İçindekiler:

26 Temmuz 2022
Sayı: KB 2022/26

İşçi sınıfı içerisinde direnme eğilimi güçleniyor!
Sömürgeci saldırganlık ve Zaxo katliamı
"Tahıl Koridoru" anlaşması imzalandı
Ekonomik kriz ve sermaye düzeninin açmazları
BİK'in güçlenen sopası
Bu gemi kara bir bulut*
TPI'daki fiili grev üzerine
TPI işçisinden mesajlar...
Termokar işçileri...
DEV TEKSTİL 2022 yılı Genel Meclisi toplandı...
Sinbo'dan Pressan'a deneyim ve dersler
Demir-çelik sektöründe yaşananlar
Siyasal durum ve devrimci sınıf çizgisi
Almanya'da halk ayaklanması korkusu
Sri Lanka'da gerici rejim saldırıya geçti
Joe Biden Ortadoğu ziyaretinde...
13.Petersburg İklim Diyalogu
Dinci gericiliği durdurmak için örgütlü mücadeleye!
Kadın işçilerin emek ve onur mücadelesi
Üniversitelerde dönem baskı ve gericilikle kapatılmak istendi
Kapitalistlere af, öğrencilere katlamalı faiz!
Sermaye iktidarının şovenist histerisi
"Yerli-milli" söylemlerinin sahteliği
Kirli savaşlara karşı sınıf savaşı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kirli savaşlara karşı sınıf savaşını yükseltmeliyiz!

 

Kapitalizm savaş demektir. Kapitalizm talan, yağma, sömürü, açlık, yoksulluk ve ölüm demektir. Kapitalist barbarlık dünya çapında burjuva devrimleriyle birlikte çok geçmeden kendisini göstermeye başlamıştır. İnsanlık tarihi birçok kötülüğe tanık oldu. Ancak insanlık en vahşi, acı ve akıl almaz kötülüklere kapitalizmde daha çok tanık oldu, olmaya da devam etmektedir. İçinde yaşadığımız kapitalist barbarlık düzeninin kötülüğünün ne denli vahşi boyutlara evirilebileceğine 20. yüzyılda gerçekleşen iki emperyalist dünya savaşıyla tanık olundu. 1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşlarının ağır bilançosu kapitalizmin insan ve çevre üzerinde yol açtığı ağır ve yıkıcı tahribatın görülebilmesi bakımından en çarpıcı örneklerdir.

20. yüzyılın başlarında birçok ülkede kapitalizm yerli yerine oturmuş ve ulusal sınırlarına sığamaz hale gelmişti. 19. yüz yılının sonları kapitalizmin emperyalist bir dünya sistemine dönüştüğü tarihsel bir evre olmuştu. Bu aşama kapitalizmin çelişkilerini daha yalın bir şekilde gözler önüne serilmesini sağladı.

Kapitalizmin gelişim seyrinin ilk sonucu 28 Temmuz 1914 yılında başlayan 1. emperyalist paylaşım savaşı oldu. “Emperyalist paylaşım savaşı” diyoruz çünkü, bu savaş resmi tarih anlatımına göre bir prensin öldürülmesiyle ya da dünya emekçi halklarının kendi aralarında değil, emperyalist güçler arasındaki hegemonya mücadelesi sonucu ortaya çıktı. Kısacası emperyalist bloklar arası dünyayı paylaşım savaşı on yıllar boyu dünya halklarına onulmaz acılar yaşattı. Sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte tarihçilerin ortaya koyduğu rakamlarla 16-19 milyon arasında insan kirli savaş sonucu yaşamını yitirdi. Ayrıca tarihte ilk kez kimyasal silahlar bu savaşlarda kullanıldı. Açlık, kıtlık, kentlerin yıkımı ise yıllarca sürdü. Bu savaşların bilançosunu kısaca şöyle özetlemek mümkün:

“20. yu?zyıla gec?is?le birlikte sertles?en du?nya hegemonyasına yo?nelik emperyalistler arası rekabet ve c?atıs?ma, birinci emperyalist paylas?ım savas?ıyla sonuc?landı. Yeneni de yenileni de gu?c?su?z du?s?u?ren bu savas?ın gerc?ekten kârlı tek emperyalist u?lkesi ABD oldu. Fakat Almanya’yı ko?leles?tiren Versay Antlas?ması’na rağmen, kapitalist du?nya u?zerinde hegemonya kurmak mu?cadelesi sonuc?lanmamıs? olarak kaldı. I?ki savas? arası do?nem, kapitalist du?nyada, bo?lu?nme, bloklaşma ve her alanda su?ren sert bir rekabet ve c?atıs?ma yılları olarak yas?andı. I?kinci Du?nya Savas?ı’yla sonuc?landı.” (Ekim 1. Genel Konferansı Değerlendirme ve Kararlar, syf. 75, Eksen Yayıncılık)

Emperyalistler kendi sefil çıkarları uğruna bir yüz yıla iki büyük savaş sığdırdı. Bu iki büyük savaş dünya halklarına büyük acılar yaşatmaktan ve on yıllar süren yıkımların faturasını ödemekten başka bir sonuç yaratmadı. Emperyalist-kapitalist sistem halen daha bunalım ve savaşları döne döne var ediyor. Dünyanın dört bir yanında örtülü (vekaleten) ya da açıktan savaşlar sürdürülüyor.

Son 30 yılda savaşlar bölgesel çapta kendisini gösterirken bugün gelinen noktada emperyalist güçler daha açıktan karşı karşıya gelebiliyorlar. Bugün iç savaşlarla birlikte dünya çapında 40’tan fazla bölgede savaş yaşanıyor. Ortadoğu ve Ukrayna başta olmak üzere Kafkasya’da, Afrika kıtasının birçok ülkesinde ve on yıllardır Filistin’de çatışmalar sürdürülüyor.

Yalnızca Rusya-Ukrayna savaşına baktığımızda dahi 3. bir paylaşım savaşının insanlığı ne denli büyük yıkıma sürükleyebileceği görülebilir. Bu kirli savaşlara ve yıkımlara dur diyebilecek biricik güç ise, işçi sınıfı ve ezilen halklardır. Tarihte bunun örneğini 1. emperyalist paylaşım savaşı döneminde Çarlık Rusya’sını tarihin çöplüğüne yollayan ve Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’ni var eden Rusya proletaryası dosta-düşmana göstermiştir. İşçi ve emekçiler emperyalistler arası hegemonya ve çatışmaların yarattığı kamplaşmaların bir parçası olmamalıdır. İşçi sınıfının safı kendi burjuvalarının karşısında durmak olmalıdır.

İnsanlığın topyekûn kurtuluşu için işçilerin birliği, halkların kardeşliği temelinde sınıf savaşını yükseltmeliyiz!

M. Nevra

 

 

 

Bekir Bozdağ’ın psikolojik işkencesi

 

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Kars’ta, AKP İl Danışma Kurulu Toplantısı’nda şu yalanları söyledi:

 “Pek çok yerde işkence ve kötü muameleye dair haberler vesaireler zaman zaman yayınlanıyor, şunu açıklıkla ifade etmek isterim ki; Türkiye cezaevlerinde ve Türkiye’de işkence yoktur. Somut tek bir örnek kimse gösteremez. Gösterildi diyelim bir örnek, biz onun üzerine gitmezsek o zaman çıkıp bize şunu demeleri lazım; ‘size somut örnek gösterdik ama siz bunun üzerine gitmediniz’. Hem adli yönden hem de idari yönden böyle bir vaka olduğu zaman biz üzerine kararlılıkla gidiyoruz, gitmekte de kararlıyız. Bu konuda herhangi bir kamu görevlisini koruyucu, kollayıcı bir iradenin sahibi değiliz. Onlar emanet, o emanetlere kötü muamele veya işkence yapan herkes karşısında hukuku bulur, adaletin gereği neyse onu bulur, onu bulacaktır.”

Bu yalanı dinlemek bile tek başına psikolojik işkencedir. Güncel olana geçmeden önce 2014’te Soma’da madenciyi tekmeleyen Yusuf Yerkel o an işkence yapmamış mıdır? Bozdağ bile Yerkel madenciyi tekmelemedi diyemez her halde! Peki Yerkel işkenceden kaynaklı ceza aldı mı? Yargılanmadı bile. Hatta Avrupa’da diplomatik dokunulmazlık sağlanarak ödüllendirildi.

Diğer işkenceler bir yana hapishanelerde uygulanan tecrit bile işkencedir. Ki bu bilimsel bir tespittir. Sürekli verilen mektup görüş yasakları bir yana, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen tutsaklara uygulanan tecrit, şiddetli bir psikolojik işkence düzeyindedir. Günde 1 saat havalandırma, 15 günde 1 görüş ve ömür boyu tek kişilik hücrede hapis! Bu yetmez gibi birçok tutsak, ailelerinden kilometrelerce uzaktaki hapishanelere sürgün ediliyor. Bu koşullarda aileler yılda birkaç kez dışında görüşe gidemiyor. Sürgün politikası bu durumda işkence değil mi?

Sürgün gerçekleşen ring aracında fiziki işkence görmeyen tutsak yok gibi. Gidilen hapishanede çıplak arama, ağız içi araması gibi onur kırıcı arama dayatmalarını kabul etmeyen tutsaklara da fiziki işkence uygulanıyor.

İntihar ettiği iddia edilen tutsak ve mahpus ölümleri en hafif ifadeyle şüpheli ölümdür. Silivri Hapishanesi’nde “intihar etti” denilerek cenazesi ailesine verilen Serhan Yılmaz’ın vücudunda darp izleri vardır ve konulduğu tabut kan içinde kalmıştır. 60 kişilik gardiyan grubu Yılmaz’ın kaldığı koğuşa girerek koğuştaki mahpuslara işkence yapmıştır.

Garibe Gezer işkence ve tacizle tek kişilik hücreye götürüldü. Gardiyanlar Gezer yaşamını yitirdiği gün hücresine girdiğinde yaşıyor, ölene dek bekletiyorlar Gezer’i. Katliamın tanığı tutsak ısrarına rağmen savcı tarafından dinlenmiyor. Böylece cinayeti kapattıklarını sanıyorlar. Bozdağ’da işkence yok diyerek psikolojik işkence yapıyor.

Hapishane hak ihlalleri raporunda sayısız işkence örnekleri yer alıyor. Psikolojik işkence 7/24 uygulanıyor. Fiziki işkence de sık sık uygulanıyor.

Bu gerçeklikte, hapishanede işkence yok demek, basit bir yalan değil, ciddi bir ahlaki yoksunluk ve bir çürüme halidir. Bu yalanları dinlemekse kesinlikle psikolojik işkencedir.

H. Ortakçı