İçindekiler:

15 Mart 2022
Sayı: KB 2022/10

Kriz-savaş sarmalında derinleşen yıkım
NATO halklara düşman bir savaş ve suç aygıtıdır
Ukrayna savaşı ve küresel ekonomik kriz
Pandeminin ikinci yılı geride kalırken
Dinsel gericilik tırmandırılıyor
İEKK'den 8 Mart eylem ve etkinlikleri
Taksim'de 8 Mart
Ankara'da 8 Mart
Almanya'da 8 Mart
Paris 8 Mart'ı
Yasin Keskin röportajı
İşçiler arayışta
Emperyalist dünya ve Gürcistan krizi
Ukrayna savaşı ve AB
Ukrayna'da savaşın yıkımları
"Nükleer tehlike"
Putin'in SSCB düşmanlığı
Ukrayna'da Neonaziler
Paramiliter çeteler ve Ortodoğulaşma
Versay'da AB zirvesi ve enerji tartışmaları
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden
IPCC'den 6. İklim Raporu
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ukrayna savaşı ve küresel ekonomik kriz

 

Emperyalistler arası kızışan rekabet, yoğunlaşan nüfuz mücadeleleri sonucunda başlayan Ukrayna işgali ikinci haftasını geride bıraktı. Rusya’nın yürüttüğü işgal savaşı şimdiden küresel ekonomiyi sarsmış ve krizi daha da derinleştirmiş bulunuyor. Emperyalist-kapitalist güçlerin yayılmacı politikaları yerinden yurdundan ederek, öldürerek, açlığa terk ederek savaşın en ağır faturasını Ukrayna halklarına ödetiyor. Savaşın tetiklediği gıda ve enerji krizinin faturasını ise dünyanın emekçileri ödemeye başladı.

Kapitalizmin yarattığı ekonomik kriz bir yandan savaşları doğurmakta, savaşlar ise tersinden krizleri daha da derinleştirmektedir. Halihazırda küresel çapta hissedilmeye başlanan ekonomik bunalım, Ukrayna savaşının da etkisiyle toplumlara ve emekçi sınıflara yeni yıkımlar yaşatmaktadır. Ukrayna ve Rusya’nın dünyanın en iyi tahıl ambarlarına sahip olması, ayçiçek yağı başta olmak üzere gıda ürünlerinin önemli bir kısmının bu ülkelerden tedarik ediliyor olması, gıdada büyük krizlere zemin hazırlıyor. Ayrıca Türkiye ve Avrupa ülkeleri dahil birçok ülkenin doğalgaz ve petrol ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya’dan karşılıyor olması o ülkelerin emekçilerinin yaşam koşullarını ağırlaştırmaya başladı.

AKP-MHP rejimi neredeyse her gün akaryakıta zam yaparken, AB ülkelerinde de benzin ve motorin fiyatları görülmemiş bir hızla artıyor. Zira AB’nin en büyük ülkesi Almanya, 2021 verilerine göre doğalgazın yüzde 56’sını, petrolün yüzde 34’ünü, taşkömürün de yüzde 50’sini Rusya’dan karşılıyor. Tüm Avrupa’da ise Rusya doğalgazına bağımlılık yüzde 40 seviyesindedir.

ABD ve kuyruğuna taktığı AB devletlerinin Rusya’ya uyguladıkları ekonomik yaptırımların faturası da emekçilerin sırtına yıkılmak istenecek. Rusya pazarından çekilen şirketlerde görülen daralma ise, işsizlik ve yoksulluk sorunlarını derinleştirmeye başladı. Örneğin BMW tekeli Rusya’daki fabrikalarında üretimi durdurdu ve bu, yedek parça tedarikinin kesilmesine neden olduğu için Almanya’da da üretime ara vermek zorunda kaldı. Bu durumda, Rusya’ya yapılan ekonomik yaptırımlar gerisin geri Avrupa’yı vurmaktadır. Rusya pazarından çıkan Batılı şirketlerin krizin eşiğine gelmeleri an meselesidir. Bazılarının ise iflasla karşı karşıya olduğu belirtiliyor.            

“Günümüzün dünya kapitalist ekonomisi, birbirine bin bir bağla sıkı sıkıya bağlı organik bir bütündür. Dolayısıyla şu veya bu ülkeyi hedef alan ekonomik-finansal ambargo, aynı zamanda sistemin bütününü de gerisin geri vuran bir silahtır. Hele de hedef ülke, ekonomisi önemsiz nispeten küçük bir ülke değil de, özellikle pazar ve hammadde kaynağı bakımından son derece önemli bir büyük ülke olarak Rusya’ysa. Rusya’ya uygulanan ambargo Batılı kapitalist tekeller kadar özellikle yakıt ve gıda fiyatları üzerinden geniş tüketici kitlelerini de derinden etkileyecek, böylece sistemin çok yönlü krizini de ağırlaştıracaktır…” (Emperyalist dünya ve Ukrayna krizi, TKİP açıklaması, 27 Şubat 2022)

***

Gıda ürünlerinin uluslararası fiyatlarındaki aylık fiyat değişikliğini izleyen Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi, fiyat artışlarını saptamaya başladı. FAO, endeksin ocak ayına kıyasla şubat ayında yüzde 3,9 artış göstererek ortalama 140,7 puan olduğunu ve artış oranının geçen yılın şubat ayına göre yüzde 24,1 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Bu değerle fiyatlar bütün zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.

FAO, küresel gıda fiyatlarının süt ürünleri ve bitkisel yağlardan kaynaklı olarak artış göstermesine dikkat çekiyor. İki büyük buğday ihracatçısı olan Ukrayna ve Rusya’nın savaşta olmasının buğday ve mısır ihracatını kısıtlayabileceği gibi, bu iki ülkenin küresel ayçiçek yağı ihracatının yaklaşık yüzde 80’ini gerçekleştiriyor olması ise durumun daha da kötüleşeceğine işaret ediyor. 

Ukrayna ve Rusya’nın Karadeniz üzerinden yapacağı tahıl ihracatının kesintiye uğraması, özellikle de bu kaynaklara bağımlı ülkeler için gıda kıtlığına yol açma ihtimalini yükseltiyor. Financial Times’ın konu ile ilgili makalesine göre, savaşın uzaması halinde Mısır, Tunus, Fas, Pakistan ve Endonezya gibi ülkelerde yaşayan milyonlarca insan bundan etkilenecek.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın enerji piyasalarında yarattığı arz sıkıntısı endişesiyle küresel piyasalarda doğalgaz ve petrol fiyatlarında başlayan artış da sürüyor. Ukrayna’da savaşın şiddetlenmesiyle petrol fiyatlarının Temmuz 2014’ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştığı belirtiliyor.

Yüksek enflasyonun seyrettiği Türkiye ekonomisine baktığımızda ise durumunun daha da vahim olduğunu görmekteyiz. Temel tüketim maddelerine arka arkaya yapılan zamlar, savaşın etkisiyle zirveye ulaştı. Saray rejimi akaryakıta yedi günde yedi kez zam yapmış ve bu durum hayatı durma noktasına getirmiştir. Ayçiçek yağının litresine gelen 15 TL’lik zam nedeniyle de emekçiler ucuza yağ alabilme telaşıyla marketlere akın etmiş ve yürekleri paralayan görüntüler ortaya çıkmıştır. Unlu mamullerin fiyatı zaten yüksekken, savaş nedeniyle gelen yeni zamlardan dolayı emekçiler için ekmek bile “lüks” olmaya başlamıştır. 

Emperyalist kapitalist sistemin yapısal sorunu olan bunalımların yol açtığı savaşlar, dünya halklarını ve emekçi kitlelerini ölüm, açlık ve yoksulluk girdabına sürüklemektedir. Ukrayna savaşının sonuçları itibariyle yaşanabilecek gıda ve enerji krizinden kaynaklı dünyanın, yoksul emekçilerin isyanlarına sahne olması kuvvetle muhtemeldir. Meydana gelebilecek bu halk isyanlarının, emperyalist güç odaklarının karşısına üçüncü bir cephe olarak çıkma olasılığı var. Ama bunun önkoşulu o ülkelerdeki işçi sınıfının alacağı tutumlara göre şekillenecektir. Bu eylemli tutum emperyalist savaşa cepheden karşı çıkış ve “sınıfa karşı sınıf” bakışı temelinde yükselirse dünya halkları açısından olumlu gelişmelere zemin hazırlayacaktır.