28 Temmuz 2020
Sayı: KB 2020/Özel-7

Devrimci alternatif sorumluluğu
Türkiye’nin Libya macerası ve emperyalist odaklar
CHP Kurultayı üzerine
Avukat Ezgi Önalan: Mücadelemizi sürdüreceğiz
Kıdem tazminatı saldırısına karşı mücadeleye!
TÜİK gerçekleri nereye kadar gizleyecek?
DEV TEKSTİL Genişletilmiş MYK Toplantısı gerçekleşti...
Kayseri'den işçiler: “Kıdem tazminatı için mücadeleye”
Tarihsel temelleriyle Türkiye’de dinsel gericilik - H. Fırat
AB’den 750 milyar avroluk yardıma onay
Mısır’dan asker gönderme, AB’den yaptırım kararı
Suriye’de Halk Meclisi seçimleri
ABD emperyalizmi battıkça saldırganlaşıyor
Afgan kadınlar adlarını istiyor
Kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi yükseltelim!
Yasaklara, polis terörüne rağmen kadınlar sokaklarda
Doğayı ve yaşamı korumak için örgütlü mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Doğayı ve yaşamı korumak için örgütlü mücadeleye!

 

Kapitalist sistem, çarklarını döndürebilmek ve ayakta kalabilmek için her alana nüfuz eder. Fabrikalarda işçilerin emek gücünü sömürerek ayakta kalan kapitalizm, tarlada çalışan çiftçinin hakkını gasp eder. İnsanları sömürdüğü yetmiyormuş gibi sınırsız sermaye birikimi için ormanlar, madenler, doğal kaynaklar ve zenginlikler sürekli kapitalistler tarafından yağmalanır. Kapitalist sistem için esas olan toplumun ihtiyaçları değil sermayenin sınırsız birikim ve kâr dürtüsüdür. Sermayenin nüfuz edeceği yeni alan kalmadıkça bu alanların yeniden paylaşımı için kapitalist devletler arasındaki rekabet kızışır. Kapitalist sistemin yeniden sermaye birikiminin önünü açabilmek için savaşlarla tüm doğayı ve canlıları yıkıma mahkum eder.

***

Bugün üretimin geldiği düzeyle insanlığı yok oluşa sürükleyen kapitalist sistemde, nerede boş bir alan varsa ve canlı yaşamı sürüyorsa kapitalistler hemen oraları ranta ve talana açmak isterler. Rant ve talan projelerini hayata geçirmek için binlerce hektarlık ormanları yangınlarla, maden araştırma çalışmaları ile yok ederler. Doğadaki tüm canlılar üzerinden kâr etmek uğruna hayvanların avlanması için ihaleler düzenlerler. “Enerji sağlayacağız” yalanları ile emekçilerin sağlığını, diğer canlıların yaşamını ve doğanın dengesini tehlikeye atacak hidroelektrik santral (HES), termik santral, rüzgâr enerji santrali (RES) gibi santrallar inşa etmek isterler.

Türkiye’de de doğaya ve canlı yaşamına düşman olan kapitalistler ve sermaye devletinin dümenindeki AKP-MHP koalisyonu, rant ve talan projelerinden vazgeçmiyor. Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de geyikleri, Dersim’de dağ keçilerini avlayabilmek için yapılan ihaleler gündem olmuş, kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı. Türkiye’nin birçok noktasına doğayı ve insan yaşamını yok eden HES, RES gibi projelerin inşasına devam edilmek istenirken, Karaburun’a RES, Hacıbektaşlı köyü ve Loç Vadisi’ne HES yapılması gündemde. Yüzlerce hektarlık ormanların otel inşa etmek için, buna uygun alanın sınırları da belirlenerek bilinçli bir şekilde yakıldığı medyaya yansıdı. Geçtiğimiz aylarda Bursa, Ankara, İstanbul gibi metropol şehirlerde, geçtiğimiz hafta ise Artvin ve Ağrı’da sağanak yağmur rant ve talan politikaları nedeniyle sel felaketine dönüşmüş, insanların yaşamlarına mal olmuştu. Geçtiğimiz yıl büyük tepki toplayan ve hâlâ da direnişin sürdüğü Kazdağları’nda altın madeni için yüz binlerce hektarlık orman talan edildi ve Alamos Gold adlı şirket hâlâ bölgedeki işgalini sürdürüyor. AKP-MHP rejimi ise sermayeyi korumak için valiliğini, askerini, polisini seferber ederek direnişe saldırıyor... Türkiye’deki güncel bu örnekler, kapitalizmin doğaya, insan yaşamına ve diğer tüm canlılara nasıl tehdit oluşturduğu gözler önüne seriyor.

Kapitalistler daha fazla kâr ve zenginlik elde edebilmek için, insana, doğaya ve tüm canlılara hoyratça davranıyor. Kapitalistlerin zenginlik arzusu insanlığı ve doğayı yok oluşa sürüklüyor. Kapitalistler ve onların siyasi iktidarları yaşamın her alanında birlikte hareket ediyor ve tüm insanlığı birlikte yok oluşa sürüklüyorlar.

Doğaya ve canlı yaşamına sahip çıkan bizlere ise tek bir seçenek kalıyor: Tüm bu sorunların kaynağı olan kapitalist sisteme karşı örgütlü bir şekilde mücadele vermek, rant ve talan projelerine ‘dur’ demektir. Doğayı ve yaşamı savunabilmek bizlerin mücadelesi ile olacaktır. Yaşanabilir özgür bir dünya istiyorsak bunun için örgütlü mücadeleyi büyütmeliyiz.

K. Sönmez

 

 

 

 

 

“Her yer Kazdağları her yer direniş!”

 

Kazdağları direnişinin 1. yılı için 25 Temmuz’da Çanakkale’ye gitmek isteyen gruba polis saldırmış 9 kişi gözaltına alınmıştı. Ertesi gün Kazdağları İstanbul Dayanışması’nın çağrısı ile Kadıköy’de eylem gerçekleştirildi.

“Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!” sloganının sıkça atıldığı eylemde “Alamos’u tahliye et” ve “Doğa kazanacak, yaşam kazanacak, Kazdağları kazanacak” pankartları açıldı.

Eylemde ilk olarak Munzur Çevre Derneği adına söz alındı. Tutuklu bulunan Munzur Çevre Derneği Başkanı Ali Ekber Barbağıç ve Özkan Arslan hatırlatıldığı konuşmada “Doğayı savunmak suç değildir” denilerek özgürlük talep edildi.

Ardından HDP Milletvekili Oya Ersoy söz aldı. Oya Ersoy konuşmasında “Sermayenin iktidarına karşı yaşamı ve haklarımızı savunuyoruz. Bir avuç sermayenin çıkarı için ormanları, havayı, suyu hedef haline getirdiler ve katlediyorlar. Bu ülke onların değil bizlerindir.” dedi. Konuşmaların ardından basın açıklaması okundu.

Açıklamada “Kazdağları’nda başlattığımız nöbetin 1. yılında bir aradayız. Yaklaşık 9 aydır ruhsatsız bir şekilde orada bulunmaya devam eden Alamos Gold şirketine karşı oraya tekrardan giderken durdurulduk.” denilerek gözaltıların derhal serbest bırakılması talep edildi. Açıklamanın devamında şu vurgu yapıldı: “Artvin Cerattepe’den Alakır Nehri’ne; Efemçukuru’ndan, Munzur’dan Amanos Ormanları’na; Hasankeyf’ten Murat Dağı’na, Kaz Dağları’ndan Erzincan’a kadar neredeyse her dağın başında, her dere kenarında bir doğa katliamı ve o katliama direnen, suyunu doğasını koruyan yaşam savunucuları var. Bunun için Kazdağları direnişi sadece Kazdağları için değildir artık. Baskı altında tutulmaya çalışılan tüm ekoloji mücadeleleri için de bir umuttur. Kazdağları’ndan yükselen ses, sular altında bırakılan Hasankeyf’in çığlığıdır da... Tüm yeryüzü evimizdir!”

Eylem boyunca “Her yer Kazdağları her yer direniş!”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam!”, “Kazdağları’ndaki sincaplar yalnız değildir!” ve “Nehirler, ormanlar sermaye değiller!” sloganları atıldı.