BM Silah Denetçileri raporu ABDnin istediği doğrultuda...
Rapor emperyalist saldırganlık ve Birleşmiş Milletler Silah Denetçileri Komisyonu Başkanı Hans Blix ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed El Baradey Iraktaki silah denetimleriyle ilgili raporu BM Güvenlik Konseyine sundular. Aylardır beklenen raporun içeriğinde, bilinenlerin dışında bir bilgi yer almadı. Yine de Hans Blixin raporunda ABD emperyalizminin kullanabileceği söylemlere yer verildi. Çok sayıda CIA ajanı barındıran bir komisyon tarafından hazırlanan bir raporda bu tür ifadelerin yer alması elbette şaşırtıcı değil. Kitle imha silahlarına rastlanamadı Hans Blix ve ekibi Irakta kitle imha silahı bulamadılar. Tüm zorlamalara ve Bush yönetimi tarafından yapılan baskılara rağmen, hiçbir kanıt bulamadıklarını açıklamak zorunda kaldılar. Muhammed El Baradey de raporunda; Irakta nükleer silah konusunda denetimlerin tamamlanabilmesi için daha zamana ihtiyaç bulunduğunu, şu ana kadar yapılan denetimlerde nükleer silaha rastlanmadığını belirtti. Irakta istediği gibi at koşturan Blix ve ekibi Amerikan-İngiliz iddialarına kanıt olabilecek bir veri bulamasalar da, raporda Iraka yönelik suçlamaları savaş kundakçıları tarafından Iraka saldırmak için yeterli bir kanıt olarak değerlendirildi. ABD-İngiltere savaş koalisyonunun isteği doğrultusunda raporda yer alan suçlamalar Blix tarafından şöyle sıralanıyor. Irak bizimle yeterince işbirliği yapmıyor. BMye sunduğu silah bildirimi eksik. Irak, kayıp 6 bin 500 kimyasal silah başlığına ne olduğuna açıklık getirmedi. Denetçilerle kaç-yakala oyunu oynanıyor, saydamlık içinde işbirliği yapılmıyor. Iraklı bilim adamları ve uzmanlar denetçilerle işbirliği ve mülakat yapmıyorlar. Bu soyut iddialar haydutbaşı Bush ve savaş çetesi tarafından savaş için yeterli nedenler olarak değerlendiriliyor. Raporla ilgili açıklama yapan İngiltere Dışişleri Bakanı, Bağdatın BM kararlarını ihlal ettiğini, raporun savaş ihtimalini arttırdığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell da, 1441 sayılı Güvenlik Konseyi kararına göre askeri saldırı için koşulların oluştuğunu ileri sürdü. Rusya, Fransa, Çin ve Almanya gibi emperyalist ülkeler ise, silah denetçilerine ek süre tanınmasını talep ederek, askeri saldırıya henüz gerek olmadığını savundular. BM Güvenlik Konseyi ikinci bir karar alırsa iyi olur Amerikan emperyalizmi izlediği saldırgan politikalar sonucu dünya halkları nazarında gayri meşru bir konuma düştüğünün farkında. Silah denetçileri raporunda kitle imha silahlarına rastlanmadığının açıklanması bu durumu daha da pekiştirdi. Bu koşullarda BM Güvenlik Konseyi tarafından alınacak bir saldırı kararı, savaş çetesi açısından arzulanır hale geldi. BMyi sürekli küçümseyen, onu dikkate almayacağını dile getirerek aşağılayan Bush yönetimi, şimdi, saldırganlığını meşrulaştırmak için Güvenlik Konseyinden Iraka askeri müdahale kararı talep ediyor. Tabii böyle bir karar, uluslararası meşruiyet arayan Türkiye gibi uşakların da emperyalist savaşa verdikleri desteği kamuoylarına açıklamalarını kolaylaştıracak. Nitekim Colin Powell, bu yönde bir kararı çıkarmak için uğraşacaklarını açıklarken buna işaret ediyor: Bundan sonra birçok ülke için katılmak kolaylaşacak ve daha geniş bir koalisyon oluşacaktır. 1441 sayılı Güvenlik Konseyi kararı Washingtondaki savaş çetesi, BM yeni bir karar alsa da almasa da Iraka saldıracaklarını açıklarken, bunu 8 Kasım 02 tarihinde alınan 1441 sayılı Güvenlik Konseyi kararına dayandırıyorlar. Bu karar Iraka savaş açma konusunda Konseye geniş yetkiler veriyor. Buna göre, Irakın BM kararlarını ihlal etmesi durumunda Körfez Savaşını bitiren anlaşma geçersiz sayılacak, böylece Iraka yeniden savaş ilan edilmiş olacak. Amerikan-İngiliz savaş koalisyonu da, savaş koşullarının oluştuğunu öne sürerken, iddialarını 1441 sayılı kararın bir bölümüne dayandırıyorlar. Irakın gerçekten BM kararlarını ihlal edip etmediğine ABDnin aldırdığı yok, nasılsa Iraka saldıracak. Uluslararası hukuk kurallarını, somutta BM Güvenlik Konseyi kararlarını çok önemsediğini iddia eden istisnasız bütün ülkeler ikiyüzlü bir politika güdüyorlar. Irakın hemen yanı başındaki siyonist İsrail devleti, dünyada Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal eden ülkelerin başında yer alıyor. Kitle imha silahlarına sahip, üstelik tam bir katiller sürüsü tarafından yönetildiği gözönüne alındığında, bu silahları her an kullanabilecek bu ülkenin kılına bile dokunulmuyor. Dahası başta ABD olmak üzere bütün emperyalist güçlerin tam desteğine sahip. İsrail, bu destekten aldığı güçle silahlanmaya ve Filistin halkını katletmeye devam ediyor. Bush ve çetesi daha da küstahlaştı Silah denetçilerinin raporlarını BMye sunmasıyla beraber Amerikan yönetimi tehditler savurmaya hız verdi. Savaş kundakçıları bir yandan Güvenlik Konseyinden ikinci bir karar çıkarmak için uğraşırken, bu kararın çıkmaması durumunda ise, ABDnin tek başına hareket etmekten vazgeçmeyeceğini yeniden ilan ettiler. Bush ve Powell yaptıkları açıklamalarla yine sağa sola tehditler savurmaya başladılar. Powell, Irakın silahsızlanma konusunda dünyaya meydan okumaya devam ettiğini, onun için zamanın daraldığını ve silah denetimi süresinin uzamasına izin vermeyeceklerini açıklayarak saldırının yaklaştığı mesajını verdi. Irakın El Kaide örgütüyle ilişkisine dair kanıtları açıklamak için 5 Şubatta Güvenlik Konseyini toplantıya çağırdı. Oysa, CIA-FBI tarafından yapılan tüm araştırmalara rağmen Irak ile El Kaide arasında hiçbir somut bağa rastlanabilmiş değil. Bushun yaptığı açıklamalar daha saldırgan ve küstahça bir üslup taşıyor. Ulusa sesleniş konuşmasında, Irakın kitle imha silahı üretmek için kesintisiz olarak çalıştığını iddia ederek, savaşı başlatmak için nasıl sabırsızlandığını gözler önüne serdi. Tehditlerini Irakla sınırlı tutmayan haydutbaşı, İran ve Kuzey Koreyi de tehdit etti. İranın kitle imha silahı ürettiğini ve teröre destek verdiğini iddia ederek, bu ülkeyi doğrudan hedef gösterdi. Kuzey Korede baskıcı bir rejimin olduğunu, bu rejimin ABDye şantaj yaptığını, ABDnin buna boyun eğmeyeceğini, gerekirse bölge ülkeleriyle koalisyon kurup K. Koreye saldırabileceklerini dile getirdi. Böylece, Iraktan sonra sıranın bu ülkelere de geleceğini ortaya koyarak, emperyalist saldırganlığın azgınlaşaca&currn;ı işaretini verdi. Zira Amerikan silah tekelleri ürettikleri yeni silahları denemek ve depolarındaki silahları boşaltmak, petrol tekelleri de Irak petrolünü bir an önce ele geçirmek için sabırsızlanıyorlar. Kapitalist barbarlığa karşı mücadeleye! Emperyalist savaş artık somut bir hale gelmiştir. Savaşa açıktan destek vermeyen ülkelerin tutumu Amerikan savaş çetesinin aldığı kararı etkileme gücünden yoksun. Emperyalistler arası çelişkiler ABDyi belli sıkıntılara sokabilir, ama şimdiki haliyle savaşı engelleyebilecek durumda değiller. Dahası ABD, diğer emperyalistlerin çıkarlarına zarar vermeyeceğine dair güvence verdiğinde onların desteğini bile alabilir. Dolayısıyla emperyalist saldırganlığın önündeki tek engel anti-emperyalist, savaş karşıtı kitle muhalefetidir. Yüzbinlerce insanın alanlarda emperyalist savaşı protesto ettiği bir süreç şimdiden başlamış bulunuyor. Bu mücadele son derece önemli olmakla beraber henüz yeterli değil. Bu mücadelenin emperyalist-kapitalist sistemi hedef alacak düzeye sıçratılması, ancak işçi sınıfının örgütlü gücünün harekete geçirilmesiyle mümkün. İnsanlığın kapitalist barbarlık içinde çöküşünü engellemenin tek yolu budur. |
|||||