21 Temmuz 2020
Sayı: KB 2020/Özel-6

Sermaye rejiminin saldırılarına karşı birleşik örgütlü mücadeleye!
Kürt düşmanlığı pandemide de durmadı
Soygun uğruna parçalanan ülke: Libya
İstanbul Sözleşmesi yine hedefte!
Otomotiv üretimi ve ihracatı dipte, döviz krizi kapıda
“İşçi sınıfının birliğe ve mücadeleye ihtiyacı var”
Havai-fişek fabrikasında toplu iş cinayeti
“Türkiye tarihinin en büyük işsizliği”
Sınıf devrimcisi Elif Alçınkaya’dan işçilere mektup
Metal Fırtına ve devrimci sınıf politikası
İkinci Enternasyonal üzerine
Büyük Fransız Devrimi üzerine
Zirvelerin gölgesinde körüklenen Suriye savaşı
Çin-Hindistan anlaşmazlığı
Devrimci Gençlik Birliği MYK toplantı sonuçları
LGS sonuçları açıklandı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“İşçi sınıfının birliğe ve mücadeleye ihtiyacı var”

 

Kıdem tazminatının fona devri saldırısını DİSK Dev Yapı-İş Kayseri Bölge Temsilcisi Haydar Baran’la konuştuk.

 

-Kıdem tazminatı hakkının fona devredilerek gasp edilmesi saldırısını AKP iktidarı gündeme getirdi. Konuya ilişkin neler söylemek istersiniz?

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Kapitalistlerin çarklarının dönmesi, karlarının azalmaması, yüklerinin azalması, işçi maliyetinin düşürülmesi anlayışı tüm burjuva parti ve hükümetlerinin ortak yaklaşımı olarak karşımıza çıktı. Burjuvazinin sınıf çıkarları için düzen partileri dün de bugün de mesai yaptılar yapıyorlar.

AKP iktidarı da her daim yaşanan krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetme yolunu seçti. İşçileri kölelik koşullarında çalıştırmayı temel alan 4857 Sayılı İş Kanunu, Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeleri, kısacası kapitalistlerin istediği koşullarda bir Türkiye için tüm icraatların altında AKP iktidarının imzası var. 

Kıdem tazminatı konusunda işçi sınıfının kendiliğinden sınırlarda da olsa bir duyarlılığı var. Kıdem tazminatı ekonomik ve sosyal olarak sürekli yıkım yaşayan işçiler tarafından canlarının yongası olarak görülüyor. Dahası kıdem tazminatı işçi sınıfının toplu işten çıkarmalara maruz kalmasının önündeki en büyük engeldir. Söz konusu olan kıdem tazminatı hakkı, işçi sınıfının 90 yıllık en köklü kazanılmış hakkıdır.

Kıdem tazminatının ortadan kaldırılmasına dönük hesaplar yapan, özelde AKP iktidarı genelde sermaye cephesi karşılaşacağı tepkiyi ölçmeye çalışıyor.  Ancak er ya da geç kıdem tazminatının gaspı tutumu burjuvazinin ve partilerinin ortak hedefidir. 

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi adı altında kıdem tazminatımız fona aktarılarak, bir yandan da 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanlar başta olmak üzere, sınıfın geneli için esnek-güvencesiz çalışmanın yaygınlaştığı koşullarda kıdem tazminatı hakkının gaspı çok daha kolay olacaktır.

2020-2022 Orta Vadeli Ekonomi Programı’nda da kıdem tazminatı fonu gündeme getirilmişti. Ancak ortaya çıkan tepki nedeniyle farklı isimlerle gasp planı revize edildi. Kıdem tazminatı fonu YEP’ten çıkarılırken, esnek çalışma modellerine hız verilmesi YEP’te yer aldı. Bu zaten işçi sınıfının köleleştirilmesi, esnek çalışma koşullarında kıdem tazminatının da yok edilmesidir. Zira esnek çalışmanın egemen olduğu koşullarda kıdem tazminatının gaspı kaçınılmazdır. Sürekliliği olmayan, emek sömürüsünün yoğun olduğu, güvencesiz çalışma ortamında işçi sınıfının kıdem tazminatı alması söz konusu olamaz zaten.

 

-Kıdem tazminatının fona devri ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi hakkında sendikalardan gelen açıklamalar var. Sendikalar cephesine ilişkin gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Öncelikle şunu belirteyim, işçi sınıfının kıdem tazminatı konusundaki duyarlılığı sendikal bürokrasi üzerinde de baskı yaratıyor. Bunu sahada olan bizler de görüyoruz. Bu duyarlılık Hak-İş’i bile fren yapmaya itiyor.  AKP iktidarının arka bahçesi olan Hak-İş, açıktan kıdem tazminatının fona devrini savunamuyor. Sözde de işçilerin haklarını korumaktan bahsediyor. “Kıdem tazminatı konusunda temel prensibimiz kazanılmış hakların korunarak, var olan hakların güvence altına alındığı işleyen bir sistemin kurulmasıdır” diyor. “Çalışma hayatının en önemli konularından biri olan kıdem tazminatının uygun bir zamanda, katılımcı bir yöntem ve pozitif bir yaklaşım ile çalışanlar lehine çözüme kavuşturulmasını konuşmaktan ve tartışmaktan yana olacağız.”diyor.

Mikrofon kazasına uğrayan Türk-İş Genel Başkanı “Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir!” diyor. Genel grevden bahsediyor.

Peki, işçilerin örgütleri olan konfederasyonların özelde kıdem tazminatının fona devri konusunda, genelde ise işçi ve emekçilere yönelik tarihin en kapsamlı saldırılarını göğüslemek için bir mücadele programı var mı? Tek kelimeyle ifade edecek olursam, yok! Hak-İş’in ve Türk-İş’in misyonunu gereğini yerine getireceği, burjuvazi için mesai yapacağı aşikâr. Kıdem tazminatı fonunu açıktan savunmamalarının nedeni, işçi sınıfının kıdem tazminatı fonuna karşı tepkisini bilmeleri, bu tepki karşısında dururlarsa işçilerin istifa etmesinden, dolayısıyla kontrol dışına çıkmalarından duydukları korkudur.

DİSK Başkanlar Kurulu, salgın koşullarında kıdem tazminatının gaspı planlarına karşı duracağını, sendikalı ve sendikasız işçilerle birlikte mücadele edeceğini yazılı olarak ifade etti. Dahası, işçi sınıfının itirazı ve iradesi olduğunu, işyerlerinden başlayarak sokaklara meydanlara akacağını, kıdem tazminatı fonu oyununu bozacağını ilan etti. Bu açıklamaların anlam kazanması, ciddi açıklamalar olarak kayıtlara geçmesi ancak ve ancak genel grev iradesinin de içinde olduğu bir mücadele programıyla mümkün olabilir. Genel grev, genel direnişi içeren bir mücadele programı ortaya konulmadığı, bugüne kadar sergilenen protestocu eylem anlayışı aşılmadığı sürece sendikalı ve sendikasız işçilerin birleşmesi ve ortak mücadelesi iddiasının altı boş kalacaktır. 

 

-Kıdem tazminatı gündemi üzerinden son olarak neler söylemek istersiniz?

İşçi sınıfı böylesi bir pandemi sürecinde, ölümle yaşam arasındaki çizginin inceldiği koşullarda çalışıyor. Ağırlaşan ekonomik krizin dolaysız sonuçlarını yaşıyor. İşsizlik, enflasyon, ücretlerde erime almış başını gidiyor. Bu yetmezmiş gibi kıdem tazminatı hakkı gasp edilmek, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi ile esnek çalışma hakim kılınmak isteniyor.

Kıdem Tazminatı Fonu, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi saldırıları çerçevesinde burjuva sınıf iktidarının tüm kolları eşgüdüm içinde çalışıyorlar. Sermayenin saldırılarını boşa çıkarmak için işçi sınıfının en fazla birliğe ve mücadeleye ihtiyacı var.

İşçi sınıfı sermayenin saldırıları karşısında birleştiğinde, direndiğinde ve mücadele ettiğinde kazandığının örneği olan bir dizi tarihsel deneyime sahiptir. 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişi bu deneyimin en görkemli örneğidir.

Her işçi arkadaşımız bulunduğu fabrikada, bulunduğu işçi havzasında, bulunduğu kentte, Kıdem Tazminatı Fonu ve aynı anlama gelmek üzere Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi karşıtı birliklerin öznesi olmalı! Sendikalı, sendikasız ayrımı tuzağına düşmeden ortak saldırılara karşı ortak mücadele yollarını sonuna kadar zorlamalı! Sendikalıysa içinde yer aldığı sendikayı Kıdem Tazminatı Fonu ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne karşı mücadele konusunda sonuna kadar zorlamalıdır.