16 Ekim 2020
Sayı: KB 2020/Özel-18

Sefalet dayatmasına karşı insanca yaşam!
Kürt halkına karşı faşist kudurganlık
Bölgesel savaşlarla büyüme hayalleri
Tek adamın eli bütçede
Pandemi, eğitim sistemi ve okullar
Orman yangınları ve ırkçı-şoven kışkırtma
Sağlıkta gerici kadrolaşma ölüm demektir
Grev yasaklarına karşı fiili-meşru mücadele!
Novares’in 8 Mart’ı
İşçi birliklerinde, komitelerde birleşelim!
Türkiye’de işçi sınıfının durumu - J. Kitaygorodski
Kemalistlerin işçi hareketine uyguladığı terör
Kırgızistan’da yaşanan gelişmeler üzerine
“Eğitim ve sağlık hakkımızdan vazgeçmiyoruz!”
Uzaktan eğitim sınıfsal ayrımları derinleştirdi
Ölüm orucu direnişi 20. yılında!
Dinlenme ve eğlenme ne ifade eder?
“Tek çözüm kapitalizm bataklığını kurutmak”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sağlıkta gerici kadrolaşma ölüm demektir

 

Sağlık alanının noe-liberal politikalara kurban edilmesinin ve “paran kadar sağlık” anlayışının sonuçları, bugün toplum sağlığını hiç olmadığı kadar tehdit ediyor. Sağlık hakkının gasp edilmesi sadece insanlara sunulan “hizmet” in maddi bedelinde vücut bulmuyor elbette. Kan emici sistem sağlık “sektörü” olarak büyüyen bir rant alanını sermayenin tekeline de veriyor. AKP-MHP ortaklığının eliyle yürütülen bu talanda kamu hastaneleri kapatılıyor ve yerine şehir hastaneleri açılarak kamu kaynakları sermayeye peşkeş çekiliyor. Hastane binalarının, kafeteryalarının, otoparklarının vb. ihalelerini yandaş sermayeye veren hükümet ranta doymuyor. Aktarılan kaynaklar, silinen vergi borçları ve yapılan teşviklerle özel hastaneler pıtrak gibi çoğalıyor. Bu da yetmiyor, ülkenin sağlık bakanlığı koltuğuna kendisi de özel hastane sahibi olan bir patron oturtuluyor. Bunların yanı sıra, sağlık emekçilerinin sırtına bindirilen aşırı iş yükü, paralı sağlık uygulamaları çerçevesinde eczacılar ve doktorların karşı karşıya bırakıldıkları açmazlar ve yeterli kaynak aktarılmaması sonucu yaşamlara mal olan daha nice uygulama toplum sağlığını bozuyor. Pandemi ise ulaşılamaz, paralı ve niteliksiz sağlık “hizmetinin” sonuçlarını tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Yapılmayan testler, açıklanmayan veriler, bürokratlara sağlanan olanaklar, yaşamını yitiren sağlık emekçileri örneklerinde olduğu gibi, uzayıp giden liste tabloyu tamamlıyor.

Menzil tarikatı ve Sağlık Bakanlığı

Kapitalizmin doğası ile uyumlu olarak yürüyen bu piyasalaşma ve rantlaşma, sağlık alanında karşımıza çıkan sorunların sadece bir yönünü oluşturuyor. Bir diğer sorun alanı ise AKP-MHP ortaklığının sağlık alanındaki ısrarlı kadrolaşma çabalarıdır. KHK’lar ile ilerici, demokrat binlerce sağlık emekçisinin ihraç edilmesi ve yerlerine yandaşlarının doldurulması gibi alenen yapılan bu kadrolaşmayı sağlık emekçilerinin örgütlenmelerine yönelik baskılar tamamlıyor.

Her alanda olduğu gibi sağlık alanında gerici kadrolaşmanın pek çok olumsuz sonucu bulunuyor. Eğitim alanında beyinlere gericilik zehri akıtan, bilimi redderek gericiliği yayan kadrolaşmanın sağlık alanında yarattığı sonuçlar da bir o kadar vahim. Bilime savaş açmış tarikatların sağlık alanında kadrolaşması, buradan doğru palazlanmaları toplum sağlığına yönelen en büyük tehditlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

AKP-MHP bloku sırtını cemaat ve tarikatlara dayayarak egemenliklerini korumanın peşinde. Her türlü pis işlerini yaptırdıkları, vurucu güçleri olarak hazır tuttukları, toplumu zehirlemenin aracı ve oy potansiyelinin kaynağı olarak işlev biçtikleri bu gerici yapılanmalara verdikleri ticari imtiyazların yanı sıra, sundukları bir diğer olanak ise devlet kadrolarıdır. Bilindiği gibi bakanlıklar cemaat ve tarikatlar arasında paylaştırılmış bulunuyor. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı bugün Menzil tarikatının yuvası haline dönüştü. AKP’li Recep Akdağ’ın Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturduğu dönemde örgütlenmesini artıran Menzil tarikatı, AKP’ye başından beri verdiği destekle anılıyor. Küçük bir köyde, derme çatma bir “tekkede” başlayan tarikat örgütlenmesi, bugün son model arabalar, lüks malikaneler ve uzun bir listeyi oluşturan ticari faaliyetlerin sahibi durumda.

Tarikatlar işçi ve emekçileri sömürüyor

Sağlık alanını teslim ettikleri Menzil tarikatı, tövbe yöntemi ile kendilerine bağladığı insanlara “sofi” diyerek hizmetine alıyor. Tıpkı, diğer tarikatlardaki gibi, işçi ve emekçilere Menzil tarikatı çatısı altındaki tüm işler “hizmet” adı altında yaptırılıyor. Liderlerini “gavs” diye anan bu tarikatın Buhara Kolu'nun şeyhi Fevzettin Erol'un açıklamaları ise bu sömürüyü son derece çarpıcı bir biçimde tanımlıyor:

“Biz insan olmuşsak gavsın sayesindedir. Canımızda ruh olduğu müddetçe o aileye köle olacağız. Biz başımızı yere koyacağız. Bütün gavs hazretlerinin çocukları başımıza basıp geçecekler. Ömrümüz boyunca gavsın evlatlarına kölelik yapacağız.”

Gavs ailesi işçi ve emekçilerin “hizmet” olarak yaptıkları tüm işleri sevap olarak niteliyor. Yıllar boyunca çalıştırılan işçi ve emekçilerin alınteri ile kebap zincirleri, özel hastaneler, benzin istasyonları işleten bu zihniyet, elbette hükümetin de desteğini alıyor. İhalelerin kendilerine verildiği bilindiği gibi her türlü imtiyazdan ilk önce yararlanan da Menzil tarikatı oluyor. Örneğin, 2017 yılında ilk defa verilen Sağlık Turizmi Yetki Belgesi’nin ilk sahiplerinden biri tarikata ait hastaneler zincirinden biri olan İstanbul’un Pendik ilçesindeki Özel Emsey Hospital Hastanesi oldu.

Dini duyguları sömürerek ve devletin sınırsız desteğini alarak örgütlülüğünü güçlendiren Menzil tarikatının mensubu patronlar bugün TÜMSİAD çatısı altında bir araya geliyor. Gericilik artık tekke duvarlarını aşıyor ve Semerkant TV ile evlere giriyor. Sağlık Bakanlığı’ndaki aleni kadrolaşmaya İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Müdürlüğü de ekleniyor.

Gericilik zehri toplumun damarlarına enjekte ediliyor

Menzilci Recep Akdağ’ın yerine 2013 yılında Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturan Mehmet Müezzinoğlu’nun tarikat tarafından çalıştırılmadığı ve 2016 yılında tekrar Akdağ’ın bakanlığa döndüğü basında yer alan değerlendirmeler içinde. Akdağ’ın ardından bakan olan Fahrettin Koca’nın ise İskenderpaşa cemaatine yakınlığı nedeniyle, sağlık alanından Menzil tarikatı mensuplarını “temizlediği” iddia ediliyor. Gerçek şu ki, sağlık bakanlığı cemaat ve tarikatların denetiminden çıkamıyor ve halihazırda Menzil tarikatı bakanlığın köşe taşlarındaki etkinliğini sürdürüyor.

Geçtiğimiz haftalarda gündeme gelen GATA başhekim yardımcısı Ali Edizer'in Medeni Kanunu'nu hedef alan ve boşanmak yerine erkeklerin ikinci bir kadın ile evlenmelerini “öğütleyen” sözleri tartışmalara neden olmuştu. 2005 yılında bir sağlık ocağında doktor olan Edizer'in 2012 yılında Sağlık Bakanlığı'nda özel kalem müdürü olması, Akdağ ile yakınlığını ve Menzil tarikatına bağlılığını saklamayan bu zatın bu ani yükselişi, sağlık alanındaki kadrolaşmanın arka planına ışık tutuyor ve hala süren etkinliğini belgeliyor.

Tıp bilimini inkâr eden, dualarla ve envaı çeşit ritüellerle “şifa” bulunacağını vaaz eden, tedavi adı altında kadınları taciz eden, gericilik saçarak toplumu zehirleyen cemaat ve tarikatlar sağlık alanında kökleşmiş durumda. Bugün Covid-19 kadar tehlikeli olan bir diğer virüs tarikatların toplumun damarlarına enjekte ettikleri gericilik zehridir. Tüm toplumun manen ve madden sağlıklı olabilmesi bu zehrin sökülüp atılması ile mümkündür. Parasız ve nitelikli sağlık hakkı için mücadele, sağlık alanındaki piyasalaşmanın ve gericiliğinin panzehri olacaktır.