İçindekiler:

14 Mayıs 2021
Sayı: KB 2021/Özel-18

Çeteleşen devlete karşı mücadeleye!
Kullanışlı aparatlar olarak çeteler
Filistin halkı kazanacak!
Tıkanan rejimin Mısır’la anlaşma telaşı
Sömürgeci işgal harekatı
Aşı programında turizm önceliği
“Büyüyen” Türkiye, derinleşen yoksulluk
İntiharlardaki artış
Gerici-faşist iktidarın korku genelgesi
İkizdere’de devlet-yandaş işbirliği ile talan
12 Eylül yenilgisi, işçi hareketi ve bahar eylemleri
1 Mayıs iradesi keyfi yasakları parçaladı
İsrail’in katliam savaşı ve Filistin direnişi
Kolombiya’da yeni isyan dalgası
Kapitalizm geleceği savaşta arıyor
Kapitalist ilaç tekelleri
DGB: Direnen Filistin halkı kazanacak!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

1 Mayıs iradesi keyfi yasakları parçaladı

B. Seyit

 

2021 1 Mayıs’ı geride kaldı. Anlamlı fakat eksik yanları ile geride bıraktığımız 1 Mayıs, işçi hareketi ve solun tablosu açısından önemli bir turnusol kâğıdı görevi gördü. 1 Mayıs’ın gösterdikleri ışığında önümüzdeki mücadele günlerini kazanmak adına atılacak adımlar fazlası ile önem taşımaktadır.

***

Gerici-faşist iktidar birçok konuda pandemiyi fırsata çevirdiği gibi 1 Mayıs’ın mücadele çağrısı ve anlamını hiçleştirmek için de elinden geleni ardına koymadı. Direnişlerin yasaklanmasıyla başlayan 1 Mayıs süreci baskıları her türlü eylem, etkinlik, bildiri dağıtımı (ticari amaçlı hariç) gibi faaliyetlerin keyfi biçimde yasaklanmasıyla doruk noktasına ulaştı. Yasakların akabinde Erdoğan, Türkiye işçi sınıfının da ağır bedeller ödeyerek kazandığı 1 Mayıs’ı “Emek ve dayanışma günü olarak başbakanken ben ilan ettim” diyecek kadar pervasızlaştı.

Düzen partileri, reformist solun bir kesimi ve sermayenin sendikalar içindeki kâhyaları da hayata geçirilen saldırılar karşısında uğursuz rollerini oynadılar. Keyfi yasaklar karşısında ya kabul eden ya da göstermelik eleştiriler sunan konumda kaldılar. Sendikal alanda ise düne kadar tutumlarını daha ürkek ve sinsice hayata geçirenler son birkaç yılın yarattığı atmosferde gerçek yüzlerini açıktan göstermeyi tercih ettiler. Sermayenin çıkarları için her türlü adımı atan iktidarın gölgesinde ve temsilcilerinin yanında gerçek konumları ve amaçlarına uygun uysal kuklalar olarak davrandılar.

HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ bürokrasisi için bu tutumların olağan olduğunu uzun yıllardır biliyoruz. Fakat yıllardır sol görünümle kürsülere çıkan ve bir dizi ilerici kurumu etkisi altına alan DİSK bürokratları da bu yıl hiç olmadıkları kadar açık davrandılar ve gerçek yüzlerini sergilediler. Dişe diş mücadelelerle kurulmuş DİSK’in hiçbir değerini artık temsil etmediklerini, ayaklar altına aldıklarını görmek istemeyenlere bir kere daha göstermiş oldular. Bizler için yeni olmayan bu tablo Greif direnişi ile tartışmasız bir biçim almıştı. Gelinen aşama ise DİSK’e hakim anlayışların tabanda az çok var olan ileri, mücadeleci eğilimi ezmek için başlattığı saldırıların yeni bir düzeye ulaştığının ilanı oldu.

1 Mayıs’ı ortada bırakanlar ve bayrağı taşıyanlar

Uzun yıllardır mücadelenin yükseldiği ve gerilediği dönemlerde sendikalara hakim bürokratik anlayışlar 1 Mayısları temsil etme iddiasıyla ortaya çıktılar. Kitlelerin devrimci, ilerici düşüncelere yakınlaştığı dönemlerde frenleyici rollerini yerine getirdiler. Kitle hareketinin gerilediği dönemlerde ise sermaye ve iktidarın saldırılarına açıktan dolgu malzemesi oldular. Bunu sınıf ve mücadele bilincini köreltmek için yaptıkları gibi en sıradan hak mücadeleleri konusunda dahi yaptılar. Şoven, faşist kışkırtıcılığı, göstermelik pandemi desteklerini etkileyebildikleri işçi ve emekçilere alkışlattılar. İşçilerin yasalarla güvenceye alınmış hakları gasp edildiğinde, keyfi dayatmalar arttığında ise düzen sınırları içinde dahi gerçek anlamda seslerini çıkarmadılar. Çıkarma ihtiyacı duyduklarında ise “Dostlar alışverişte görsün” edasıyla davrandılar. Hatta iktidarın hayata geçirdiği saldırıları farklı tonlarda desteklediler. Örneğin, pandemi koşullarında tüm çalışanlara ücretli izin verilmesi ve kapanmaya gidilmesi için anlamlı hiçbir adım atmayanlar, hatta hiç adım atmayanlar, sermayeye peşkeş çekilen işsizlik fonundan ödenen kısa çalışma ödeneğinin tekrar uzatılması için ardı ardına açıklamalarda bulundular…

Aynı zihniyet 1 Mayıs’a ve direnişlere getirilen keyfi yasaklara da benzer biçimde yaklaştı. Bu zihniyetin temsilcileri “pandemi” bahanesiyle direnişlere saldırılmasına sessiz kaldılar. Akabinde “tam kapanma” adı altında fabrikaları işçi toplama kampına dönüştüren tutumları görmezden geldiler. 1 Mayıs kutlamalarına hiçbir yasak gelmemişken, iktidarın elindeki kartı görerek, yasaklara davetiye çıkarırcasına davrandılar. Bu konuda Türkiye’de var olan bütün işçi ve emekçi konfederasyonlarının merkez yönetimleri ve bunlara yedeklenen bir kısım reformist çevre istinasız fikir ve eylem birliği içinde oldular.

Kısacası, TÜRK-İŞ’ten DİSK bürokrasisine ve bu konfederasyonlara bağlı sendikaların bürokratlarına, onların özellikle sol içindeki şakşakçılarına kadar geniş bir yelpaze 1 Mayıs’ı ortada bırakmak için canla başla çalıştı. 1 Mayıs’ın onurunu ise pandeminin başından bu yana işçi sınıfına, emekçilere, toplumun geniş kesimlerine dönük saldırılar karşısında fiili-meşru mücadele hattını seçen devrimci-ilerici kurumlar, sendikalar ve direnen işçiler temsil ediyorlar.

1 Mayıs Platformu: Anlamlı fakat eksik inisiyatif

Her yıl olduğu gibi devrimci, ilerici güçlerin önemli bir kısmı DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin 1 Mayıs hazırlıkları için çağrı yapmasını bekledi. Son birkaç yıldır geç yapılan çağrının bir an önce yapılması ve hazırlıkların başlaması beklenirken dörtlüden 1 Mayıs’ı örgütlemek için gerçek bir çağrı yapılmadı. Bir dizi devrimci ilerici kurumun 1 Mayıs gündemli çağrıları ise sınırlı karşılık buldu. Nisan ayının ilk haftasında TÇİSP’nun yaptığı çağrı ile geniş bir bileşen bir araya geldi. Yapılan toplantılarda farklı yaklaşımlar olsa dahi birleşik ve kitlesel 1 Mayıs hazırlıkları ortaklaşılan ana eksen oldu. 11 Nisan’da yapılmak üzere dörtlü olarak ifade edilen kurumlardan da toplantı çağrısı geldi. 9 Nisan’da 1 Mayıs Platformu kendini ilan etmek ve 1 Mayıs tutumunu açıklamak için basın açıklaması gerçekleştirdi. Aynı günün akşamında ise dörtlü tarafından, “DİSK mazeret bildirdi” denilerek, toplantıya katılacak güçlere “Toplantı ileriki tarihlere ertelendi” minvalinde bir mesaj iletildi.

1 Mayıs Platformu, oluşturduğu program çerçevesinde bildiri dağıtımları, açıklamalar ve işçi eylemlerine katılarak, 1 Mayıs sürecini örmeye başladı. Keyfi yasakları tanımayan platform bileşenleri kendi çalışmalarının yanı sıra ortak çalışmalar sürdürdüler. Yasakları boşa çıkararak, işçi ve emekçilere 1 Mayıs’ın çağrısını taşıdılar. Denebilir ki 2021 1 Mayıs’ının ön sürecinde ve gününde en anlamlı adımlar direnen işçiler, 1 Mayıs Platformu ve bileşenleri tarafından atılmış oldu.

Platformun keyfi yasaklara, baskıya, zorbalığa karşı ortaya koyduğu irade fazlasıyla anlamı bir yerde duruyor. Fakat bazı adımları atmakta eksik kaldığı da bir gerçektir. Dörtlünün tutumu ortadayken bazı bileşenlerin hala onlardan ileri bir tutum alabileceklerini beklemeleri, hızlı karar alma sürecinin ve olanakları gerektiği gibi değerlendirmenin önüne geçen bir tablo oluşturdu. 1 Mayıs günü için 1 Mayıs’ın tarihine ve meşruluğuna uygun saat-yer belirtilerek bir çağrı yapılamaması gibi bir sonuç açığa çıkmış oldu. Denebilir ki platform ağırlıklı olarak ortak açıklama yayınlayan ve dağıtım yapan bir işlevle hareket etti. Bileşenlerin platforma farklı misyonlar biçmesi, bir kısmının son ana kadar 1 Mayıs’ı ortada bırakan dörtlüden beklenti içinde olmaları, bir kısmının kendi programlarını, ortaklaşmanın önüne koymaları yaşanan zayıflığın temel etkenlerini oluşturuyor. 2021 1 Mayıs’ı solun belli bir kesimini oluşturanların hala iradelerini teslim edecekleri bürokratik bir merkez aradığını gösteriyor.

Direnişçi işçiler ve 1 Mayıs

Sinbo ve SML direnişçileri İstanbul’da süren diğer direnişçilere 1 Mayıs’a giderken ortak program oluşturma çağrısında bulundular. Direnişçilerin 1 Mayıs’a birlikte hazırlanması için harcanan yoğun bir emeğin ardından SML, Sinbo, Bakırköy Belediyesi, Bayrampaşa Belediyesi, Tur Asist direnişçileri bir araya gelerek ortak program oluşturdular. Programın ilan edilmesinden kısa bir süre sonra ilk olarak direnişlere ve ardından her türlü eylem ve etkinliğe keyfi biçimde yasak getirildi. Keyfi yasakları tanımayan direnişçi işçiler eylem programlarını hayata geçirmek için anlamlı adımlar attılar. 1 Mayıs’ın ön günlerinde getirilen keyfi yasaklara karşı duran SML ve Sinbo işçileri başta olmak üzere direnişçiler ve destekçileri defalarca gözaltı saldırısı ve polis işkencesiyle karşılaştılar.

Keyfi yasaklardan sonra açık çağrı ile yapılan ve 1 Mayıs Platformu bileşenlerinin de aktif olarak katıldığı 3 eylem-etkinlik (Bakırköy, Kadıköy, SML önü) gerçekleştirildi. Azgın polis saldırısıyla karşılanan eylemlerin ikisinin çağrısını direnişçi işçiler yaptılar. Sınıf hareketinin geri olduğu, baskı ve zorbalığın her geçen gün daha fazla arttığı günlerde yükselen mevzi direnişler 1 Mayıs öncesi de işaret fişeği oldular. Keza 1 Mayıs öncesi İstanbul’da açık çağrı ile yapılan üç eylemin ikisinin çağrıcısı olmaları bile birleşik mücadele çabasını ve birleşilmesi gereken zeminini gösteren anlamlı adımlardı.

Konfederasyonların 1 Mayıs çağrısı

Yüzbinleri temsil ettiklerini iddia eden konfederasyonlar 1 Mayıs için temsili kutlamalar ve sanal etkinlik çağrısı yapmakla yetindiler. İktidarın izlediği politikalarla fabrikalar adeta işçi toplama kamplarına dönüşmüş ve her gün yüzlerce işçi koronaya yakalanırken gösterilen “hassasiyet” sermayenin ihtiyaçlarına yanıt vermekten başka hiçbir şey ifade etmiyor. Düne kadar sokak ve mücadele çağrısı yapan DİSK’e hakim anlayışlar da bu tutumlara ortak olmaktan geri durmadılar. Hatta iktidarın yasakları gelmeden kendileri yasak koyucu gibi davrandılar. Taksim’e çelenk bırakma izni koparmak için işçi ve emekçilerin devlet terörü ile karşı karşıya kaldığı saatlerde Bakanlık salonlarında boy boy fotoğraf vermekten geri durmadılar. Düne kadar Taksim meydanına temsili katılımı reddeden DİSK bürokratları hizaya gelmiş olsalar gerek ki 1 Mayıs’ı ortada bırakmak adına 1 Mayıs Meydanı’na çelenk bırakma iznini kopardılar.

Yıllardır 1 Mayıs kutlamaları için Bakanlık’la, Valilik’le görüşmeler yapılıyor. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun her 1 Mayıs öncesi yaptığı konuşmalarda sıkça ifade ettiği “Biz Taksim’de 1 Mayıs kutlaması için izin başvurusu yapmıyoruz. Bildirimde bulunuyoruz. Çünkü Taksim 1 Mayıs alanıdır, 1 Mayıs’ta miting değil işçi ve emekçilerin mücadele günüdür” ifadeleri orta yerde duruyorken yapılan çelenk pazarlığı 1 Mayıs’a ihanetin bir belgesi olmuştur.

Bu tutumun sahiplerinin bir kısmı ise sosyalist ve militan mücadeleci olma iddiasıyla kamuoyunun karşısına çıkıyorlar. Her fırsatta sosyalist olduğunu vurgulayan Arzu Çerkezoğlu, aynı zamanda Emek Partisi GYK üyesi olan Seyit Aslan işçi sınıfına, emekçilere ve toplumun geniş kesimlerine dönük saldırıların talimatını veren, keyfi yasaklar getiren Bakan’dan çelenk bırakma izni koparmak için kareye girmekte kendilerince sakınca görmüyorlar. Tarih sosyalist görünümlü bu bürokratları not alacaktır. Fakat bu tablonun tek sorumlusunun bu bürokratlar olmadığı da açıktır. Onları var eden siyasal anlayışlar da açığa çıkan tablonun ortakları arasındadır.

Gericiliğe, baskıya, zorbalığa karşı birleşik mücadele!

1 Mayıs ön süreci birleşik mücadelenin yakıcılığını bir kere daha göstermiştir. 1 Mayıs Platformu bu açıdan anlamlı bir adım olmuştur. İktidarın baskı ve zorbalığı artırdığı, devrimci ve ilerici güçlere yönelik her gün yeni saldırıları devreye soktuğu, sınıf örgütlerinin işlemez hale getirildiği bir ortamda fiili-meşru eksende birleşik mücadeleyi güçlendirmek hayati bir önen taşıyor. Mücadelenin temel ekseni ise işçi sınıfı ve emekçiler olmalıdır. 1 Mayıs Platformu ile atılan birleşik mücadele zemini sınıf eksenli mücadeleyi büyütmek için güçlendirilmeli ve geleceği kazanmanın adımları daha sıklaştırılmalıdır. 2021 1 Mayıs’ının gösterdiği ve güncel çağrısı budur.