10 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/02

Halkların ortak zenginliklerini yağmalama savaşı
Burjuva muhalefetin “tezkere muhalefeti”!
Bölgesel gelişmeler yayılmacı heveslere malzeme yapılıyor
Sermayenin ve AKP’nin “yerli-milli” safsatası
Kanal İstanbul Projesi üzerine Dr. Savaş Karabulut ile konuştuk…
Birleşik Metal Genel Kurulu’nun gösterdikleri
Metal işçisi kuru gürültü değil, somut ve sonuç alıcı mücadele programı istiyor!
Metal İşçileri Birliği Merkez Yürütme Kurulu Ocak ayı toplantı tutanakları
Petrol-İş Gebze Şube Genel Kurulu’ndan yansıyanlar
Halk hareketleri, işçi sınıfı ve devrimci parti
Süleymani cinayeti ve Molla rejimi
Ortadoğu’da yeni bir dönem mi?
Kadına yönelik şiddete karşı genelge
Müşteri değil öğrenciyiz, parasız yemek hakkımız!
Kapitalizm savaş demektir!
Tarım yapılmayan tarım ülkesi
Özgürlüğün kapısını aralarken…
Bedeli ödenmemiş hiçbir kazanım yoktur!
Birleşik bir mücadele hedefiyle örgütlenen İzmir İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleşti!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadına yönelik şiddete karşı genelge…

AKP iktidarı göz boyamaya çalışıyor

 

Her gün kadına yönelik şiddet ve trajik ölüm haberlerine tanık olurken ve buna karşı toplumsal tepki artarken, İçişleri Bakanlığı “kadına yönelik şiddetin önlenmesine” dair bir genelge yayınladı.

Halihazırda, tüm yetersizliklerine rağmen, 6284 sayılı “Ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi” yasası varken ve de uygulanmazken, şiddete karşı öncelikli olarak kamunun görevlerine olarak işaret eden ve uluslararası bir nitelik taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için yoğun bir çaba harcanırken, bu genelge de neyin nesi?

Genelgenin kapsamına baktığımızda, çeşitli kamu kurumlarında birimlerin kurulması, hizmet içi eğitimlerin yapılması, kurumlar arası koordinasyonun sağlanması, şiddet uygulayanlara elektronik kelepçe, “hayati durumlarda” arabulucuğun olmaması, şiddet uygulayanlara rehabilitasyon, şiddet uygulayanların silahlarına el konulması vb. yer alıyor. Sanki işlenen cinayetlerin tek aracı “ruhsatlı silahlarmış” gibi… Yakın zamanda gerçekleşen şiddet olaylarına bakıldığında, farklı araçlarla ağır işkence yöntemlerinin uygulandığını görülüyor. Sopayla dövme, taşla başını ezme, kaynar suyla yakma, bıçakla boğazını kesme vb...

Genelge kapsamındaki maddelerin büyük çoğunluğu 6284 sayılı yasada yer alırken ve uygulanmıyorken, genelgenin çıkartılmasının temel sebebi, şiddete karşı önlem alıyor görünmek ve şiddetin tırmanmasında devletin sorumluluğunun daha da sorgulanır olmasından kaynaklı göz boyamaya çalışmaktan ibarettir.

Kadınlar “tesadüfen” öldürülmüyor!

AKP iktidarının ciddi boyutlara ulaşan kadına yönelik şiddeti engellemek gibi bir sorunu yoktur. Öyle olsaydı, söz konusu yasaları uygular, birtakım tedbirler alır, cinayetlere davetiye çıkartan iyi hal indirimini kaldırırdı. Dinci gerici iktidar göstermelik birtakım adımlarla tepkileri dizginlemeyi amaçlıyor. Zira sorunun kaynağında AKP iktidarı, beslendiği sömürü düzeni ve onun politikaları yatıyor.

İçinde yaşadığımız kapitalist düzen, eşitsizliklere ve ayrımcılığa dayalı bir düzendir. AKP iktidarının 17 yıldır uyguladığı politikalarla bunlar daha da derinleşmiştir. Dinsel değerlere dayalı bir toplum yaratma hedefiyle eğitimden Diyanete her türlü kurumun seferber edildiği AKP düzeninde, kadınların ikincil konumları pekiştirilmeye, her türlü söylem ve pratikle bu anlayış tüm topluma benimsetilmeye çalışılmaktadır. İktidar sözcüleri, Diyanet fetvaları, medya borazanları kadınları aşağılayan söylemler kullanmaktadır.

Biat etmiş bir toplum yaratabilmek için öncelikle biat eden ve ezilen kadınlara ihtiyaç duyulmaktadır. Kadının hakları ve özgürlüğü değil, sistemin en küçük yapı taşı olan ailenin sürekliliği ve korunması önemlidir. İzlenen politikaları, yasal planda atılan adımlar tamamlamaktadır. Kadın Bakanlığı’nın adının Aile Bakanlığı olarak değiştirilmesi bu anlayışın dışa vurumudur. Kazanılmış haklar tırpanlanırken, 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi kadınların haklarını koruyan yasalar kağıt üzerinde kalmaya mahkum edilmektedir.

Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, bu erkek egemen kültür, değerler ve yasalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu düzenin mahkemelerinde, takım elbise giyilip “saygılı” davranıldığında, üstüne bir de kadın hakkında “örf ve adetlere” uymadığına dair birkaç cümle sarfedildiğinde, “iyi hal” hemen devreye girmektedir.

Şiddet ve cinayetlerde yargının daha ileri kararlar verebilmesi ancak toplumsal muhalefetin gücü ile olanaklı olabiliyor. Son olarak Şule Çet davasında olduğu gibi… Ancak asılolan şiddet sonrası yapılacaklar değil, şiddeti ortadan kaldırmak için yapılacaklardır.

Kadına yönelik şiddeti doğuran nedenler ortadan kalkmadıkça ve şiddete karşı gerekli önlemler alınmadıkça, kadına yönelik şiddet ve cinayetler artmaya devam edecektir.

Her türden eşitsizliği ve cinsel ayrımcılığı, kadına yönelik şiddeti döne döne üreten içinde yaşadığımız kapitalist düzendir. Dolayısıyla, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması mücadelesi, kadın-erkek işçi ve emekçilerin eşit ve özgür dünya mücadelesinin bir parçası olmak durumundadır.

 

 

 

 

Mahkeme, Berfin Özek’e asitle saldıranı ödüllendirdi

 

AKP iktidarı ve düzen yargısının kadına yönelik şiddetin önünü açan uygulamalarının bir örneği Berfin Özek davasında yaşandı.

Berfin Özek, 15 Ocak 2018’de Antakya İskenderun’da Casim Ozan Çeltik’in asitli saldırısına uğramıştı. Boynundan aşağısı ve yüzü yanan Özek’i öldürmeye teşebbüste bulunan Çeltik, hakkındaki davada düzen yargısı tarafından ödüllendirildi. İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Ocak’ta görülen 4. duruşmada, saldırgan Çeltik’e 13 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Çeltik’e “kasten öldürmeye teşebbüs”ten müebbet hapis cezası istemiyle dava açılmış olmasına karşın, mahkeme heyeti; savcılığın önceki duruşmada sunduğu, “kasten yaralama” suçundan ceza istediği mütalaa doğrultusunda karar verdi.