, halkçı sol hareketlere karşı bu yöntemle ideolojik mücadeleyi bir görev bildi.
Kızıl Bayrak on yıl öncesine göre daha güçlü, daha ileri düzeyde. Kızıl Bayrakı 10. yılımızı vesile yaparak daha da yükseklere taşıyalım.
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Farklı coğrafyaların, farklı görünen ve yaşayan, farklı tanrılara tapan, farklı düşünen, farklı sürünen ve ölen insanlarıyız hepimiz. Neden varolduğumuzu sorgulama fırsatı dahi bulamadan yaşamın iğrençliklerinin göbeğinde bulduk kendimizi. Anne ve babalarımızın günah keçileriydik. Keçi olduğumuz gerçeğini gizlemek için birer isim konmuştu hepimize. Yaşamı sorgulamayalım diye aslında hiç bizim olmayan okullar, kariyerler, idealler yerleştirildi o gelişmiş(!) beyinlerimize. Üstünlük savaşlarının birer neferi olduk zamanla. Başkasını ezerek yükselmek bahsedildiği gibi kötü bir kavram değilmiş demek ki, yükseklerde olmak için herşey mübah öğütlendi inatla. Ruhlarımızı hiçe sayıp kağıt parçaları için yaşamamız istendi, para olmadan hiçbir şey olmazdı! Şimdi aklıma geliyor bu s; O halde ben nasıl varoldum bu sefalette?
Doğa çaresiz seyrediyor çirkef yaşamları, yaşanamayanları. Kim bilir belkide ağlıyordur gizli gizli, o eşsiz güzellikteki masmavi yüzüyle.
Unuttuk toprağın sadık yarimiz olduğunu. Unuttuk ne olduğumuzu, neden olduğumuzu. Önce sömürenlere bizi sömürmeleri için başvurduk, sonra Kahrolsun kapitalizm! nidalarıyla kafamızı taşlara. Sonra ziyan olmasın diye binalar, alışveriş merkezleri, meclisler, tapınaklar, zindanlar, kalpler yaptık kafamızı vurduğumuz taşlarla. Doğa ağlamaya devam etti Balkanlardan gelen soğuk yaşlarla.
Eski medeniyetlere ait yazılı ve görsel basın araçlarının günümüze bıraktığı eserleri incelerken sevgi denen bir kelimeye rastladık. Uzun süren araştırmalarımızın sonunda bu kelimenin insanlığın temelini oluşturduğunu, doğaya, canlılığa, insanlığa koşulsuz, çıkarsız bir değer ve bağlılığı simgelediğini tespit ettik. Şaşırmıştık; nasıl olabiliyordu bu çıkarsız, koşulsuz bağlılık... Ezmemiz gerekmiyor muydu herkesi zirvede olabilmek için. Dövmemiz, sövmemiz, öldürmemiz gerekmiyor muydu isteklerimizi gerçekleştirebilmek için... Zihnimizde yeralan tüm realist (!) kavramlar teker teker parçalanıyordu yaşadığımız bu şaşkınlığın ardından. Bomboş kalan benliğimiz doldurulmayı bekliyordu artık. Sahte olmayan, taştan, paradan, yalandan olmayan, sevgiye, insana dair olan kavramlar yerleştirmeliydik utanç ver ilkelliğimize. Birbiri ardına sıralandı kavramlar gerçek gerçekliğimize! Bizler artık; sevmek, sevilmek, değer vermek, yüceltmek; paylaşmak, sarılmak, öpmek; ezmemek, ezilmemek; özgür olmak, tecrit edilmemek; doğayı ağlatmamak istiyoruz... Kısaca bizler artık insan olmayı istiyoruz!
Brötanya bölgesinin Lanester kentinde 9 Mayıs tarihinde Fransa Komünist Partisinin düzenlemiş olduğu politik ve kültürel etkinliğe katıldık.
Etkinlikte stand açtık. Standımızı partinin ve BİR-KARın çıkarmış olduğu afişlerle süsledik. 1 Mayısta taşıdığımız TKİP pankartını çadırın en üstüne astık, yanında da kızıl bayraklarımızı dalgalandırdık. TKİP imzalı 1 Mayıs ve savaşla ilgili bildiri dağıttık. Standımıza ilgi yoğun oldu.
Fransız Komünist Partisinin etkinliğinin içinde Türkler ve Fransızlar olarak biz de kültürel bir etkinlik düzenledik. Kareden gelen arkadaşlar halk oyunları gösterisi sundular. Halk oyunları ekibi ilgiyle izlendi. Ayrıca genç bir arkadaşımız sazı ve sözüyle etkinliğimize renk kattı. Halaylar çekildi, türküler söylendi.
Standımızda yapmış olduğumuz satışlar sonucu 400 Euro gelir sağladık. Bu geliri Kızıl Bayrak çalışanlarına gönderiyoruz.
Yaşasın enternasyonal dayanışma!
Kahrolsun kapitalist barbarlık!