İçindekiler:

9 Nisan 2021
Sayı: KB 2021/Özel-14

Karadeniz’de gerilim ve Montrö tartışmaları
Düzen muhalefetinin “zevzekliği”!
Montrö tartışmalarının gerisinde ne var?
ABD emperyalizmine yaranmaya çalışıyorlar!
Yitirilen, Meclis’in kandırma işlevidir
BDSP: 1 Mayıs’ı yasağına geçit vermeyelim!
Keyfi yasaklara geçit vermeyelim!
Krizin faturasına karşı
1 Mayıs’a, mücadeleye!
1 Mayıs’ta alanlara!
Kapitalist barbarlığa karşı 1 Mayıs’a!
Kemalist diktatörlük ve TKP - Şefik Hüsnü
Davaya adanmış bütün bir yaşam...
Kadınlar sokakları terk etmiyor…
DLB: Örgütlü mücadele!
Uzaktan eğitime ODTÜ öğrencileri de uzak!
Emperyalist blokun Ukrayna provokasyonu
Biden yönetimi Filistin sorununu mu çözecek?
Kapitalizmin aşısı, aşının kapitalizmi
Ekim Devrimi’ne sonsuz inançla bağlı bir şair
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

62. ölüm yıldönümünde Şefik Hüsnü:

Davaya adanmış bütün bir yaşam...

 

TKP’nin kırk yıllık lideri Şefik Hüsnü Deymer 1887 yılında Selanik’te doğdu. Orta öğrenimini Selanik’te tamamladıktan sonra, Paris Sorbon Üniversitesi Fen ve Tıp Fakültelerini bitirdi.

Paris’te ilerici fikirlerle tanıştı ve Jön Türkler ile bağ kurdu. 1912’de Türkiye’ye döndü ve Balkan Savaşı’na katıldı. Birinci Dünya Savaşı döneminde Çanakkale cephesinde tabib yüzbaşı olarak görev yaptı.

1919’da Berlin’de ilk sayısı yayınlanan Kurtuluş dergisini çıkaran grubun başına geçti. 20 Eylül 1920’den itibaren dergi İstanbul’da yayınlanmaya başladı. 22 Eylül 1919’da dergi çevresindeki kadroyla birlikte Türkiye Sosyalist İşçi ve Çiftçi Fırkası’nı kurdu. Kurulan partinin genel sekreterliğine seçildi.

Birinci Dünya Savaşı galibi emperyalist devletlerin İstanbul’u işgal etmesinin ardından parti kapatıldı ve Kurtuluş yasaklandı. Grup faaliyetlerini İstanbul Komünist Grubu adı altında illegal olarak sürdürdü.

İşgal İstanbul’unda bulunan Şefik Hüsnü 1920 Eylül’ünde gerçekleşen TKP Kuruluş Kongresi’ne katılmadı. Fakat İstanbul Komünist Grubu’ndan iki delege, Şefik Hüsnü’nün çalışma arkadaşları olan Ethem Nejat ve İsmail Hakkı Bakü Kongresi’nde İstanbul grubunu temsilen yer aldılar ve Merkez Komitesine seçildiler.

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinin ardından parçalı durumdaki komünist hareketin toparlamasında Şefik Hüsnü önderliğindeki İstanbul Grubu zamanla ön plana çıktı. Haziran 1921’den itibaren Aydınlık dergisi çıkmaya başladı ve grup legal planda Aydınlık Grubu olarak anılır oldu. Şefik Hüsnü’nün Aydınlık’ta, Türkiye’de sınıfların mevzilenişine, kurtuluş savaşına, sosyal devrime ve işçi sınıfının ekonomik ve siyasal örgütlenme sorunlarına ilişkin çok sayıda makalesi yayınlandı. 1922 sonbaharından itibaren bu makalelerde daha sonra Komünist Enternasyonal’de eleştiri konusu olan hayli tartışmalı görüşler de yer aldı.

Şefik Hüsnü liderliğindeki İstanbul Komünist Grubu 1922’de Komünist Enternasyonal’in Balkan Federasyonu’yla bağ kurdu ve Komintern kongrelerine delegeler gönderdi.

Kurtuluş Savaşı’nın zaferi sonrasında, 1 Mayıs 1923’te, Aydınlıktayayımlanan bir bildiriden dolayı tutuklandı. Kamuoyunun tepkisi üzerine çok geçmeden serbest bırakıldı.

Parçalı ve dağınık durumdaki TKP örgütleri, Şefik Hüsnü liderliğinde Şubat 1925’te Akaretler’de toplanan TKP II.  Kongresi’nde birleştirildi. Şefik Hüsnü kongrede partinin resmi sekreteri olarak seçildi.

1925 başında gerçekleşen Şeyh Sait İsyanı’nı izleyen Takrir-i Sükun saldırısı kapsamında komünist yayınlar yasaklandı ve komünist tutuklamaları başladı. Şefik Hüsnü bu tutuklama saldırısının hemen öncesinde yurtdışına çıkmıştı. Gıyabında yargılandı ve 15 yıl hapse mahkûm edildi.

1926 yılında Viyana’da toplanan parti konferansına önderlik etti. Konferansta TKP’nin 1926 Faaliyet Programı kabul edildi (olgunlaştırılarak yayınlanması 1931 yılı başını buldu). Konferans sonrası, sonradan dönekliği ve ihaneti seçerek Kadrocu grubu oluşturacak olanların ülkedeki parti merkezine egemen oldukları bir dönemi işaretler.

Şefik Hüsnü çok geçmeden ihanete batacak olan bu gruba  karşı mücadeleyi bizzat yürütmek üzere 1927 yılında Türkiye’ye döndü ve TKP’yi toparlama çabasına girişti. 1927 sonbaharındaki ihaneti izleyen toplu saldırıda tutuklandı. Birbuçuk yıl hapis yattı. 1928 yılında tahliye oldu ve yurtdışına çıktı. 1939 yılında tekrar Türkiye’ye dönene kadar Komintern merkezi yönetiminde görevler aldı.

1928 Komintern Altıncı Dünya Kongresinde, gıyabında Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi asil üyeliğine seçildi. Bu görevi 1935’te toplanan Komintern Yedinci Kongresi’ne kadar sürdürdü. Bu dönem içinde bir süre Komintern’in Batı Avrupa Bürosu başkanlığını yürüttü.

Hitler faşizminin iktidara gelişi sırasında Berlin’de bulunuyordu. Çok geçmeden gerçekleşen Reichstag provokasyonu sırasında Dimitrov ile birlikte tutuklananlar arasındaydı. Altı ay sonra tahliye edildi ve bir banka kasasında bulunan Komünist Enternasyonal arşivini Naziler’den kaçırmayı başardı.

1935’te toplanan Komintern’in Yedinci Kongresi’nde Başkanlık Divanı üyesiydi. Kongrede iki konuşma yapan Şefik Hüsnü bu kez Komintern Kontrol Komisyonu’na seçildi.

“Seperat Kararı” sonrasında Ağustos 1939’da Türkiye’ye döndü. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yeniden askere alındı. Sağlık sorunları nedeniyle 1941 yılında terhis oldu.

1943’ü izleyen dönemde TKP’nin yeniden örgütlenmesi çabalarına katkıda bulundu. Savaş sonrasında koşulların değiştiği inancıyla, 20 Haziran 1946’da Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’ni kurdu. Parti işçi sınıfı ve emekçi yığınlar içinde hızla örgütlendi. Emekçinin Sesi adlı bir günlük gazetenin hazırlıkları içindeyken, 19 Aralık 1946’da birçok parti üyesiyle birlikte tutuklandı. Parti kapatıldı. Şefik Hüsnü dirençle karşıladığı ağır işkencelerin ardından beş yıl hapse mahkûm oldu.

1950 yılında hapisten çıktı. Fakat çok geçmeden 1951 Tevkifatı kapsamında yeniden tutuklandı ve bir kez daha dirençle karşıladığı ağır işkencelerden geçti. Beş yıllık hapisliğin ardından Manisa’ya sürgün gönderildi. Sürgündeyken 8 Nisan 1959’da hayata veda etti.

Yakın bir çalışma yoldaşı ve tüm siyasi yaşamı boyunca da sadık bir izleyici olan Mihri Belli, Şefik Hüsnü’yü konu alan bir yazısında, yaşamını şöyle özetlemektedir:

“İnsan, devrimci sıfatına devrimci mücadele ile hak kazanır. Bir kimsenin devrimci olup olmadığının biricik ölçütü yaşantısıdır. Şefik Hüsnü yaşantısıyla devrimci sıfatına tam hak kazanmıştır. Hayatının kronolojisine bir göz atalım:

1912-1918: Askerlik, Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı cephelerinde

1918-1925: Legal devrimci eylem (İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, Aydınlık, vb.)

1925-1927: İllegal devrimci eylem.

1927-1929: Tutuklanma, yargılanma, hapis cezasına mahkumiyet.

1929-1939: Yurtdışında devrimci eylem.

1939-1946: Yurda dönüş, illegal devrimci eylem.

1946: 6 ay legal devrimci eylem (Türkiye Emekçi ve Köylü Sosyalist Partisi).

1946-1950: Tutuklanma, yargılanma, mahkûmiyet.

1952-1957: Tutuklanma, yargılanma, mahkûmiyet.

1957-1959: Sürgün ve sürgünde ölüm.

Yani toplam olarak: 8 yıl cephede askerlik, 6 yıl legal devrimci eylem, 20 yıl illegal devrimci eylem (11 yılı yurtdışında), 11 yıl mahpusluk ve sürgünde ölüm.”

Tarihsel TKP’nin kırk yıllık lideri Şefik Hüsnü’yü ölümünün 62. yılında saygıyla anıyoruz...