21 Şubat 2020
Sayı: KB 2020/08

Gerici-faşist iktidarın İdlib histerisi…
AKP-saray rejimin “FETÖ ayakları”
AKP kurucusundan “Siyasal İslam çöktü” itirafı
İşsizlik de artıyor intiharlar da
DİSK 16. Genel Kurulu’nun ardından…
DİSK 16. Olağan Genel Kurulu’na dair...
Tekstil sektöründe Suriyeli işçiler…
Trelleborg işçisi yaşanılan sürece nasıl bakmalı?
Metal işçileri “sendika biziz” demeliler!
Her süreç metal işçileri adına derstir!
Geçmişten geleceğe… / 1 - DİSK’e giden yol
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü…
8 Mart’ta alanlara!
MEB ve dinci gericilik
Münih Güvenlik Konferansı’nın ardından…
Şişeden çıkan cin ve Ramelov’un formülleri
İsviçre’de “ev içi şiddet” ve toplumsal kimliğin inşası
Fransa’da “yabancı” sayısı artarken işe alımda ayrımcılık
Dinlenmesi “mümkün olmayan” kriptolu cihazlar nasıl dinlendi?
Oscar ödüllerinin ardından…
Uluslararası Otomotiv İşçileri 2. Konferansı’na doğru…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Her süreç metal işçileri adına derstir!

 

2019 -2021 MESS Grup TİS süreci 2 şubatta Birleşik Metal’in satış sözleşmesini imzalamasıyla son buldu. Süreç herkesin malumu MESS’in bilindik ücret politikasıyla başladı. MESS’in ve sendika bürokratlarının programı baştan belliydi. Önemli olan ise tabanın ne yapacağı idi.

Bilindiği gibi son iki sözleşme dönemi 2015’te yaşanan metal fırtınasının itkisiyle geçmişti, MESS ve sendika bürokratları adına. Son sözleşme sürecinde bir kez daha Türk Metal çetesinin ardından Birleşik Metal’in de sözleşmeyi imzalaması bekleniyordu. Fakat Birleşik Metal tabanının yarattığı basınç, Birleşik Metal bürokratlarını imza atmaktan geri tuttu. Sonrası ise malum; Birleşik Metal farklı manevralarla oyunlar oynayıp, sözleşmeyi imzaladı.

Metal işçilerinden yansıyanlar!

Sürecin başından sonuna kadar birçok öncü metal işçisi Metal işçileri Birliği’nin sosyal medya hesabını kürsü olarak kulandı. Genel olarak sayfaya yansıyanlara bakarsak, metal işçilerinin söylemek istediklerini şu şekilde toparlayabiliriz.

Fabrikalar arası bağlantılar yeterince kurulamadı. Sendika bürokratları işçilerin arasında korku yaymak için yoğun bir çaba içerisine girdi. Sınıfı bölmek için tüm bunlar etkili oldu. Gebze şubenin bölünmesi tabanda bir öfkeye yol açsa da somutta cesaretli adımlar atılamayınca ihanet sözleşmesinin imzalanmasının önü açılmış oldu.

Öte yandan, süreç içerisinde şunlar zorlanabilirdi: Metal fırtınasında adımları atılan ama tam oturtulamayan fabrikalar arası kurullar oluşturulabilirdi. Ortak kanallar üzerinde güçlü adımlar atmanın zeminleri yaratılabilirdi.

Süreç yenilgi değil, metal işçileri adına derstir!

Birleşik Metal üyesi işçilerin grev iradesi Türk Metal tabanındaki metal işçileri için de umut oldu. 5 Şubat grev kararı mevcut durgunluk halinde bile heyecan yarattı. Aslında metal işçisinin ihtiyacı olan bu süreçte daha cesaretli adımlar atmaktı.

Fakat metal işçilerinin gelişmelere müdahale edecek alternatif bir örgütlenmesi olmayınca mevcut dinamik kendi içinde erimeye terkedilmiş oldu. Sadece bir fabrikada bile alternatif bir örgütlenme olmuş olsa idi daha farklı bir sürecin önü açılabilirdi. Fakat satış sözleşmesini imzalayan sendika bürokrasisine dönük en ufak bir tepki dahi örgütlü biçime dönüşemedi. 

Metal İşçileri Bülteni’nin son dağıtımında ise işçilerin yüzlerinde okunan ifade tamamen değişmişti. Grev sürecinde yüzü gülen, grevi heyecanla bekleyen metal işçileri sözleşme sonrasında kavgadan kaçmış bir ruh hali ile davranıyordu.

Açık ki, metal işçileri mücadeleye her zaman hazırdı. Eksiklerini tamamladığında ise yeni metal fırtınaları yaratacağı ise açık. İşte umut da kavga da mücadele de bu gerçekliğin içerisinde gizli.

Gebze’den bir sınıf devrimcisi

 

 

 

 

 

İşçi sınıfının bilinci olmadığından bu sözleşmeler geleceğimizi etkileyecek

 

Türk Metal taslağı açıkladığı gün zaten kendini belli etmişti. Yüzde 26 ile masaya oturmaları beklentileri karşılayamayacaklarını gösteriyordu. Her sözleşmede olduğu gibi %10 ile 15 arası imza attığı için TOFAŞ`ta çalışanlar yüzde 15 bekliyordu. Tofaş yan sanayilerinden sendikasız Ermetal`de daha önce yüzde %21`lik zam yapılması Tofaş için de bir umut olmuştu. Biz de bu kadar olur mu diye? Ama Ermetal’de zammı alan Türk Metal olmadığı için bir umut olarak kaldı. 

Tofaş çalışanları baştan beri eylemlere soğuk davranıyordu. Çoğunluk katılmıyordu eylemlere Türk Metal`e güvenmediği için. Özellikle yeni işe girmiş olanlar, yani bir ya da iki sözleşme görmüş işçiler katılmıyordu eylemlere. Çünkü 2015’de işe girenler, eylemlerden sonra birçok şeyden faydalandılar. Etliye, sütlüye karışmadan ve metal fırtınası sonucu Türk Metal`in tarihi boyunca aldığı en iyi zam sürecini yaşadılar 2017`de. Hiçbir şeye karışmadan, zarar görmeden, elini taşın altına koymadan iyi ücretler kazandılar. Nasılsa birileri alıyor.

TOFAŞ dışındaki fabrikalar yeter, onların yapacakları eylemler yeterli olur gibi bir düşünce ile davrandı 2015`den sonra giren yeni işçiler. Kadın işçilerin çoğu zaten böyle şeylerden uzak mesafede duruyordu.

İşçi sınıfının bilinci olmadığından bu sözleşmeler geleceğimizi etkileyecek. Belki de yıllar sonra bunlar tartışma konusu olacak.

Zaten 2015 eylemlerine katılıp fabrikada hala çalışanlar kızgınlık, kırgınlıktan dolayı eylemlere katılmadı.

Kendisinin seçmediği atama ile gelen bir şube başkanına kim güvenir ki.

İşçilerin seçmediği temsilci ve başkan olduğu sürece bundan sonraki sözleşmelerde de TOFAŞ’ta işçiler bu tip eylemlere soğuk bakacak.Tarihinde hiç grev yapmamış bir sendika, patronu nasıl grev ile tehdit edebilir ki. Ellerine verilmiş bir kâğıdı bile okumaktan aciz sendikacılar olduğu sürece işçiler her sözleşmede masa da satılacaktır.

TOFAŞ’tan bir işçi

 

 

 

 

 

Türkiye asgari ücret sıralamasında sondan üçüncü

 

Türkiye’de işçi ve emekçilerin neredeyse tamamı açlık sınırında seyreden ücretlerle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Zira, işçi ve emekçilerin büyük bir kesimi asgari ücret karşılığı çalıştırılıyor.

AKP iktidarı ve sermayedarlar emekçilere reva gördükleri sefalet ücretleri konusunda pişkin açıklamalar yapadursun, Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklanan verilere göre, Türkiye’de 2020 yılı itibarıyla uygulanmaya başlanan asgari ücret konusunda Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında sondan 3. sıraya kadar düştü.

Eurosat’ın verilerine göre AB ülkelerinde işiç ve emekçilere verilen asgari ücret miktarları ise şöyle:

Lüksemburg 2143 Euro, İrlanda 1658 Euro, Hollanda 1635 Euro, İngiltere 1597 Euro, Belçika 1594 Euro, Almanya 1580 Euro, Fransa 1540 Euro, İspanya 1050 Euro, Slovenya 940 Euro, Malta 777 Euro, Yunanistan 758 Euro, Portekiz 741 Euro, Polonya 611 Euro, Litvanya 607 Euro, Estonya 584 Euro, Slovakya 580 Euro, Çek Cumhuriyeti 575 Euro, Hırvatistan 546 Euro, Macaristan 487 Euro, Romanya 466 Euro, Türkiye 448 Euro, Letonya 430 Euro, Bulgaristan 312 Euro.