İçindekiler:

15 Mart 2022
Sayı: KB 2022/10

Kriz-savaş sarmalında derinleşen yıkım
NATO halklara düşman bir savaş ve suç aygıtıdır
Ukrayna savaşı ve küresel ekonomik kriz
Pandeminin ikinci yılı geride kalırken
Dinsel gericilik tırmandırılıyor
İEKK'den 8 Mart eylem ve etkinlikleri
Taksim'de 8 Mart
Ankara'da 8 Mart
Almanya'da 8 Mart
Paris 8 Mart'ı
Yasin Keskin röportajı
İşçiler arayışta
Emperyalist dünya ve Gürcistan krizi
Ukrayna savaşı ve AB
Ukrayna'da savaşın yıkımları
"Nükleer tehlike"
Putin'in SSCB düşmanlığı
Ukrayna'da Neonaziler
Paramiliter çeteler ve Ortodoğulaşma
Versay'da AB zirvesi ve enerji tartışmaları
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden
IPCC'den 6. İklim Raporu
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ukrayna savaşı ve Putin’in SSCB düşmanlığı

K. Ali

 

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, “halklar hapishanesi” olan Çarlık Rusya’sında işçi sınıfı önderliğinde birleşen emekçi halkların yaratıcı gücünü sosyalizmin kurulması ülküsü etrafında birleştirdi. Sovyet deneyimi gerçek dostluk ve halklar arasında kalıcı barışın sağlanmasının yolunun kapitalist özel mülkiyet sisteminin yok edilmesinden geçtiğini insanlığa gösterdi.

Kapitalist-emperyalist dünyanın kuşatma ve yok etme saldırıları Bolşeviklerin önderliğinde gönüllü kader birliği yapan emekçi halkların direnişiyle boşa düşürüldü. Toplumsal zenginlikler bir avuç kapitalistin kasalarını doldurmak için değil eğitim, sağlık, barınma ve emekçi halkların çok yönlü refahını yükseltme ereğine hasredildi. Devrimden önce Avrupa’nın en geri ülkesi olan Sovyetler Birliği, kapitalist ülkelerin onlarca yılda ulaşabildiği gelişmeyi kısa bir zaman diliminde gerçekleştirmeyi başardı. Nüfusunun çoğunluğu köylülerden oluşan, okur-yazar oranı çok düşük, geri yöntemlerle üretim yapılan bir ülkeyi, Sovyet iktidarı bilimsel ve kültürel atılımların yapıldığı bir ülkeye dönüştürdü.

Sosyalizmin kurulması yolunda gerçekleştirilen büyük atılımlar, Sovyetler Birliği’ni emperyalist ülkelerin emekçilerinin ilgi ve sempatisinin odağı haline getirdi. Bu ilgiyi kokuşmuş sistemleri için baş tehlike olarak gören savaş baronları, Sovyetlere karşı canice hesaplar yapmaya başladı. Alman tekellerinin Hitler faşizmi aracılığıyla “yaşam alanı” talep edip emperyalist paylaşım savaş hazırlığına başlamasını ABD, İngiliz ve Fransız emperyalistleri seyrettiler. Dahası Hitler faşizmiyle uzlaşıp, SSCB’yi imha savaşına destek verdiler. Onlar da SSCB’ye karşı imha savaşında Alman emperyalizminin zayıf düşeceği hesabı yapıyorlardı. Yaptıkları kirli planlara göre, onlarca irili ufaklı ulus, ulusal azınlık ve inançtan insan topluluklarının oluşturduğu SSCB, Hitler faşizminin yıldırım savaşının basıncı karşısında direnemeyecek, kısa zamanda içten parçalanarak dağılacaktı.

Kapitalizme karşı mücadelede kader birliği yaparak sosyalizmin kurulması için güç ve yeteneklerini birleştiren, devrimin kazanımlarının yaşamlarında yarattığı gerçek dönüşümün önemini bilen halklar, faşist savaş makinası karşısında birbirlerine daha da kenetlendiler. Değişik milliyetlerden emekçi halklar sosyalizmin kazanımlarını savunma savaşında Hitler faşizmine karşı destansı bir direniş sergilediler. Nazi ordularını önlerine katarak kovalayan Kızıl Ordu ve Sovyet halkları, Hitler faşizmini doğduğu topraklarda, Almanya’nın başkenti Berlin”de mezara gömerek insanlığı faşizm ve savaş belasından kurtardılar.

SSCB halkları sosyalizmin kurulması çabasında gösterdikleri yaratıcı başarıyı partizan savaşlarında, savaşın kazanılması için gereksinim duydukları silah üretiminde mucizeler yaratırken de gösterdiler. Böylece, asker ve silah üstünlüğüne güvenerek Sovyetleri yıkabileceğini sana Hitler faşizminin muradını kursağında bıraktılar.

Her alanda olduğu gibi silah üretiminde de Sovyet planlı ekonomisinin özel mülkiyete dayalı Alman ekonomisinden çok daha üstün olduğunu kanıtladılar. Almanya’nın 1941 yılında ürettiği 5.200 tank, 11.776 uçak, 7.000 topçu silahına karşılık, Sovyetler 1941’in ilk yarısında, 1.800 tank, 3.900 uçak ve 15.600 topçu silahı üretebilmişti. Sosyalizmi savunmanın silah üretimi ve siperlerden geçeceğini anlayan Sovyet emekçileri yılın ikinci yarısında fabrikaların tümüyle yer değiştirmesine ve savaşın yol açtığı tahribata rağmen silah üretimini 4.740 tank, 8.000 uçak ve 55.550 parça topa çıkardılar. 1942 yılında Almanya 15.409 uçak üretirken, Sovyetler Birliği 25.436 uçak; Almanya 9.200 tank üretirken, Sovyetler Birliği 24.446 tank üretti…

***

Faşizme karşı zaferin kazanılması on milyonlarca insanın yaşamına mal oldu. Sovyet halkları bu zafer uğruna seçkin, deneyimli ve fedakâr savaşçı ve önderlerinin çoğunu yitirdi. Sovyet halklarının savaş öncesi “barış” yıllarında boğuştuğu sorunlar, savaşın yolaçtığı yıkımın da etkisiyle derinleşerek iç dengeleri bozdu. Sovyet yönetimi henüz kuruluş sürecinin başında olan sosyalizmin ekonomik-toplumsal inşası ve proleter demokrasinin sağlamlaştırılması sürecinde yaşanan sorunları ve dejenerasyonu zamanında görerek aşamadı.

Modern revizyonist çizgiye yönelen Sovyet yönetimi sosyalizminin kazanımlarını yozlaştırdı. Bürokratik dejenerasyon derinleşti ve Gorbaçov’un başa geçmesiyle birlikte batılı emperyalistlerle işbirliği yapılarak Sovyet sistemini çökerten zemin hazırlandı. Sovyetlerin sosyalist karakterini tasfiye edip devlet kapitalizmine dönüştürdükleri ülkenin varlıklarını oligarklara yok pahasına peşkeş çekerek, tam bir sınıf kiniyle SSCB’ni tasfiye ettiler.

Oligarkların aç kurtlar gibi kapıştıkları devlet varlıklarının özelleştirilmesinin bedeli emekçi halklar için ağır oldu. İktidarı gasp eden oligarkların temsilcisi olarak öne çıkarılan Boris Yeltsin kliğinin devrimin tüm kazanımlarına saldırmasıyla, sosyalizmin inşası sürecinde Sovyet halkları arasında kurulan gönüllü birliğin dağılmasının önü açıldı. Bu süreçte cumhuriyetlerin ayrılıp bağımsız devlet kurmalarını sineye çekmek zorunda kaldılar. Ancak yeni oluşmaya başlayan burjuvazinin temsilcileri yayılmacılık hevesinden vazgeçmediler. Rusya’nın yeni egemenleri “arka bahçe”nin oligarkların ellerinden kaymasının sorumluluğunu arsızca Ekim Devrimi ve Lenin’e fatura ederek, devrimin kazanımlarını her adımda karaladılar. 

Aynı yoldan giden Putin de Ukrayna’ya saldırının gerekçelerini sıralarken şu ifadeleri kullandı: “Bir zamanlar Lenin adında bir adam yeni bir Rusya uydurmaya kalktı. İşin sonu toplu mezarlara kadar vardı. Lenin’in uydurduğu devlet yapısı Rus devlet geleneğinin altını oydu. Elimizdekine yaslanmak zorundayız, yani Rus halkına.” Bu açıklama ile Putin, ezilen halkları özgürleştiren Ekim Devrimi’nin kazanımlarını reddederken, devrimin lideri Lenin’i de hedef aldı ve Çarlık Rusya’sına dönüş özlemlerini dile getirdi.  

“Modern dönemin Çarı” havasında konuşan Putin’in Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırı haksız ve gerici bir emperyalist müdahale örneğidir. Putin’in son günlerde gözünü daha da kararttığı görülüyor. Batılı emperyalistlerin Rusya karşıtı bir cephe oluşturmaları ve savaşı uzatmak için Ukrayna’yı silahlandırmalarına tepki gösteren Putin, “nükleer füze kuvvetleri”ni alarma geçirme emri verdi.

***

Zelenski’nin Batılı emperyalistlerinin kuklası olmasına rağmen Rusya’da savaş karşıtları sokaklara çıktılar. Polis terörünü göz alarak “bu savaş benin savaşım değil” şiarını yükselten Rusya’nın emekçi halkları gerçek barış ve dostluğa giden yolu gösterdiler.

“Facebook’ta Rus ve Ukraynalı arkadaşlarımdan biri şöyle yazmış: ‘Petersburglu dedem 1945 baharında Kiev’i kurtaran askerler arasındaydı. Yaşıyor olsaydı şimdi ona Rus uçaklarının Kiev’i bombalamasını nasıl açıklardım?’ Başka bir arkadaşım da şu yorumu yapmış: “Ya Donbass’ta Ukrayna uçaklarının Rusları öldürmesini nasıl anlatırdın dedene?”

Bu arkadaşlar Ukrayna›nın Rusya tarafından, Donbass’ın ise Ukrayna tarafından bombalanmasından duydukları acıyı böyle dillendiriyorlar.

Emperyalist amaçlarla tutuşturulan cehennem ateşinden çıkışın yolu 1917 öncesi Çarlık Rusya’sının “devlet geleneği”ne geri dönmekten geçmiyor. Tersine, Petersburglu dedeyi 1945 baharında Kiev’i kurtaran askerlerle bir araya getiren 1917 Ekim Devrimi’nin zaferiyle kurulan Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Rusya’da ve gezegenimizin her yerinde yeniden inşa edilmesinden geçiyor.