1 Şubat '03
Sayı: 05 (95)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaşa ve saldırılara karşı sınıf savaşını yükseltelim!
  Yasağa rağmen binler Beyazıt Meydanı'ndaydı...
  Emperyalist savaşa karşı kitle hareketi ülke çapında büyüyor
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden..
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Emperyalist savaş üzerine İstanbul ÇHD Başkanı ile konuştuk...
  BM Silah Denetçileri raporu ABD'nin istediği doğrultuda...
  Sermayenin önündeki "mayınları temizlemek"!..
  Tuzla Carmen Çuval direnişte!
  Ciddiyetsizliğin son perdesi/6
  İsrail seçimleri ve Filistin soykırımı
  İslamcı basın hükümetin savaşa karşı olduğu yanılsaması yaratıyor...
  AKP hükümeti rüstünü ispatlıyor!
  Dünya Ekonomik Formu'nun Davos toplantısı kitlesel gösterilerle protesto edildi
  KADEK ve ABD
  Köln'de savaş karşıtı kitlesel gösteri
  İşçi Kültür Evi Bülteni'nden...
  Sabiha Gökçen hava limanı ABD emperyalizminin üssü olamaz!
  Trakya Üniversite'sinde polis terörü
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Kasap Şaron seçimlere yeni katliamlar eşliğinde hazırlandı...

İsrail seçimleri ve Filistin soykırımı

Şaron, Filistin’de işgal, yıkım ve katliamların tırmanmasına zemin hazırlayan provokasyonlar sayesinde iktidara gelmişti. Gerçekleştirdiği El Aksa ziyareti bardağı taşıran son damla işlevi görmüş, ikinci Filistin intifadası bunun üzerine patlak vermişti. İntifadanın ilk günlerinden itibaren İsrail’in katliamları sürece eşlik etti. Şaron ve ekibinin yönetime gelmesi ile Filistin halkı üzerindeki siyonist baskı ve zulüm yeni boyutlar kazandı, 11 Eylül saldırılarından sonra ise iyice doruğa çıktı.

Emperyalist saldırganlık ve savaş histerisi siyonistler tarafından hararetle desteklendi. Irak’a saldırının bir an önce başlaması için sabırsızlandıklarını dile getiren açıklamaları ise sık sık dünya basınında yer almaya başladı. Zira siyonistler, tarihsel emellerine (Filistin’i Araplar’dan arındırma) ulaşmanın yolunun Ortadoğu’yu hedef alan bu yeni emperyalist saldırı ile açılabileceğinin hesabı içindeler. ABD Başkanı Bush ve savaş çetesi tarafından yürütülen savaş hazırlıkları hızlandıkça, Şaron yönetimindeki işgalci İsrail ordusu da Filistin’de yıkım ve katliamları en pervasız yöntemlerle uygulama yoluna gitti. Emperyalist savaş atmosferi siyonist katliamları nispeten gündemin geri planına düşürdü. Buna Bush yönetiminin siyonist katliamlara tam destek vermesi ve Filistin direnişini “terör” olarak damgalamasının eklenmesiyle, Şaron çetesinin aradıcurren;ı ortam oluşmuş oldu.

İsrail seçimleri böylesi bir süreçte gündeme geldi. Tam bu dönemde Şaron ve oğlu tarafından alınan rüşvetlerle ilgili kirli dosyalar açığa çıktı, haklarında davalar açıldı. Katliamcı kimliği ile siyasi prim yapmaya alışık olan kasap Şaron, yolsuzluk skandalları açığa çıkınca güç kaybetmeye başladı. Bu arada yolsuzluk ve rüşvet olayları, siyonizm ve siyonistlerin içinde bulunduğu çürüme ve kokuşmayı da gözler önüne sermiş oldu. Zaten Şaron’un sicili bu konuda da geçmişten beri oldukça kirli ve kabarıktır.

Şaron, yaşadığı prestij ve güç kaybını önlemek, zayıflayan siyasi desteğini güçlendirmek için bildiği tek yöntem olan yıkım ve katliamları yaygın bir uygulama haline getirdi. Bu kirli yöntemle siyasi destek peşinde koşan kasap ve ekibi suç dosyalarını günden güne kabartan bir politika izlemeye devam ediyorlar. Seçim sonuçlarına bakıldığında, bu kirli politikanın İsrail toplumunun önemli bir kesiminde karşılık bulduğu görülmektedir. Zira Şaron’un partisi Likud’un milletvekili sayısı 21’den 37’ye çıktı. Tabii Amerikan emperyalizmi ve Yahudi lobisinin verdiği desteğin de bu sonucun elde edilmesinde payı var.

İsrail yönetiminin son bir aylık icraatlarına baktığımızda saldırganlığın vardığı boyutu tüm çarpıcılığıyla görebiliriz. Yeni yılın ilk günlerinde işgalci siyonist ordu helikopterler, zırhlı araçlar ve buldozerler eşliğinde Gazze Şeridi’ndeki Nuseyrat, Burey ve Refah mülteci kamplarına saldırdı. Ancak Filistinliler’in şiddetli direnişiyle karşılaşan İsrail askerleri iki saat içinde geri çekilmek zorunda kaldılar. Aynı günlerde İsrail askeri ve sivil kaynakları tarafından, El Kaide’nin altıncı adamının Beyrut ve Şam’a geldiği ve Filistinli militanlara askeri eğitim vermeğe başladığı iddiası ortaya atıldı. Buna Gazze Şeridi’nde El Kaide örgütlenmesinin başladığı iddiası eklendi. Bu uydurma iddialarla İsrail’in Filistin’de devam eden vahşi uygulamalarına güya meşru bir zemin hazırlanmış oldu.

Yine aynı günlerde Filistinli direnişçilerin eylemlerini bahane eden Şaron yönetimi, 35 yaş altındaki Filistinlilere Batı Şeria ve Gazze Şeridi dışına çıkmayı yasakladı. Bu yasaktan dolayı İsrail’de çalışmaya giden 4 bin Filistinli işçiden sadece 1350’sine geçiş izni verildi. Öte yandan Gazze açıklarına barikat kuran İsrail donanması Filistinli balıkçıların Akdeniz’e açılmalarını engellemeye başladı. El Halil kentinde bulunan iki üniversite ise, işgalci İsrail askerleri tarafından kapatılarak Filistinli öğrencilerin eğitim görmeleri zorbalıkla engellendi.

Emperyalist savaş ortamını fırsat bilen siyonistler, saldırılarını ülke dışına da taşımaya hazırlanıyor. Bu çerçevede MOSSAD’a yeni bir şef atandı. Şaron tarafından atanan yeni şef Meir Dogan (kod adı silah), karanlık ve kirli geçmişe sahip bir asker. Mogan’ı yakından tanıyan bir CIA ajanı, onu, “öldürme içgüdüsüne sahip biri” olarak tanımlıyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan CIA ajanları ve bazı İsrailli yetkililer “örtülü operasyonların” “dost ülke” topraklarına da taşınacağını dile getiriyorlar. İsrailli bir yetkili, Şaron yönetiminin yapılacak örtülü operasyonlardan -işlenecek cinayetlerden- dolayı ikili ilişkilerin zarar görmesine aldırmayacağını açıkladı. Bu konuda İsrail siyonizminin kirli bir geçmişe sahip olduğu bilinmektedir. Filistin direniş hareketi liderlerine karşı giriştiği seri cinayetlerle bu aland uzmanlaşmış bulunuyor.

Şaron yönetiminin yürüttüğü bu saldırıların yanı sıra günübirlik olarak seri cinayetler işlenmekte, işgalci İsrail askerleri ve Yahudi yerleşimcileri tarafından her gün birkaç Filistinli katledilmektedir. Bu sürede ev ve işyerlerinin yıkımı, toplu gözaltılar, yaygın işkenceler vb. uygulamalar da aralıksız devam ediyor. İsrail seçimleri yaklaşınca saldırganlığın dozu had safhaya ulaştı. Bunun son örneği seçimlere üç gün kala Gazze kentinde yapılan barbarca saldırı ve katliam oldu.

Akşam saatlerinde üç koldan saldırıya geçen İsrail askerleri, 50 civarında tank, zırhlı araç ve helikopter eşliğinde kentin bir bölümünü işgal ettiler. Gazze, 1994 yılından beri en azgın saldırıyla karşı karşıya kaldı. Saldırılar sonucu 12 Filistinli katledilirken, 6’sı ağır 64 Filistinli de yaralandı. Pazar yerine füze atan işgalci askerler, kentin en büyük fabrikaları olan metal işleme atölyelerini de yıktılar. Katliamın ardından açıklamalarda bulunan İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nin seçimler tamamlanıncaya kadar abluka altında tutulacağını, gerekirse sokağa çıkma yasağı uygulayabileceklerini söyledi. Seçim propagandasını “güvenlik” üzerine inşa eden Şaron katili, Gazze’de gerçekleştirdikleri katliam ile İsrailliler’e güvenliğin nasıl sağlandığını göstererek, rüşet skandalları ile sarsılan itibarını düzeltmeye çalıştı.

Şaron ve ekibi seçimleri kazanıp, Filistin’i Araplardan arındırma hedeflerine emperyalist savaşın sağlayacağı ortamla ulaşmak istiyorlar. Planları; Filistin halkının bir kısmını soykırıma uğratmak, kazara hayatta kalanları da Ürdün’e sürgün etmektir. Bu sayede siyonist devleti Araplar’dan arınmış, sadece Yahudiler’den oluşan saf bir devlet haline getirmek peşindeler. Bu akıl almaz canice planı uygulama fırsatı bulabilirlerse eğer, bunu tereddütsüz bir şekilde yapacaklarından kuşku duymamak gerek. Zira Şaron ve onun gibi siyonist katliamcıların hayatlarının rüyasını böylesi bir plan oluşturuyor. Zaten Şaron ve ekibi dışında kalan ve farklı tonlarda da olsa siyonizmin renklerini taşıyan hiçbir kesim, “Filistinliler’in etnik temizliği planı”na muhalefet etmiyor.

Seçim sonuçlarına bakıldığında, bu kirli politikanın İsrail toplumunun önemli bir kesiminde karşılık bulduğu görülmektedir. Zira Şaron’un partisi Likud milletvekili sayısını 21’den 37’ye çıkarabildi. Böylece kurulacak hükümetin başında Şaron’un olacağı kesinlik kazanmış oldu. Amerikan emperyalizmi ve siyonist Yahudi lobisi tarafından verilen desteğin, seçimler sonucu ortaya çıkan tabloda önemli bir paya sahip olduğunu söylemiştik. Bugünlerde ABD’nin İsrail’e vermeye hazırlandığı yardım miktarı 12 milyar dolardır. Yardımın 4 milyarının savunmaya, 8 milyarının ise yeni yerleşme bölgeleri ve ekonomiyi güçlendirmeye ayrılacağı açıklandı. ABD bu cömertliği, İsrail’in “terörle mücadele ettiği” gerekçesine dayandırıyor.

Amerikan emperyalizmi tarafından hazırlıkları tamamlanmak üzere olan savaşın amaçlarından biri de İsrail siyonizminin bölgede güçlü bir konuma sahip olmasını sağlamaktır. İsrail devleti tarafından emperyalist savaşa verilen hararetli desteğin temel nedeni budur. Irak’a saldırının başlamasıyla siyonist katliam ve yıkımların yeni boyutlar kazanacağı ise açıktır. Emperyalist saldırganlık ve savaş karşıtı mücadele, Filistin halkının karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi hesaba katmalı, emperyalist-siyonist saldırganlığı aynı anda hedef almalıdır. Irak halkıyla dayanışma ve bu halka karşı girişilecek emperyalist savaşı engellemek amacıyla yapılan eylemler, aynı desteği direnen Filistin halkına da vermeli, siyonist yıkım ve katliamların engellenmesi için çaba harcamalıdır.