Iraktaki işkence vahşeti
bakanlık onaylı!
Emperyalist işgalcilerin Irakta uyguladıkları işkencenin resmi devlet politikası olduğu, yaygın ve sistematik yapıldığı, işkencecilerin özel eğitimden geçirildiği belgelendi. Vahşetin doğrudan bakanlıklar tarafından onaylı olmasının yanısıra, işkence seanslarının, Iraktaki işgalcilerin en üst düzey askeri komutanları tarafından bizzat izlendiği de ortaya çıktı.
İşkence vahşetin belgeleri kamuoyuna yeni açıklandı ama işkence işgalle beraber başlamıştı. Yeni yayınlanan Kızıl Haç raporunda, Mayıs 03te işkence ve kötü muameleye ilişkin 200 iddia ile Temmuz 03te sadece Bağdat yakınındaki Camp Cropperda 50 farklı işkence olayının işgal güçlerine bildirildiği kaydediliyor.
Raporda yaygın biçimde uygulanan işkence yöntemlerinin listesi de yer alıyor. Kafaya torba geçirme, plastik kelepçeyle elleri bağlama, kaba dayak, yere yatırıp yüzüne postalla basma, kendine ve ailesine yönelik tehditler, çırılçıplak soyma ve karanlık hücrelerde günlerce çıplak olarak tutma, uyku uyutmama, yiyecek vermeme, açık havaya çıkarmama, duş/temizlik yapmasına izin vermeme, çırılçıplak ve toplu olarak resmi geçit yürüyüşü yapmaya zorlama, vb... Basında yeralan işkence fotoğrafları Kızıl Haç raporunu doğruluyor. Ayrıca yayınlanmayan yüzlerce fotoğrafın yayınlananlardan çok daha iğrenç olduğu Amerikan kongre üyeleri tarafından da itiraf edildi. Sadece resmi olarak açıklanan işkencede ölüm vakası sayısı 37.
ABD Adalet Bakanlığı: İşkence serbest!
Savaş kundakçılarının önde gelen isimlerinden Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeldin doğrudan işkenceden sorumlu olduğu daha önce açıklanmıştı. Bu haydut suçunu itiraf ederek özür dilemişti. Ama görülüyor ki, başka bakanlıklar da işkence vahşeti için onay vermiş.
Amerikan Adalet Bakanlığı avukatlarının Busha gönderdikleri bilgi notu ABD basınında yayınlandı. Notta, ABD ordusunun teröre karşı savaşı sırasında ve tutuklulara muamelede uluslararası hukuka uymak zorunda olmadığı (...) Savaş hukuku da dahil olmak üzere, hiçbir uluslararası hukuk kuralının ABD için bağlayıcı olmayacağı vurgulanıyor. Bu notta, savaş esirlerine muamele konusunda uyulması gereken kuralları öngören Cenevre Sözleşmesine de uymak gerekmediği söyleniyor. Bu bilgi notu, ABD emperyalizminin adalet anlayışını gösteren veciz bir örnektir.
Washington Post gazetesine açıklama yapan Amerikalı bir yüzbaşı, bazı tutsaklar sorgulanırken ya da onlara kötü muamelede bulunulurken, Iraktaki işgalci Amerikan güçlerinin komutanı Korgeneral Ricardo Sanchezin de bizzat orada bulunduğunu söyledi.
Oysa Bush, Cenevre Sözleşmesinin kurallarına Irakta tam olarak uyulduğunu iddia etmişti. Bu iddiayı yayınlanan işkence fotoğrafları ile Adalet Bakanlığının bilgi notunun yanısıra, Iraktaki cezaevlerinden sorumlu general de yalanlıyor. İşkenceci Tuğgeneral Janis Karpinski, Uluslararası Kızılhaç Örgütüne bir mektup göndererek bazı tutsakların sorgulanmasında Cenevre Sözleşmesine uyulmadığını, özel istihbarat verebilecekleri belirtilen Iraklı tutsakların, sorgulamalarında, Sözleşmeden ayrı tutulmalarının askeri gereklilik olduğunu açıkladı. Ancak ortaya saçılan görüntüler barbarca uygulamaların neredeyse tüm tutsaklara uygulandığını ortaya çıkardı.
İşkence devam ediyor
İşkencenin yaygınlığını kanıtlayan bir başka gelişme ise, Rumsfeld haydutunun ABD askerlerine getirdiği yasaktır. Savunma bakanlığı askerlerin fotoğraf çeken cep telefonlarını kullanmasını yasakladı. Bu yasağın nedeni, işkence fotoğraflarının bazılarının bu telefonlarla çekilmiş olmasına bağlanıyor. Bu yasak aynı zamanda işkencenin devam ettiğini gösteriyor.
İşkencenin yaygın ve sistematik olduğu, bunun işgal öncesinden planlandığı Iraka gönderilen infaz memurları ve gardiyanlardan da bellidir. ABDnin ABC televizyonu bu kirli gerçeği açığa çıkardı. Görüntülü yayınlanan haberde, Iraka gönderilen hapishane yöneticileri, infaz memurları ve gardiyanların, haklarında işkence nedeniyle dava açılmış görevliler arasından seçildiği ortaya çıktı.
Emperyalizmin şiddet, yıkım, işkence, katliam ve zorbalık demek olduğu gerçeği Irakta yaşananlarla her gün yeniden kanıtlanıyor. Ne haydut takımının özür dilemeleri, ne serbest bırakılan birkaç yüz tutsak, ne de Ebu Garip cezaevinin yıkılması yönünde alınan karar bu gerçeği zerre kadar değiştirmiyor.
İşgalciler ile uşakları
birbirine düştü
Amerikan emperyalizminin uşaklığını yapan Iraktaki soysuzlar, işgalci orduları harekete geçirmek için her yola başvurmuşlardı. Zira Irakın işgalinden sonra başa geçmenin hesabını yapıyorlardı. Emperyalistler, bu işbirlikçilerin CIA ile birlikte hazırladıkları belgeleri -tümünün yalan olduğu ortaya çıktı- gerekçe göstererek Irakı yakıp yıkarak işgal etmişlerdi. Ancak kirli hesaplar tutmayınca, işgalciyle uşaklar anlaşmazlığa düştü.
Elbette yağma planlarını boşa düşüren Irak halkının direnişi oldu. İşgalcilerin atadığı kukla yönetim hem iradeden yoksun, hem de Irak halkları nezdinde gayr-ı meşru olduğu için hiçbir varlık gösteremiyor. Gelinen aşamada ne soysuz takımı beklediğine ulaşabildi, ne işgalciler bu işbirlikçileri ile Iraklıları kandırabildiler.
Uşaklar aşağılanmaya mahkumdur
Zorba ile yalakaları arasındaki balayı uzun sürmedi. Amerikan uşaklarının önde gelen ismi Ahmet Çelebinin bile kafasına silah dayayan ABD askerlerinin tutumu, uşaklara biçilen değeri göstermesi açısından ibret vericidir. Bu gelişme, her türden Amerikan uşağının ders alabileceği niteliktedir.
Irak Geçici Hükümet Konseyi üyesi ve Irak Ulusal Kongresi lideri Ahmed Çelebi, eviyle bürolarına düzenlenen baskınların ardından işgal yönetimiyle ilişkilerini kopardığını açıkladı. GYKnin olağanüstü toplantısına katılan Samir El-Askari adlı yetkili de, GYK, Çelebinin bürosuna yapılan baskını oybirliğiyle kınadı ve bundan koalisyon güçlerini sorumlu tuttu dedi.
Oysa ABD emperyalizmi 02 yılından itibaren Çelebiye, Savunma Bakanlığının istihbarat teşkilatı aracılığıyla her ay düzenli olarak 335 bin dolar ödüyordu. Ahmed Çelebi, toplam 27 milyon doları bulan bu yardımla, Irak savaşı öncesi Washington için Irakta istihbarat faaliyetinde bulunmuştu. Pentagondan kasasına akan dolarlar kesilen Amerikan ajanı Çelebi, artık Irakın işgalini fiyasko olarak tanımlıyor. CIA Başkanı George Tenet tarafından da İran ajanı olmakla suçlanıyor.
Yönetim devri şimdiden sorun yumağı
Amerikan emperyalizmi, 30 Haziranda yönetimi Iraklılara devredeceğini, 1 Temmuzdan itibaren ülkeyi Iraklıların yöneteceğini iddia ediyor. Bu iddianın gerçeklikle bir ilgisi olmadığı, Iraktaki durum şimdi nasılsa, 1 Temmuzda da çok farklı olmayacağı açıktır. Zira işgalin yarattığı yıkım ve kaos, kağıt üzerinde yapılacak bir işlemle değiştirilecek bir durum değil. Ayrıca sözde yeni yönetimi de ABD seçecek. Bu da şimdiki kuklaların yanısıra, sahneye yeni kuklalar sürüleceğini gösteriyor. Bir kısmı sahneden çekilirken, yenileri onların yerini alacak. Bu yönetim devrinden çok nöbet devri olacak.
Baş uşak Çelebi ile arası açılan işgalciler, şimdi de diğer uşakları hoşnut edecek bir formül arayışındalar. 30 Hazirana hazırlanan bu çevrelerin ortak bir noktada uzlaşmaları zor görünüyor. Kürt liderler Celal Talabani ile Mesut Barzani, kurulacak geçici hükümette devlet başkanlığı veya başbakanlığın kendilerine verilmemesi halinde yeni yönetimi boykot edeceklerini açıkladılar. Ayrıca, Irakta bir İslam devleti kurulmasına da karşı olduklarını, bunu önlemek için silaha sarılabileceklerini belirtiyorlar. ABDli yetkililerle görüşen Talabani, Kürtlerin Washingtona sadakatini anımsatarak, daha iyi bir pozisyonu hakettiklerini söylerken, BM temsilcisi Lahdar Brahiminin planına göre, yeni yönetimde Kürtlere devlet başkan yardımcılığının verilmesi öngörülüyor. Kürtlerin bu manevrasına bir çuml;züm bulunamaması halinde geçici hükümet oluşum sürecinin uzayabileceği belirtiliyor.
El Hayat gazetesinin haberine göre, Iraktaki politik gruplar, Brahiminin gözetiminde vardıkları uzlaşma uyarınca, devlet başkanlığını Sünnilerin, başbakanlığı ise Şiilerin alacağını yazdı.
Etnik yapı üzerine şekillenmesi beklenen yeni yönetimin oluşumu işgalcileri içinde bulundukları bataktan çıkarmaya yetmeyeceği gibi yeni sorunlara da yolaçabilir. İşbirlikçilerin beklentileri farklı olduğu için ABDyi rahatlatacak adımlar atabilmeleri pek olası görünmüyor. Bu sorunları gündeme getiren Washingtonun kimi akıl hocaları, Irakın üç bölgeye ayrılmasını önermeye başladılar. Çözüm diye önerilen bu planların gündeme gelmesi bile, işgalcilerin içinde bulunduğu çıkmazın vardığı boyutu gösteriyor.
|